Selçuk Üniversitesi'nde Edebiyat bölümünde okutman olarak görev yapan Nuriye Gülmen, 15 Temmuz sonrası ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile açığa alındıktan sonra, 7 Kasım'da tek başına "İşimi geri istiyorum" eylemlerine başladı. Bir kafede karton kâğıt üzerine yazdığı "Açığa alındım işimi geri istiyorum" yazısı ile eylemlerine başlayan ve daha sonra ihraç edilen Gülmen'in Ankara Yüksel Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları önündeki tek kişilik eylemine, 14'üncü gün sınıf öğretmeni Semih Özakça, 29'uncu gün ise sosyal bilgiler öğretmeni Acun Karadağ katıldı.
KHK'lerle meslekten ihraç edilen 100 bini aşkın kamu personeli arasında bulunan üç isim, kar ve yağmur altında polis müdahalesi ve gözaltılarla geride bıraktıkları 100 günde yaşadıklarını BirGün'den Hüseyin Şimşek'e anlattı.
CNN International'ın "2016'nın en güçlü 8 kadını" sıralamasına aldığı akademisyen Nuriye Gülmen, 22 kez gözaltına alındığını anımsatarak, "Yaptığımız eylemler kimi zaman saldırılara maruz kalsa da pes etmedik. Hukuksuz bir şekilde atıldığımız mesleğimize geri dönmek için direniyoruz. Geri dönene kadar da direnmeyi sürdüreceğiz. Bu süreçte pek çok çevreden destek geldi. Bu destekler direnişimiz için güç kaynağı oluyor" dedi.
Eşi Esra Özakça ile birlikte mesleklerinden ihraç edilen öğretmen Semih Özakça da, "Yeni hikâyeler yaratma sırası bizde" diye konuşuyor ve ekliyor: "Eşimi ve beni mesleğimizden attılar. Yaşadığımız sıkıntılar hayat kavgasının ta kendisidir. Bugün maddi ve manevi sorunlar yaşıyor olabiliriz, fakat bundan çekinmiyoruz. Bu sorunları ilerde de yaşayabilirdik. Önemli olan mesleğimize geri dönmek için direnmektir.”
Öğretmenlik yaptığı okulun önünden 10 kez gözaltına alınan ve eylemi sırasında geçirdiği kalp spazmı sonrasında kalbine pil takılan öğretmen Acun Karadağ da eylemini, "Öğrencilerime geri döneceğimi biliyorum. Bu yüzden eylemlerimi sürdürüyorum" sözleriyle anlatıyor. Son kez gözaltına alınmasının ardından öğrencilerinin kendisine sahip çıktığını ifade eden Karadağ, "14 gün boyunca bu direnişe hazırlandım. Evden çıkarken kızım korkuyla beni yolcu ediyordu. Okulun önüne gittiğimde ise polisler kimse yanıma gelmeden beni gözaltına alıyor, okul müdürü öğrencilerime bana destek olmamaları konusunda uyarıda bulunuyordu. Ancak okulun önünde yaptığım son direnişte öğrencilerim de benim yanımda oldu. Birlikte açık ders yapıp direnişi büyüttük" şeklinde konuşuyor.
Polis ekiplerinin kendilerine yönelik tutumlarını da eleştiren öğretmenler, "100 günlük direnişleri boyunca pek çok kez saldırıya uğradıklarını," polislerin bazı günlerde eylemlerinin bitmesine 10 dakika kala gelerek "Eylemi şu an sonlandırın" ikazında bulunduğunu anlatıyor. "Polisin başlattığı irade savaşına da direndiklerini" belirten öğretmenler, şunları söylüyor:
"Polis, 'Biz ne zaman istersek o zaman bu alanı terk edeceksiniz' tutumunu ortaya koyarak irademizi teslim almak ve güç gösterisi yapmak istiyor. Her zaman bu tutumun karşısında olduk. Bizler, eylemlerimize ne zaman istersek o zaman başlarız ve eylemimizi ne zaman istersek o zaman sonlandırırız."
Öğretmenlerin son sözleri de şöyle:
"Eğitim ve bilim emekçilerine sesleniyoruz. Tarih bize bir soru soruyor: İlkelerimize ve ekmeğimize sahip çıkacak mıyız? Tarihin soruları cevapsız kalmaz. Ya bu soruya biz cevap vereceğiz ya da süreç başka türlü evrilecek. Kendi hikâyelerimizi kendimiz yazıyoruz. 100 gündür direniyoruz, fakat bir 100 gün daha direniriz, sonuna kadar direniriz. Bu eylemin başka türlü bir dönüş yolu yok."