Tunca Öğreten – DW Türkçe
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında 125 bini aşkın kamu personeli, 34 farklı KHK ile görevinden ihraç edildi. Bunların büyük bir bölümü hakkında idari ve/veya adli soruşturma başlatıldı. Mahkemelerce suçsuz bulunup beraat edenler de oldu.
Ancak bu insanların bir çoğu hala görevlerine geri dönebilmiş değil. Zira işe geri dönebilmek için hâkim karşısında aklanmış olmak yetmiyor. Aynı zamanda 23 Ocak 2017’de kurulan OHAL Komisyonu’nun kararını da beklemek zorundalar.
Resmi rakamlara göre OHAL Komisyonu’nda bekleyen başvuru sayısı ise 83 bin. DW Türkçe’ye konuşan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, OHAL Komisyonu’na bugüne dek 100 bini aşkın başvuru yapıldığını, bunlardan bin 900’ünün olumlu yanıt alarak işlerine geri döndüğünü, 28 bin 100'ünün ise ret edildiğini söylüyor.
CHP'li milletvekili, KHK mağdurlarının neden işlerine iade edilmediğine dairse şunları söylüyor: "Ahbap-çavuş ilişkisiyle ihraç edilen insanların yerine yenileri alınmış durumda. AKP, hukukun değil biatın üstünlüğüne inanıyor."
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan 26 yaşındaki KHK mağduru M.Y. de Tanrıkulu ile aynı fikirde. Öyle ki, "Aklananlar arasında AKP’de torpili olanlar rahatça işlerine iade oldu. Biz bir tanıdık bulamadık" diyen M.Y., Kahramanmaraş Cezaevi’nde infaz koruma memuru olarak görev yaparken gözaltına alınmış. Üstelik eşiyle hayatını birleştireceği gün.
Yaşadıklarını şöyle anlatıyor genç adam: "Polis, düğün günü arayıp emniyete gitmemi söyledi. 'Bu akşam düğünüm var, yarın alsanız olmaz mı' dememe rağmen gözaltına aldılar. Ardından da tutuklandım."
İnfaz koruma memuru olarak görev yaptığı cezaevinde tam üç ay tutuklu kalmış M.Y ve hakkında, Gülen cemaati mensubu olduğu iddiasıyla iddianame hazırlanmış. Yaşadıklarının sebebiyse, isimsiz bir ihbarcı. İlk duruşmada beraat ederek aklanan, ancak OHAL Komisyonu’na başvurmasına karşın işine iade edilmeyen genç adam, "Eskiden koyu bir muhafazakâr ve milliyetçiydim. Sokak eylemlerinde polisle münakaşa edenlere çok kızardım. Artık 'Acaba kimler burada bir hak arama eylemi yapıyor' diye kendime soruyorum" diye konuşuyor.
DW Türkçe’ye konuşan diğer bir mağdur da Yozgat Üniversitesi’nde görev yaparken mesleğinden ihraç edilen yardımcı doçent M.S. Rektörlükce savcılığa gönderilen "FETÖ'cü olabilir" kanaat notu sebebiyle ihraç edilen ve hakkında soruşturma başlatılan M.S. yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: "Daha önce bir süre AKP’li eski vekil Hakan Şükür’ün Meclis’teki ofisinde çalıştım. Bu işe AKP’li bir tanıdığım vasıtasıyla girmiştim. Üç ay sonra anlaşamadık ve Şükür beni kovdu. Ben de akademik kariyerime devam ettim. Rektörlük, Şükür’ün yanında çalıştığım için 'FETÖ’cü olduğum' kanaatine varıyor ve savcılığa bildiriyor."
İhraç edildiği günden bu yana işsiz olan M.S.’nin iki çocuğu var ve ailenin geçimini eşi sağlıyor. Soruşturma sonucunda hakkında hazırlanan istihbarat raporuyla dava dahi açılmadan aklanmış.
Mağduriyetlerin hukuki boyutunu DW Türkçe'ye değerlendiren yardımcı doçent Kerem Altıparmak şunları söylüyor:
"Henüz mahkum olmamış kişiyi idari bir kararla açığa alabilirsiniz ama beraat etmiş kişiye bu yapılamaz" diyen Altıparmak’a göre bu durum, masumiyet karinesinin ağır bir şekilde ihlali anlamına geliyor.
OHAL Komisyonu meselesinde temel bir sorun olduğuna işaret eden Altıparmak, komisyonun etkili bir hukuk yolu olmadığını da söylüyor: "Eninde sonunda bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da kabul edilecek. O zaman masum insanların görevlerine iadeleriyle yetinilemeyecek. Bu süreçte uğradıkları maddi ve manevi zararın da karşılanması gerekecek."
Ağır mağduriyet yaşayan isimlerden biri de 42 yaşındaki lise coğrafya öğretmeni E.A.. Kahramanmaraş’ta görev yapan öğretmene sunulan gerekçeyse Gülen yapılanmasına bağlı Aktif-Sen sendikası üyeliği olmuş.
KHK ile kapatılan sendikaya okuldaki diğer öğretmenlerin ricasıyla üye olduğunu belirten E.A., kısa bir süre sonra arkadaşlarının "Sen cumhuriyetçi bir insansın, bu sendika Cemaat ile ilişkilendiriliyor. Neden üye oldun" uyarısı üzerineyse istifa ettiğini söylüyor.
İhraç edildikten sonra psikolojik sorunlar yaşadığını, antidepresan kullanmak zorunda kaldığını, iki çocuğunu alıp eşini geride bırakarak Mersin’e, annesinin yanına taşındığını gözyaşları içerisinde anlatan öğretmen, "Hakkımda verilen takipsizlik kararını avukatım 'Hocam, aklanmışsınız ancak eğer sağlam bir referansınız yoksa ne kadar bekleyeceğiniz belli değil' diyerek yorumladı" diyor.
İki yıldır işsiz olduğunu söyleyen E.A, ailesinin dağıldığınıysa şu sözlerle anlatıyor: "Başımıza bu olay gelince, eşim sahibi olduğu restoranı kapamak zorunda kaldı. Bir süre Kahramanmaraş’ta inşaatlarda çalıştı. Şimdiyse Şanlıurfa’da kendi ailesinin yanında çiftçilik yapıyor."
DW Türkçe, KHK ile görevlerinden ihraç edilmiş ancak soruşturma ya da yargı sürecinde aklanmış mağdurlardan 325’i ile görüştü ve onlara hazırladığı mini anketi yanıtlattı.
325 mağdurun yüzde 34,5’i kendini muhafazakâr, 33,2’si milliyetçi olarak tanımlıyor.
Kamu çalışanlarına, yaşadıkları mağduriyetin oy verme sürecindeki kararlarını etkileyip etkilemediğini de sorduk.
325 KHK mağdurunun yüzde 60,3’ü, 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tercihini Recep Tayyip Erdoğan’dan yana kullandığını belirtiyor.
Yaşadıkları mağduriyetin ardından 2018’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelindiğindeyse 325 kişinin yalnızca yüzde 22,8’i Erdoğan’ı yeniden koltukta görmek istiyor.
Aynı küskünlük 2015 ile 2018 genel seçimlerindeki karşılaştırmada da görülüyor. 2015’te AKP’ye oy verenlerin oranı yüzde 47,3 iken 2018’de "AKP" diyenlerin oranı yüzde 16,5’e düşüyor.