Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeleri değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, “Bu görüşme ve diyalogların Kürt sorununda bir çözüm sürecine dönüşüp dönüşmeyeceği ancak önümüzdeki günlerde anlaşılacaktır. Şimdilik bir istişare durumundan söz edilebilir" dedi. "Devletin işe İmralı'dan başlaması çok doğru bir tutumdur" diyen Karayılan, sözlerine "Ama öyle bir kamuoyu yaratılıyor ki, sanki top İmralı’ya atıldı ve oradan gelecek cevaba göre her şey hallolacak. Burada önemli olan önce devletin ne yapacağıdır" diyerek devam etti. Karayılan, Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın Öcalan ile görüşmesi için de "Esas önemli olan silahlı güçlerdir. Bunun için bizim direkt Öcalan'la diyalogda olmamız gerekiyor. Sadece yönetimle değil, geniş komutanlık kademesi ve savaşçı yapısının ikna edilmesi sorunu vardır" dedi.
Abdullah Öcalan’la Kasım ayından bu yana görüşmelerin olduğunu söyleyen Karayılan, çözüm sürecinin gelişebilmesi için pratik adımlar atılmasını gerektiğini vurgulayarak “çok büyük ciddiyete ve sorumluluğa ihtiyaç var. Tekrardan birtakım hesaplar çerçevesinde oyalama taktikleri geliştirerek Kürt sorununun çözümünü değil de PKK’nin çözülmesini hedeflemeye dönük amaçlar güden politikalar geliştirilirse yazık edilmiş olur” dedi.
Öcalan ile yapılan görüşmeleri Fırat Haber Ajansı’na değerlendiren Karayılan “Bu görüşme ve diyalogların Kürt sorununda bir çözüm sürecine dönüşüp dönüşmeyeceği ancak önümüzdeki günlerde anlaşılacaktır” diye konuştu.
Karayılan'ın Kürt sorunun çözümü için yapılan görüşmelere ilişkin açıklamalarının bir kısmı şöyle:
"Ahmet Türk ve Ayla Akat'ın İmralı'ya gidip görüşmüş olmaları elbette ki bu görüşme sürecine daha bir ciddiyet kazandırmıştır. Bu yeni bir boyuttur ve bunu önemsiyoruz. Bu girişimi dikkatle izlemek ve asla küçümsememek gerekiyor. Fakat bütün bunlar yeni bir çözüm sürecinin başladığı anlamına henüz gelmemektedir. Bu görüşme ve diyalogların Kürt sorununda bir çözüm sürecine dönüşüp dönüşmeyeceği ancak önümüzdeki günlerde anlaşılacaktır. Şimdilik bir istişare durumundan söz edilebilir. Yeni bir süreç için daha fazla veriye ihtiyaç vardır. Özellikle AKP hükümetinin tutumu bu konuda önemlidir. Bu diyalog sürecinin bir çözüm sürecine dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda hükümetin tutumu kesinlikle belirleyici olacaktır.
Tüm kamuoyunun da bildiği gibi, geçmişte de çok çeşitli zamanlarda yürütülen diyalog süreçleri söz konusu oldu. 1993’ten bu yana çeşitli düzeylerde ve biçimlerde yaşanan bu diyalog süreçlerinden en son olanı, hem İmralı’da hem de Oslo’da, üç yıla yakın bir süre içerisinde sistematik görüşmelerle geçen süreçti. Tüm bu süreçlerin özellikle de en son Oslo ve İmralı görüşme sürecinin sonuç almamasının temel nedeni, devlette ve hükümette Kürt sorununun çözümü konusunda zihinsel bir alt yapının oluşmaması ve bu konuda kesin ve net bir karar almamasının yanı sıra bir çözüm projesine sahip olmamasıdır. Oslo ve İmralı sürecinin sonuçsuz kalmasının temel nedeni budur."
"Türk tarafı tarafından gösterilen diğer gerekçeler gerçek gerekçeler değildir. Gerçek gerekçe AKP hükümetinin bu konuda hazırlıklı olmaması ve karar vermemiş olma durumudur. Onlar daha çok, seçimler öncesi ateşkes dönemlerini geliştirmeyi, bu temelde seçimleri kazanmayı ve iktidara hakim olmada bir aparat olarak kullanmayı esas aldılar. Yani köklü bir çözüm projesine sahip değillerdi. Gerçek budur.
Şimdi eğer Başbakan ve AKP hükümeti gerçekten Kürt sorununu çözmeye karar vermişse, elbette ki bu süreç demokratik çözüm sürecine dönüşebilir. Fakat bu konuda olumluya yorumlanacak pek fazla veri yoktur. Pratikte yaşanan yansımalar yeni bir karara gittiği yönünde herhangi bir izlenim bırakmıyor. Yakından izleyen tüm çevreler bunu bilmektedirler.
