KCK tutuklusu gazeteciler hâkim karşısında

KCK tutuklusu gazeteciler hâkim karşısında

KCK'nın "basın konseyini" oluşturdukları iddiasıyla 36'sı tutuklu 44 gazetecinin yargılandığı davanın görülmesine İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.KCK'nın "basın konseyini" oluşturdukları iddiasıyla 36'sı tutuklu 44 gazetecinin yargılandığı davanın görülmesine İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.

Duruşmada tutuklu ve tutuksuz yargılanan gazeteciler, aileleri ve avukatları hazır bulundu. Çok sayıda avukatın takip ettiği duruşma salonuna girişlerde ise olağanüstü önlemler alındı. Salona girmek isteyenler, iki bariyerden geçerek salona girdi. Salonun küçüklüğü ise hem aileleri hem gazetecilere mağdur etti. Her tutuklunun ailesinden bir kişi alındı.

Fatih Yağmur'un Radikal'de yer alan haberine göre, duruşmayı DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, BDP Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü , Sırrı Süreyya Önder , Sebahat Tuncel , Hasip Kaplan , Levent Tüzel, Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Fatih Polat, Basın Enstitüsü dönem sözcüsü Kadri Gürsel, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye temsilciliğinden Yurdanur Atadan, Oktay Ekşi, Öztürk Türkdoğan, Lami Özgen, İlhan Cihaner , Meral Danış Beştaş, Filiz Koçali, CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, Ercan İpekçi, Büşra Ersanlı AFP, Belçika , Hollanda , Almanya ve Avurupa ülkelerinden gazeteciler duruşmaya izlemeye geldi.

 

Sloganlarla adliyeye girdiler

 

Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı adliye önünde açıklama yapan Kışanak, sanıklara yöneltilen suçlamaların tamamının meslekleriyle ilgili olduğunu savundu. Kışanak, “Tutuklu gazeteciler hakkında ileri sürülen suçların tamamı görevlerinin gereği, yaptıkları haberler ve çalışmalardır. Bunu suç kabul eden bir yargı mantığıyla karşı karşıyayız. Tabi buna yargı demek, adalet demek, yargının bağımsızlığı gözüyle bakmak imkansızdır" diye konuştu. Bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk da, “Bu dava iktidarın kararıyla gerçekleşen siyasi ve bilinçli bir davadır. Bizler onurlu basının, yargılanan sanıkların yanında olacağız. Bir an önce bu utanç davasından kurtulmalı Türkiye "dedi. Eski Almanya Milletvekillerinden Profç. Dr. Norman Paech de basın açıklamasına katıldı. Açıklamaların ardından sanık yakınları sloganlar eşliğinde adliyeye girdi.

 

'Özgür basın susturulamaz' sloganı

 

Duruşma salonunda avukatlar ayakta kalınca Mahkeme Başkanı Ali Alçık, salonu boşaltma kararı verdi. Bunun üzerine salondan protestolar yükseldi. Tutuklular ve izleyiciler ayağa kalkarak, "Özgür basın susturulamaz" sloganları attı. Mahkeme heyeti salonu terk etti. Salonda polisler ve izleyiciler arasında gerginlik yaşandı. Tututlu gazeteciler salondan çıkarıldı. Salondaki izleyiciler dışarıya çıkarılmaya çalıştı. İzleyiciler ise buna direndi. 15. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali Alçık, salonun boşaltılmaması durumunda duruşmaya devam edilmeyeceğini belirtti. İzleyicilerin salonu boşaltmaması üzerine salona dönmeyen mahkeme heyeti duruşmaya 2. bir ara verdi. Duruşmaya 13.00'te devam edilecek

 

Mahkeme başkanı komik olan ne?

 

KCK davasında verilen aranın ardından duruşmaya devam edildi. 13.30'da başlayan duruşmaya sanıkların kimlik tespitiyle başlandı. Sanıklar yapılan yoklamaya Kürtçe 'Ez lı virim' (burdayım) diyerek karşılık verdi. Mahkeme Başkanı Ali Alçık'ın 'hazır oldukları görüldü' şeklinde cevap vermesi salonda gülüşmelere yol açtı. Bunun üzerine Alçık, 'Komik olan ne' diye salona seslendi. Yoklama esnasında bazı sanıklar ise Zazaca, 'Ezdaro' (buradayım) diye karşılık verdi. Duruşmada avukatların müdafilik talepleri alınıyor.

 

'Adil yargılama mümkün değil'

 

KCK davasında sanık yoklama ve müdafilik taleplerinin alınmasının ardından söz alan avukat Baran Doğan, ''Bu mahkemeler tartışmalı mahkemelerdir. Mahkemeniz geçici bir mahkemedir.'' şeklinde konuştu. Mahkeme salonunda izleyicilerin konuşması üzerine araya giren Mahkeme Başkanı Ali Alçık, izleyicileri 'Burası kahve değil, lütfen susun' şeklinde uyardı. Uyarının ardından sözlerine devam eden Avukat Baran Doğan, ''Bu mahkemeler artık yargılama yapamaz. Yeni kurulan Terörle Mücadele Kanunu 10. Madde ile görevli mahkemelerin de bu davalara bakabilmesi gerekiyor. Mahkemenizin adli yargılama yapması mümkün değil. Sanıkların 'doğal bir yargıç' karşısına çıkması gerekiyor'' dedi.

Doğan, yargıcın güvencede olması gerekiyor diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yargıç verdiği kararlar nedeniyle haklarını yitirmeyecek. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri daha önce hükümet tarafından bir alt mahkeme olan sulh cezaya atandı. Bu mahkemeler biz bağımsızız, bize müdahale edilemez diyemez. Bu açıdan mahkemeler güvencede değildir. Şimdi bakın İdris Naim Şahin dürüst bir insandır.

Diyor ki, ''şiirlerine, resimlerine yazılarına propagandalarını yansıtıyor.'' Şahin, polis teşkilatının başıdır. Soruşturma sürerken bu sözleri söylüyor. Adam Başbakan'a söyletiyor: 'Yargıçlara gerekeni söylüyoruz, onlar gereğini yapıyor' diyor. Yargıtay Başkanı da cevap veriyor. Yargı hangi özgürlüğün kötüye kullanıldığını bilmemektedir. Başbakan da anayasal suç işlemiştir. Bu mahkemelerde adil yargılamanın yapılması mümkün değildir.''

Özel Yetkili mahkemelerin adil yargılama yapamayacağını öne süren Avukat Baran Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Mahkemeniz, Anayasa’nın 10. Maddesi eşitlik ilkesiyle ve ceza kanununun ve 138. maddelerine aykırıdır. Mahkemeniz yetkisizdir. Türdeş davalar farklı farklı mahkelemelerde görülüyor. Mahkemenin talebimizi ve ileri sürdüğümüz gerekçeleri ciddi bularak anayasaya aykırılık iddiasıyla anayasa mahkemesine başvurmasını istiyoruz. Mahkeme talebimizi yerine getirirse tutuklama bir tedbir olduğundan müvekkillerimizin tahliyesini istiyoruz.’’

 

Sanıklar anadilde savunma istedi

 

Bunun üzerine mahkeme heyeti savcının mütalaasını istedi. Duruşma savcısı İsmail Işık, talebin ciddiye alınmadığını belirterek reddini istedi. Kısa bir ara veren mahkeme heyeti, kararın daha sonra açıklanacağını ifade etti. Duruşmada şu anda sanıkların talepleri alınmaya başladı. Sanıklar anadilde Kürtçe savunma yapmak istediler.