Kezban Hatemi: Bu şantaj falan değil, ölüm oruçları da oyun değil

PKK ve KCK tutuklu ve hükümlülerinin, Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılması, anadilde savunma ve anadilde eğitim haklarının tanınması talepleriyle başlattığı açlık grevleri iki ayı geride bıraktı. BDP ile hükümet arasındaki diaolog sürecide  tıkanınca BDP'li milletvekilleride açlık grevine başladı.  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da açlık grevleriyle ilgili  "şov ve şantaj" açıklamalarında bulundu. Aydınlarda sürece dahil olup Başbakan Erdoğan'dan  görüşme talep etti. Heyetin randevu talebine başbakandan henüz bir yanıt gelmezken, heyet içerisinde bulunan Kezban Hatemi, açlık grevleri ve başbakanın açıklamalarıyla ilgili CNN TÜRK'te 360 Derece programında Şirin Payzın'a konuştu.

 

"Herşeye rağmen Başbakan'ın vicdanına güveniyorum"

 

 Anadilde savunma hakkının AKP'nin de vaateleri arasında yer aldığını belirten Hatemi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit uygulamasının da hukuk dışı olduğunu söyledi. Anadilde eğitim talebinin anayasal değişiklik gerektirdiğini hatırlatan Hatemi, yeni anayasanın Türkiye için olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu vurguladı. Hatemi, gündemdeki idam tartışmasının ise çok anlamsız olduğunu belirtirken hukukun geriye işleyemeceğini, uluslararası anlaşmaların da idam cezasının geri getirilmesini engellediğini hatırlattı. Erdoğan'ın sert söylemine karşın çözüm için umutlu olduğunu kaydeden Hatemi, "herşeye rağmen Başbakan'ın vicdanına güveniyorum" dedi.

 

Başbakan Erdoğan'la kaç kişi görüşecek?

 

"Kalabalık bir grubuz ama Başbakan'la görüşecek heyet sadece 9 kişiden oluşuyor. Hiç bir siyasi angajmanı olmaya bir grubuz. İki tarafın da mutabık kalamaması nedeniyle görüşme talebinde bulunduk."

 

"Bu şantaj falan değil, ölüm oruçları da oyun değil"

 

"Söz konusu olan şey insan. Devletin taleplerin sahiplerine değil taleplerin ne olduğuna bakması gerek. Bu şantaj falan değil, ölüm oruçları da oyun değil. Roma imparatorluğuna kadar tarihte yer alan bir direniş bu. Bunu tavsip etmiyorum kesinlikle. Ama 4 defa şahit oldum, "Hayata dönüş" operasyonunu dehşetle hatırlıyorum. İnsani boyutuyla ilgiliyiz. Kuran'da bir insanın ölümü bütün insanların ölümü demektir diye yazar.

 

"Bu anayasa ile hiç bir yere varılamaz"

 

"Ayrıca bu ölüm oruçlarının şekli öncekilerden çok değişik. Bir kere Türkiye genelinde yapılıyor. Mazlumder ve İHD'yle konuştum 9 ile 10 bin kişinin katıldığı siyasi ideolojik bir şeye dönüşmeye başladı. Taleplere bakmamız gerek. Anadilde savunma ve eğitim hakkı isteniyor. Savunma hakkı AKP'nin manifestosunda da var zaten. Bu anayasa ile hiç bir yere varılamaz. Bu anayasa ile TRT'de program yapmanız bile mümkün değil. Başbakan bazı düzenlemeler yaptı ama yetmiyor. Onun için eğitim hakkı anayasa değişikliği gerektiriyor o nedenle geçelim. Tecrit deniyor... Öcalan'ın ailesiyle görüşmesi engellenebilir ama avukatlarıyla görüşmesi engellenemez. Oradan bir tane bile tabut çıkmamalıdır."

 

Başbakan'a ne diyecekler, nasıl ikna edecekler?

 

"Bence Başbakan eleştirileri çok dikkate alıyor. Ben o kanaatteyim. Başbakan, 'neye mal olursa olsun demokratikleşmeyi hedefliyoruz' dedi. Biz o sözünden hareketle Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sunmak için görüşeceğiz. Kimse ikna için gitmiyor. Herkes tavrını ortaya koyar. Meşru haklar için ikna diye bir şey söz konusu olamaz."

 

"Müdahaleye kesinlikle karşıyım, hükümetin böyle bir hakkı yok"

 

"Hayata dönüş operasyonlarında ben tıbbi müdahaleden yanaydım. İnsanlar cezaevi şartlarının düzelmesini istiyordu. Ama müdahalede onlarca insan öldü. Ben müdahaleden yana değilim kesinlikle. Bir kere böyle bir müdahale hakları yok"

 

"İdam gerçekten geri gelebilir mi?"

 

"Bence bu cımbızlanarak alınmış bir söz. Terörle mücadele kapsamında düşünülüyor diye duydum. Hukuk geriye doğru işlemez o yüzden bunu geçelim. Uluslararası bir anlaşma imzalandı. Böyle bir şey böyle bir değişiklik yapamazsınız."

 

"Başbakan'ın şantaj ve şov söylemini dünyada kimse ciddiye almaz"

 

"Siirt'teki bir kadın ve Kandıra'daki bir erkeğin çok kötü olduğu bildirildi bana bugün. Ölüm orucundaki birinin dikkati şuuru da çok zayı oluyor zaten. Bir anda gidebilir. Kaybedecek şeyi kalmayanların tercih ettiği bir yoldur. Zulüm devleti olmaktansa demokratik değerlere kavuşmalıyız. Vakit çok daraldı bir iki gün içinde çözülmesi gerek... Ben Başbakan'ın vicdanına güveniyorum her şeye rağmen. PKK'nın ya da BDP'nin siyasi hesapları bir tarafa konularak düşünülmelidir. Cezaevinde siz devletin gözetimi altındasınız. Bunlar şantaj demenin ne yaparlarsa yapsınlar demenin bir gerçekliği yoktur, kimse bunu ciddiye alamaz... İçerden bir tek kişinin ölmesini bile düşünmek istemiyorum..."