Kılıçdaroğlu: Düne kadar hakaret ettikleri medyaya el uzatmak zorunda kaldılar, "Bizi buradan çıkarın" diye

Kılıçdaroğlu: Düne kadar hakaret ettikleri medyaya el uzatmak zorunda kaldılar, "Bizi buradan çıkarın" diye

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sırasında medyanın "halkın direnme hakkını kullanması için en önemli organ olarak ortaya çıktığını" söyledi. Kılıçdaroğlu, "Düne kadar medyaya hakaretler yağdıranlar, el uzatmak zorunda kaldı. 'Aman bizi çıkarın buradan' diye" ifadesini kullandı.

Darbe girişiminde bulunan askerlerin suç işlediklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Yargılanacaklar mı, elbette yargılanacaklar. Ama hukuk içinde kalarak. Emir alan askerler var. Er ve erbaş. Komutan talimat verir, gereğini yapmak zorundasınız. Siz eri ve erbaşı linç edemezsiniz, öldüremezsiniz. Ne günahı var onun?" dedi.

 

Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalardan satırbaşları şöyle: 

22:00’de İstanbul’a indik. Arkadaşlarımız aradı, ben bunun mizah konusu olduğunu düşündüm. İstanbul’da da, Ankara’da da durumun çok ciddi olduğu söylendi. İlk söylediğim şey, “Darbeye karşıyız” oldu.

Hemen arkadaşlara Ankara’ya dönmemiz gerekiyor dedim. Havalimanının kapalı olduğunu söylediler. Gerçekten de köprülerin kapalı olduğu, mümkün olmadığı ifade edildi. Peki VIP salonundan çıkabilir miyiz? Çok sağlıklı olmadığı ifade edildi. Koruma arkadaşlar “Biz gidelim, bir ön çalışma yapalım, eğer sizi sağlıklı olarak çıkarabileceksek gelip sizi alalım” dediler. Bilgi geldi, Hayati Bey de bir an önce Ankara’ya dönmek için çaba harcamış. Koruma arkadaşlar, “Güvenlik açısından bir sorunumuz olmayacak, sizi buradan çıkaracağız” dedi. Tankların beklediğini gördük, yine arkadaşlar “Sizinle ilgili otelin rezervasyonunu yaparsak güvenlik açısından sorun çıkabilir” dedi.

"Bakırköy Belediye Başkanı arkadaşımızın evinde kaldık"

Biz o akşam Bakırköy Belediye Başkanı arkadaşımızın evine gittik. Bir grup arkadaş zaten Meclis’teydi. Bir sorun olursa parlamenter rejim içinde çözmeye hazırız. Parlamento kendi sorununu kendi çözebilmeli, demokrasi, görüşü, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun, hepimizin ortak faydası olmak zorundadır. Sadece bizim için değil, çöpte kağıt toplayan vatandaş için de geçerlidir, Adıyaman’da, Hakkâri’de, Tekirdağ’da yaşayan vatandaş için de geçerlidir.

"Biz demokrasiyi kanla kurduk"

Hangi gerekçeyle sizler darbe yapıyorsunuz. Bir sorun varsa Parlamenter sistemde bunu çözmeye hazırız. Parlamenter sisteme bir darbe girşimi vardı. Ordu içindeki cunta bunu yapmak için hareket etmiştir. 15 Temmuz gecesi buraya gelen arkadaşlarıma ve milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Demokrasiyi savunmak bizim temel görevimizdir. Biz demokrasiyi kanla kurduk. Cumhuriyet bize altın tepsi içinde verilmedi. Cumhuriyeti kuranların en büyük hedefi demokrasiyle taçlandırmaktır. 

"Demokrasi yoksa bir kişinin düşüncesi dayatılır"

Demokrasiyi getirme ve geliştirme sözü verdik. Herkesin üzerinde titremesi gereken bir kavramdır demokrasi. Hepimizin savunması gereken bir kavramdır. Eğer çağdaş uygarlığı yakalayacaksak, medeni dünyanın bir parçası olacaksak, bunun tek yolu var, demokrasiden geçiyor. Demokrasi yoksa bir kişinin düşüncesi dayatılır.

"Demokrasi, üstünlerin hukuku değildir"

Demokrasiyi getirme ve geliştirme sözü verdik. Herkesin üzerinde titremesi gereken bir kavramdır demokrasi. Hepimizin savunması gereken bir kavramdır. Eğer çağdaş uygarlığı yakalayacaksak, medeni dünyanın bir parçası olacaksak, bunun tek yolu var, demokrasiden geçiyor. Demokrasi yoksa bir kişinin düşüncesi dayatılır.

"Hakaret ettikleri medyaya el uzattılar"

Demokrasi direnme hakkını kullanmak demektir. Daha önce hatırlarsanız direnme hakkı dediğimde belli çevreler tepki göstermiştir. İşte direnme hakkı budur. Bir darbe engellenirse, o darbeyi engelleyen özgürlükçü parlamenter rejimdir. Bu ülke bizim ülkemiz. Yaşanacak bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bunun tek bir yolu var. Tam demokrasinin olduğu Türkiye. En büyük arzumuz budur. Biz çocuklarımıza yaşanacak bir Türkiye bırakmalıyız. Bu bizim namus borcumuzdur.

Tarihi yazanlar, bir şeyin altını özenle seçecek. Bütün baskılara rağmen özgürlüğünü korumaya çalışan medya, halkın direnme hakkını kullanması için en önemli organ olarak ortaya çıktı. Düne kadar medyaya hakaretler yağdıranlar, el uzatmak zorunda kaldı. Aman bizi çıkarın buradan diye.

