Kıbrıs müzakerelerinde kim ne istiyor?

Kıbrıs müzakerelerinde kim ne istiyor?
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunması amacıyla yaptıkları müzakerelerde tarafların anlaşamadıkları konular, anlaştıklarından daha fazla. 11 Eylül 2008'de başlayan süreç çerçevesinde bugüne (4 Aralık 2008) kadar 11 kez görüşen liderlerin ele aldığı "Yönetim ve Güç Paylaşımı" ana başlığı altındaki konuların çoğunluğunda ortak görüşe varılamadı. Hangi konuların federal yetkiler kapsamında olacağı konusunda büyük oranda ortak tutuma sahip olan taraflar, yetkilerin kullanımı konusunda ise görüş ayrılığı yaşıyor. Örneğin Rum tarafı, Türk tarafının ayrı FIR hattı istemine, "ayrı FIR istemenin ayrı devlet istemekle eş anlamlı olduğu" iddiasıyla şiddetle karşı çıkıyor. Federal yürütmede de taraflar arasında derin görüş ayrılıkları olduğu görülüyor. Federal yetkilerdeki görüş birliği Hangi konuların federal yetki kapsamında olacağı hususunda taraflar arasında büyük bir farklılık yok. Tarafların bu bağlamda, detayları üzerinde anlaşılması kaydıyla federal yetki olması konusunda ortak bir anlayışa vardığı konular şunlar: "AB ilişkileri, iletişim, meteoroloji, Kıbrıs vatandaşlığı, göç, iltica ve yabancıların sınır dışı ve iade edilmesi, terörizm, uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve organize suçlarla mücadele, federal suç kapsamında af yetkisi, diplomatik yetkililer dahil federal görevlilerin atanması, fikri mülkiyet, ağırlık ve ölçüler, ekonomik yakınsama, işçi hakları ve belirlenen bazı sosyal konular, dış ilişkiler ve savunma/savunma politikası, merkez bankası, bankacılık sektörünün düzenleme ve denetlenmesi, federal bütçe ve tüm dolaylı vergiler dahil federal maliye, mali sektörün düzenleme ve denetlenmesi, hava sahası ve FIR dahil havacılık, uluslararası seyrüsefer, su kaynakları dahil doğal kaynaklar ve rekabet." Federal yetkilerdeki ana görüş ayrılıklarıTarafların federal yetkiler konusunda, 6 ana maddeden oluşan görüş ayrılıkları ise şöyle: "1- Kıbrıs Türk tarafı, yetki tabirinin mülkiyet ve işletme haklarını kapsamadığını ve dolayısıyla bu haklara halel getirmediğini ifade ediyor, Rum tarafı ise federal yetki kavramının bu unsurları da içerdiği konusunda ısrarlı. Özellikle, hava alanları ve limanların mülkiyeti ve işletmesi konusunda bu sorun ön plana çıkıyor. 2- Kıbrıs Türk tarafı, havacılığın federal bir yetki olduğunu kabul etmekte, ancak FIR konusuna ilişkin olarak bugün var olan uygulamanın devam etmesini ve yeni Kıbrıs devletinin biri Kuzey'de, biri Güney'de iki FIR'a sahip olmasını talep etmektedir. Bunu yaparken, dünyada birçok ülkenin birden fazla FIR'a sahip olduğunu, FIR konusunun egemenlik konusuyla bir ilgisi olmadığını ve zaten Kıbrıs adasının yüz ölçümüne oranla bölgesinde çok geniş bir FIR'a sahip olduğunu vurguluyor. Rum tarafı ise ayrı FIR istemenin ayrı devlet istemekle eş anlamlı olduğunu iddia ederek buna şiddetle karşı çıkıyor. 3- Kıbrıs Türk tarafı, Annan planında da olduğu gibi savunma politikasının dış ilişkiler yetkisinin bir parçası olmasını talep ediyor, Rum tarafı ise konunun dış ilişkilerden ayrılmasını ve 'savunma politikası' yerine 'savunma' başlığının kullanılmasını istiyor. 4- Kıbrıs Türk tarafı, federal hükümetin uluslararası antlaşmalar yapma yetkisini kabul etmekte, ancak kurucu devletlerin de kendi yetki alanlarına giren konularda uluslararası antlaşmalar yapabileceğini belirten bir dipnotun buraya eklenmesini talep ediyor. Kıbrıs Rum tarafı ise buna karşı çıkıyor. 