Kılıçdaroğlu: 7 Haziran'dan sonra değiştim

Kılıçdaroğlu: 7 Haziran'dan sonra değiştim

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Koza İpek grubuna kayyum atanmasıyla ilgili “Çok tehlikeli bir gelişme” diyerek, hükümetin arzu ettiği medya grubuna el koyabilmesi anlamına geldiğini söyledi. Kılıçdaroğlu “Bu ortamda bizim, başka bir sorunun kaynağı olmamaya özen gösterme sorumluluğumuz var” diyerek, 7 Haziran seçimlerinden sonra değiştiğini söyledi.

Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a konuşan Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra değiştiğini söyledi. Dündar’ın “Geçen seçime göre söyleminizde, tavrınızda ciddi bir değişiklik olduğunu gözlüyoruz. Bu gözlem doğru mu?” sorusuna “Doğru” diye cevap veren Kılıçdaroğlu, “Bu ortamda bizim, başka bir sorunun kaynağı olmamaya özen gösterme sorumluluğumuz var. Daha karamsar bir atmosfer yaratmamak, umudu beslemek için bir şeyler yapmamız lazım. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin bu sorunları aşabileceği inancını yerleştirmek istiyoruz” dedi.

Cumhuriyet’ten Aykut Küçükkaya’nın haberine göre Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in “Eğer sandıktan 7 Haziran sonuçlarına benzer bir sonuç çıkarsa korkarım yeniden 3. seçim konuşulmaya başlanacak” açıklamasını ‘şantaj ve gözdağı’ olarak değerlendirerek, “Hem Türkiye’de hem Batı da AKP’nin meşruiyet sorunu var” dedi.

1 Kasım seçimleriyle ilgili temel riskin seçmenin sandığa gitmemesi olacağının altını çizen CHP lideri, 7 Haziran’da olduğu gibi yine AKP tabanından oy alacaklarını söyledi. “İktidarda yolsuzluk yapmayan adam var mı” diye soran Kılıçdaroğlu, kamuoyuna, “17-25 Aralık’ın hesabı sorulacak, kimsenin endişesi olmasın” mesajı verdi.

 

“Çok tehlikeli bir gelişme”

 

İpek Koza’ya kayyum atanmasıyla ilgili kararın sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Çok tehlikeli bir gelişme. İki açıdan çok tehlikeli bir gelişme. Birincisi artık hükümet arzu ettiği medya grubuna el koyabilir, bu anlama geliyor. Hukuk yok, savcının bir yazısı ile nasıl Digiturk’ten 7 kanalı çıkardılarsa, bir yazı ile kayyum atıyorlar. İkinci tehlikeli bölüm, bunun tamamen bir terörle mücadele değil, bir AKP operasyonu olduğu ortaya çıktı. Sabah gazetesinin reklam müdürü, AKP’nin bilmem ne başkanı gibi. Tamamen bunlardan oluşan bir ekip. Bu da yargıya olan güveni biraz daha sarstı. Yani kararı yazan, kararı alan Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısı değil AKP Savcısı olduğu açıkça ortaya çıktı. Bu ülkede kayyumluk yapacak tarafsız başka bir adam bulamıyor musunuz siz? Hadi bu kararı aldın, mücadele edeceğim dedin, tarafsızlığını koru. Cumhuriyetin savcısısın sen, öyle insanlar atayabilirdi ki herkes evet bu insanlar bunu iyi yönetirler diye. Oraya götürdüler yine AKP yeni medya alanları kazanmış oluyor. Eğer buna medya yeterli tepkiyi göstermezse, aydınlar, sivil toplum örgütleri yeterli tepkiyi göstermezse, üniversiteler yeterli tepkiyi göstermezse AKP der ki “Ya ben ben her istediğimi yapabiliyorum ve kimse de tepki göstermiyor...” Göstermeliler. Her kuruma gelebilirler. Terörle bağlantı kurup. Ne olacak önce havuz medyasına yayın yaptırırlar, o yayından sonra gerekçe gösterip öbür tarafa gidebilirler.

 

“Sen kömürü babanın ocağından mı çıkarıyorsun?”

