Kıbrıs'ta yumurtalarını satan genç kadın: 3 çocuğum var, hiçbirini tanımıyorum

Kıbrıs'ta yumurtalarını satan genç kadın: 3 çocuğum var, hiçbirini tanımıyorum

Üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Dilara K. Kıbrıs'ta giderek çocuğu olmayan çiftler için yumurtalarını veriyor. Uygulamanın Türkiye'de yasak olması nedeniyle Kıbrıs'taki tüp bebek merkezine yumurtalarını bağışlayan Dilara K., “Dünyada 3 çocuğum var ve ben hiçbirini bilmiyorum" dedi. Dilara K.,  “Fiziksel özelliklerim güzel bulunduğundan diğer kızlardan daha fazla ücret alıyorum” ifadesini kullandı.

Hürriyet'ten Ömer Erbil'in haberine göre,  KKTC’de bazı tüp bebek merkezleri, titan benzeri bir yapı kurmuş vaziyette. 18-28 yaş aralığında genç kızların yumurtalıklarını 2 ile 4 bin lira arasında değişen fiyatlarla satın alıyorlar. Tüp bebek merkezleri çocuk sahibi olmak isteyenlere ise 4500-6000 Euro’ya satıyor. Satış rakamları da internet üzerinden açıkça duyuruluyor.

‘‘Gönüllü Bağış Beyanı’’ imzalatılıyor

KKTC’de Hücre, Doku ve Organ Bağışını Kontrol Eden İlkeler’in 26. maddesinin 2 ve 3’üncü bentlerinde “Maddi kazanç veya başka herhangi bir menfaat için herhangi bir hücre ve/veya doku ve/veya organ bağışında bulunmak ve/veya bu konuda aracılık yapmak yasaktır” deniliyor. Bu nedenle de tüp bebek merkezleri donöre ‘‘Gönüllü Bağış Beyanı’’ imzalatıyor. Bu beyanda şunlar yazıyor: ‘‘Üremeye yardımcı olmak amacıyla hiçbir maddi ve manevi karşılık beklemeksizin ve hiçbir yasal zorunluluk doğurmaksızın yumurtalarımı baba adayının spermleri ile vücut dışında döllenerek anne adayının rahmine transferi amacı ile gönüllü olarak bağışlıyorum. Gelecekte yumurtalarımdan doğacak çocuklar üzerinde hiçbir şekilde annelik iddia etmeyeceğimi beyan ederim.’’  Dilara K. geçen kasımdan bu yana yumurta bağışı yapıyor. Daha önce 3 kez verdiği yumurtalarını dördüncü defa vermek için gittiği KKTC’ye giderken artık rutin bir işlemi yapıyor gibi. İstanbul-Lefkoşa uçuşunda yol boyunca konuşuyoruz. İşlem için günler öncesinde ilaç kullanmaya başladığını anlatıyor: “İstanbul’da yönlendirdikleri kliniğe gidip tahliller yaptırıyorsun. Onlar olumlu olumsuz karşı tarafa bilgi veriyor. Sonra kurye ile evime ilaç kutuları gönderdiler. Telefonda iğneleri nasıl yapmam gerektiğini tarif ettiler. 10-12 gün göbek altından iğne yapılıyor. 6. gün aynı kliniğe tekrar kontrole gittim. Kıbrıs’a gitmeden 2 gün önce çatlatma iğneleri dedikleri iğneleri yaptım. Uçak biletimi elektronik ortamda gönderdiler.”

Dilara operasyonu şöyle anlatıyor: Akşamdan damar yolu açılıp kan aldılar. Yemek-içmek yasaklanıyor. Sabah operasyona aldılar. Narkoz verildikten yaklaşık 30 dakika sonra kendime geliyorum. 20 dakika kadar sürüyormuş.

Özel şoför alıyor

Ercan Havalimanı’nın çıkış kapısında, şirketin gönderdiği özel şoför kendisini bekliyor. Tek donör Dilara değil. Uçaktan inecek bir başka genç kızı daha bekliyorlar. O da gelince beraber VİP araca binip hastaneye doğru yola çıkıyorlar.