Başbakan’ın daha 2-3 gün önce yaptığı konuşmalar, her gün güçlerimize dönük gerçekleştirdikleri operasyon ve saldırılar, yine KCK adı altındaki soykırım politikalarının pervasızca yürütülmesi, vb. vb. buna örnek olarak gösterilebilir. Diyorlar ki, “bazı ülkelerde hem çatışma olur, hem görüşmeler olur.” Hadi diyelim, öyle olsun; peki o zaman çözüm projeniz nedir? Yani devlet bir politika değişikliğine gitmiş midir, gitmemiş midir? AKP resmen “ben artık Kürt sorununda şiddeti kullanmaktan vazgeçiyorum, kimseyi şiddetle bastırmayacağım, bu sorunu artık diyalogla ve demokratik yöntemlerle çözmeye karar verdim” diyor mu? Başbakan bunu diyebilecek durumda mıdır? İşte bu nokta çok önemlidir."
"Bununla birlikte ilk adımı devletin atması lazım. Madem devlet ve hükümet Türkiye’nin bu temel sorununu çözme kararı almışsa ve çözecek olan kendisiyse, evvela pratik bir adım atmalı ve bununla birlikte çözüm projesini ortaya koymalıdır. Yani çözmek istiyor da, nasıl çözmek istiyor, projesi nedir? Böyle bir proje ortaya konulmadan sağlıklı bir tartışma, diyalog ve müzakere zemini oluşamayacağı gibi herhangi bir çözüm stratejisi de geliştirilemez. Sürekli entegre stratejisinden söz ediliyor ama bunun ne olduğunu açıklayan kimse yok. Yani Türk devleti Kürt sorununda çözüm için ne gibi adımlar atmayı düşünüyor? Bunu, Kürt tarafı olarak biz bilmek istediğimiz gibi, kamuoyu da bunu bilmek istiyor."
"Yeri gelmişken şunu da açıkça söyleyeyim: Türk tarafının bizden istediği şey silah bırakmak değildir. Yani basına öyle açıklıyor olabilirler, ona bir şey demem. Fakat bizden istenen o değildir. Altını çizerek belirtiyorum; hem Oslo-İmralı sürecinde hem de şimdi bizden istenen şey silah bırakmak değil, silahlı güçlerimizin Türkiye sınırlarının dışına çıkarılmasıdır. Devletin bizden istediği budur."
"Öncelikle ilk önce Abdullah Öcalan’la diyalogun başlatılmış olması çok önemli ve isabetli bir girişimdir. Çünkü Önder Apo, bu hareketin ve Kürt Özgürlük Mücadelesi diye tanımladığımız, onun illegal-legal bütün bileşenlerinin kabul ettiği bir Önderliktir. Dolayısıyla devletin oradan işe başlaması çok doğru, çok isabetli ve yerinde bir tutumdur. Ama öyle bir kamuoyu yaratılıyor ki, sanki top İmralı’ya atıldı ve oradan gelecek cevaba göre her şey hallolacak. Burada önemli olan önce devletin ne yapacağıdır. Ama biz bunun da öyle bir taktik yaklaşım olarak geliştirildiğini görüyoruz. Bizzat Başbakan ve ardından danışmanı açıkladı; görüşmelerin olduğunu belirttiler. Evet, görüşmeler var ama sizin bu konudaki çözüm projeniz nedir, Allah için ona ilişkin de birkaç cümle söyleyin. Ama çözüm projelerinin ne olduğuna dönük herhangi bir şey ortaya konulmuyor."
"Şimdi bölge kaynıyor, silahlanma her tarafta gelişiyor. Sivil-sıradan insanlar bile, Suriye’de, Irak’ta, Kürdistan’da ve Ortadoğu’nun hemen her yerinde silahlanıyor. Bu konuda böylesine devindirici gelişmeler yaşanırken, PKK’nin silah bırakmasını tartışmak kolay değildir. Bu güçlerin devletin tutarlılığına ilişkin ikna edilmesi gerekmektedir. Önderlik İmralı Tecrit Sistemi altında bulunduğu sürece sen devletin tutarlılığına ilişkin, tek bir kişiyi bile ikna edemezsin. Bu konuda evvela Önderliğin pozisyonu değişecek, serbest hareket etme koşulları oluşacak. Ardından BDP'lilerle görüşmüş olması ve görüşebilmesi elbette ki çok önemli. Bu, siyasi yapının iknası ve çalışmaları için gereklidir. Ancak esas önemli olan silahlı güçlerdir. Bunun için bizim direkt Önderlikle diyalogda olmamız gerekiyor. Sadece yönetimle değil, geniş komutanlık kademesi ve savaşçı yapısının ikna edilmesi sorunu vardır. Dolayısıyla eğer devlet ve hükümet gerçekten çözümde samimiyse önce Önderliğin önünü açması gerekiyor. Önderliğimizin de dediği gibi, “havuz var, içinde su yok, bana yüz diyorsunuz. Nasıl yüzerim?” Aynen durum odur. Madem Önderliğimizin önemli bir aktör olduğunu belirtiyorlar -ki bu doğrudur- o zaman önünü açmanız lazım. Evvela devletin atacağı adım bu olmalı. Çözüm için bu gereklidir."