KCK: Çift taraflı tahkim edilmiş bir ateşkese hazır olduğumuzu bir daha vurguluyoruz

KCK: Çift taraflı tahkim edilmiş bir ateşkese hazır olduğumuzu bir daha vurguluyoruz

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, "Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği'nin çift taraflı ateşkes ve müzakere çağrılarını anlamlı ve değerli bulduklarını belirterek, ateşkese hazır olduklarını" açıkladı.

KCK Yürütme konseyi üyesi Murat Karasu da, geçen günlerde Avrupa'da PKK'ya yakın çizgide yayın yapan Med Nuçe TV'ye verdiği röportajda, "Tahkim edilmiş ateşkes çerçevesinde arabulucular gözetiminde bir müzakere ve demokratik çözüme hazır olduklarını" söylemişti.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamanın tam metni şöyle:

"Tüm kamuoyu bilmektedir ki, yıllardır Türk devletiyle Özgürlük Hareketimiz ve Önder Apo ile görüşmeler yapılmıştır. Hareketimiz ve Önder Apo Türk devleti ve AKP'nin oyalama ve zaman kazanma politikalarına rağmen toplumu ve devleti Kürt sorununun çözümüne yatkın hale getirip AKP'ye adım attırmak için sabırlı davranmıştır. İmralı’da Önder Apo ile yapılan görüşmeler sonucu 28 Şubat’ta bizim de, hükümet ve devlet yetkililerinin de üzerinde mutabık kaldığı müzakere çerçeve belgesi ve yol haritası Dolmabahçe Sarayı’nda kamuoyuna sunulmuştur. Dolmabahçe Mutabakatının yayınlanmasından sonra hükümet yanlısı basın dahil tüm basında ve kamuoyunda Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde Kürt sorununun çözüme kavuşacağı umudu yayılmıştır. Bir anda Türkiye bir rahatlamaya kavuşmuştur. Ancak kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “ben bu mutabakatı kabul etmiyorum; öyle sanıldığı gibi demokrasiyle ilgisi yoktur; Kürt sorunu da yoktur, muhatap da, taraf da yoktur; izleme heyeti de kabul edilemez” diyerek halkların umudu ortasına bomba gibi düşmüştür. Kamuoyu üzerine buz gibi soğuk su dökülmüştür. Tüm bunlar abartısız yaşanmış gerçeklerdir. Yıllardır Oslo’da ve İmralı’da görüşmeler yapılmıyormuş gibi “Bunlar İmralı’yı meşrulaştırır” diyerek gerçek niyetini dışa vurmuştur.

"Kürt sorununun çözümü açısından hep makul yaklaşan, ateşkes ilan edilmesini isteyerek diyalog sürecini başlatan Önder Apo'ya 5 Nisan’dan beri ağır bir tecrit uygulanmaktadır. Böylece Önder Apo üzerinde rehine politikası izlendiği, Önder Apo'yu kendi amaçları için araçsallaştırmak istediklerini ortaya koymuşlardır.

"Önder Apo defalarca “Beni araçsallaştırmayın, bana ve buradaki görüşmelere doğru yaklaşın” diye uyarmasına rağmen bu anlayış ve politikaları bırakmamışlar ve sonunda Kürt Özgürlük Hareketi'ni ezme ve tasfiye etme kararı almışlardır.

"Türk devleti ve AKP hükümeti Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı savaş kararını halkımızın 7-8 Ekim’de Kobanê’ye sahiplenme serhıldanlarından sonra 30 Ekim 2014 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında almışlardır. Dolmabahçe Mutabakatı bu savaş kararı nedeniyle reddedilmiştir. Önder Apo'ya ağır tecrit uygulayarak bu savaşı başlatmışlar, 7 Haziran seçim yenilgisi sonrası 24 Temmuz imha saldırılarıyla da bu savaşı pratikleştirmişlerdir. Kürt halkı Dolmabahçe Mutabakatının reddedilmesi, demokratik siyasal çözüm için zemin olacak 7 Haziran seçimlerinin yok sayılması ve 24 Temmuz’da savaşın ağır saldırılarla pratikleşmesi karşısında kendi özgür ve demokratik yaşamını inşa etme ve özyönetimini kurma kararını almıştır. Türk devleti, halkımızın bu özyönetim kararı almasıyla birlikte 24 Temmuz’da pratikleştirdiği savaşı, saldırı ve baskılarını daha da arttırıp yaygınlaştırarak kapsamlılaştırmış ve derinleştirmiştir.

