Kayyım atamalarının 29. gününde protestolar sürüyor: "Zulmünüz bakî kalmayacak; biz halkız, yenilmeyiz, mutlaka kazanacağız"

Kayyım atamalarının 29. gününde protestolar sürüyor: "Zulmünüz bakî kalmayacak; biz halkız, yenilmeyiz, mutlaka kazanacağız"
İçişleri Bakanlığı kararıyla Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimindeki Diyarbakır, Mardin ve Van'da belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanmasının 29. gününde protestolar sürüyor. 
 
Diyarbakır Lise Caddesi'nde süren oturma eylemi bugün de devam etti. İrademe dokunma' pankartı etrafında bir araya gelen onlarca siyasiler ve vatandaşlar, kayyıma karşı çıktı. Görevden alınarak yerine kayyım atanan Diyarbakır Eş Başkanı Selçuk Mızraklı, iktidara, "Zulmünüz baki kalmayacak" diye seslendi. Dayanışma çağrısında bulunan Mızraklı, "Biz halkız, biz yenilmeyiz, biz mutlaka kazanacağız" dedi.
 
Van'da HDP İpekyolu İlçe Binası önünde devam eden eyleme, belediye eş başakanları, milletvekilleri, Barış Anneleri, HDP'liler, TJA'lılar, Kiği, Karakoçan, Adaklı, Yayladere ve Yedisu Sosyal Yardımlaşma, Kalkındırma ve Kültür Derneği’nin (KAYYDER) temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Polisin abluka altına aldığı açıklamada, "Kayyum idaresi değil halk iradesi" yazılı pankart açıldı. Burada konuşan HDP milletvekili Kemal Bülbül, HDP Diyarbakır İl Binası önünde oturan anneleri ziyaret eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik olarak, “Süleyman Soylu, avaneni* de al git Kandil'de oturma eylemi yap. Çocuklar Diyarbakır'da değil, Kandil’de" dedi. 

Diyabrakır

Bünyesinde yüze yakın derneği barındıran KAYYDER'in Eş Başkanı Tuncay Gökçe, kayyım atamalarına karşı başlatılan Demokrasi Nöbeti'ne katılacaklarını açıkladı. Gökçe, "Sonuna kadar halkın iradesinin teslim edilmesinden yana olacağız" dedi. 

Yüze yakın dernek ve 30 federasyonun bulunduğu bir oluşum olduklarını kaydeden Gökçe, yaşanan süreçten rahatsızlık duyduklarını söyledi.  Derneklerinin çoğunun bölge dernekleri olduğunu belirten Gökçe, “Doğu ve Güneydoğu derneklerinin metropollerde örgütlenmesinin sebebi kendi kültürünü, değerlerini, iradesini kaybetmeme mücadelesidir. Tabi biz her zaman demokrasiden, barıştan, özgürlüklerden, haktan ve hukuktan yana tavır sergilemeye çalıştık. Her zaman mazlumların, haksızlığa uğramışların yanında olmaya çalıştık. Bundan kaynaklı destek olmaya geldik” diye konuştu.
 
İstanbul seçimlerinde derneklerin etkisine dikkat çeken Gökçe, orada gösterdikleri direnişi nöbet alanında da göstereceklerini belirtti. Türkiye’nin 100 yıllık sorunlarının HDP’ye yüklenmek istendiğine dikkat çeken Gökçe sözlerini şöyle tamamladı:
 
“Bugün bu pozisyona gelene kadar binlerce canlar yok oldu. Cumartesi Anneleri'ni düşünün mesela. Ben onların yerinde olsam Cumartesi Anneleri'yle birlikte Meclis'in önünde eylem yapardım. O zaman biz de destek verirdik.” 
 

Mızraklı: Demokratik siyasetin önüne sürekli tıkaçlar oluşturursanız, barışı değil savaşı beslersiniz

Kayyım atamalarının 29. gününde devam eden Demokrasi Nöbeti'nde kameraların karşısına geçen Selçuk Mızraklı, şunları kaydetti:
 
