CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türk Hava Kurumu, bu ülkenin gözbebeğidir. THK'yı bu duruma kim getirdi bulmalıyız. Bugüne kadar başarıyla görev yapan kurumu kim bu hale getirdi. 80 milyon dolar kredi almışlar, bu para neye harcandı bilen var mı, denetleyen var mı? Büyük yolsuzluklar var" dedi. CHP lideri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın Cumhurbaşkanı adaylığında isimlerinin geçmesiyle ilgili olarak da "Büyükşehir belediye başkanlarımızın başarılı olmasını isteriz. Elbette daha güzel yerlere gelebilirler. Bence ikinci dönem de devam etmelidirler" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk TV'de Hülya Hökenek moderatörlüğünde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"176 yerde yangın çıktığını, THK'nın uçak ve helikopterlerinin bu yangını söndürdüklerini, çoğu kimsenin haberi bile olmadığı söylendi. Köylerde Orman Genel Müdürlüğü, orman köylülerinden her yılın başında mükellefler seçiyor. Yangın çıktığı an müdahele ediyorlar, son 2 yıldır bu da yok. THK mecburen pilotları göndermek zorunda kalıyor. Uçakta hangarda kalıyor. Bunları sormak ne zamandan beri kutuplaşma oldu?"
THK'nın şu anda çalışan hem uçak hem helikopter var. Sivil Havacılık'ın kriterlerini taşımayan uçakları var. Destek sağlanabilirse bu uçakları da kullanabiliriz deniliyor. Biz bu kuruma sahip çıkmamız gerektiğini söyledim. Orman Bakanı'nın ormandan haberi yok. Konuşması gereken kim? Orman Genel Müdürlüğü. Bakanlıktan daha bağımsız bir yapıya sahip. Yangın söndürmeyle ilgili yeterli bütçesinin ayrılıp, ayrılmadığını gazeteci olarak sordunuz mu? Hayır! Neden engellendi? Orman Kanunu'nu okuduğum zaman gerçekten bu büyük bir devlet. Yardımla ilgili bizim belediyemiz suçlandı. Belediyeler bu yangınları söndürecekler diye. Yangın ormanda çıkmış, bunu bilmiyor musun arkadaş! Ayrıca bizim belediyeler bütün arazözleri göndermiş.
Yangın çıkarsa en yakın muhtarlığa, jandarmaya, mülki amirlere derhal haber verin diyor kanun. Bu haberi verirken kullandığınız telefona asla ücret ödemeyeceksiniz diyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı'ndan ruhsat almak suretiyle telsiz alıp, istasyon kurabilirsiniz diyor. İstasyonlarda adam yok. Fazla mesai ödememek için. Çünkü para yok, bütçesini kestiler. Koordinasyon deniyor değil mi? Orman idaresi her türlü hizmeti yapar ve yaptırır diyor yasa. Orman Bakanı ise 'Orman genel müdürlüğü değil belediyeler sorumlu' diyor. Türkiye'de orman idaresi en köklü kurumlardan birisi. Ormanları koruma konusunda en duyarlı olan kurumlardan. THK'nın devre dışı bırakılması bakandan ve onun tepesindeki kişiden kaynaklanıyor.
Birlik olmasa bizim bütün belediyelerimizin arazözlerinin ne işi var orada? Ayrıca çok personel gönderdik. Şu anda adamın samanlığı yanmış, biz saman gönderiyoruz. İktidarın aklına bile gelmiyor. Ama izin verirseniz yapılan yanlışı söylemek zorundayız. Biz eleştirmezsek bunlar diyecekler ki, 'Biz herşeyi yaptık'. Eleştiri gelince bunu kutuplaştırma olarak dillendiriyorlar. Orman yangınlarında kullanılan bütün araçların akaryakıt giderlerini Orman Genel Müdürlüğü karşılar deniyor. Siz bütçeyi kısarsanız nasıl karşılayacaklar bunu? Koordinasyonu mahallin en büyük mülki idare amiri yapar deniyor. Bu yasaya göre bakan koordinasyon yapamaz. Valinin eli kolu bağlı. Vali büyükşehir belediye başkanını davet edemiyor korkudan.