5- Kıbrıs Türk tarafı, bankacılık sektörünün düzenleme ve denetlenmesi, mali sektörün düzenleme ve denetlenmesi ve rekabet konularının federal yetki olmasını kabul ediyor, ancak bunların yarı yargısal kurumlar olması nedeniyle, yargıda olduğu gibi buralarda da eşit katılım talep ediyor. Rum tarafı ise şu an itibariyle buna karşı olduğunu belirterek, konuyu ileride tekrar değerlendireceğini belirtiyor. 6- Taraflar, uluslararası seyrüsefer ve deniz yetki alanları konularının tam olarak neleri kapsadığı konusunda henüz bir mutabakata varamadılar." Artık yetkilerMüzakerelerde Kıbrıs Türk tarafı, genel bir prensip olarak, federal yetkilerin belirlenmesini müteakip, geriye kalan tüm yetkilerin (artık yetkiler) kurucu devletlere kalacağına vurgu yapıyor, Rum tarafı ise "artık yetkiler" konusunun sadece federal yetkiler konusunda uzlaşıya varıldıktan sonra konuşulabileceğini ifade ediyor. Kıbrıs Türk tarafı ayrıca, "subsidiarity" prensibi çerçevesinde, uygun olan durumlarda, federal hükümetin yasalarının uygulanmasını kurucu devletlere bırakılmasını talep ediyor. Rum tarafı ise "subsidiarity" prensibine karşı çıkıyor ve ancak federal hükümetin uygun göreceği bazı konularda yasalarının uygulanmasını kurucu devletlere bırakabileceğini kabul ediyor. Federal yürütmedeki görüş ayrılığıKıbrıs Türk tarafı yönetim modeli olarak İsviçre modelindeki gibi başkanlık konseyi öneriyor. Önerisi için ise istikrarlı bir demokrasi, yürütme erkinin siyasal sistemin önemli siyasi güçleri tarafından paylaşılmasıyla sağlanabilir argümanını savunuyor. Kıbrıs Rum tarafı da yönetim modeli olarak başkanlık sistemini önermektedir. Rum tarafı bu önerisi için, "melez bir sistem değildir ve kendi vatandaşları tarafından daha iyi anlaşılırdır" argümanını ileri sürüyor. Buna göre federal yürütme başkan, başkan yardımcısı ve bakanlar kurulundan oluşacak. Kıbrıs Türk tarafının görüşüne göre, dışişleri bakanı ile AB bakanı ve içişleri bakanı ile maliye bakanı aynı toplumdan olmayacak, Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre de dışişleri bakanı ile AB bakanı aynı toplumdan gelmeyecek. Çıkmazların aşılması mekanizmasıKıbrıs Türk tarafı, yürütmede oluşabilecek çıkmazların aşılması için başkan, başkan yardımcısı ve her toplumdan gelecek birer bakandan oluşacak bir komisyon kurulmasını, ancak bu komisyonun görevinin yürütmeye tavsiyede bulunmakla sınırlı olmasını öneriyor. Kıbrıs Rum tarafı ise yine başkan, başkan yardımcısı ve her bir toplumdan gelecek birer bakandan oluşacak bir komisyon oluşturulmasını istiyor ancak bu komisyonun oy birliğiyle karar veremediği durumlarda, basit çoğunlukla, bunun da olmaması durumunda ise başkanın belirleyici oy hakkı olması önerisinde bulunuyor. 