21 Mart’ta beyin kanamasının ardından hastaneye kaldırılan ve tedavisi Almanya’da süren tiyatrocu Kenan Işık’ın kardeşi Cengiz Işık, ağabeyinin sağlık durumu hakkında Hürriyet gazetesi yazarı Vahap Munyar’a bilgi verdi.
Cengiz Işık, “Abim, yardımla da olsa ayakta durabiliyor, tekerlekli sandalyede saatlerce oturabiliyor, yatakta bisiklete binebiliyor. Eklem terapileri yanında yutkunma terapisine de başlanmış olması büyük önem taşıyor” dedi.
Cengiz Işık, “Henüz bilinci açılmamış hasta için erken rehabilitasyon merkezinin önemini buraya gelince bir kez daha anladım. Türkiye’de böyle bir merkezin olmamasına üzüldüm. Hadi bizim imkanımız vardı, bürokratik işlemleri beklemeden, randevuyu kaçırmamak adına kendi olanaklarımızla buraya geldik çok şükür. Ya olanağı olmayanlar?” diye konuştu.
Vahap Munyar’ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (2 Ağustos 2014) nüshasında yayımlanan, “Tekerlekli sandalyede saatlerce oturabiliyor” başlıklı yazısı şöyle:
Ramazan Bayramı’nın son günü Nuryıldız’ın sahibi Şahin Nalbant’ın Güzelce’deki evindeyiz. Evde eşi ve oğlu Nurkan Nalbant’ın yanısıra amcasının torunu işadamı Mehmet Nalbant ve eşi de vardı. Amca torunu Nalbant’lar evin, bahçenin her köşesinde Kenan Işık’ı görür gibi olduklarını belirtti:
- Sevgili Kenan Işık, sıklıkla buraya gelir, birlikte tavla oynardık. Bir an önce iyileşip, yine Güzelce’ye gelmesini bekliyoruz.
Şiirlerini kitapta toplamaya hazırlanan Mehmet Nalbant, Işık için daha önce yazdığı bir şiiri okumaya başladı:
Malatya’dan kopup geldi
Başarıyı düstur bildi
Gâh ağladı gâhı güldü
Kenan Işık beyefendi
* * *
Maharetle yüklü geni
Güleç yüzde nurlu teni
Tiyatronun duayeni
Kenan Işık beyefendi
* * *
Geçmişinde çile çekmiş
İsyan değil şükür etmiş
Cesaretli gözü pekmiş
Kenan Işık beyefendi
* * *
Yoksulluğu bilen biri
Sevecen ve gülen biri
Tiyatronun eşsiz piri
Kenan Işık beyefendi
Eve dönünce Kenan Işık’a Almanya’nın Bodensee Gölü kıyısındaki Allensbach adlı turizm köyünde bulunan Kliniken Schmieder’de refakat eden kardeşi Cengiz Işık’a mesaj gönderip, sohbeti özetledim, Mehmet Nalbant’ın şiirinden söz ettim. Tedaviyle ilgili ilk izlenimini sordum.
Cengiz Işık, öncelikle Amerikan Hastanesi’ndeki tedavi sürecinin önemine vurgu yaptı:
- Amerikan Hastanesi’ndeki bakımın ne kadar değerli olduğunu, buraya geldiğimizde Abimin gösterdiği performansla bir kez daha anladık.
Ardından ambulans uçağa değindi:
- Sunduğu ambulans uçak için ailemiz adına Sağlık Bakanlığımız çalışanlarına teşekkür ediyorum.
İlk günleri klinikteki ekibin hastayı tanımakla geçirdiğini kaydetti:
- Hemen başlanan terapilerde Abimin gücü mükemmel görünüyor. Çok şükür erken rehabilitasyon gerekliliklerine yardımcı olabiliyor.
Bunları şöyle sıraladı:
- Abim, yardımla da olsa ayakta durabiliyor, tekerlekli sandalyede saatlerce oturabiliyor, yatakta bisiklete binebiliyor. Eklem terapileri yanında yutkunma terapisine de başlanmış olması büyük önem taşıyor.
Bu noktada Türkiye’deki eksikliğe işaret etti:
- Henüz bilinci açılmamış hasta için erken rehabilitasyon merkezinin önemini buraya gelince bir kez daha anladım. Türkiye’de böyle bir merkezin olmamasına üzüldüm. Hadi bizim imkanımız vardı, bürokratik işlemleri beklemeden, randevuyu kaçırmamak adına kendi olanaklarımızla buraya geldik çok şükür. Ya olanağı olmayanlar?
İlgili bürokratların bu durumdaki hastaların yurtdışına gönderilmesinde temkinli davrandığına değindi:
- Çok pahalı bir tedavi yöntemi olduğu için ilgili bürokratlar imza atmaya çekiniyor.
Cengiz Işık, abisinin eşi Beril Işık’la birlikte Kliniken Schmieder’de refakat görevini yerine getirirken, mesajını güçlü umutla noktaladı:
- Kısa sürede buradan daha güzel haberler vereceğiz inşallah.
İnşallah Cengiz Abi...