CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Haziran'da belediye başkanlığı seçimlerinin tekrarlanacağı Eskişehir'in Mahmudiye İlçesi'ni ziyaret etti. Kılıçdaroğlu buradaki konuşmasında, “Siyasetçi öfke ile devlet yönetmez. Devlet öfkeyle yönetilmez. Devlet akıl ile yönetilir. Devlet adamı dediğiniz kişi öfkelenmez. Eleştirilerden ders çıkarır” dedi.
Kılıçdaroğlu, Danıştay'ın kuruluş yıldönümü törenlerinde Başbkan Recep Tayyip Erdoğan ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu arasında yaşanan gerginlikle ilgili sorular üzerine şunları söyledi: "Sayın Metin Feyzioğlu'nun yaptığı konuşmayı ben de büyük bir dikkatle dinledim. Hem Danıştay Başkanı'nın hem de Metin Feyzioğlu'nun yaptığı konuşmalar hukukun üstünlüğüne vurgu yapıyordu. Asıl sormamız gereken soru şudur; Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde ya da Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümünde devlet erkanının olduğu bir yerde eğer hukukçular hukukun üstünlüğünü ve bunun ne kadar önemli olduğunu anlatıyorsa Türkiye'de bir sorun var demektir. Bu soruna dikkat çekiyorlar. Biz siyasetçilerin de bundan ders alması lazım. Siyasetçi öfke ile devlet yönetmez. Devlet öfkeyle yönetilmez. Devlet akıl ile yönetilir. Devlet adamı dediğiniz kişi öfkelenmez. Eleştirilerden ders çıkarır. Eleştirilerden ders alır. Eğer hukukun üstünlüğü konusunda kaygı varsa yargı konusunda kaygı varsa mahkemelerin tarafsızlığından ve bağımsızlığından insanlar ednişe duyuyorlarsa ve bu endişeyi Türkiye Barolar Birliği Başkanı dile getiriyorsa hepimizin oturup düşünmesi lazım. Eğer öfke ile yola çıkıp eleştiriye tahammül edemezseniz siz devleti yönetemezsiniz. Sağlıklı yönetemedikleri içindir ki Türkiye bugün bu noktaya geldi. İnsanlar kamplaştı. Bizim bunu aşmamız gerekiyor. Dayıştay Başkanı'nın daha sonra bir açıklama yapmasını yadırgadım. Eğer öyle birşey olmasaydı, Başbakanlık koltuğunda oturan zat, eğer o tepkiyi göstermeseydi Danıştay Başkanı öyle bir açıklama yapmayacaktı. Danıştay'a, Danıştay Başkanı'na da yakıştıramadım. O eleştiride daha doğrusu Metin Feyzioğlu'nun yaptığı konuşmada ana muhalefete yönelik eleştiriler de vardı. Saygı ile dinledik ve hiçbir zaman da öfkelenmedik." Klıçdaroğlu bir gazetecinin, "Cumhurbaşkanı adayları arasında Yılmaz Büyükerşen'in de adı geçiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Cumhurbaşkanlığı sürecinde tartışmamız gereken konu isimler değil. Tartışmamız gereken konu; 'Nasıl bir cumhurbaşkanı istiyoruz.' Bunu Türkiye'nin tartışması lazım. İlk kez cumhurbaşkanı seçilecek, ilk kez sandıklara Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanını seçmek için gideceğiz ve tercihimizi kullanacağız. Cumhurbaşkanı nasıl olmalı? Cumhurbaşkanlığının niteliği farklı. Bulunduğu makam farklı. Bayrağı, ülkeyi temsil ediyor. Cumhurbaşkanı dediğimiz kişinin hiç kimseyi ötekileştirmemesi lazım. Bütün yurttaşları kucaklaması lazım. Cumhurbaşkanı dediğimiz kişinin devletin bütün kurumlarıyla uyum içinde çalışması lazım. Böyle bir yeteneğinin, kabiliyetinin olması lazım. Cumhurbaşkanı dediğimiz kişinin toplumdan gelen eleştirileri saygıyla karşılaması lazım. Cumhurbaşkanı dediğimiz kişinin devleti öfke ile değil akılla yönetmesi lazım, akıllı olması lazım. Aklı egemen kılması lazım. Yine Cumhurbaşkanı dediğimiz kişinin hukukun üstünlüğüne inanması lazım ve en önemlisi cumhurbaşkanı olacak kişinin şaibesiz temiz birisi olması lazım. Su gibi arı olması lazım, su gibi duru olması lazım. Tertemiz ve hepimizin göğsünü gere gere işte bizim cumhurbaşkanımız diyebileceği bir kişinin seçilmesi lazım. Şimdi biz bunları bırakmışız bir tarafa. Ali mi olsun Veli mi olsun cumhurbaşkanı. Bu tartışma yanlış, bu tartışma halkın sağlıklı bir cumhurbaşkanı seçmesinin önündeki en önemli engellerden birisidir. O nedenle ben bütün medyadan istirham ediyorum. Biz önce halka şunu soralım. Siz nasıl bir cumhurbaşkanı istiyorsunuz? Eğer o cumhurbaşkanının niteliklerini ortaya koyarsak zaten adayları da ondan sonra da tartışabiliriz. O niteliklere uygun adaylar var mı yok mu ? o zaman onu görmüş olabiliriz."