Yıldırım Türker
(Radikal, 16 Temmuz 2012)
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), KCK operasyonları çerçevesi içinde üye ve yöneticilerinin tutuklanması üzerine bir basın bildirisi yayımladı. Şöyle başlıyor: “Konfederasyon, kurucu metinlerimizin ve genel kurul kararlarımızın da çerçevesini çizdiği üzere KESK emeğin en yüce değer olduğu gerçeğinden hareketle sendikal mücadelenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğunu savunur. İktidarların; emekçilerin haklarını gasp etmeye yönelik politikalarına ve antidemokratik uygulamalarına karşı muhalefet eder. Muhalefetini gerçekleştirirken ‘kurul/komisyon toplantıları, sempozyumlar, açık hava toplantıları, miting ve basın açıklamaları, işyeri çalışmaları, iş bırakma ve yavaşlatma eylemleri ile grevler’ gerçekleştirir. Gerçekleştirdiği bu etkinlikler ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasa tarafından güvence altına alınan evrensel haklardır. Konfederasyonumuz ve bağlı sendikalarımız üzerinde genel çerçevesini, ‘sendikal faaliyetin engellenmesi, üye ve yöneticilerinin idari ve adli soruşturmalara tabi tutulması, sürgün sevk ve isteği dışında yer değiştirme uygulamaları, haksız disiplin cezası uygulamaları, sendikal ayrımcılık, sendikal faaliyetin özel yetkili mahkeme kapsamında suçlanması ve bu kapsamda tutuklama tedbirinin amacını aşar şekilde kullanılması ve konfederasyonumuzun gerçekleştirdiği açık alan basın açıklamalarının neredeyse tamamının 2911 sayılı yasaya muhalefet ettiği gerekçesiyle soruşturma konusu yapılması’ şeklinde çizebileceğimiz bir baskı ortamı yaratılmıştır. Bunun örnekleri konfederasyonumuzun tarihinde çoktur, ancak AKP iktidarının son üç yıllık döneminde baskılar daha da yoğunlaşmış, artık sendikal faaliyetlerimizin yasaklanmasını, emekçilerin nezdinde itibarsızlaşmasını hedefleyen bir biçime bürünmüştür. KESK iktidarların sürekli hedefinde olan bir konfederasyondur. 3713 sayılı TMY ve ÖYM’lere dayandırılarak konfederasyonumuza dönük, artık toplumun kanıksamaya başladığı ‘şafak operasyonları’ değişik zamanlarda gerçekleştirilerek onlarca üyemiz gözaltına alınmış ve 76 üyemiz tutuklanmıştır.” Son örnek olarak da KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in de aralarında bulunduğu 50 yönetici/üyesi gözaltına alınmış, bunlardan 28’i tutuklanmıştır. Pekiyi, sorgulamalarında kendilerine neler sorulmuş dersiniz? İşte size birkaç örnek: Bir kere Lami Özgen’e neden protesto gösterilerine katıldığı, katılmak için PKK tarafından mı görevlendirildiği soruluyor. Gösteriler de sözgelimi şöyle yansıyor iddianame ve sorguya: TBMM’de görüşülecek olan Sendika Yasası’nı protesto etmek için ‘GREVSİZ TOPLUSÖZLEŞME TOPLUSÖZLEŞMESİZ SENDİKA OLMAZ’ pankartı açmak ve (onların diliyle devam edelim) “Bahse konu toplantı ve gösteri yürüyüşü eylemi sırasında müdürlüğümüz görevlilerince çekilen kamera görüntülerinin incelenmesinde; eylemciler tarafından, ‘TİS yoksa grev var; KESK’e dokunma; Anadilde eğitim haktır; Baskı, sürgün, kamulaştırmalara son; İnsanca yaşam demokratik Türkiye’ ibareli KESK imzalı pankartların taşındığı, ‘ZAFER DİRENEN EMEKÇİNİN OLACAK; DEVLET GÜDÜMLÜ SENDİKAYA HAYIR; AKP’YE TESLİM OLMAYACAĞIZ; HÜKÜMET ZAMMINI AL BAŞINA ÇAL; YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ; DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ; BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ; EMEKÇİYE DEĞİL ÇETELERE BARİKAT; FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA; YÜRÜYÜŞ HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ; DİRENİŞ VAR YILGINLIK YOK; KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ; ZAFER SOKAKTA KAZANILIR’ şeklinde sloganların atıldığı tespit edilmiştir (Allah tespit edenleri başımızdan eksik etmesin). Siz Lami Özgen’in de bu eyleme katıldığı ve slogan atan grup içinde olduğunuz ve grubu yönlendirdiğiniz tespit edilmiştir.” Ve gelsin sorular: PKK mı istedi, amacın ne? Özgen’in bir radyoda yapmış olduğu söyleşinin dökümünü verip hesabını sordukları konuya bakın: “PKK/KCK terör örgütünün yapmış olduğu eylem ve faaliyetlerinden dolayı yapılan operasyonları savaş diye belirtmenizdeki amacınız nedir?” Sahi, Lami Özgen ‘KCK’lı terörist’ olmasa savaşa savaş der miydi hiç? Ama yukarıdaki akıl almaz sloganlar ve pankartlar eşliğinde hükümeti eleştirmek gibi vahşi niyetler beslediği anlaşılan Özgen’in çok daha korkunç bir günahı var: “Roboski yani Şırnak-Uludere’de meydana gelen 34 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili, olay yerine giderek ilk raporu kendinizin hazırladığı, raporu İngilizceye çevirip bütün uluslararası kuruluşlara gönderdiğiniz, uluslararası kamuoyunda bu olayın gündem yaratmasının sizlere ait olduğu, Şırnak-Uludere’ye haziran ayında gitme teklifini sunduğunuz ve olay yerine giderek gece orada kalıp olay yerinde mum yakmak suretiyle sabahlayacağınızı belirttiğiniz anlaşılmaktadır. Bahse konu olayla ilgili ülkemizi karalamak ve Avrupa arenasında kötü duruma düşürmek için neden bir karalama kampanyası yürütmektesiniz?” Mesela azıcık analitik düşünceden payını almış bir okuryazarın bu soruya cevabı ne olabilir? Sorunun içinde kendi inanacağı, inanmak istediği cevabı zaten vermiş yüce yargı mevkii: Tabii ki ülkemizi karalamak ve Avrupa arenasında kötü duruma düşürmek için. Oysa vatandaşlar, sendikacılar ve hepimiz için hedef, devlet katliamlarını örtbas etmek, kan kusup Avrupa’ya kızılcık şerbeti ihraç etmektir. Demokrat AKP hükümetinin sırf hukuka saygısından dolayı hiiiiç karışmadığı KCK operasyonlarının ardındaki kafa, insan kumaşı, tekamül etmişlik seviyesi budur. Sendikacıyı sendikal mücadelesi nedeniyle suçlayan kafa. Evlatları devlet tarafından bombalanmış insanların yanında duranı fesat ilan eden kafa. Sevgili okur, sıcaklara gerçekten dikkat et.