'Kıbrıs için en iyi yönetim modeli'Federal yürütme modeli olarak İsviçre'deki gibi başkanlık konseyini öneren Kıbrıs Türk tarafı, gerek Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların, gerekse de önemli siyasi güçlerin sisteme entegre edilmesinin istikrarlı bir demokrasi yaratılabilmesi bakımından önemli olduğu tezini savunuyor. Kıbrıs Türk tarafı, başkanlık konseyinin Kıbrıs için en iyi yönetim modeli olacağı görüşünde. Kıbrıs Rum tarafı ise güçlü ve istikrarlı bir yürütme oluşturulamayacağı gerekçesiyle başkanlık konseyine karşı çıkarak, başkanlık sisteminin, "çözümün yaşayabilirliği açısından Kıbrıs için en iyi sistem olduğunu" savunuyor. Önerilerin farklılıklarıKıbrıs Türk tarafının önerisine göre başkanlık konseyi, yasama organı tarafından beş yıllık bir dönem için seçilecek ve yedi üyeden oluşacak. Buna göre başkanlık konseyinde 4 Kıbrıslı Rum, 3 Kıbrıslı Türk olacak. Kıbrıs Rum tarafı ise federal yürütmenin halk tarafından altı yıllık bir dönem için seçilecek başkan ve başkan yardımcısı ile bunların birlikte atayacağı bakanlar kurulundan oluşmasını öngörüyor. Buna göre, bakanlar kurulunda 6 Kıbrıslı Rum, 3 Kıbrıslı Türk yer alacak. SenatoKıbrıs Türk tarafı, başkanlık konseyinin ortak liste üzerinden senatonun çoğunluğuyla seçilmesini, ancak bu çoğunluğun ayrıca her toplumdan gelen senato üyelerinin ayrı ayrı çoğunluğunu da içermesini öneriyor. Başkanlık makamına seçilecek üyeler ise ortak listeyle belirtilecek. Kıbrıs Rum tarafı ise başkan ve başkan yardımcısının ortak liste üzerinden halk tarafından seçilmesini ve başkan ve başkan yardımcısının bakanlar kurulunu birlikte atamalarını öneriyor. Kıbrıs Türk tarafı, başkanlık konseyinin senato tarafından seçilmesinin, gerek her toplumdan gelen senato üyelerinin ayrı ayrı çoğunluğunun aranmasıyla siyasi eşitliği ve de yürütmenin meşruiyetini, gerekse de tüm dönem için yasamanın desteğini almış olmasıyla yürütmenin sorunsuz işleyebilmesini temin edeceğini savunuyor. Türk tarafı ayrıca, Kıbrıs Rum tarafının ortak liste ve ağırlıklı oylama önerilerinin, Rumların oylarının belirleyici olacak olmasından dolayı siyasi eşitliğin ihlali anlamına geleceğini ve de dönüşümlü başkanlığın anlamını yitireceğini savunarak, buna ilkesel olarak karşı çıkıyor. Başkan ve başkan yardımcılığıBaşkan ve başkan yardımcısının farklı toplumlardan gelmesi konusunda taraflar arasında bir uzlaşı olmasına karşın, Kıbrıs Türk tarafı başkan ve başkan yardımcısından oluşan tek bir makam öngörürken, Kıbrıs Rum tarafı ise başkan ve başkan yardımcılığının ayrı makamlar olmasını talep ediyor. Ayrıca dönüşümlü başkanlık oranı konusunda taraflar arasında farklılık bulunuyor. Kıbrıs Türk tarafı, başkanlık makamında siyasi eşitliğin gözetilmesi açısından başkan ve başkan yardımcısının on iki ayda bir dönüşüme tabi olmasını ve buna göre, oranın 3 Kıbrıslı Rum, 2 Kıbrıslı Türk olmasını önerirken, Rum tarafı bu oranın 4 Kıbrıslı Rum, 2 Kıbrıslı Türk olmasını talep ediyor. Karar almaKarar alma konusunda, Kıbrıs Türk tarafı başkanlık konseyinin kararlarını oy birliğiyle almasını, oy birliği sağlanamadığı yerlerde ise basit çoğunluğun geçerli olmasını, ancak böyle bir durumda her kurucu devletten en az iki üyenin oyunun aranmasını talep ediyor. Kıbrıs Rum tarafı ise bu durumda her kurucu devletten en az bir üyenin oyunun aranmasının yeterli olacağı görüşünde. Kıbrıs Rum tarafı ayrıca, bakanlar kurulunun dış politika, savunma ve güvenlik konularında aldığı bir karara başkan ve başkan yardımcısının birlikte karşı çıkmaları durumunda, birlikte farklı bir karar verebileceklerini de öneriyor. Prensipte buna sıcak bakan Kıbrıs Türk tarafı, bu konulara ilave olarak bütçe konusunun da eklenmesini talep ediyor. Kıbrıs Rum tarafı ısrarla, her organ için bir "çıkmazların aşılması mekanizması" kurulmasını istiyor. Kıbrıs Türk tarafı ise Rum tarafının çıkmazların