"Halkımızın özyönetim ilanına yönelik saldırıların arttırılmasına gerillalarımız misilleme eylemleriyle karşılık vermiştir. AKP'nin seçim öncesi ve sonrası politikaları böyle bir savaş durumunu ortaya çıkarmıştır. 7 Haziran’da seçimi kaybeden AKP, savaş politikalarıyla meşruiyeti kalmayan hükümetine meşruiyet kazandırmayı ve bu ortamda bazı çevreleri yanına alarak; seçim ortamında baskılarını arttırarak yeniden iktidarda kalmayı hedeflemektedir. Bu açıdan kamuoyunda genel kanı haline gelmiş “Bu savaş sarayın savaşıdır” düşüncesine biz de katılıyoruz. AKP'nin Özgürlük Hareketi'ne yönelik başlattığı savaş ne vatan savunmasıdır, ne de vatanın bölünmez bütünlüğünü ve birliğini koruma savaşıdır. Aksine AKP hükümeti politikalarıyla halklarımızı karşı karşıya getirmekte ve Türkiye'yi fiili olarak parçalamaktadır. Türkiye şehirlerinde Kürt halkına ve HDP'ye yönelik saldırılar; Kürdistan şehirlerine işgal ordusu ve polisi gibi yapılan saldırılar tamamen bu gerçekliği ortaya koymaktadır.

"Türkiye ve Kürdistan'da yaşanan savaş ortamından birçok çevre kaygı duymaktadır. Türkiye'deki demokrasi güçlerinden ve başta Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi gruplardan olmak üzere birçok çevreden çift taraflı ateşkes ve müzakereye dönülmesi çağrıları yapılmaktadır. Bu çağrıları değerli ve anlamlı buluyoruz. Müzakerelerle kalıcı çözümü amaçlayan çift taraflı tahkim edilmiş bir ateşkese hazır olduğumuzu daha önce de ortaya koymuştuk.

"Kamuoyunun da bildiği gibi Hareketimiz Önder Apo'yu baş müzakereci ilan etmiştir. Önder Apo'nun özgür koşullarda müzakere yapabildiği, bunun için başta Hareketimiz olmak üzere tüm siyasi çevreler, sivil toplum örgütleri, aydın ve yazarlarla görüşebildiği, yani baş müzakereci rolünü oynayabileceği koşulların yaratılması gerekmektedir. Tüm dünyada sorun alanlarında görüldüğü gibi müzakerelerde gözlemci olacak ve iki tarafın tutumlarını izleyecek tarafsız heyetlere gerek bulunmaktadır. Zaten Avrupa’daki çağrılarda bu doğrultuda arabulucu olabilecekleri de belirtilmiştir.

"Daha önce de vurguladığımız gibi 2013 Newroz’undan bu yana süren görüşme ve diyalog döneminde yapılan tutuklamalar ve son dönemde başta Belediye Başkanları olmak üzere tutuklanan yüzlerce, hatta binlere varan siyasi amaçlı tutuklananların da serbest bırakılması önemlidir. Eğer dünyada başarı örnekleri  olan müzakere ve çözüm süreçleri yaratacak ve kalıcı bir barış ortaya çıkaracaksak, dünya örneklerindeki bu yönlü koşulları yerine getirmek gerekmektedir.

"Biz bu temelde çift taraflı tahkim edilmiş bir ateşkese hazır olduğumuzu bir daha vurguluyor, halklarımızın, demokrasi güçleri ve barış çevrelerinin demokratik siyasal çözüm ve kalıcı barış için yürüttükleri çabaları ve mücadeleyi desteklediğimizi bir daha kamuoyuna duyuruyoruz."