CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sabah ve ATV’nin satın alınması sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla oluşturulan havuza Binali Yıldırım aracılığıyla para aktardığı öne sürülen işadamlarının, mahkeme kararıyla kaydedilen telefon görüşmelerinin tapelerini dinletti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.
İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:
Kamuoyuna sızan ancak geniş kitlelerin bilmediği telefon konuşmalarından bir demet dinletmek istiyorum. (Salonda bağıran bir kişinin sözlerinin gerginliğe neden olması üzerine - T24) Parti kültürünü benimsemeyen genel başkanını sözünü kesen, derhal burayı terk et kardeşim. Çıkarın dışarıya. Gençlere ve kadınlara yer açacağım. Kim ne derse desin daha fazla kadın daha fazla genç yer alacak. “Ben olmazsam CHP olmaz” zihniyetini kaldıracağım. CHP varsa hepimiz için var. Ben varsam CHP” anlayışı yok… Biz varsak CHP var…
Bu dinlemelerin tamamı yasal. Tümü mahkeme kararıyla tespit edilmiş dinlemeler. Yasadışı dinlemelerle bizim işimiz olmaz. Biz devletin resmi kayıtlarına girmiş olan ve ısrarla dillendirdiğimiz halde Erdoğan ve tayfasının görmezden geldiği dinlemeler.
Kılıçdaroğlu daha sonra bazı iş adamlarının Sabah ve ATV’nin satın alınmasıyla ilgili havuz oluşturulduğuna dair konuşmalar olduğu iddia edilen ses kayıtlarını dinletti.
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
Bunlar tümüyle mahkemenin verdiği kararlar üzerine yapılan yasal dinlemeler. Urla’daki villaların nasıl yapıldığı, iş adamının kaymakamı nasıl görevlendirdiği, valinin yasal görevini yaparken Diyarbakır’a nasıl sürüldüğünü hepimizi biliyoruz. Havuz işini gördünüz burada bir medya kuruluşun başka bir holdinge devretmek için bizzat başbakanın devreye girip Binali Yıldırım’ın işi nasıl örgütlediğini.
İhalelerin nasıl verdiğini artık hepimiz biliyoruz. Bir Recep Tayyip Erdoğan var bir Binali Yıldırım var. Büyük ihaleleri bunlar dağıtıyor. İhaleden sonra salma salıyorlar. Şu kadar parayı bize vereceksiniz diyorlar. Verilen paranın ardından iş adamlarına verilen paranın tutarı 87 milyar dolar. Rüşvettir arkadaşlar bu. Böyle bir Türkiye’de yaşıyoruz. Bugüne kadar ayakkabı kutusu dedik, 700 bin liralık saat dedik, yatak odasında kasalar dedik, kasalar içinde milyonlar dedik, genel müdürün evinden 4,5 milyon dolar çıktı dedik tık yok… Söylediği ne paralel devlet var dedi.
İki resim arasındaki farkı görüyorsunuz devlete gözdağı veriyor. Ben olduğum sürece benim oğluma kimse dokunamaz diyor. Ben devletim diyor. Sen nasıl bir devletsin sen paralel bir devletsin. Vatandaşa ayrı sana ayrı hukuk uygulanıyor. Diğer tarafta bir baba ve sırtında 1,5 yaşında çocuğunun naaşı var. Hüzün içinde götürüyor. AKP’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Bu fotoğrafı sindiriyorsanız gidin oy verin. Ama hayır bu ülkenin temiz siyasete ihtiyacı var hiçbir baba çocuğunun cenazesini sırtında taşımasın diyorsanız bu iktidardan bıktık deyin.
Bunu karşısında ne denilebilir ki. Birisi diyor zaten, “Bunları millet duysa yer yerinden oynar” diyor. Minik Muharrem’in ablası devlet zorluklar için vardır biz aradık kimse bizimle ilgilenmedi” diyor. 13 yaşındaki kızın sesini acaba Recep Tayyip Erdoğan duyacak mı.Senin vicdanın acaba duyuyor mu? Oğluna bir vakıf kurdurmuş adı Türgev. İhale alanların rüşvet ödedikleri bir yer var adı Türgev. Rakamı kuruşlu kuruşuna verdim. 99 milyon 990 dolar. 100 milyon dolardan 10 dolar eksik.
