Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP)nin başkan ve yöneticilerinden oluşan 8 kişilik heyet, son gelişmeleri değerlendirmek üzere gittiği Kuzey Irak'ta temaslarını tamamladı. Heyetin, Kandil Dağı'na çıkarak KCK yönetimi ile son gelişmeleri değerlendirdiği belirtildi. KCK Yürütme konseyi üyesi Murat Karasu da, Avrupa'da PKK'ya yakın çizgide yayın yapan Med Nuçe TV'ye verdiği röportajda, "Tahkim edilmiş ateşkes çerçevesinde arabulucular gözetiminde bir müzakere ve demokratik çözüme hazır olduklarını" söyledi.
Şırnak'ın Cizre İlçesi'ndeki temasların ardından 3 gün önce Habur Sınır Kapısı'ndan Irak'a geçen HDP Eş genel başkanı Figen Yüksekdağ, DTK Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekili Selma Irmak, HDK Sözcüsü ve HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek'in de aralarında bulunduğu 8 kişilik heyet, Süleymaniye ve Erbil'deki temaslarını tamamladı. Erbil'den Süleymaniye'ye geçen ve burada Celal Talabani'nin lideri olduğu Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) ve Goran Partisi yöneticileri ile görüşen heyetin dün Kandil Dağı'na çıkarak KCK yöneticileri ile görüştüğü belirtildi.
Kandil'deki görüşmede, son gelişmeler ile 1 Kasım seçimlerinin ele alındığı ifade edildi. Heyetteki isimlerden bir bölümü bu sabaha karşı uçak ile Irak'tan Türkiye'ye dönerken, diğerlerinin de bugün döneceği belirtildi.
Çift taraflı ateşkes çağrılarını anlamlı bulduklarını vurgulayan Karasu, “Eğer bir demokratik siyasal çözüm olacaksa bunların olması gerekiyor. Bu yönlü çağrılar da fazla. Kuşkusuz halklarımızı aldatmamız lazım. Gerçekten de çözüme götürecek çift taraflı bir ateşkes yapmak lazım. Ama çözüm eksenli olması lazım. Müzakere eksenli olması lazım. Geçen yıllar olduğu gibi oyala oyala ondan sonra da çözme ve bugünkü durum ortaya çıksın. Bugün Türkiye halkları büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Diyorlar ‘çözüm çözüm dediniz, hani çözüm?’ Toplum tepki duyuyor. Çözüme de inançları zayıflıyor. Demokratik siyasal yöntemle çözüme inanç zayıflayınca silah ve şiddetle çözüm yöntemi güçleniyor” dedi.
“Bu açıdan da olacaksa tahkim edilmiş bir ateşkes olmalı. Müzakere endeksli olmalı” diyen Karasu, “Yasal ve demokratik çözüm için en çok çaba sarf eden Önder Apo’nun durumu böyleyken, nasıl barışa endeksli bir çözüm olabilir?” diye sordu. Karasu, “Barış için, çözüm için en çok çalışan tecrit altındadır. Müzakere ancak özgür koşullar altında olabilir. Muhattap odur, yani. Baş müzakereci odur. Başmüzakareci özgür koşullarda olmadan, herkesle görüşmeden nasıl çözüm endeksli bir ateşkes olacak? Bu açıdan gerçekten tahkim edilmiş ve çözüme endeksli bir ateşkesin olması gerekir” şeklinde konuştu.
“Üçüncü bir gözün gözetiminde tahkim edilmiş çift taraflı ateşkese siz evet der misiniz?” sorusuna Karasu şu yanıtı verdi: “Tabi, bunun için hazırız. Ama diğer sefer ateşkes ilan edildiğinin ertesi günü kalekollar, karakollar, barajlar yapılmaya başlandı. Ateşkesi boşa çıkaran her türlü yöntem uygulandı. Öyle ki karakol ve kalekolları protesto eden yani barışı, ateşkesi savunan insanlar öldürüldü. Ateşkesi savunduğu ve bunun kurallarına uyun dediği için öldürüldü. Onun için biz hazırız. Ama Önder Apo’nun özgür koşullarda olması gerekiyor. Şimdi yüzlerce insan tutuklandı. Biz daha önce de koşullarımızı ortaya koyduk. 2013 Newrozu’ndan sonra bütün tutukluların serbest bırakılması gerekiyordu. Çözüm süreciydi, niye tutukladın bunları? Bu bakımdan biz tahkim edilmiş bir ateşkes çerçevesinde, arabulucular gözetiminde bir ateşkese, demokratik çözüme hazırız. Tahkim edilmiş ateşkes olmalı yani.”