 

‘AKP artık Türkiye’yi yönetemez. Hem Türkiye’de hem batı da AKP’nin meşruiyet sorunu var. Demokrasi açısından, insan hakları açısından, hukuk açısından, hukukun üstünlüğü açısından AKP’nin meşruiyet sorunu var. Çünkü artık baskıcı bir yönetim, baskıcı bir iktidar olarak biliniyor. 13 yıldır iktidarı kullandı. Şimdi de iktidardan gitmemek için topluma şantaj dahil herşeyi yapıyor. ‘Biz gidersek kimse sana kömür vermez.’ Niye vermesin. Sen kömürü babanın ocağından mı çıkarıyorsun. Bu vatandaşın vergisini topluyorsun. Üstelik kömürü çıkarıyorsun, orada da yolsuzluk yapıyorsun. Biz bunun belgelerini açıkladık. Sonuçta vatandaşın inanması lazım, bunlar bu ülkeyi yönetemiyorlar. Terör bunların yüzünden, özgürlüklerin kısıtlanması bunların yüzünden, iktidarlarını korumak istiyorlar...

 

“Temel risk seçmenin sandığa gitmemesi”

 

Seçimlerle ilgili beklenen heyecan yok, vatandaşta büyük bir sessizlik var. Seçim yorgunluğu var. Siyaset kurumuna güvenin azalması, vatandaşın sandığa gitmemesine yol açabilir. Niye ‘sandığa gideyim, benden oy istediniz kullandım, siz de benim oyumun gereğini yapmadınız, beni neden sandığa götürüyorsunuz’ diyebilir seçmen. Siyasetçiye güven azalacak, dolayısıyla vatandaş sandığa gidip herhangi bir tercihte bulunmak istemeyecek. Temel risk bu...’

 

“AKP bölünür ya da bölünmez, o onların işi”

 

“AKP’nin iç işini yalnızca gazetelerden takip ediyorum. Oralarda ne olup olmadığını bilmiyorum. AKP bölünür o zaman bir şey olur, böyle bir beklentiyi de siyaseten doğru bulmuyorum, bölünür veya bölünmez o onların işi.”

 

“Arınç samimi değil”

 

“Arınç’ın söylemleri doğru ama samimi bulmuyorum. Düne kadar TRT ona bağlıydı, bize hiç yer vermiyorlardı. Neden o zaman itiraz etmedi de kendisine yer verilmeyince itiraz etmeye başladı.”

 

“Davutoğlu’nun özgür iradesi yok”

 

Kılıçdaroğlu, ‘Erdoğan, AKP-CHP’nin yan yana gelmesine izin verir mi?’ sorusu üzerine şöyle konuştu: Erdoğan’ın izin verip vermemesinden çok daha önemli hükümet kurma görevi verilen kişinin kendi özgür iradesinin olup olmadığıdır. Diyelim birinci parti biz olduk, bize görev verdi. Bizim özgür irademiz var, biz bunu gayet biliyoruz. Başka bir partinin lideri birinci oldu. Onun özgür iradesinin olması lazım. Evet ben hükümeti kurarım demesi, Saray’dan bağımsız olması lazım. Saray’a sadece hükümeti kurabilir isteği götürecek o kadar. Davutoğlu’nun maalesef özgür iradesi yok. Yönetim boşluğu da oradan ortaya çıkıyor, ülkeyi kimin yönettiği hepimizin malumu. Sorumsuz bir kişi anayasaya göre hiçbir sorumluluğu olmayan kişi ülkeyi yönetiyor, sorumlu olan kişi de bir köşede durmuş bekliyor.

 

“Şahin’in söylemi gözdağı, şantaj”

 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 1 Kasım’dan sonra da yeniden seçim iddialarına da yanıt verdi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in “Eğer sandıktan 7 Haziran sonuçlarına benzer bir sonuç çıkarsa korkarım yeniden seçim konuşulmaya başlanacak” açıklaması hakkında konuştu:

O biraz şantaj amaçlı bir söylem aslında. Bunların en temel özellikleri şu, gün yüzüne çıkan özellikleri şu. İktidardan gitmemek için her türlü yolu denemeyi kendileri için hak görüyorlar. Öyle bir şey olamaz demokrasilerde. Vatandaş oy verecek, gereğini yapacaksın. Eğer gereğini yapmıyorsan ayrılacaksın, bu kadar basit.

 

“İktidarda yolsuzluk yapmayan adam var mı?”