aşılması konusuna gereğinden fazla önem verdiğini vurgulayarak, kurulacak mekanizmaların bahse konu organın yerini almasının kabul edilmez olduğunu belirtiyor. Kıbrıs Türk tarafı özellikle, Kıbrıs Rum tarafının mekanizmayı oluşturan başkan, başkan yardımcısı ve her toplumdan gelen bir bakanlar kurulu üyesinin bulunduğu bir komitenin oy birliğiyle karar alamaması durumunda, başkana belirleyici oy hakkı verilmesi önerisini, başkanın yürütmenin yerine geçerek, tüm yürütme adına karar vermesi anlamına geldiğinden kabul etmiyor ve böyle bir sistemin en temel demokrasi kurallarını ihlal edeceğini savunuyor. Bağımsız yetkilere ilişkin tutumlarTaraflar, merkez bankası, başsavcılık ve ombudsman gibi federal bağımsız organlarda da anlaşamadı. Kıbrıs Türk tarafı, başsavcı, sayıştay başkanı, ombudsman ve merkez bankası başkanı olarak öngördüğü bağımsız yetkililerden başsavcı ve sayıştay başkanı ile ombudsman ve merkez bankası başkanının aynı toplumdan gelmemesini öneriyor. Ayrıca, başsavcı ve yardımcısı, sayıştay başkanı ve yardımcısı ile merkez bankası başkanı ve yardımcısının aynı toplumdan gelmemesini öneren Kıbrıs Türk tarafı, merkez bankası başkanlığının ise iki toplum arasında eşit bir şekilde rotasyona tabi olmasını ve merkez bankası yönetim kurulunun eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rumdan oluşması önerisinde bulunuyor. Kıbrıs Türk tarafının önerisine göre, merkez bankası yönetim kurulunda bir konuda eşit oy dağılımı nedeniyle karar alınamaması durumunda, başkanın belirleyici oyu olacaktır. Kıbrıs Türk tarafı ayrıca, ombudsmanın iki dönem art arda aynı toplumdan gelmemesini de öneriyor. Kıbrıs Türk tarafının önerisine göre, başsavcı ve yardımcısı dokuz seneliğine atanmalı ve emeklilik yaşı da 75 olmalı. Rum tarafı karşıKıbrıs Rum tarafı ise başsavcı, sayıştay başkanı ve merkez bankası başkanı olarak öngördüğü bağımsız yetkililerden ikisinin Kıbrıslı Rum, birinin ise Kıbrıslı Türk olmasını, yardımcılarının ise diğer toplumdan gelmesini öneriyor. Merkez bankası yönetim kurulunda eşit katılıma karşı çıkan Kıbrıs Rum tarafı, başsavcı ve yardımcısının Kıbrıs Türk önerisinde olduğu gibi belirli bir dönem atanmasına karşı çıkıyor ve emeklilik yaşının da 68 olması önerisinde bulunuyor. Federal yargı konusundaki tutumlarTaraflar, müzakerelerde, federal yargı konusunda tarafların bir yüksek mahkemesi olacağı, bu mahkemenin yüksek idari mahkemesi, temyiz mahkemesi ve anayasa mahkemesi olarak toplanabileceği, bu mahkemede eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rum yargıcın bulunacağı ve mahkeme ister yüksek idari mahkemesi, ister temyiz mahkemesi isterse anayasa mahkemesi olarak toplansın eşit katılımın gözetileceği üzerinde anlaştı. Kıbrıs Türk tarafı, yargıda yaşanabilecek çıkmazlar için yabancı yargıçlar formülünü, Kıbrıs Rum tarafı ise hukuka uygunluk karinesi (presumption of regularity) prensibini önerdi. Rum tarafının önerdiği prensibe göre, mahkemenin eşit oy dağılımı nedeniyle karar veremediği durumlarda bahse konu yasa veya uygulama geçerli sayılacak. Kıbrıs Türk tarafı ise yabancı yargıç önerisini saklı tutmak kaydıyla, bir açılım yapabilmek amacıyla Rum tarafının önerisini kabul edebileceğini, ancak mahkemenin üyeleri bir konuda toplum bazında bölünmeleri durumunda hukuka aykırılık karinesi (presumption of irregularity) prensibinin geçerli olmasını