Türk parası ile 221 trilyon lira. Bu para geliyor onun vakıf hesabına yatıyor. Defalarca sordum bu neyin parasıdır. Tık yok. Hep söylediği paralel devlet. Bu parayı senin oğluna paralele devlet mi yatırdı. Yatırdıysa götür ÇYDD’ye ver onlar da fakir öğrencilere versin.
Rüşvetten, Zarrab’tan, 700 bin liralık kol saatinden bahsediyoruz sesi çıkmıyor. AKP’ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum, hiçbir şeyi düşünmüyorsanız ayakkabı kutusunu bir düşünün. 4,5 milyon dolar bu kutuda ne arar.
İspanya’da prenses mahkemeye gidip ifade verdi. Biz ise mahkemeye saygılı değiliz. Hollanda’dan İstanbul’a tanesi 1,2 milyon euroya otobüs alındı. Adrese teslim ihale yaptılar. Çünkü o otobüsler sadece orada üretiliyor. Hollanda’nın şartlarına göre yapılmış o otobüsler, İstanbul’a gelince hurda oldular. 65 milyon Euro ödendi o otobüslere. Bir profesör rapor veriyor almayın diye ona rağmen gidip aldılar.
Dava açıldı suç duyurusunda bulunuldu, Kadir Topbaş’a çağrı yapıldı gel mahkemede ifade ver diye. 2009-1014 Kadir Topbaş mahkemeye gidip ifade vermedi. Başbakan onu yaparsa Kadir Topbaş da bunu yapar. Hukuka saygılıyım diyordunuz, o halde adam gibi git ifadeni ver. İntes gibi göz bebeğimiz biri kuruluşun başındaki kişini temiz olması lazım. İntes’in başımın üzerinde yeri var ama onun yönetim kurulu başkanı gizli pazarlıklara giriyorsa oradan ayrılmaz zorundandır.
Oradan ayrılmamasını isteyen Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onu oraya getiren de Binali Yıldırım’dır. Milletin anasını belleyeceğiz diyor. Sen onu söylediğinde İntes’in başsında nasıl kalacaksın. Binali yıldırım yasadışı dinlemeler ilgili CHP milletvekillerine ne demişti: “Yanlış işiniz yoksa dinlemelerden korkmayın” Bu dinlemelere milyon Ali de takılmıştır yanlış işi olduğu için. Ama bu tapeler yasal dinlemelerdir.
Burada bir konuşmayı daha sizlere sunmak istiyorum. 17 Aralık’ta operasyon sabahı barış Güler babası İçişleri bakanı Mumammer Güler’i arıyor. Ve aralarında şöyle bir konuşma geçiyor:
Barış Güler: 6 buçukta geldiler Celal Kara diye bir savcı arama kararı çıkarmış
Muammer Güler: Ne var oğlum senin evinde
Barış Güler: Hiçbir şey yok baba
Muammer Güler: Para ne var.
Barış Güler: Kendi param üç beş kuruş kalan param.
Muammer Güler: Kaç para
Barış Güler: Sen biliyorsun
Muammer Güler: Kaç lira oğlu..
Barış Güler: 1 trilyon civarı param var o kadar…
Muammer Güler: Evet evet. Tamam oğlum. El koydular mı paraya
Barış Güler: Yok arama yapıyorlar.
Muammer Güler: Senin şimdi anladığım akdarıyla Rıza Zarrabla bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar. Diyeceksin ki bir danışmanlık işim var. Gayr-ı resmi yapıyorum. Benim alacaklı olduğum dayımın oğlu bunların yanında çalışıyor.
Bu tamamen telaş sonucu söylenen laflar… Arama yapılıyor, babasını arıyor. Babası bunların hepsini biliyor. Burada AKP’ye oy vermiş vatandaşlarıma sesleniyorum… Bu tapeler mahkeme kararıyla alınan tapelerdir. Bunlar yasadışı değil. Kimsenin kimseye darbe yaptığı yok. Eğer darbe yapıldıysa senin cebine darbe yapıldı sevgili vatandaşım senin cebine…
‘Türkiye’nin yeni bir ünlü şahsı oldu: Alo Fatih!