"29 gündür bu kentte seçmen iradesi halka alındı. Bütün dünyada bütün değerlerin üzerinde olan bir tane irade vardır. O irade halk iradesidir. 29 gündür bu kente halk iradesine rağmen kayyım atayanlar kayyım rejiminin altında kaldılar, ezilip gidecekler. Tarih zulümkârlarla zalimlerle mazlumlar arasındaki tarihtir. Tarih insanlığın iyiliği için özgürlüğü, barışı için mücadele edenlerle ceberrut rejimlerini devam ettirmeye çalışanlar arasındaki mücadele edenlerin tarihidir. Tarihte malumun da zalimin de resmi vardır. Nemrut'un karşısında duran Hz. İbrahim bizleriz. Tarihte Firavun'un karşısında duran Hz. Musa bizleriz. Tarihte putpereslerin karşısında dikilip hak yolunu gösteren Hz. Muhammet yoldaşları bizleriz. Bizler kazanacağız. Farkında mısınız? Eksiliyorlar. Her geçen gün dökülüyorlar. Gidişleri çok uzak değil. Zulüm, bu karanlık düzen eni sonu gidecek. Ama durup dururken gitmiyor. Her zulme son veren mazlumların haklı direnişi ve duruşudur. Onun için burada yüzlerle bir araya gelen ama toplum vicdanında milyonlara tekabül eden sizler bunların gidişinin işaret fişeklerisiniz. Bizler, bugünden yarına ısrarla çözümü barışı, demokrasiyi ve hukuku savunduk. En zor anlarımızda en büyük zulümleri, sokakta açık işkenceleri yaşadığımız anda döndük sağduyu ile kararlılık ve inançla hakkımızı istiyoruz, onurumuza sahip çıkıyoruz dedik. Bunun karşısında şunu kazandık arkadaşlar: artık yalnız değiliz. Buradaki sancı, itiraz, protesto Edirne'den duyuluyor, İzmir Karaburun'dan, İstanbul'dan Karadeniz'den duyuluyor. Şimdi kim kimi ablukaya aldı? Bizi ablukaya aldıklarını sanan zihniyet aslında kendi çukuruna düştü. Bugün buradan yükselen itiraz Türkiye haklarının 'Kral Çıplak' dediği, yani sizin zulmünüzün karşısında bu itirazını yükselten, bu aydınlığın neferleri onlara bir kez daha gideceklerini hatırlattı.
 
Analar, şu anda yanımızdalar. Hep yanımızdaydılar, biz de onların her zaman dizlerinin dibinde, yüreklerinin içindeydik. Analar nerede birikirse biriksin onların daima vicdanından, hak ve hukuk anlayışından, adaletinden feyzalmak gerekir. Dünya tarihinde anaların kadınların itirazını yükselttiği yerde sağduyu vardır, sabır vardır. Evet analar barış istiyorlar, çözüm istiyorlar, analar bu sözlerini yükseltirken buldukları her mekânı kullanmak istiyorlar. Burada analar arasında hiçbir ayrım yapmaksızın, onların yüreklerinden yükselen bu çözüm, kavuşma çağrısını saygı, hürmet ve anlayışla bir bütün olarak içimizde  hissederek anlamak durumundayız. Anlıyoruz, anladığımızı da başından beri ifade ediyoruz. Onların itirazı, duruşu hiç kimsenin maşası değildir, aracı değildir. Onlar o kadar kararlı ve soylu duruyorlar ki soylu olmayanlar gidip karşılarında diz çökmek durumunda kalıyorlar. Bizler gerek o analarda, gerek kadında, gerekse toplumda biriken barış arzusunun sözcüleriyiz.
 
Şunu çok iyi biliyoruz, sadece kayyımların gönderilmesiyle bu iş bitmeyecek. Bu ülkenin demokrasiye, hukuk rejimine, adalete, bir bütün olarak bu ülkede karanlığa karşı aydınlığa bütün biriken kötülüklere karşı iyiliğin yükselmesine ihtiyaç var. Burada yalnız durmamak lazım. Mümkün olduğu kadar hiç kimseyi ötekileştirmeden, muhaliflerinize karşı kullandığınız dili bile ölçülü bir şekilde seçerek bunu çözüm yolunda yarına umutla bakacağımız bir çerçevede yürütmekle mümkündür. Bizler bu toprakların çocuklarıyız. Amed'in toprağı bize alışık. Biz o topraklarda büyüdük, biz bu iklimde bu atmosferde şekillendik. Biz o itirazın, baş kaldırının, inadına barış diyen o yürüyüşçülerin sözcüleriyiz ve şunu söylüyoruz; sizler demokratik siyasetin önüne sürekli böyle tıkaçlar oluşturursanız, sizler barışı değil savaşı beslersiniz. Çatışmayı beslersiniz. Bu halk bitmez, bu halkın evlatları da bitmez. Ama bu halk, analarıyla, babalarıyla, kardeşleriyle bir bütün olarak çatışmayı değil çözümü ve buluşmayı, savaşı değil barışı talep ediyor. Bu noktada bütün iktidar sahiplerine bir kez daha seslenmek istiyorum; zulmünüz baki kalmayacak. Elbet hakikat ortaya çıkacak. Hepimiz çok iyi biliyoruz, geçmişte ne söylediğinizi, bugün ne yaptığınızı çok iyi biliyoruz. Dürüst olun, samimi olun, namuslu olun, yarın evlatlarınız, sizden sonrakiler sizi büyük bir kadirşinaslıkla ansınlar. Ama zulüm, kötülük biriktirirseniz tarih sizi lanetle anar. Hiçbir şey için geç değildir, soluklanabilecek, çözümün kapısını aralayabilecek bir zemin vardır. Bizler toplu iğne ucu kadar buna ilişkin bir fırsat gördüğü zaman onun peşinden gidenleriz. Ve bir bütün olarak herkese sesleniyoruz, bu sadece onlara değil, herkese sesleniyoruz, hepimizin barış için yapabilecekleri var, lütfen esirgemeyin. Korkuya değil yolumuzu cesarete çevirelim. ürkek olmayalım, ürkeklik geleceğimizi karartır. Cesur olma, kararlı olma, direnci büyütme zamanıdır. Onlara bir kez daha söylüyoruz, geldiğiniz gibi gideceksiniz. Ama biz sizleri gönderirken arkanızdan sizlere benzemeyeceğiz. Bizler hak yolunun yolcularıyız, bizler bir arada eşit, adil ve özgür yaşamın hayalperestleriyiz. Onun inancıyla hayat bulduk. Biz halkız, biz yenilmeyiz, biz mutlaka kazanacağız."
 