önerdi. Bu prensibe göre, mahkeme üyelerinin bir konuda toplum bazında bölünmeleri durumunda bahse konu yasa veya uygulama, doğrudan toplumları ilgilendiren bir konu olduğundan geçersiz sayılacak. Kıbrıs Türk tarafı, yabancı yargıç veya hukuka uygunluk karinesi-hukuka aykırılık karinesi seçeneklerinden birisini kabul etmeye hazır olduğunu da Rum tarafına bildirdi. Kıbrıs Türk tarafı ayrıca, federal kurumlarda, federal hükümetin ve kurumların görevlerini düzgün bir şekilde yapmasını engelleyecek çıkmazların ortaya çıkması durumunda, ilgili kurum bir karar üretene kadar yüksek mahkemenin bu konuda geçici bir karar almasını da önerdi. Kıbrıs Rum tarafı ise bu tarz çıkmazların, ilgili kurum (örneğin yürütme veya yasama) içerisinde kurulacak komiteler aracılığıyla çözümlenmesini öneriyor. Anayasa Mahkemesi'ne başvuruKıbrıs Rum tarafı, bir yasanın kabulünü müteakip belli bir süre içerisinde, bu yasanın anayasaya aykırı olduğu yönünde bir kanaat sahibi olan bir vatandaşın anayasa mahkemesine başvurabilmesinin mümkün olmasını talep ediyor. Prensip olarak buna karşı olmayan Kıbrıs Türk tarafı, ancak anayasa mahkemesinin bloke olmaması için bu hakkın belirli bazı düzenlemelere tabi olması gerektiği görüşünde. Rum tarafı, böyle bir düzenlemenin gerekli olduğu görüşüne katıldığını belirtiyor. Tarafların federal yargı konusunda diğer bir anlaşmazlık noktası ise Kıbrıs Rum tarafının federal seviyede birinci derece mahkemeleri kurulması önerisi. Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafının bu mahkemelerin sadece federal konuları ele alacağı ve burada diğer mahkemelerde öngörülen oluşumun (composition) geçerli olacağı yönünde yaptığı açıklamalar ışığında, bu mahkemelerin kurulmasına prensipte karşı olmadığını belirtiyor. Federal yasama konusuFederal yasama organı bir üst meclis, bir alt meclisten oluşacak. Bunlar, senato ve temsilciler meclisi olacak. Taraflar bu konuda anlaştı. Tarafların, federal yasama konusunda anlaştığı diğer bir konu da; her bir meclis için bir başkan ve ayrı kurucu devletlerden gelecek iki başkan yardımcısı seçilecek. Her iki meclisin başkanı veya art arda iki başkan aynı kurucu devletten gelmeyecek. Kıbrıs Türk tarafının önerisine göre, üst meclis iki halkın siyasi ve sayısal eşitliğini temsil edecek ve eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rum senatörden oluşacak. Kıbrıs Rum tarafına göre, senato iki toplumun siyasi eşitliğini temsil ediyor. Kıbrıs Türk tarafına göre, senatörler ve milletvekilleri kurucu devletlerin iç vatandaşlığına göre seçilecek. (İç vatandaşlık siyasi eşitlik ve iki toplumluluk ilkelerini tümüyle gözeten bir düzenleme.) Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, senatörler ve milletvekilleri kurucu devletlerde daimi ikamete sahip olanlar tarafından seçilecek. Kıbrıs Türk tarafına göre, alt meclis her iki kurucu devletten gelen milletvekillerinden oluşacaktır. Her bir kurucu devlete ayrılacak milletvekili sayısı kurucu devletlerin iç vatandaşlarının sayısına göre belirlenecek, ancak bu sayı milletvekillerinin toplamının üçte birinden az olmayacaktır. (Alt mecliste ve bu meclis içerisinde oluşturulacak komitelerde Kıbrıslı Türklerin anlamlı bir temsiliyete sahip olabilmeleri için milletvekillerinin en az üçte birine sahip olmaları gerekiyor.) Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, her bir kurucu devlete ayrılacak milletvekili sayısı her bir kurucu devlette daimi ikamet edenlerin sayısına göre belirlenecek, ancak bu sayı milletvekillerinin dörtte birinden az olmayacak. Kıbrıs Türk tarafının önerisine göre, yasamanın karar alabilmesi için her iki meclisteki mevcut milletvekillerinin basit çoğunluğuna ek olarak, hem alt hem de üst mecliste her bir kurucu devletten/toplumdan gelen mevcut milletvekillerinin ayrı ayrı dörtte birinin oyu aranacak. Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre ise alt meclisin karar alabilmesi için basit çoğunluk yeterli olmalı. (Kıbrıs Rum tarafı alt meclisin tüm yurttaşların eşit ve nüfus oranına göre temsil edildiği bir kurum olduğu görüşünde.) Kıbrıs Türk tarafına göre, anayasada sayılacak özel kanunlar ve kararlar için her bir kurucu devletten gelen mevcut senatörlerin ayrı ayrı beşte ikisinin oyu ve her bir kurucu devletten gelen milletvekillerinin ayrı ayrı dörtte birinin onayı aranacak. Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, anayasada sayılacak özel kanunlar ve kararlar için her bir kurucu devletten gelen mevcut senatörlerin ayrı ayrı beşte ikisinin oyu ve milletvekillerinin basit çoğunluğunun onayı aranacak. Federal konularda çıkmazların aşılması mekanizmasıKıbrıs Türk tarafı bir çıkmazın var olup olmadığının belirlenmesi yetkisinin sadece yürütmeye ait olmasını öneriyor. Kıbrıs Rum tarafı da bu yetkinin, parlamentonun başkan ve başkan yardımcılarına ve başsavcı ve başsavcı yardımcısına da verilmesini savunuyor. Kıbrıs Türk tarafı yasamada oluşabilecek çıkmazların aşılabilmesi için her iki meclisin başkan ve başkan yardımcılarının ve her iki kurucu devletten gelen en büyük siyasi partilerin lider veya temsilcilerinden oluşacak bir komite kurulmasını öneriyor. Bu komite oy birliğiyle karar almaya çalışacak, bunun mümkün olmaması durumunda ise basit çoğunlukla karar alacaktır. Komite bir yasa tasarısının aynen üst meclisten geçebileceğine karar verirse bu tasarı üst mecliste kabul edilmesinin ardından yürürlüğe girecek. Komitenin bir tasarıda değişiklik yapmaya karar vermesi durumunda, tüm süreç yeni baştan tekrarlanacak ve yasalaşması için her iki meclis tarafından oylanacak. Kıbrıs Rum tarafının önerisine göre, yasamada oluşabilecek çıkmazların aşılabilmesi için her iki meclisin başkanı, başkan yardımcıları, her bir kurucu devletten gelecek en büyük iki partinin birer temsilcisi ve dörtte iki oranına göre belirlenecek senatörlerden oluşacak bir komite olacak. Bu komitenin alacağı ara karar, yasama bu konuda karar alana kadar yürürlükte kalacak. Talat: Zeminsiz başladık, yavaş ilerliyoruzKKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, yaklaşık, Rum yönetimiyle 11 Eylülden beri kesintilerle devam eden görüşme sürecinin, "zeminsiz, hatta sıfırdan başlaması nedeniyle yavaş ilerlediğini" söyledi. Buna rağmen ilerleme olduğunu vurgulayan Talat, müzakere sürecinde esas itici gücü uluslararası güçlerden gelebileceğini belirterek, "Nihai çözüm için uluslararası güçlerin mutlaka devreye girmesi gerekecek" dedi. Cumhurbaşkanı Talat, Türk Ajansı-Kıbrıs'a (TAK) yaptığı açıklamada, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ı görüşme masasında beklediğinden farklı bulduğunu ve zaman zaman hayal kırıklıkları yaşadığını anlattı. Beklenmedik öneriler geliyorCumhurbaşkanı Talat, görüşmeler öncesinde, "yıl (2008) sonuna