Hürriyet yazarı Noyan Doğan, hükümetin 2017'nin mart sonuna kadar bireysel hesaba dayalı kıdem tazminatı sistemine yönelik mevzuat çalışması yapacağını öne sürdü. "Böylece, yıllardır süren kıdem tazminatı sorunu çözülecek" diyen Doğan, "30 günden aşağı kıdem olmazmış, fonu devlet yönetmemeliymiş. Tamam; şartlarını koyarsın masaya, tartışırsın, ortak bir noktada buluşursun. Kurulacak fonlu sisteme devletten destek bile istersin; koparırsın da. Hatırlatayım, geçmişte bu sözler verildi" ifadesini kullandı.
Noyan Doğan'ın "'Kıdem' 2017'de tamam" başlığıyla yayımlanan (16 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Hükümet, 2017'nin mart sonuna kadar bireysel hesaba dayalı kıdem tazminatı sistemine yönelik mevzuat çalışması yapacak. Böylece, yıllardır süren kıdem tazminatı sorunu çözülecek.
Kıdem tazminatı konusu yeniden gündemde; fon mu kurulsun, hesap mı oluşturulsun, havuz sistemi mi uygulansın... Gözlerden kaçtı ama geçen ayın sonunda, Resmi Gazetede yayımlanan, hükümetin 2017 yılı programında, bireysel hesaba dayalı kıdem tazminatı sistemine yönelik mevzuat çalışması yapılacağı da yer aldı. Hatta süre bile kondu; 2017’nin Mart ayının sonu. Buradan anlaşılıyor ki, gelecek yılın ilk çeyreğinde hükümet, yılan hikayesine dönen kıdem tazminatına yönelik bir düzenleme yapacak.
Açıkçası ben de merak ediyorum, 2006’dan beri sürekli gündeme gelen bu sorunun çözümü, hangi bakana nasip olacak diye. İlk olarak, Faruk Çelik döneminde gündeme geldi, tartışılmadan, rafa kalktı. Ardından, Süleyman Soylu döneminde raftan indirildi, tartışılmadan yine rafa kalktı. Şimdi Mehmet Müezzinoğlu dönemi ve konu yine gündemde.
Hadi gelin, şu işi detaylı bir tartışalım ama kırmadan, kırmızı çizgiler koymadan. Tartışabilmek için de önce bir durum tespiti yapalım. Her 100 çalışandan, 14’ü kıdem tazminatını alabiliyor, yüzde 86’sı hak etmesine rağmen alamıyor. Alanlar da kamuda çalışanlar. Sadece geçen yıl 18 milyon çıkış bildirgesi olmuş, çıkanların 2.5 milyonu tazminatı alabilmiş. Yargıda, işçi ve işveren uyuşmazlıkları dosyalarının yüzde 70’i kıdem tazminatıyla ilgili. Son 3 yılda 100 bin kişi, ‘tazminatı alamadım’ diyerek, mahkemelere şikayet etmiş. Gerekçe ne? Adam, 30 yılını şirkete vermiş; o veya bu neden dolayı işveren, ‘ödemiyorum’ demiş. Ya da şirket iflas etmiş, kapısına kilit vurmuş, sırra kadem basmış; üç kuruş kıdem tazminatını alabilmek için yıllarca mahkemelerde uğraş dur.
Peki, getirilmek istenen ne? Her çalışanın, bir günlük çalışmasının bedelini bile kendi kişisel hesabında göreceği bir sistem. Adına ister fon deyin, ister kişisel hesap deyin. Her çalışan için bir hesap açılsa, işveren de bu hesaba her ay kıdem tazminatı karşılığını yatırsa, çalışan da yattığını görse, hatta bu paralar boş duracağına, değerlense; fena mı olur?
Neymiş, 30 günden aşağı kıdem olmazmış, fonu devlet yönetmemeliymiş. Tamam; şartlarını koyarsın masaya, tartışırsın, ortak bir noktada buluşursun. Kurulacak fonlu sisteme devletten destek bile istersin; koparırsın da. Hatırlatayım, geçmişte bu sözler verildi. Elbette, mevcut çalışanın hakları kaybolmayacak, işveren de zarar görmeyecektir. Elbette, 30 günden aşağı kıdem olmayacaktır. Yeni bir uygulamaya başlanacaksa, sisteme yeni girenleri kapsayacaktır. Dediğim gibi bunların hepsi konuşulur, tartışılır. Diyeceğim o ki, hazır konu yeniden gündeme gelmişken, tarafların çoğu da yeşil ışıl yakmışken, bu fırsatı değerlendirip, sorunun çözümünü daha da ötelememek gerekir. Kimin adına, çalışan adına.