Mardin

Merdin'de de devam eden Demokrasi Nöbeti "Halkın iradesi gasp edilemez" sloganlarıyla sürdü. Eylemlerini Karayolları Parkı’nda yapmak isteyen HDP’lilere polislerce yine izin verilmezken HDP'liler zırhlı araç, gözaltı otobüsleri ve çevik kuvvet polisleri ile abluka altında tutulan il binası önünde oturma eylemi yaptı. Oturma eyleminin ardından HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer açıklama yaptı. HDP’li Taşçıer, “Kürt sorunu çözülmeyene kadar Türkiye’de Kürt halkının da Türk halkının da haklarını kullanması mümkün değil. Demokrasi de Türkiye’de hayat bulamayacak. Öncelikle Kürt sorunu çözülecek” diye konuştu.
 
 
HDP’li 3 büyükşehir belediyesine kayyum atanmasının yeni bir uygulama olmadığını dile getiren Taşçıer, “Sadece bugün Kürt halkının iradesine kayyum atanmıyor. Tarihsel olarak baktığımızda 1924 yılında Türkiye’nin yeni Anayasası yapıldığında da Kürt halkı yok sayıldı. Bu da Kürt halkının iradesinin yok sayılmasıydı. Ardından yapılan değişikliklerde de Kürt halkının iradesi yok sayılmaya, Kürt halkı inkar edilemeye bugüne kadar devam etti” dedi. Kürtlerin haklarını talep ettikleri, her dönem baskı ile karşılaştıklarını dile getiren Taşçıer, Şeyh Sait ve arkadaşlarının İstiklal Mahkemeleri’nce idam edilmesini hatırlattı. 
 
Sözlerinin devamında 31 Mart seçimlerini hatırlatan Taşçıer, önceki dönem yapılan kayyum atamalarına rağmen halkın tercihini yine HDP’den yana yaptığını dile getiren Taşçıer, “Ne olursa olsun bu halk size destek vermeyecek. Kürt sorununu çözmek adına bir adım atılmadığı sürece, Kürt sorunu çözülmeyene kadar Türkiye’de Kürt halkının da Türk halkının da haklarını kullanması mümkün değil. Demokrasi de Türkiye’de hayat bulamayacak. Öncelikle Kürt sorunu çözülecek, ondan sonra hep birlikte çalışabileceğiz, kendimizi yönetebileceğiz” diye konuştu.
 
Açıklama alkış ve sloganlarla son buldu. 

Van

Van'da kayyımlara karşı düzenlenen Demokrasi Nöbeti bugün de devam etti. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İpekyolu İlçe Binası önünde devam eden eyleme, belediye eş başakanları, milletvekilleri, Barış Anneleri, HDP'liler, TJA'lılar, Kiği, Karakoçan, Adaklı, Yayladere ve Yedisu Sosyal Yardımlaşma, Kalkındırma ve Kültür Derneği’nin (KAYYDER) temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Polisin abluka altına aldığı açıklamada, "Kayyum idaresi değil halk iradesi" yazılı pankart açıldı.
 

"Ülke battıkça batıyor"

Ankara'da Rusya, İran Türkiye zirvesinin yapıldığını hatırlatan Bülbül, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın zirveden zirveye koştuğunu ama her zirvede ayrı bir ekonomik, siyasi, politik bataklığa battığını söyledi. Bülbül, "İran politikası, Rusya, Suriye, Kürt, kadın, ekonomi, eğitim, tarım, politikası tamamı iflas etmiş durumdadır. Dünyada şunun örneği yoktur; egemenler, ezenler eğer mazlumun yöntemini taklit ediyorlarsa iktidar bitirmiş demektir" dedi. 

