Keskesor LGBTİ'den 'panel' açıklaması: Baskı, zulüm ahlaksa biz ahlaksızız!

Keskesor LGBTİ'den 'panel' açıklaması: Baskı, zulüm ahlaksa biz ahlaksızız!

Keskesor Amed LGBTİ, Diyarbakır’da 10 Nisan’da düzenlemeyi planladıkları “Devlet Şiddetine Karşı Özerk Mücadele Alanları ve LGBTİ Hareketi” paneline dönük nefret kampanyasına ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Dernek yaptıkları açıklamada "Baskı, zulüm ahlaksa, biz ahlaksızız!" dedi.

Diyarbakır düzenlenmesi planlanan panel, homofobi/transfobi içeren tepki ve tehditler nedeniyle iptal edilmişti.Panelin iptal olmasıyla yetinmeyen ve kendilerini İslami Sivil Toplum Kuruluşları olarak tanımlayan grup, etkinliğin düzenleneceği Sümer Park’a tekbirler eşliğinde yürümüş ardından bir basın açıklaması yapmıştı. LGBTİ’lerin Diyarbakır’da ‘yapmak istediklerinin’ kabul edilemez olduğunu savunan grup, HDK ve bileşenlerini tehdit etmişti.

Ülkenin dört bir yanından LGBTİ örgütleri, HDK LGBTİ Meclisi ve bileşeni Keskesor Amed LGBTİ’nin düzenlemek istediği panelin hedef gösterilmesini kınamasının ardından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Düzenleyeceğimiz etkinlik, kendilerine “İslami Sivil Toplum Kuruluşları” diyen Hizbul-kontra şubelerini, kendi ifadeleriyle, infiale sürükledi. Bu grup, kendi bölgesel iktidar savaşı uğruna İslam’ı ulus-devlet politikalarına alet etmekte bir beis görmemektedir. LGBTİ bireylere yönelik nefret söylemi ve tehditleri üzerinden demokratikleşme ve kardeşlik çizgisinde; birlikte yaşam anlayışını savunanlara karşı ayrışmaya iten ideolojilerini halklarımızın genel görüşüymüş gibi dayatma gayreti içindedir. Yaşanan katliamlara, hak ihlallerine karşı herhangi siyasi bir söylem üretemeyen bu kesim, 2013 yılında HDP’nin örgütlü bir siyasi parti olarak devrimci, sistem karşıtı muhalefetin bir araya gelmesiyle başlattığı mücadeleyi, LGBTİ karşıtı bir söylem aracılığıyla “bel altı”ndan vurabileceğini zannetti. Gelinen noktada bu çabanın devamını, yeri geldiğinde "bela" olarak nitelendirilen “twitter”da başlatılan nefret kampanyasında görmekteyiz. Bu şubelerce panele katılacaklara yönelik yapılan tehditler sonucu can güvenliği tehlikesine karşı etkinliğimizi ertelemek zorunda kaldık.”

Diyarbakır’da DBP’ye yönelik gözaltı ve tutuklamaları hatırlatan Keskesor, “Devlet, legal olarak tanımakla yükümlü olduğu siyaset alanının sınırları dahilindeki özgürlükçü ve devrimci hareketleri, çeşitli araçları devreye sokarak yıpratmaya çalışmaktadır. Bunun bir diğer örneğini de, kendilerince “travesti haklarını savunmak” olarak kurguladıkları toplantı gündemimiz üzerinden Hizbul-kontra şubelerinin yaratmaya çalıştıkları manipülasyonda görmekteyiz” dedi.

 

“Çalışmalarımıza devam edeceğiz”

 

Keskesor açıklamasının devamında homofobi ve transfobi karşıtı perspektifle çalışmalarını yürüteceğini belirtti:

“Bizler devlet tahakkümü, milliyetçilik, militarizm, cinsiyetçilik, heteroseksizm ve hatta türcülük arasında birbiriyle adeta özdeşleşmiş iktidar ilişkileri olduğu gerçeğiyle çok odaklı bir mücadeleyi savunuyoruz. LGBTİ bireylerin her ne şekilde olursa olsun kamusal alanda görünür olmalarına tahammül edemeyen ve kasıtlı bir şekilde galeyan gayretiyle kamuoyu algısını manipüle etmek dışında özellikle Kürdistan’da tutunacak dalları olmayan bu Hizbul-kontra şubelerinin devletle olan işbirlikçi tavırları, bu tarz gerici unsurlara karşı beraber ses çıkarabildiğimiz sürece amacına ulaşamayacaktır. Dünya’da ve Türkiye’de, geçmişte ve bugün, faşizmin yayılmaya başladığına dair güçlü sinyallerden biri olarak, en kolay yalnızlaştırılmaya müsait taraflardan olan LGBTİ bireyler üzerinden kurulan nefret dilini ve maruz bırakıldıkları şiddetin araçsallaştırılmasını bütün demokrasi güçlerinin doğru okuması gerektiğini de hatırlamak zorundayız.”

 

“Nefret söylemi İslam’a değil siyasi ranta hizmet eder”

 

“Kürt özgürlük mücadelesine İslam kisvesi altında LGBTİ’ler üzerinden ayar verme çabalarının hiçbir karşılığı yoktur. Zira demokratikleşme herkesin aktif katılımıyla mümkündür. LGBTİ’ler de bu sürecin bileşenidir. Gerekçesi ne olursa olsun nefret söylemi üreterek devlet mantığıyla inkârcı bir tavır sergilemek İslam’a değil, siyasi ranta hizmet etmektedir” diyen Keskesor açıklaması şöyle sonlandı:

“Kürdistan’da LGBTİ’ler vardır. Bizler zulmün her şekline maruz kalmış bir halkın çocuklarıyız. Mücadelemiz de ortaktır. Sur’da yaşanan katliama ve bölgede uygulanan sistematik insan hakları ihlallerine karşı toplumun her kesimi için özgür ve onurlu bir yaşamdan yana olanların ortak mücadele alanında birleşmesine karşı çıkarılan ses manidardır. Toplu tecavüzlere, ahlaki olarak çökmüş kurumların yolsuzluklarına, katledilen bedenler çıplak teşhir edilirken, çocuklar katledilirken, çocuklar Pozantı’da, Karaman’da tecavüze uğrarken, ses çıkarmayan, seyirci kalan, vicdani olarak herhangi bir sorumluluk hissetmeyen kurumların, düzenlemek istediğimiz etkinlikten rahatsız olmaları mücadelemizin ne kadar haklı ve elzem olduğunun kanıtıdır.

“Son olarak, kendilerine “İslami STK”diyen Hizbul-kontra şubesi iktidarcı zihniyetlerin homofobi ve transfobinin bizzat üreticisi konumunda olduklarını hatırlatıyoruz. Kapitalist moderniteye karşı yürütülen mücadelede İslamın iktidarcı bu yapılandırmalarına alternatif olarak demokratik ve özgür bir hayatı benimseyen, “özgürlükçü laiklik” tartışmaları etrafında, “Medine sözleşmesinin güncelliği”ni tartışan bir İslam anlayışı da söz konusudur. Üç yıl önce de LGBTİ’leri “sapık” ilan ederek “Sapık grupları özgürlük adı altında lanse etmeye çalışan HDP’nin Kürtler arasında ciddi bir varlık gösteremeyeceğini” öne süren ve bugün de içinde bulundukları aynı söylem ve politikada kendilerine açabildikleri tek alanı nefret söylemi ve pratiğinde görenlere, bir kez daha Demokratik İslam şiarıyla acil şifalar diliyoruz.”