Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz, eski AKP MKYK üyesi Ayhan Oğan'ın "Yeni bir devlet kuruyoruz" ifadesini hatırlatarak "Adam aslında doğruyu söylüyor, yeni bir devlet kuruluyor. Ve bu yeni oluşumda Anayasa yok sayılıyor" dedi.
Mehmet Y. Yılmaz'ın "Anayasasızlaştırılarak kurulan yeni devlet" başlığıyla yayımlanan (29 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
AKP’nin “bildiğimiz eski Türkiye Cumhuriyeti” yerine yeni bir devlet kurmakta olduğunu söyleyen eski yöneticisi, herkes tarafından ağzının payı verilerek bir kenara atıldı.
Adam aslında doğruyu söylüyor, yeni bir devlet kuruluyor.
Ve bu yeni oluşumda Anayasa yok sayılıyor.
Anayasa’yı silah zoruyla ortadan kaldırmaya ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni görevini yapmaktan alıkoymaya kalkışanlar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
TBMM’nin yapması gereken işleri hükümet yapıyor.
“Bir zamanlar yürürlükte olan” Anayasa’nın 121. maddesi olağanüstü hal ilanından sonra kanun hükmünde kararnameler çıkarılabileceğini söylüyordu.
Nitekim hükümet, Anayasa’nın bu hükmüne dayanarak kararnamelerle ülkeyi yönetiyor.
12. maddenin 3. fıkrasında bu kararnamelerin “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” çıkarılabileceğini söylüyor.
Şimdi gelin son çıkarılan iki kanun hükmündeki olağanüstü hal kararnamesi ile yapılan düzenlemeleri hatırlayalım:
- Devlete ait orman arazileri üzerine cezaevi kurulabilmesine olanak sağlanması.
- Adalet Bakanlığı’nın ihtiyaç duyacağı silah alımlarında KDV ve ÖTV istisnası uygulanması.
- Oda ve borsa seçimlerinde oy kullanabilecek şirketlerin en az iki yıl önce kurulmuş olması.
- Uyuşturucu tedavisinden ücretsiz yararlanmak için SGK’lı olma şartının kaldırılması.
- TMSF’ye devredilen şirketlerin kayyumlarının yeni şirketler kurabilmelerine olanak sağlanması.
- İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yapılamaması.
- OHAL ve sıkıyönetim şartları altında memurlara istifa etme hakkının tanınması.
- Gardiyanlara yıpranma payı ödenmesi.
- MİT Müsteşarlığı’nın Cumhurbaşkanı’na bağlanması, müsteşar ve yardımcılarının doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanmaları.
- Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nun oluşturulması.
- MİT Müsteşarı’nın “tanık” olarak ifade verebilmesinin Cumhurbaşkanı’nın iznine bağlanması.
- Darbe suçundan yargılananların tutukluluk süresinin 7 yıla çıkarılması.
- Albaylar ile rütbe bekleme süresi üç yıldan az olan general ve amirallerin, sicil şartı ve rütbe bekleme süresi aranmaksızın YAŞ değerlendirmesine alınabilmesi.
- Genelkurmay Başkanlığı’nın hukuk hizmetlerinin kurulacak hukuk sınıfına mensup subaylarca yönetilmesi.
- Sağlık Bakanlığı’ndaki kurumların tek çatı altında toplanması.
- Futbol müsabakalarında bahis oynatanların mal ve alacaklarına el konulması, suçun telefon takibiyle tespitine olanak sağlanması.
- Kenevir ekimi yapanlara 500 günden 10 bin güne kadar adli para cezası verilmesi.
- Türk vatandaşları hariç olmak üzere hükümlü takasının Cumhurbaşkanı’nın onayı ile yapılmasına olanak sağlanması.
- Askeri yargıç ve savcıların, sivil adliyelere atanabilmesinin yolunun açılması.
- Yurt ve benzeri kurumları kurabilecek kişilerin sahip olmaları gereken niteliklere eklemeler yapılması.
- Yurtlara, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ruhsat alma zorunluluğu getirilmesi.
- Disiplin cezası infaz edilen bazı hükümlülerin, iyi halli olmaları kaydıyla cezanın kaldırılması için gerekli süre beklenmeden açık cezaevine alınabilmesi ya da denetimli serbestlikten yararlandırılmaları.
- Devlet üniversitelerinin yurtdışında akademik birim ve sosyal tesisler kurabilmeleri.
Daha önceki kararnamelerle yapılan düzenlemeleri de eklersek, gazetenin özel bir ek vermesi gerekecek.
Bunlar, olağanüstü hal ilanını gerektiren durumla ilgili olan düzenlemeler değil.
Bunları yapmak normal olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işi.
Af ilan etmekten tutun da, vergi istisnalarına kadar birçok önemli konu var.
Görüldüğü gibi idare, Meclis’in yerini alıyor.
Darbe girişimi sırasında derdest edilen Genelkurmay Başkanı, İkinci Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, korgeneraller Metin Gürak, Hasan Küçükakyüz ve Atilla Gülhan ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Akıncı Üssü’ne götürülmüşlerdi.
Darbenin başarısız olduğunun ortaya çıktığı sabah saatlerinde de Genelkurmay Başkanı ile darbeciler arasında “bir teslim pazarlığı” yapıldığı da Akıncı Üssü iddianamesinde yer alıyor.
Akıncı’da darbe girişimine katılanlar ile Genelkurmay Başkanı “teslim koşulları” ile ilgili bir anlaşma yapmışlar.
Bu koşullardan biri “askeri savcıya, asker kişilere uygulanan gözaltı ve ifade koşulları altında teslim olmak”.
Nitekim bununla ilgili bir tutanak da tutulmuş ve bu tutanak Akıncı iddianamesinin eklerinde yer alıyor.
Darbeciler ile Genelkurmay Başkanı arasındaki ilk tartışmaları biliyorduk ama darbenin bastırılacağının ortaya çıkmasından sonra aralarında ne geçtiğini tam olarak bilmiyorduk.
Dün Milliyet’in yayınladığı bu tutanak bunun bir bölümüne ışık tutuyor ama o saatlerde darbeciler ile Genelkurmay Başkanı arasında başka neler konuşuldu, onu bilemiyoruz.
İşin ilginç olan bir diğer yönü de bu teslim tutanağını tutmak ve darbecileri askeri usullere göre gözaltına almak için Genelkurmay Başkanı’nın emriyle Akıncı Üssü’ne gelen üç askeri hâkimin de Fetullahçı çıkmaları. Üçü de ordudan atılmış, birisi halen firari!