kadar sonuç alırız" yönündeki açıklaması anımsatılarak, "Yıl sonuna gelindi ama daha ilk başlık bile kapatılamadı" yönündeki soruya karşılık, özetle şunları söyledi: "Yavaş gidiyoruz, çünkü zeminsiz başladık. Rum tarafı Annan Planı'nı zemin kabul etmeyince genel mutabakatlar dışında neredeyse sıfırdan başladık. Hatta o kadar ki bugüne kadar hiç bir süreçte gündeme gelmeyen önerilerle bile karşılaştık. Bugüne kadarki tüm birikimlerin ötesinde öneriler geldi masaya." Cumhurbaşkanı Talat, bu önerilere örnek olarak şunu verdi. "Örneğin yürütmenin nasıl olacağı ve nasıl seçileceği konusundaki öneriler. 'Başkan ve Başkan Yardımcısı aynı listeden seçime girsin, ilk turda yüzde 50 üstünde oy alınmazsa her iki liste de ikinci turda ada çapında oya sunulsun'... Kıbrıs Türkü'nün iradesini görmezden gelen, meşruiyeti tartışmaya açan böyle bir öneri bugüne kadar masaya hiç gelmedi ve gelmesini de beklemezdim açıkçası." Bu ve benzeri önerilerin, yaklaşımların müzakere masasında tarafların çok zamanını aldığını anlatan Talat, "Bugüne kadarki tüm birikimlerin ötesinde bu tür önerilerin nedeni zeminsiz başlamak" dedi. 2009 ortasında da zor"Yıl sonu dediniz olmadı. Son olarak Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yapılacağı 2009 ortası dediniz. Bu hedef gerçekçi mi?" sorusuna karşılık Talat, şunları söyledi: "Gelecek yılın ortasına kadar hedef koyduk ve karşı taraftan itiraz gelmedi. Ama şimdi bu gidişle bu hedef de zor. Zeminsiz başlamaya ek olarak görüşmeler de çok aralıklı. 'Tüm işleri bırakalım, enerjimizi sürekli görüşmelere verelim. Gerekirse her gün görüşelim' dedim, Hristofyas 'benim başka yükümlülüklerim var' diyerek buna itiraz etti. Sürekli yurt dışı ziyaretleri de var. Bu süratle koyduğumuz hedefe ulaşmak zor." Cumhurbaşkanı Talat, "görüşmek için görüşüyorlar" yönündeki yaygın kanaatinin anımsatılması üzerine de, "Hayır, bu haksız bir yorum. Bizim tarafta çözüm arzusu var. Hissettiğim, onların da istediği yönünde" dedi. "Görüşmelerin yavaş ilerlemesine karşın sınırlı da olsa ilerleme olduğunu ve mutabık kalınan bir çok konu bulunduğunu" belirten Talat, "Yönetim ve Güç Paylaşımı" başlığı altındaki konuların yarısından fazlasında ilerleme olduğunu anlattı. Hristofyas takvime karşı"Yönetim ve Güç Paylaşımı" başlığının ardından ikinci sırada yer alan "Mülkiyet" konusunun ne zaman ele alınacağı konusunda belirgin bir süreç olmadığını belirten Talat, "Hristofyas takvimlemeye karşı. O yüzden zaman belli değil. Ama tahminim bu konu tamamlanmadan diğer başlığa geçileceği yönünde. Anlaşmaya varılanlar ve anlaşma olmayanlar belirlenerek sepetlerde tutulacak ve bir sonrakine geçilecek" dedi. İki halkın varlığı tartışılmaz gerçekKKTC Cumhurbaşkanı Talat, başka bir soru üzerine, Kıbrıs'ta iki halkın varlığının tartışılmaz bir gerçek olduğunu ve "Tek halk var diyen tek bir BM kararı da olmadığını" vurgularak şunları kaydetti: "Elbette iki halk var. Belki zaman içinde iki farklı dil kullanan tek Kıbrıs halkı oluşur. Ama bugün dili, dini, sevinci ve kederi, her şeyi farklı iki halk var. Bölgesi ayrı, ekonomisi ayrı. Birinin sevindiğine diğeri üzülür. Sadece bir uçak kazası veya depremde ortak duygu yaşayabilen iki halk. Bu tartışılmaz bir şey. Tek halk var diyen tek bir BM kararı da yok zaten. Kıbrıs'ta tek halkın olduğunu ispat et dedim Hristofyas'a, bir şey söylemedi. Tanrı inse