Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu; yargı alanındaki cinsiyetçi ve ayrımcı pratiklere neden olan etmenlerin belirlenerek alınacak önlemlerin saptanması amacıyla Meclis’e araştırma önergesi sundu. Önerge ile Meclis'te Araştırma Komisyonu kurulması istendi. "Hayatın her alanına nüfuz etmiş erkek egemenliğinden yargı alanı da azade değildir" ifadesi kullanılan önergede, Türkiye'de kadınlara yönelik erkek şiddeti ile sistematik ayrımcılığı önlemekte ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamakta yargının sorumluluğunun hayati olduğu belirtildi.
Önergede, kadınların mücadeleleri sonucunda yasalardaki cinsiyetçi öğelerin pek çoğunun temizlendiği ancak hâkimler, savcılar ve avukatların, kadınlar söz konusu olduğunda olayların bağlamlarını olgulara göre değil, erkek egemen değer sistemine göre kurduklarını ve yasaları bu bakışla yorumladıklarını gösteren pek çok örnek bulunduğu belirtildi.
Önergede öne çıkan kısımlar şu şekilde:
"Faillerin ceza indirimleriyle ödüllendirilmesi kadar, kadınların şiddete uğradıkları vakalarda beyanlarının esas alınarak kovuşturma süreçlerinin başlatılmasını öngören “kadının beyanı esastır” ilkesinin uygulanmaması da mevcut cezasızlık rejimini besleyen, kadınların şiddet döngüsü içinde kalmasına ve hatta öldürülmesine yol açan cinsiyetçi uygulamalardan biridir."
"Cinsiyetçi yargı pratikleriyle karşılaşan kadınlarsa uğradıkları şiddeti defalarca anlatmak, deliller ve raporlar toplamak zorunda kalmakta, damgalanma korkusu yaşamakta, yalnızlaşıp kendini değersiz ve suçlu hissetmekte ve hak arayışından vazgeçebilmektedir."
"Cinsiyetçi yargı pratikleriyle yalnızca ceza davalarında değil, aile hukuku ve iş hukuku alanında da sıkça karşılaşılmaktadır. İş yerinde mobbing, taciz veya çalışma hayatında kadınların önünü kesme gibi durumların dava konusu olması durumunda da kadınlara atfedilen toplumsal cinsiyet rolleri ve geleneksel kadınlık anlayışının cinsiyetçi yargı kararlarına yol açtığı görülmektedir."
"Boşanmada tazminat talebi söz konusu olduğunda, erkeğin bariz şiddetine rağmen, kadınların yüksek sesle gülmek, dans etmek gibi şiddet içermeyen davranışlarının ya da giydiği kıyafet ve yaşam tarzlarının kusuru eşitleyici şekilde yorumlandığı ve kadınların tazminat taleplerinin reddedildiği örnekler de maalesef yargının erkek egemen bakışı nedeniyle hiç de az değildir!"
"Yargının hukuk kurallarını yorumlarken kadınlar aleyhine işleyen toplumsal güç ilişkilerine duyarlı olması; ayrımcılık yasağı, pozitif ayrımcılık, cinsiyet eşitliği gibi ulusal ve uluslararası normları içselleştirerek kullanması; yargı alanında karşılaşılan cinsiyetçi pratiklerin sonlanması için bütüncül bir politikaya ihtiyaç duyulmaktadır. Yasama organı olan meclisin de öncelikle Türkiye’de yargı alanındaki cinsiyetçi pratiklere neden olan etmenlerin belirlenerek, alınacak önlemlerin saptanması amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurması aciliyet taşımaktadır."