Aynı işyerinde 1 yıl çalışmak kıdem tazminatını hak etmek için yeterli.
İstifa eden çalışan kıdem tazminatı alamaz, işverenin işten çıkarması gerekir. Ancak askerlik görevi, kadınların evlendikten sonra 1 yıl içinde istifa etmesi durumlarında da tazminat alınır. Sağlık sorununun işin yapılmasına engel oluşturması halinde de tazminata hak kazanılır.
Çalışılan her bir yıl için 30 günlük brüt ücret tutarı kıdem tazminatı için ödenir. Bir yıllık kıdem bir aylık brüt maaştır.
Kıdem tazminatı ödenirken tavan miktarı dikkate alınır. 2016 yılı için tavan miktarı 4.2 bin liradır.
Malum, senenin son aylarına doğru çalışanların eline geçen ücret azalmaya başlar. Çünkü aylar itibariyle kişinin eline geçen ücret, vergi matrahı açısından üst gelir dilimlerine girmeye başlar. Öyle ki, yüzde 15 ile başlayan vergi oranı yüzde 35’e kadar çıkabilir. Tabi, bu durum asgari ücret için de geçerli. Asgari ücretle çalışanların son günlerde en büyük endişesi de vergi diliminden dolayı sene başında 1300 lira olan ücretin, ekim ayından itibaren düşmesi. Yapılan bir düzenleme ile bu sorun da çözüldü. Buna göre maaş, vergi diliminden dolayı düşmeyecek, asgari ücretli çalışan sene sonuna kadar 1300 lira almaya devam edecek. Şunu da belirtmekte fayda var, her asgari ücretlinin eline 1300 lira geçmiyor. Asgari Geçim İndirimine (AGİ) bağlı olarak bu rakam değişiyor. Peki, AGİ, nedir? En basit anlatımıyla, çalışanların, asgari geçimini sağlayacak bölümünün gelirinden düşürülerek, vergi dışı bırakılmasıdır. Böylece, gelirin bir kısmı istisnaya tabi tutulur ve AGİ, asgari ücretin yıllık brüt tutarı, çalışanın medeni durumu, çocuk sayısına göre belirlenir. O nedenle de değişkenlik gösterir. Örneğin, bekar bir çalışan, 1300 lira alırken, evli ve üç çocuklu çalışanın eline 1384 lira geçer.
Gelelim, bu sene için yapılan düzenlemeye. Vergi dilimi yüzünden asgari ücretli çalışanın medeni durumuna ya da çocuk sayısına göre eline geçen ücret 69 lira ile 21 lira arasında azalacaktı. Böylece 1300 lira olan asgari ücret senenin son aylarında 1231 liraya kadar düşecekti. Yapılan düzenleme ile bunun önüne geçildi. Maaştan düşen kısım kadar, kişisine göre AGİ uygulanacak. Yani, vergi diliminden dolayı çalışanın maaşı 1231 liraya düşerse, aradaki fark kadar (69 TL) AGİ uygulanacak, maaş 1300 liranın altına düşmeyecek.
Hatırlayacaksınız, eylül ayında yapılan bir düzenleme ile Bağ-Kur’lulara, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ödedikleri primlerden 5 puanlık indirim hakkı tanındı ve uygulama Ekim ayının başında başladı. Buna göre, sigortalıların malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, 5 puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanacak. Ancak bu haktan yararlanabilmek için Bağ-Kur’luların primlerini yasal sürede ödemesi ve SGK’ya hiçbir borçlarının olmaması gerekiyor. SGK, geçtiğimiz günlerde bir genelge yayınlayarak, son kanun ile alacaklarını yeniden yapılandıran Bağ-Kur’luların, prim teşvikinden yararlanmaya devam edeceklerini açıkladı. SGK’dan bir de uyarı geldi: Borçlarını yapılandırmış olanlar, gerek ilk taksit tutarını gerekse de peşin ödeme tutarını 2 Ocak 2017 tarihine kadar ödememeleri halinde; teşvikleri iptal edilecek ve gecikme zammı ile birlikte geri alınacak.