"Soylu, HDP'nin kapısına geldi"

Süleyman Soylu'nun Diyarbakır ziyaretine de değinen Bülbül, esnaflara seslenerek, "Siz de gidin Süleyman'ın kapısında oturun. Süleyman'a deyin ki ‘Sen HDP'nin kapısında oturmak için bakan olmadın, sorunlara çözüm bulmak için bakan oldun.’ Değerli güvenlik güçleri sizler kullanılıyorsunuz. Van halkına, Kürt halkına, mazlumlara, çocuklara, yoksullara, kadınlara karşı kullanılıyorsunuz. Süleyman Soylu ve avanesi Kürt halkına, demokrasiye karşı her gün her dakika suç işliyor. Çocukları dağa gitmiş olan mazlum İnsanları kullanarak da suç işliyor. Biz o annelere diyoruz ki HDP’nin kapısı önünde oturmayın, içeri girin HDP çözüm kapısıdır. Süleyman Soylu çözüm bulamayıp tıkandığı için HDP’nin kapısına geldi” diye konuştu.  

"Devletin bir kapısı bile yok"

17 bin faili meçhul cinayetin hesabının verilmesi gerektiğini söyleyen Bülbül, Mehmet Sincar'ın, Musa Anter’in, Uğur Mumcu’nun, Bahriye Üçok’un hesabının verilmesini istedi.  Bülbül konuşmasına şöyle devam etti:
 
"Sizin kapınızda bütün Türkiye’nin oturması lazım değil. Sizin kapınız olsa Pir Sultan Abdal’ın tabiri ile ‘Bizim sorunumuz kapının ipi ile değil, o kapının sahibi iledir.’ Ama kapı yok, düşmanlığın da bir adabı olur. Süleyman Soylu sen çok kalitesizsin."

"Şimdi de toma var"

HDP Diyarbakır İl binası önünde oturan aileleri ziyaret eden Soylu'ya seslenmeye devam eden Bülbül, şunları söyledi:
 
“Süleyman Soylu, avaneni de al git Kandil'de oturma eylemi yap. Çocuklar Diyarbakır'da değil, Kandil’de. Sizin yönteminizle siyaset yapılmaz. Şah Hüseyin Kerbela’da beklerken yanında kimse gitmedi. Çünkü; Yezit her kapıya bir asker dikmişti kimse gitmesin diye. Süleyman Soylu, her sokağa bir TOMA koymuş, diyor; ‘HDP’lilerin yanına giden yok’ diyor. Sen bu TOMA’yı, gözaltı furyasını, işkenceyi, baskıyı kaldır bakayım Van nasıl yerinden sarsılıyor. Sen bize siyaset öğretemezsin, sen bir devşirmesin. AKP'ye, Tayyip Erdoğan'a küfür ve hakaret ederek geldin. Sen Fethullah Gülen ile birlik oldun AKP'yi vurmaya çalıştın. Şimdi AKP ile birlik olup bizi vurmaya çalışıyorsun. Bu siyasetin adı, hokkabazlıktır, düzenbazlıktır.” 

"Sizin yasanıza göre Van'ın meşru başkanı Mustafa Avcı ve Bedia başkanımızdır"

Bülbül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"Biz belediyelerimizi tekrar geri alacağız. Ya seçimle ya hukukla ama bir şekilde alacağız. Hakkımızı yerde bırakmayacağız. Bu gökten parlayan güneş, kıpırdayan yapraklar, Van halkı şahit olsun ki, dünya insanlığı şahit olsun ki Süleyman Soylu ve zihniyeti kaybedecek, haklar kazanacak. Eşitlik, özgürlük, barış ve adalet kazanacak. Hani tecridi kaldırmıştınız, hani söz vermiştiniz, hani Kürt Halk Önderi ile düzenli avukat görüşmesi olacaktı. Be hey yalancılar, be hey sahtekârlar bu ne biçim politikadır. Kendi sözünüzü tutmuyorsunuz. Kendi yasanıza uymuyorsunuz. Kendi yasanıza uyun. Sizin yasanıza göre Van'ın meşru başkanı Mustafa Avcı ve Bedia başkanımızdır. Kabul etmiyorsanız bunun adı faşizmdir.”
 
Açıklamanın ardından atılan sloganlar, söylenen ezgilerle oturma eylemi yapıldı. Ardından protesto gösterimi son buldu.
 
*Avane: (TDK) 1. Yardakçı. 2. Yardımcı