ispat edemezler." Rumların "tek halk" söyleminin "ayrılma hakkı" korkusundan kaynaklandığına da yeniden dikkat çeken Talat, "Ne alakası var anlamadım. Bu gülünç bir yaklaşım. Biz ayrılmayı hiç savunmadık, karşı olduğumuzu söyledik. Karşı olmasak masada ne işimiz vardı. Ayrılmayı ihtimal dışı bırakmak için kararlar da aldık" diye konuştu. Hristofyas beklediğimden farklıCumhurbaşkanı Talat, "Geçmişte tanıdığımız Hristofyas ile masadaki Hristofyas farklı mı?" sorusuna, "Beklediğimden farklı. Zaman zaman hayal kırıklıkları yaşadığım da oldu" karşılığını verdi. Hristofyas'ın özellikle, "Türkiye takıntısına" vurgu yapan Talat, "Kim okuttuysa kendisini, her aksiliğin altında Türkiye'yi arar, Türkiye'ye bağlar. 'Sütten kesil de gel' diye açıklama yapabiliyor, Türkiye'yi eleştirecek diye hakaret ediyor. Bizi 'kukla' olarak niteleyen açıklamalar, yaklaşımlar çok rahatsız edici" diye konuştu. Hristofyas'ın son Atina gezisine atıf yaparak, "Yunanistan da Türkiye ile rekabeti nedeniyle Hristofyas'ı kullanıyor. Doğrudan Türkiye'ye cephe alamıyor, Rum liderliğini kullanıyor" dedi. Hristofyas ve diğer Rum yetkililerin, "her taşın altında Türkiye var, Kıbrıs Türkü kukla" söyleminde KKTC'deki bazı çevrelerin de payı olduğuna dikkat çeken Talat, özetle şunları kaydetti: "Hristofyas'ın veya Rum tarafının her söylediği doğru, bizim her söylediğimiz yanlış yaklaşımında olan bir kesim var bizde. Muhalefet yapmaya çalışıyorlar ama aslında bana hakaret ediyorlar. Ben her ağzımı açtığımda 'hakaret etti' diye yazanlar, 'sütten kesil de gel' diyen Hristofyas'ı eleştirmiyorlar. Bana inanmıyor, Hristofyas'a inanıyor. 'O konuşsun sen sus' diyorlar yani. 'Bir yanağına vurdu, ötekini de çevir' diyorlar. Bu nasıl bir anlayış. Üstelik bunu sadece müzmin muhalefet değil, başka kesimler deyapıyor." Uluslararası toplumun katkısı şartKKTC Cumhurbaşkanı Talat, "Nihai çözüme ulaşabileceğinize inanıyor musunuz?" diye sorulunca da, "Her konuda anlaşabileceğimizi düşünürsek, yanılırız. Açık konular kalacak. Burada da uluslararası toplumun katkısına ihtiyaç olacak. Bu katkıyı alırsak o zaman çözüm olur" ifadelerini kullandı. "Sorunu Kıbrıslılar çözecek, yabancılar karışmasın" söyleminin "slogandan" öteye geçmediğine vurgu yapan Talat, "Nihai çözüm için uluslararası güçlerin mutlaka devreye girmesi gerekir. Sanırım belli bir zaman bekleyip anlaştığımız ve farklı olduğumuz konuların ortaya çıkmasını bekliyorlar" dedi. Masadan ilk kim kalkar?"Anlaşma olmazsa masadan ilk kim kalkar?" sorusuna ise Talat, "Bu soru kehanet gibi. Masadan kalkma niyetim yok, Hristofyas da aynı şeyi söylüyor. Ama ilelebet de gidemeyeceğine göre, itici güç süreci ilerletebilir. Bu da uluslararası topluluktur" yanıtını verdi. "Müzakere sürecinde Dışişleri Bakanının devrede olmadığına" ilişkin görüşler konusunda da Talat, "Müzakereleri iki lider yürütür. Dışişleri Bakanı ise KKTC'nin menfaatlerini uluslararası alanda savunan kişidir. Sayın bakanımız bu görevi de iyi bir şekilde yapıyor" dedi. Talat, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Turgay Avcı'nın özellikle İslam ülkelerine yönelik iyi bir performans ortaya koyduğunu ve çalışmalarından herhangi bir rahatsızlık duymadığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Talat, KKTC'nin Ankara Büyükelçisi'nin atanması konusunda yaşanan gerginliğe ilişkin soruyu ise yanıtsız bıraktı. (AA)