Oraya gittiğinizde hizmetin aksamaması lazım. Erdoğan gidince itfaiyeyi beklettiler. Ormanlar cayır cayır yanıyor. Ben bunları söylemezsem görevimi yapmamış olun. İki yerde büyük yangın oldu. Antalya ve Muğla'da. Antalya Büyükşehir Belediye başkanına vali telefon açıyor 'Bu işi beraber götüreceğiz' diyor, doğru diyor. Ama Muğla Valisi, Muğla Belediye Başkanını kriz masasına davet etmeye korkuyor. Çünkü İçişleri Bakanı orada. Telefon açıyor belediye başkanına 'önlem alıyorsunuz' değil mi diye sorunca belediye başkanı 'Zaten sahadayız' diyor. Muğla'ya ormanla, ormancılıkla hiç ilgisi olmayan birisini atarsanız.
THK bu toplumun gözbebeğidir. Kuruluşundan bu yana orman yangınlarıyla en tutarlı mücadeleyi yapan kurum. THK'yı bu duruma kim getirdi? Bugüne kadar başarıyla görev yapan kurumu kim getirdi bu noktaya? Sayın Bülent Arınç, "THK bu hale nasıl geldi, DDK harekete geçsin" diye. Böyle bir rezalet Türkiye Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmadı. THK'da bu iktidar döneminde büyük yolsuzluklar var. 80 milyon dolar kredi almışlar. THK'nın geliri ne? Gayrimenkullerden kira. 80 milyon dolar nereye harcandı? Bilen var mı, denetleyen var mı? Gerçekten içim yanıyor.
THK'nın ihaleye girmesine gerek yok. Zaten kamu kurumu. Bütün TBMM Başkanları THK Genel Kurulu'nun doğal üyesidir. Önüme defterini koydular. 40 kuruş için İsmet İnönü'nün çektiği acı. Atatürk soruyor '40 kuruş bir şey değil' diyor. İnönü 'Önlem almalıyız bugün 40 kuruş, yarın 4 lira olur' diyor. Yasa diyor ki, ölenlerin kanuni mirasçılarına en yüksek devlet memuru tutarının brüt 100 katı tutarında ödenir deniyor.
Vatandaştan para topluyorsun. Ondan sonra 'Sudan'a ben yardım edeceğim' diyor. Biri çıksın bunun mantığını anlatsın. İnsanlar ölüyor, vatandaşlardan para dileniyorsun. Bütün bunların üstünü kapatıyorsun, hangi akıl ve mantıkla 'Ben Sudan'a hibe vereceğim' diyor. 15 Temmuz'dan sonra gaziler için de yardım topladılar. O paraya da çöktüler. Biz olmasaydık o gaziler için vakıf da kurulmayacaktı.
Hükümetin yetersizliği vatandaşı isyan ettirdi. Ölen insanlar var, canlılar var. Önce RTÜK'ü devreye soktular. Uçak yok, helikopter yok. Azerbaycan'a gittiler, Rusya'ya telefon ettiler. Vatandaş sen böyle yapacağına ben de açayım bir şey isteyen göndersin dedi. Devleti acz içine sokan sarayda oturan kişidir. Orman yangınlarını söndürecek kurumları felç ettiler. 74. maddede orman yangınlarıyla mücadele için katma bütçeye yeterli miktarda ödenek konulur deniyor. Konuldu mu? Konulmadı. Siz fazla mesaiyi dahi ödeyemeyecek pozisyonda bırakılmışsanız bu devleti yönetemezsiniz. Türkiye yönetilmiyor, vatandaş arayış içerisinde. Vali orada. İçişleri Bakanı olarak denetleyebilirsin. Oraya gidince ne oluyor? Bir masanın etrafında hep beraber oturuyorlar. Ormanlar yanıyor. Vatandaş 'Buraya uçak, helikopter gönderin' diyor. Üç gündür 'santral yanacak, önlem alın' deniyor, alınmadı.