Bugüne kadar 9 kez tek taraflı ateşkes ilan ettiklerini hatırlatan Karasu, “Ama bir sonuç almadık. Kısmen belki son ateşkes sürecinde eskisi gibi büyük operasyonlar olmadı ama tamamen de bitmedi. Saldırılar durmadı. Savaş düşük yoğunluklu hale getirildi ve çözüm için değil, zaman kazanıp ondan sonra tasfiye saldırısı yapmak için kullanıldı” şeklinde konuştu.
Çözüme, Dolmabahçe Mutabakatı’ndan başlanması gerektiğinin altını çizen Karasu, şunları kaydetti: “Onun için biz, Dolmabahçe Mutabakatı var oradan başlansın, dedik. Niye reddedildi? Bir kere herkes bunu sormalı. Dolmabahçe Mutabakatı niye reddedildi? Önder Apo’ya biz mi tecrit uyguluyoruz. Müzakerelerin, çözümün merkezinde olması gereken Önder Apo’ya tecrit uygulayan bu devlettir, bu hükümettir. Aslında savaş orada başlamıştır. Dolmabahçe Mutabakatı yok sayılmıştı, savaş orada başlamıştır.”
Ateşkes çağrılarına anlam verdiklerini söyleyen Karasu, “Bunlar önemlidir. Biz bu çevrelerin gerçekten demokratik çözüme, siyasal çözüme endeksli bir çözüm istediklerine de inanıyoruz. Onlar artık muhatapsız bir şekilde bu işin çözülemeyeceğini de biliyorlar. Erdoğan veya Davutoğlu’nun ‘Son terörist kalıncaya kadar ezeriz’ diyerek bu sorunun çözülemeyeceğini biliyorlar. Onun sorun olduğunu biliyorlar. Bu yönüyle iki tarafa da şunu söylüyorlar: Birbirinize bir dayatma yapmadan bir müzakere yapın. Demokratik siyasal çözüme oturun diyorlar. Ama Türk devletinin çözüme niyeti yok. Sorun burada. Siyasal çözüme endeksli bir programla tahkim edilmiş bir ateşkes yapılmalı” diye kaydetti.
Türkiye’nin birliği içerisinde çözümden yana olduklarını defalarca dile getirdiklerini hatırlatan Karasu, “Biz yok ederiz, ezeriz’ şeklinde bir yaklaşım içerisinde değiliz. Defalarca söyledik; savaşla, şiddetle Türk askerini, polisini Kürdistan’dan kovarız, sorunu böyle çözeceğiz demedik. Siyasal müzakereyle Türkiye’nin birliği içerisinde çözelim dedik. Biz paradigma değiştirdik. Sonuna kadar savaş politikasını bıraktık. Tek bir asker Kürdistan’da kalmayana kadar savaşırız demedik” dedi.
Cizîr’de halkın gösterdiği tarihi direnişe de değinen Karasu, “Cizre’deki direniş Kobanê direnişini de aşan bir durumdur. Cizre’de tankıyla topuyla özel hareketçisi ile bir halkın iradesini ezmek isteyen bir vahşiler ordusu vardı. Amaç halkın iradesini kırmaktı. Bu anlamda büyük bir direniştir. Kesinlikle orada bir gerilla savaşı olmadı bir halkın direnişi oldu. Orada gerilla değil halk direndi. Yani masum bir savunma girişimiydi. Daha önce de AKP Cizre halkına saldırıyordu. Cizre halkı da bu saldırılar karşısında özyönetimini ilan edince daha da azgınlaştılar. Cizre direnişi Türk devletinin bu anlayışını ortaya çıkardığı için tarihi değerdedir. Cizre halkı nasıl ki 90’larda diriliş devrimine öncülük yapmıştır. Şimdi kurtuluş devrimine öncülük yapmaktadır. Önderlik nasılki 90’lı yıllarda diriliş devrimi Cizre direnişi ile tamamlandı dedi. Bundan sonra Cizre halkı kurtuluş devrimini Kürt halkının önüne koymuştur. Bu açıdan Cizre halkını kutluyorum” dedi.
Karasu, “Bu açıdan yeni devrimci dönemde kurtuluş devrimi, özyönetim devrimi döneminde de zor koşullara katlanılarak bu devrim başarılacak. Herkese söylüyorum. Zorluktan yakınanlara ve bunun karşısında ağlayıp sızlayanlara da söylüyorum. Kürdistan’da zor koşullara katlanmayı bilip zor koşulları yenmeden özgürlük elde edilemez. Demokratik yaşam elde dilemez. Bu Kürt’ün kanunudur. Kendi kendimizi kandıramayız. Amiyane deyim ile Pollyannacılık yapamayız. Kolay zaferler ve başarılar bekleyemeyiz. Bunu bekleyenler Ortadoğu’yu ve Kürdistan’ın gerçekliğini tanımayanlardır. Bu gerçekler karşısında tabi ki Cizre halkı yıllardır pişmişti zaten. Onun için direndi. Eğer bunun bilincinde olmasalardı bu direnişi gerçekleştiremezlerdi” şeklinde konuştu.