Yanına refakatçi giremediği için Dilara’yla irtibatımız hastane girişinde kesiliyor. Ertesi sabah Lefkoşa’da buluşuyoruz. Narkozun etkisinden çıkmış, yorgun bir halde anlatıyor: “Lefkoşa’da akşam hastaneden çıkmak yasak. Akşamdan damar yolu açılıp kan aldılar. Yemek-içmek yasak. Sabah operasyona aldılar. Narkoz verildikten yaklaşık 30 dakika sonra kendime geliyorum. 20 dakika kadar sürüyormuş. Gizlilik içinde kalacağı, kesinlikle anne iddiasında bulunmayacağım ve bunun ücret karşılığı değil kendi rızamla bir bağış olduğuna dair bir evrak imzalattılar. İş bitince zarf içinde ücretimi verdiler.”  Dilara yasal olmayan bir işlem yaptığının farkında ancak kendi sağlığına ilişkin ciddi bir risk taşımasına aldırış etmiyor gibi, bir doktorun ‘zararı yok’ sözüne inanmak istiyor: “İğne yaptığın yerde fındık kadar bir şişme oluyor. Çatlatma iğnelerinden sonra ağrım oldu. Doktorum bir zararı yok dedi.”

Onları görsem ayırmayabilirim

Dilara’nın tek bahanesi para: ‘‘Paraya ihtiyacım vardı. Ailemden ayrı yaşıyorum. Ekonomik durum iyi olsa elbette vermem. Aslında zor ve sancılı bir süreç. 3 çocuğum var ama hiç birini tanımıyorum. Merak ediyorum aslında bana benziyorlar mı diye. Sanırım ilki doğdu. Diğer ikisi annelerinin karnında. Merak etmemem gerekiyor, bunu kabul ederek başladım ama yine de kız mı erkek mi olacak diye düşünüyorum. Görsem belki dayanamaz sarılır ve ayrılamayabilirim.

Verdiğim aile Türk ise ve bir yerde karşılaşırsam diye endişe de ediyorum. Boyumu ve kilomu net gösteren makyajsız resimlerimi istiyorlar. Sanırım ailelere gösteriyorlar. Fiziksel özelliklerim güzel bulunduğundan diğer kızlardan daha fazla ücret alıyorum.”

Dilara, operasyondan 10-12 gün önce ilaç kullanmaya başlıyor. KKTC’ye uçuyor. Havaalanında VIP araçla karşılanıp hastaneye götürülüyor. Ertesi gün taburcu oluyor.

Ciddi riskler var

Hekimler yumurta donasyonu öncesinde donörlere kargoyla gönderilen, 10-12 gün boyunca vücutlarına enjekte etmesi istenen ilaçların riskli olduğunu belirtiyor. Bu uygulama aynı zamanda olası yan etkileri doktor kontrolü dışında kalıyor. Gerekli tetkikler yapılmadan kortizonlu ilaçlar veriliyor. Yumurtaların toplanması işlemi öncesi anestezinin kimler tarafından verildiği de çok önemli. Bu hayati risklere yol açabiliyor. İki ayda bir yapılan yumurta toplama işlemleri sonrası ağrılı ve sancılı bir süreç. Doktorlar, bu sıklığın fiziksel ve psikolojik başka sorunlara da yol açabileceğini söylüyor ve toplama işlemenin uzmanlarca yapılmamasının, yumurtalıklarda kalıcı hasar neden olabileceğini vurguluyor.

Türkiye Sağlık Bakanlığı yönetmeliğine göre tüp bebek tedavisinde başkasının yumurta ve spermlerinin kullanılması yasak. Yöntem, evli çiftlere yalnızca kendi yumurta ve spermleriyle uygulanabiliyor. Bu durum sebebiyle biyolojik olarak çocuk sahibi olamayan bazı çiftler farklı uygulamaların olduğu ülkelere başvuruyor. KKTC’deki tüp bebek merkezleri yumurtaları parayla tedarik ediyor. KKTC’de bu yöntem yasal olmamasına rağmen bağış adı altında yumurta donasyonu yapılıyor.