Tanju Özcan bulunduğu bölgenin politik iklimi içinde öyle bir şey söylemiş olabilir. Erdoğan'a defalarca Suriye konferansı yap dedim, sonuçta biz yaptık. Göçmenlerle ilgili, yangınlar ve iklim konusunda çalışma yapacağız. Burası bir göçmen deposu olmayacak. Bolu Belediyesi'nde öyle bir karar çıkacağını zannetmiyorum. O doğru değil, kimseyi susuz ve aç bırakamazsınız. Hiçbir canlıyı bırakamazsınız. Doğa ormana yağmur veriyor. Düşmanınız dahi olsa aç bırakamazsınız. O politik atmosfer içinde, kendi seçim bölgesinin getirdiği politik atmosfer içinde söylemiş olabilir. Ama CHP'nin politikası asla ve asla ırkçı olamaz. İnançlara, kimliklere saygı gösteririz. Temel hedefimiz budur.
Afganistan'da barışı sağlayacak da biziz. Gidersin Taliban'la mevcut hükümeti barıştırırsın. İki taraf da Türkiye'ye saygı duyuyor. Pakistan'ı devreye sokarsın. Sen gidip Hindistan'la, Çin'le konuşacaksın. Ben son MGK hariç diğer üç toplantıda bu konunun ele alındığını dahi tahmin etmiyorum. Temel sorunumuz Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetilmeme sorunudur.
Nasıl bir Cumhurbaşkanı istiyoruz? Tarafsız olması lazım. 83 milyonu kucaklaması lazım. Erdoğan Cumhurbaşkanı değil bana göre Erdoğan AK Parti'nin genel başkanı. Toplumu ayrıştıran Cumhurbaşkanı olamaz. Özal'a, Demirel'e bakın ayrıştırmadı. Elbette gönüllerinde parti yatar ama toplumu ayrıştırmazlar. Bu sistem Türkiye'yi uçuracaktı değil mi? Evet, yokuş aşağı uçtuk, üstelik şoför kabininde kimse yok. Hep 'Allah sonumuzu hayreylesin' diyorum. Bu sistem değil. Cumhurbaşkanı tarafsız olacak. Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Yani her zaman sigortaya elimiz gitmez, elektrik söndüğü zaman gider. Devletin sigortası yok şu anda. Afganistan olayı ciddi bir olay değil mi? Bu konuda siyasi parti liderlerine bilgi vermeniz lazım. Siz bir karar alıyorsunuz parlamento devre dışı.
Cumhurbaşkanlığı onurlu bir görevdir. Elbette teklif gelirse kabul edilir. Şöyle bir tablomuz var. Medya isimler üzerine odaklanmış durumda. Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Seçilecek Cumhurbaşkanına o kadar büyük yetkiler veriyor ki, nefsine, duygularına hakim olmayıp, 'ben burada kalacağım' derse bir başka felaketin kapısı açılır. Büyükşehir belediye başkanlarımızın başarılı olmasını isteriz. Elbette daha güzel yerlere gelebilirler. Bence ikinci dönem de devam etmelidirler.
100-150 sayfalık kamuoyuna açıklanmasının yararı yok. Burada önemli olan ilkeleri belirlenmesi lazım. Bu ilkelerin kamuoyuna duyurulması lazım. Bu ilkeler üzerinde anlaşabilirsek, sorun kendiliğinden çözülmüş olur.
Herkesin şundan emin olmasını isterim. Devletin adaletle yönetileceğini bilen bir insanım. Kinle, öfkeyle devlet yönetilmez. Hiç kimseyi ötekileştirme gibi bir niyetimiz yok. Kimliği, yaşam tarzı, inancı ne olursa olsun bayrakla, vatanla bir sorunu yoksa. Liyakatli kadrolarla bu sorunlar çözülür. 6 ay içinde herkes rahat bir nefes alacak. Üniversiteden mezun olmuş işçi, emekli, esnaf, çiftçi rahat nefes alacak. Faizleri sıfırlayacağız dedim. Bunların hepsini bitireceğiz. Her şeyi kafamda oluşturmuş vaziyetteyim. Ben maliyeciyim, vergi nasıl toplanır, bütçe nasıl yapılır. Parayı bulmadığınız sürece bir şey yapamazsınız. Olağanüstü projemiz var, önümüzdeki günlerde paylaşacağız. İşsizliği bitireceğiz. Dünyayla, AB ile barışık bir Türkiye.
