Kocaeli Üniversitesi’nde “Bu suça ortak olmayacağız” imzacısı akademisyenlerin darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) kapsamında çıkarılan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen öğretim görevlileri, ‘Kocaeli Dayanışma Akademisi’ni açtı.
1 Eylül'de yayınlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) üniversitelerden 2 bin 346 öğretim elemanı ihraç edildi. Kocaeli Üniversitesi’nden “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzalayan 19 akademisyen de 2 bin 346 kişinin arasındaydı.
Bianet’ten Beyza Kural’ın haberine göre, 5 Ekim’de derslerin başlayacağı akademi bugün şölen ile açıldı.
Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği'ndeki açılış şölenine farklı illerden Barış İçin Akademisyenler, ihraç edilen akademisyenler, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Ahmet Yıldırım, Mahmut Tuğrul. DİSK, KESK, TTB, TMMOB, TİHV temsilcileri, öğrencilerin de aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı.
İhraç edilen 19 akademisyen sahneye alkışlarla çıktı. Salonu dolduranlar “Direne direne kazanacağız”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarına eşlik ettiler.
Etkinlik, Kocaeli Dayanışma Akademisi üyeleri ihraç edilen 19 akademisyenden Gül Köksal ve Adem Yeşilyurt’un konuşmaları ile başladı. İlk dersi İzzettin Önder verdi.
Açılış konuşmasını yapanlardan Adem Yeşilyurt, bildiriye imza atarak tesadüfen bir araya geldiklerini söyledi. 15 Ocak tarihi itibariyle gözaltına alınmaktan ihraç edilemeye dek yaşadıkları süreci anlatan Yeşilyurt, kişisel deneyimini ise şöyle aktardı:
“Ocak ayının ilk haftasında aynı gün beş dakika arayla iki imza attım. İmza kampanyalarının çok faydalı olacağını çok düşünenlerden değildim. İlki ODTÜ’ye bisiklet yolu yapılması içindi, muhtemelen ODTÜ rektörünün bile haberi olmadı, diğeri barış bildirisi idi, bu imzanın ardından gözaltına alındım, sonuçta işimden oldum.
"Kişisel deneyimimin bana verdiği ders, herhangi bir eylemliliğin bir şeyleri değiştirebileceği oldu. Bu süreci benim için zor olmasının sebebi ailemle yaşadığım süreçti. İmzadan sonra babam altı aydan uzun süre benimle tek kelime konuşmadı annem çok gözyaşı döktü. 1 Eylül sonrası onlar da haksızlığa dayanamayıp bana hak vermeye, barış talebini dile getirmeye başladı. Ben en çok değişikliği öz annem ve babam üzerinde yapabildim. Demek ki barış talebi bulaşıcı, bunu talep etmekten korkmamalıyız.
"Sürecin başından beri en genç en kırılgan olarak görüldüm ama ben kendimi öyle hissetmiyorum Üniversitenin bu halini gördükten sonra meslek hayatına yeni başlayan araştırma görevlisi olarak kaybedeceğim çok bir şey yoktu ama kazanacağımız, kazanmamız gereken koskoca bir dünya var."
Gül Köksal da “Biz de bizden öncede olduğu gibi direndik ilk aşamada, sonra yan yana geldik, dayanıştık, tartıştık, bazen kırıldık, ümitsizliğe kapıldı, ancak sonra hemen toplandık, üzerimizde artık çok daha büyük bir sorumluluk olduğunun bilinciyle şikayet etmek yerine, bir bilim insanının toplumsal sorumluluğunu yerine getirmenin derdine düştük” diye konuştu.
İlk ders Prof. Dr. İzzettin Önder’in “1933 Almanya’sında ve 2016 Türkiye’sinde üniversite” başlıklı dersi oldu.
Önder, Almanya’da Aryan ırkından olmayan akademisyenlerin 1933’ten 1936’ya dek işten atılma süreciyle Türkiye’de yaşananların aynı olmadığını söyledi.
Türkiye’de akademisyenlerin yaşadıkları durumla ilgili ise “AKP’nin faşizmi ama daha yukarıdan bakmalıyız ve bunu küreselleşmenin dünya ülkelerindeki durumunun semptomu olarak görmeliyiz” dedi.
“Akademi bir başlangıç olabilir, üniversiteyi dışarıya taşıyabiliriz. Hepimiz atılmaya mahkumuz çünkü düşünen insanlarız, düşünmeye devam etmemiz lazım. Coşkuyu sükûnetle taşımamız lazım.”
Kocaeli Üniversitesi öğretim üyesi Aslı Kayhan 19 akademisyenin ihraç edilmesinin ardından üniversitedeki durumu şöyle anlattı:
“Üniversitede başka türlü OHAL işletilir halde, üniversitede adeta açık hapishaneye dönüştürülmüş durumda. Kapılar kimlik kontrolleri için uzun kuyruklar oluyor. İçeride güvenliğin sürekli bizi takip ettiği, herkesi baskı altında tuttuğu bir ortam var. Dersler hiç ruhu olmayan dersler.
“Tarihin geçici bir dönemini yaşadığımızı biliyor, akademik özgürlüklerin, akademide emeğin, iş güvencesinin, düşünce ve ifade özgürlüğün mücadele ile elde tutulduğunu bildiğimiz için ayakta durabiliyoruz.
“19 akademisyen hala bizle. Bir gün biliyoruz ki onlar geri dönecekler ve bizler o üniversiteleri aydınlık geleceği, evrensel değerleri olan laik özerk demokratik ve barışı savunan üniversiteler haline getireceğiz.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Kocaeli Şube Başkanı, Sağlık ve Bilim Emekçileri Kocaeli Şube Başkanı Mustafa Yıldız, KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse, Eğitim Sen merkez sekreteri Mesut Fırat, SES Eş Genel Başkanı Gönül Erdem, DİSK genel sekreteri Arzu Çerkezolu, TİHV başkanı Şebnem Korur Fincancı, TMMOB yönetim kurulu başkanı Emin Koramaz, TTB merkez konseyi başkanı Raşit Tükel dayanışma mesajlarını iletti.