Kerem Altıparmak: YSK, ihlaline kılıf buldu ama bulduğu kılıf hiçbir şeye uymuyor

Kerem Altıparmak: YSK, ihlaline kılıf buldu ama bulduğu kılıf hiçbir şeye uymuyor

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) “mühürsüz oy” kararının 48 saat sonra eleştirerek "Açıkça 298 sayılı yasayı ihlal etti. Sonradan buna bir kılıf bulmaya çalıştı. Bulduğu kılıf ise hiçbir şeye uymuyor" dedi

Altıparmak’ın sosyal medya hesabında paylaştığı mesaj şöyle:

YSK, 16 Nisan 2017 günü aldığını söylediği ama bugüne kadar yayımlamadığı 2017/560 sayılı kararını nihayet sitesine yüklemiş. 

Bu kararın kısa bir analizini yapmam gerekiyor çünkü karşı karşıya olduğumuz durum açık bir hukuk skandalı. 

Artık hukukçu olmayanların bile bildiği gibi 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 101. maddesinin birinci fıkrasının 3. numaralı bendinde; “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan, … birleşik oy pusulaları geçerli değildir” diyor. 

Bu açık kanun hükmüne rağmen, YSK seçim günü henüz sayım devam ederken mühürsüz oy pusulalarını da kabul edeceğini söyledi. Bunun gerekçesi olarak, önce 2004 yılı ve öncesi verdikleri kimi kararları dayanak olarak gösterdiler. Oysa hem Kanun 2010 yılında değişmişti, hem de örnek verilen kararların bu durumla ilgisi yoktu. Çünkü örnek kararlarda yapılan bir itiraz üzerine, sadece bir sandık için verilmiş kararlar söz konusuydu. Oysa 16 Nisan 2017de verildiği iddia edilen karar  “somut” bir sandık hakkında değil milyonlarca oyun ilgilendirdiği iddia edilen binlerce sandık hakkındaydı ve bir yargı kararı değil idari karar niteliğindeydi.  

Bu iddia çürüyünce belli ki YSK başka bir gerekçe arayışına girdi. 48 saat sonunda son derece absürt bir gerekçe ile geri döndüler. Bu gerekçeyi karardan şu şekilde aktarabiliriz: 

“Anayasanın 67 ve 90/5. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır”.

Bunu herkesin anlayacağı bir dile çevireyim. YSK diyor ki, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir yasa ile insan hakları sözleşmesi çatıştığında insan hakları sözleşmesi esas alınır, o yüzden ben 298 Sayılı Kanunun 101. maddesini değil AİHS Ek 1. Protokol’ün 3. maddesini esas aldım. 

Bu konuyu açmak için size somut bir örnek vermek istiyorum. Yaman Akdenizle birlikte 2 yıldan fazla bir zamandır AİHM’in devlet başkanına hakaretle ilgili hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kararlarını referans göstererek Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunu düzenleyen TCK 299. maddesinin AİHS’in 10. maddesi karşısında uygulanamayacağını söylüyoruz. Birçok davada ya biz bunu ileri sürdük ya da avukatlar bizim bu görüşümüzü mahkemelere sundular. AİHM’in içtihadı su kadar berrak olmasına rağmen bir tek mahkeme bile bu gerekçeyle düşme veya beraat kararı vermedi, TCK 299 uygulayıp insanlara ağır cezalar verdi.  

Şimdi geliyorum YSK’nin bu olayda AY 90 delaletiyle AİHS Ek 1. Protokol 3. maddesini uygulamasına. YSK kararı diyor ki “Ek 1 Protokol 3. madde, sadece milletvekili seçimine ilişkin seçme hakkını düzenlemekle birlikte özü itibariyle serbest seçim hakkını önemsemekte ve koruma altına almaktadır”. Dikkatinizi çekerim aslında YSK de farkında, Ek 1. Protokol 3. madde referanduma değil genel seçimlere uygulanır ve bu nedenle referandumla ilgili bir karara esas alınamaz ama neymiş efendim, hakkı özü itibariyle koruyorlarmış. Madem öyle, mahalli seçimler sırasında neden uygulanmadı o zaman AİHS? 

Ama saçmalık burada da bitmiyor. 298 Sayılı Yasanın getirdiği usulün meşru bir amacı var. Seçimde hileyi önlemek. Bir başka deyişle, demokratik bir toplumda bir devlet seçimlerin adil sonuçlanmasını sağlamak için usul güvenceleri alabilir ve bunu yasayla düzenleyebilir. Yukarıda TCK 299. madde ile ilgili birçok kararın bulunduğunu söylemiştik. AİHM'in devlet başkanına hakaretle ilgili çok sayıda kararı dava dosyalarına koyulmasına rağmen dikkate alınmıyor. YSK kararı ise kendi iddiasına dayanak olarak bir tek AİHM kararı bile gösteremiyor, çünkü yok böyle bir karar. 

Sonuç: YSK kararı verdiği sırada aldığı kararın yasal bir dayanağı yoktu. Açıkça 298 Sayılı yasayı ihlal etti. Sonradan buna bir kılıf bulmaya çalıştı. Bulduğu kılıf ise hiçbir şeye uymuyor. AİHS’in uygulanması mümkün olmayan referanduma, AİHM’in bir tek emsal kararını gösteremeden, AİHS’in Ek 1. Protokolünü uygulayıp, 298 Sayılı Yasayı geçersiz kılıyor. 

Şunu çok net söyleyebilirim AİHS referanduma uygulanamıyor ama eğer uygulansaydı, AİHS’i bizzat YSK’nin verdiği bu karar ihlal ederdi, hiç şüphem yok."