Bizim bir ittifakımız var, adına Millet İttifakı diyoruz. İttifakın bileşenleri ile beraber hareket etmeliyiz. Bunu yapmazsak aramızda güvensizlik oluşur. Bütün ilişkilerimizin güvene dayanması lazım. HDP bazı yerlerde belediye başkan adayı çıkarmadı. Ama tamamı bize mi oy verdi, bir kısmı başka partilere mi oy verdi, bunu bilmiyoruz. Hayatın bir gerçeği var, yadsımıyoruz. CHP'ye oy verdi diye kızacak halimiz yok, memnun oluruz. AK Partilier de bize oy verdiler. İstanbul seçimlerinde, Ankara seçimlerinde çok sayıda AK Parti bize oy verdi. HDP'lilerin de oyuna elbette talibiz.
Bir partiyi çantada keklik olarak görmek kadar yanlış bir şey yok. Bu saygısızlık olur. Bütün partilerle görüşen tek parti de biziz. Tarihin bize yüklediği bir misyon var. Her kimliğe, görüşe, inanca saygılıyız. Biz kendi ülkemizde demokrasi olsun istiyoruz. Kimse ötekileştirilmemelidir. Elbette HDP, İYİ Parti, Saadet Partisi ayrı parti, dünya görüşlerimiz farklı olabilir. Hepimiz demokrasi istiyoruz kendi ülkemizde.
Net olarak söyleyeceğimiz şu, bütün siyasi partilerle görüşürüz. Her bir siyasi partinin programına, dünyaya bakışına saygı gösteririz. Demokrasi konusunda görüşleri bizimle örtüşürse mutlu oluruz. Bir siyasi partiyi düşmanlaştırmak kadar yanlış bir şey yok. Bu Türkiye'yi böler ve ayrıştırır. HDP'yi terör örgütü üzerinden suçluyorlar. TBMM'yi terör örgütü mü yönetiyor? Genel Kurulda HDP'nin başkanvekili çıkıyor, sayın Bahçeli de, ben de el kaldırsam izin vermezse konuşamıyorum. 6,5 milyon oy alan siyasi partiyi düşmanlaştıramazsınız. Dünya görüşünü, ekonomi, sağlık, eğitim politikasını eleştirebilirsiniz. Biz de eleştiriyoruz zaman zaman, onlar da bizi eleştiriyorlar. 6,5 milyon oy alan partiyi düşmanlaştırırsanız demokrasiye inanmıyorsunuz demektir. Bir siyasi görüş vardır, sonuçta hakem kimdir? Hakem halktır.
Kim demokrasiden yana tavır alıyorsa başımızın üstünde yeri var. İttifak içindeki partilerle rakibiz aynı zamanda. Bizi birleştiren unsur demokrasidir. Biz demokrasi istiyorsa. CHP varolan sistem içerisinde 400 milletvekili çıkarsa dahi ittifakın bütün bileşenleriyle ülkeyi yönetmek zorundadır. Hiç kimse CHP geldi acaba kazandığım haklar elimden alınacak mı diye endişeye kapılmamalı.
CHP benim değil halkın çizgisine geldi. Bugün taşeron işçilerin sorunlarını biz getirdik. Kadro vermek zorunda kaldılar. Yüzbinlerce apartman görevlileri, kamyon, taksi şoförleri, konteynerlerden çöp toplayan insanların sorunlarını dile getiren biziz. Muhtarların sorunu var. İkinci sınıf görüyorlar. Nasıl çözülmesi gerektiğini dile getiren biziz. Biz sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz artık. Muhtarlık bir sosyal kimliktir, apartman görevlileri, emekliler sosyal kimliktir. İki maaş ikramiyeyi biz sağladık. 3600 Göstergeyi dile getiren biziz. 3600 Göstergeyi de ödettireceğim onlara.