"Dördüncü güç olarak da medyayı yazalım"

Dördüncü güç olarak da medyayı yazalım. Madem demokrasiyi savunuyoruz, medya bizi eleştirir, elbette eleştirecek. Tehlikeli olan medyanın siyasal iktidarı övmesidir. Düne kadar milletvekiliyle gazete basanları unutmadık. Ne diyorlarsa vicdani sorumluluklarını onlara hatırlatmak isterim. Belki 100 sefer, belki 150 sefer. Türkiye tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyor. Yönetim sorunu var. Toplumsal barış, sorunlu, ekonomi sorumlu, dış politika sorunlu, hukuk sistemi sorunlu. Bu sorunların çözüm yolu demokrasiden, özgürce tartışmaktan, uygar dünyayı izlemekten geçiyor.

“Benim dediğim olur, en iyisini ben düşünürüm” dediğiniz andan itibaren Türkiye’de en tehlikeli yönetim sorununu ortaya koyarsınız. Bir adamın “Ben tek başıma ülkeyi yöneteceğim” demesi, ülke adına felakettir. Her siyasi görüşten insan önce demokrasiyi savunacak, sonra görüşlerini ifade edecek. İşin özü budur.

"Devletle siyaset farklıdır"

Türkiye neden bu sorunları yaşadı? Öyle ya, bu sorunları yaşamanın temel nedeni var. Devlet dediğimiz kavramı hepimizin çok iyi anlaması gerekiyor. Devletle siyaset farklıdır. Devlet dediğimiz kavram ahlak ve liyakat üzerine kurulur. Bakan olmanız için tek bir şart var, ilkokul diplomasına sahip olmanız. Devlette şef olabilmek için dört yıllık üniversite diplomasın sahip olmanız gerek. Devletle siyasetin farkı budur.

"Binali Yıldırım'ın davası geldiğinde nasıl davranacak?"

6 yıl önce bunu eleştirmiştim. Bu sayın üye, otomatik pilota bağlı atanan üye, onur ve ayıp denen iki kavramı biliyorsa, görevinden derhal çekilmek zorundadır. Acaba yarın kendisi AYM üyesi olduğunda kendisine müsteşarlık koltuğunu ikram eden Binali Yıldırım’ın davası geldiğinde nasıl davranacak? Devlet işte böyle yönetilirse, çivisi çıkar. Bir darbe girişimi oldu, hep beraber karşı çıktık. Olağanüstü güzel bir olay. Meclis Başkanı artı dört siyasal partinin genel başkanları ortak bildiri imzaladı. Biz buna demokrasi manifestosu diyeceğiz ve sonuna kadar arkasında olacağız. Devlet adaletle yönetilir. Hukukun üstünlüğü içinde yönetilir.

"Er ve erbaşı linç edemezsiniz"

Darbe yapanlar suç işlediler mi, suç işlediler. Yargılanacaklar mı, elbette yargılanacaklar. Ama hukuk içinde kalarak. Emir alan askerler var. Er ve erbaş. Komutan talimat verir, gereğini yapmak zorundasınız. Siz eri ve erbaşı linç edemezsiniz, öldüremezsiniz. Ne günahı var onun?

O çocuklarımızı biz ellerine kına yakarak askere gönderdik. Bırakıyorsun rütbelileri, gariban askeri linç ediyorsun. Darbecilerden ne farkı var onların? Ne farkı var? Böyle bir şey olamaz. Yazıktır, günahtır. Talimat verdim, kesinlikle bu aileleri bulun, sahip çıkacağız.

"Ordu düşmanlığından kaçınmamız lazım"

Bir şeyden özenle kaçınmamız lazım. Ordu düşmanlığı... Orduya biz peygamber ocağı diyoruz. Bir grup cuntacı orada diye bütün orduyu hedef tahtasına koymak doğru değil. Türkiye’nin gücü olacaksa, ancak güçlü bir orduyla mümkün olur. Çok sayıda polis kardeşimiz hayatını kaybetti, demokrasi mücadelesi verdi onlar da.

"Kışkırtıcı açıklamalardan kaçınmak gerek"

Kışkırtıcı açıklamalardan kaçınmak gerek. Biri çıkmış, vatandaşa silah vereceğiz. Ne demek arkadaşlar. Demokrasi içinde kalarak, hukukun üstünlüğü içinde kalarak almalıyız. Bakın vatandaşlarım unutmuş olabilir. Herhangi bir vatandaş, diyelim ki suç işledi. Alırlar, sorgularlar, mahkemeye çıkarırlar, parası yoksa devlet ona avukat tutar. Herkesin savunma hakkı vardır.

"Padişah bile cezayı tayin edemez"

Padişah bile cezayı tayin edemez. Mahkeme, adalet teslim eder ve cezasını çeker. Yaralar henüz çok sıcak. Sokağa çıkan vatandaşlarıma sağduyuyla hareket etmelerini, taşkınlık yapmamalarını istiyorum. Bundan özenle kaçınmalarını istiyorum. Birileri provokasyon yapabilir. Sayın Başbakan’a da söyledim. Elinde silah birisi, şunları şunları öldüreceğiz. Bu bir provokasyon.

"Yanlışlar ve o yanlışlardaki ısrar neydi?"

Bütün siyasi partilerin oturup samimi bir özeleştiri yapmaları gerekiyor. Ne oldu da Türkiye bu noktaya adım adım geldi. Yanlışlar ve o yanlışlardaki ısrar neydi. Bunu hepimizin sorması lazım.