Özgür Gündem gazetesinde “Hüseyin Ali” mahlasıyla yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, çözüm sürecinin yeni yol haritası kapsamında "PKK'nın silah bırakacağına yönelik iddialara ilişkin olarak,"Baharda silahlı mücadele bırakılacak, silahlı güçler Türkiye’yi terk edecek haberleri akla yine bir seçim taktiğini getiriyor. Seçimden önce AKP hükümeti gerillayı Türkiye’den çıkartacak ve silahlı mücadeleyi sonlandıracak güç olarak gösterilmeye çalışılıyor" dedi.
'"AKP iktidarının şefi olan Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları ortadadır" diyen Karasu, "Bu zihniyette olan AKP iktidarında sorun çözülemez. Böyle bir iktidar ortamında savaş bir 30 yıl daha sürer" ifadelerini kullandı.
Karasu’nun Özgür Gündem’de “Hüseyin Ali” mahlasıyla yayımlanan “Kürt sorununun çözümünde hangi adımların atılacağı tartışılmalıdır” başlıklı yazısı (19 Kasım 2014) şöyle:
Türkiye’de herkes HDP ile AKP’lilerin yaptığı görüşmeyi ve İmralı’ya ne zaman gidileceğini tartışıyor. Sürecin akıbeti merak ediliyor. Öyle ki sanki çözüm olmuş, sıra silahlı mücadeleyi bırakmaya gelmiş. Devlet ve hükümetin bırakalım çözüm niyeti, çözüm zihniyeti olmadığı halde neden bunlar tartışılıyor? Çözüm zihniyeti ve niyeti ile ilgili hiçbir olumlu işaret yokken neden bunlar tartışılıyor? Türk devletini bilmeyen ve tanımayanlar bu tartışmaya şaşırmayabilir ama bilenler şaşırır ve ne oluyor diye düşünür. Arkasındaki niyeti sorgular.
Bu tür değerlendirmeler HDP’li bir iki milletvekilinin söylediklerine dayandırılıyor. Kuşkusuz devletin ve hükümetin çözüm zihniyeti olsa telaffuz edilen şubat ve mart aylarından önce de sorun önemli oranda çözülür. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi yirmi yıldan fazladır çözüme hazırdır. Dünyada hiçbir yerde gösterilemeyen makul yaklaşımı göstermektedir. Ancak hükümetin çözüm niyeti var mıdır? Bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değildir. AKP iktidarının şefi olan Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları ortadadır. Bu zihniyette olan AKP iktidarında sorun çözülemez. Böyle bir iktidar ortamında savaş bir otuz yıl daha sürer. Herhalde biz ve halk Tayyip’in ne dediğine göre durumu değerlendiririz. Tayyip ise ne Öcalan’ı, ne İmralı’sı, biz kendimiz süreç başlatmışız diyor. Bir halkın sorunu ortadayken, ben kimseyi muhatap almam diyor. Kendi projelerinin adını da “Milli birlik ve kardeşlik” koymuş. AKP’li bakanların bu sürecin ‘terör örgütü’nü etkisizleştirmek için kullanıldığını söylemektedir.
Baharda silahlı mücadele bırakılacak, silahlı güçler Türkiye’yi terk edecek haberleri akla yine bir seçim taktiğini getiriyor. Seçimden önce AKP hükümeti gerillayı Türkiye’den çıkartacak ve silahlı mücadeleyi sonlandıracak güç olarak gösterilmeye çalışılıyor. Böylece AKP’ye bir seçim daha kazandırılmak isteniyor.Çünkü gerillaya silah bıraktırmak Türkiye’de tavan yapar, AKP’yi kimse sollayamaz. Bu nedenle AKP seçim öncesi böyle bir gündemle en güçlü propagandasını yapmış oluyor.