Türkiye’nin yeni bir ünlü şahsı oldu Alo Fatih… Yalçın akdoğan biz meclis TV’yi kapattırıyoruz siz yayınlıyorsunuz diyor arayarak. Biz yasak getirdik siz canlı veriyorsunuz diyor. TBMM’deki görüşmeler milletten neden yasaklanıyor… Hani milli iradeye saygı vardı. Vatandaş ister dinler ister dinlemez. Tabi bununla da sınırlı değil Fas’tan arıyor, daha konuşması bitmeden emredersiniz diyor… Bu tablo yasakçı bir Türkiye’yi öngören bir tablodur.
Öyle bir noktaya geldi ki yandaş gazetenin genel yayın yönetmeni Halkbank genel müdürünü arayarak “Süleyman 2 milyon gönder bunların paralarını vereceğiz” dedi. En sonunda çıkıp bu milletin anasını belleyeceğiz dediler. Buradan tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum. Bunu sindiriyorsanız 30 Mart geliyor gidin oyunuzu verin…
Hayır ‘benim annem çok değerlidir, benim anneme kimse söz söyleyemez’ diyorsanız sizin ananıza küfür edene ders vereceksiniz.
Buradan Adanalılara sesleniyorum bir vali çıktı burada söylemekten utandığım şeyler söyledi. Buna layık olmadığınız gösterin…
Erkekler kusura bakmasın siyasette kadınlar daha cesur. Yüzde yüz seçim garantisi olan yerlerde erkekler birbirini yiyor ama kadınlar gidiyor seçilmesi en zor olan yerde “ben burada aday olacağım” diyor. Partinin yeni isimlere ihtiyacı var. Pırıl pırıl gençlerimiz var. Bunlar gelecek konuşacak. CHP tarihinde ilk kez 46 tane kadın belediye başkan adayımız var… Şunu içime sindiremiyorum: “Ben olmazsam burayı kimse kazanamaz.”
O zaman istifa et bağımsız aday ol bakalım kazanıyor musun kazanmıyor musun. Ya da “ben istifa edip başka partiye gideceğiz”. Kusura bakma sen zaten CHP’li değilsin ki.. Hiçbir makam kalıcı değildir gelip geçicidir. Bizler hizmet için buradayız. En çok nerede kavga çıkıyor. CHP’nin oylarının yüksek olduğu terlerde. Neden çıkıyor kavga: Ben olacağım o olmayacak… Eski hastalıklarından bu parti kurtulacak…
Gençlerin önünü açacağız. Biz gücümüzü birleştirelim diyoruz. Neden kavga ediyoruz. Sayın murat Karayalçın Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanlığı yaptı, SHP Genel başkanlığı yaptı şimdi PM üyemiz. Hizmet etmek için yer çok. Koltuğa endeksli bir siyaseti kabul etmiyoruz. Bizim verdiğimiz her kararın doğru olduğunu savunmuyorum. Her karar tartışılabilir ama sonuçta bir karar vereceğiz. PM’de, MYK’da bu kararlar değişebiliyor. Görev yapan belediye başkanlarımızı seviyoruz ama biraz yeni yüzlere, biraz taze kana ihtiyacımız var.
Dünyada yolsuzluğun bu kadar ayyuka çıktığı bir başka ülke yoktur. Bakanları rüşvetle alan bir Zarrab var. Olayı soruşturan emniyet müdürüne ağza alınamadık küfürler eden bir bakan var… Baskı altına alınan bir medya var. Diyelim ki Almanya’da Merkel alıyor telefonu muhalefet liderinin konuşması altyazı şeklinde geçiyor kaldırın dedi. O Merkel o koltukta oturabilir miydi. Kalamazdı. Aynı şeyi Obama yapsa bir gün bile orada kalamazdı.
Peki bu reziller nasıl kalıyor böyle… Kıyaslama imkanı verdi üstelik biz Müslüman bir ülkeyiz. Üstelik biz kula hakkı yemenin çok büyük bir suç olduğunu biliyoruz. Nasıl oluyor da bu başbakan koltuğunda oturuyor. Vatandaşıma sesleniyorum “Bıktık artık” deyin.