CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün (12 Ekim 2017) Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak'la Denizli'deydi. Önce iş dünyası, ardından kanaat önderleriyle bir araya geldi. Basına kapalı olarak gerçekleşen bu toplantılarda Kılıçdaroğlu, “cesur olun, konuşun” dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin önceki seçimde Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’la görüştüğünü söyledi ve ekledi: Başkent, İstanbul, Adana, Mersin, Balıkesir, Denizli, Bursa, Antalya’yı kesin alacağız.
Sözcü'de yer alan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
“CHP'nin açıklamalarının halka ulaşmasında sorun var. Vatandaş, ‘CHP bu konuda ne düşünüyor?' deyince medyada göremiyor. Çünkü medyanın üzerinde hükümet baskısı var. Biz hep seçim süreci içindeyiz. Seçim bildirgemiz yüzde 90 hazır. Aile sigortasını yerleştireceğiz. Çözüm önerilerimizle halka güven vereceğiz. CHP'li belediyelerimizin çalışmalarından memnunuz. CHP'li belediyenin olduğu yerler suçluluk oranının en düşük yörelerdir. Oralarda insanlara değer verilir, uyuşturucuyla sağlıklı mücadele edilir. Yoksullukla mücadele için yardımlar yapılır. İnanç merkezlerinin, okulların temizliği, onarımı yapılır, destek verilir. Belediyelerimiz okul, yurt yapıp Milli Eğitim Bakanlığı'na veriyor. Kırsal kalkınmaya önem veriyorlar. AKP'li belediyeler gibi İtalya'dan ağaç ithal etmiyor, ağacı, çiçeği kendi köylümüz üretiyor, onlarla şehirleri süslüyoruz.
Büyükşehir adaylarımızı da, diğer adaylarımızı da zamanı geldiğinde belirleriz. Adaylar merkez yoklamasıyla yapılacak. Başarılı olan başkanlarımızla devam edilecek. Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Balıkesir, Denizli, Bursa, Antalya'yı kesin alacağız. Bu illerde CHP'li belediye olacak. Mansur Yavaş, Ankara'da, siyasette önemli bir figür. Onunla arada bir konuşuyorum. Bizim kesimde de sevilen bir isim.” Yani, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na Mansur Yavaş'la gitme olasılığı yüksek. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in adı CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak geçiyor. Büyükerşen de, Sözcü'ye, “Cumhurbaşkanlığı adaylığı Kılıçdaroğlu'na yakışır” dedi. Kılıçdaroğlu ise bu konuda şöyle diyor: “Adayımız zamanı gelince açıklanacak. Yılmaz Büyükerşen herkesin saygı duyduğu siyasette, bilimde, sanatta önemli başarılara imza atmış bir kişi. Büyükerşen hoca siyasete ve her alanda katkı yapar.”
Yanlış dış politikanın faturasını önce iş dünyası ödüyor. Rusya olayında, Avrupa Birliği ülkeleri konusunda ve son olarak da ABD ile yaşanan krizde bu görüldü. Karamsarlığın en yoğun olduğu iş dünyasıdır. Çünkü geleceğini göremiyor. Çıkıp ‘Bunlar, Türkiye'yi felakete götürüyor' demeleri lazım. İş dünyasının sesi çıkıyor mu? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin seçimini yasakladılar, yine konuşamadı. TÜSİAD hukukun üstünlüğünden, demokrasiden söz etti diye ‘nasıl hükümeti eleştirirsiniz' diye tepki gördü. İş dünyası daha cesur olmalı. Kaybedecek bir şeyleri yok. Zaten aşama aşama her şeyini kaybediyor. Yapmaları gereken daha atak davranıp demokrasiyi savunmalarıdır. İşçi sendikalarından bir ikisi hariç onlar da suskun. Onlar da korkudan konuşamıyor.
İş dünyası ve sendikalar gibi üniversitelerin de iktidardan çekindiğini belirten Kılıçdaroğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Üniversiteler özgürlük alanları ama onlar da konuşamıyor. Üniversiteye atadıkları adam cehaleti, cehaletin egemen olduğu toplumu savunuyor. Tabi bütün bu olaylar bizim sorumluluğumuzu artırıyor. Bunun farkındayız. Daha fazla öne çıkmamamızın gerektiğinin farkındayız. Toplumun her kesiminin sözcüsü olmamız gerektiğinin farkındayız. Topumun bizden beklentisi çok fazla. Bunu yerine getireceğiz. Sözlü, eylemsel olarak yerine getiriyoruz ama bunu geniş kitlelere duyuramıyoruz. Çünkü çoğu medya bize yer vermiyor.”
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Sözcü'ye yönelik algı operasyonuyla ilgili çarpıcı açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “İnsanların bu kadar tepkisiz kalmasında, medyada söylenenlerin yazılanların doğru olduğunun değerlendirilmesi, itiraz eden kişilerin hapse girme endişesi. Bunun için iddianame hazır, hakim hazır. Siz derdinizi anlatana kadar aradan yıllar geçiyor. Her şey akla gelebilir ama SÖZCÜ ve Cumhuriyet gazeteleri için FETÖ'cü olduğu söyleniyor. Hayatları boyunca FETÖ ile mücadele edenler, şimdi toplumun önüne “FETÖ'cü” diye çıkarılıyor. Bu, akıl tutulması değil de nedir? Her geçen gün iktidara destek giderek düşüyor. Gazeteciyi içeriye atıyor, toplumun bir kesimi ‘bu olmaz' diyor.”