Basın öyle propaganda yapıyor ki, İmralı’ya gidiş sanki çok önemli bir gelişmeymiş; sanki çözüm olacakmış gibi bir algı yaratılıyor. AKP açısından adım atılmadan yıllarca görüşmeye gidip gelinmesi arzulanan bir durumdur. Zaten AKP hep bunu sağlamaya çalışıyor. İmralı’ya heyetler gitsin gelsin ama çözüm olmasın. Şimdiye kadar ortaya konulan tutum ve sonuç budur. Son haftalarda yarattığı gerilim de Kürt Özgürlük Hareketi’ne bunu kabul ettirmek içindir. Ancak Kürt Halk Önderi bir daha böyle gelinmesin demiştir. Müzakere ve demokratik çözüm dışında sadece tartışma için gelinmesin demiştir. Çünkü yıllardır fazlasıyla tartışılmıştır. Tartışılmayan hiçbir şey kalmamıştır. Bu nedenle bundan sonra sadece diyalog ve görüşme tekrar ve oyalama dışında bir anlam taşımaz. Dolayısıyla İmralı’ya gidiş olacak, o zaman her şey iyi gidiyor, çözüm için gelişme oluyor, demek yanlıştır. Tek başına diyalog ve görüşme yetmez. Artık bu gidişin ne için olduğu ve hangi sonucu vereceği önemlidir.
Kürt sorunu çözülürse tabii ki Türkiye’ye karşı yürütülen silahlı mücadele de sona erer. Ama çözülürse! Dolayısıyla anahtar Kürt sorununun çözümüdür. Peki bu tartışmalarda Kürt sorununun çözümü için bir şey söyleniyor mu? Kürt sorununun çözümü için şu adımlar atılacak deniliyor mu, ya da gündeme konuluyor mu? Var yok, terör olarak tanımlanan silahlı direnişin son bulması! Peki bu istek yeni midir? Tabii ki değil. Kırk yıldır Türk devleti “Gelin teslim olun, silah bırakın” çağrısı yapmaktadır. Kürt sorununun nasıl çözüleceği ortaya konulmuyorsa bu tartışmaların on yıllardır özel savaş basını tarafından dile getirilenlerden ne farkı vardır?
Kuşkusuz Türk devleti kırk yıldır yürütülen mücadele karşısında zorlanmıştır. Kendini bazı değişikliklere uğratmak zorunda kalmıştır. Ama değişim özde değildir. Mücadeleyi yeni koşullarda sürdürmek için psikolojik savaş karakterinde bazı rötuşlar yapılmaktadır. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi’yle de zorlandıkları için görüşmek zorunda kalmışlardır. Ancak bu görüşmeleri çözüm için değil, oyalama ve zaman kazanma için yapmaktadırlar. Yıllardır sürdürülen görüşme pratiğinin ortaya koyduğu budur.
Sorun Türk devletinin ve hükümetinin bir çözüm zihniyeti ve projesi olmamasıdır. Bu nedenle yıllardır görüşmeler olmasına rağmen sorunun çözümünü getirecek adımlar atılmıyor. Eğer çözülecek olan Kürt sorunuysa AKP’nin bu konuda bir niyeti, iradesi ve projesi olup olmadığına bakılmalıdır. Buraya bakılmadan yapılan tüm tartışma ve değerlendirmeler boştur. Ortada hükümetin çözüm niyeti ve projesi yoksa konuşulan hiçbir şeyin anlamı olmaz. Sorun Kürt sorunudur, bunu yaratan da ne Kürtlerdir ne de Kürt Özgürlük Hareketi’dir. Eğer bu sorunu Türk devleti yaratmışsa çözümü de devletin bu konuda ortaya koyacağı proje ve adımlarla gerçekleşir. Bunun yerine Kürt Özgürlük Hareketi’nin silahıyla, mücadelesiyle uğraşmak, hep bunu konuşmak bir çarpıtmadır, gerçeği saptırmadır. Bu da bir psikolojik harekat olmaktadır.
Sorunun çözümüyle ilgili olanlar AKP’nin bu konuda projesi olup olmadığına, hangi adımları atacağına bakmalıdır.