 

Davutoğlu ile görüştüğümde şunu kendisine söyledim, yaptığım basın toplantısında da söyledim. Siyaset kurumunun çözüm üretmediği şeklinde, ya da çözüm üretemediği şeklindeki algı toplumda giderek güçleniyor. Ve bu biz siyasetçilere olan güveni büyük ölçüde sarsıyor. Şimdi Mehmet Ali Şahin’in 3. seçim söylemi bu güvensizliği daha da perçinleyen bir olay. Çok tehlikeli bir söylem, ‘Ya bana 400 milletvekili verirsiniz, ya da ben sizi perişan ederim.’ Açıkça topluma gözdağı veriyorlar. 400 milletvekili vermezseniz terörü başına bela ederim, doları fırlatırım, faizleri yükseltirim. Bunlar oluyor tabii bereket versin. Bütün bu olanlardan dolayı muhalefet sorumlu tutulamıyor. Sorumlu tutulan halkın kendisi, sen yaptın. Halka açıkça sana güvenmiyoruz, sen yanlış yaptın diyorlar. Doğru yapman için bana oy vermen lazım diyor. Bu algıyı zorla topluma dayatıyorlar. Bunu yapacaksın diye. Şahin’in söylediği de bu aslında. Sen yanlış oy kullandın, aynı yanlışı yine yaparsan bak bir daha seni sandığa götüreceğim diyorlar, olacak şey değil...

Yolsuzluk konusunda toplum duyarlı, fakat çok sıradanlaştı. Bakıyoruz iktidara yolsuzluk yapmayan adam mı var? AKP artık yolsuzluklarla anılan bir parti. Batı’da da böyle, ülkemizde de böyle, bilinen bir gerçek. Elini nereye atarsan kendisine bir şeyler yaratmaya, almaya çalışan bir parti.

 

17-25 Aralık’ın hesabı

 

Yolsuzlukların hesabı sorulacak, kimsenin endişesi olmasın. İlk bize koalisyon görüşmesi için geldiklerinde ‘Sayın Davutoğlu, bir koalisyon olursa kesinlikle biz 17-25 Aralık ile ilgili gelecek önergeye evet deriz, bunu şimdiden bilin, ileride vay bize kazık attınız diye düşünmeyin’ dedim. Sayın Cumhurbaşkanı’nın örtülü ödeneği ile ilgili bir kanun teklifi gelirse de biz ona da evet deriz. Çünkü bunu biz doğru bulmayız. Baştan bunları söyleyelim ki siz ileride ne oldu, vay efendim koalisyon ortağı diyenler kazık attı diye özel olarak bizi suçlamayın. Ayrıca yolsuzluk konusu, bakanlarla ilgili bir şey olursa biz hemen süratla sizden bizden eşit sayıda bakanı görevlendiririz, olayları masaya yatırırlar, yolsuzluk olduğu konusunda kesin bir kanaat ya da kaygı varsa Yüce Divan’a göndeririz. Sizden veya bizden fark etmez, Yüce Divan’a göndeririz. Bizim görüşümüz bu bunu kabul ederseniz bir sorunumuz yok dedik.

 

“AKP tabanından oy alacağız”

 

Geçen seçimlerde AKP tabanından iyi oy aldık, bu seçimlerde de AKP tabanından oy alacağımızı düşünüyoruz. Nedeni de şu: Geçen seçimlerde bizim bildirgemizde kaynak yok, uygulanamaz bunlar gibi dolaylı da olsa endişelenildi iktidar tarafından. Ama bizim seçim bildirgemiz örnek alınınca ‘demek ki CHP doğru yapıyor, doğruları söylüyor.’ O eski kaybı yıktık, o cenahtan daha fazla oy alacağımızı düşünüyoruz. HDP’ye giden oylar gelebilir tabi, gelmesini isteriz tabii. Onu bilemiyoruz, ne kadar oy gitti, nasıl gitti onları bilemiyoruz tabii.

 

“Terör ihraç eder hale geldik”

 

Bizim Türkiye’ye karşı sorumluluğumuz var, insanlara karşı sorumluluğumuz var. Terör bir taraftan, dış politikadaki felaket. Düşünebiliyor musunuz, yurtdışına terör ithal eder hale geldik. IŞİD belası, düne kadar ses bile çıkarmıyorlardı. Eylemler yaptı, Musul’da konsolosluk basıldı, insanlar rehin alındı. Bütün bu tabloya baktığınız zaman gerçekten de Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyoruz. Kriz ekonomiye de yansıyacak zaten. Ben 7 Haziran öncesi 17 milyon yoksuldan söz ederdim. Şimdi yeni rakamlar açıklandı, 22 milyon yoksuldan söz ediliyor. İşsizlik emin olun, nereye gitsem bana uzatılan her kağıtta iş arayanlar. Felaket bir tablo. Buna yönelik bir çözüm tek satır yok.

Yani hükümet ben işsizliği şöyle çözeceğim diye bir cümle dahi kurmuş değil. Çünkü onların çocuklarının hepsi iş güç sahibi. Sanıyorlar ki herkesin çocuğunun işi gücü var, yok öyle bir tablo. O nedenle bizim olay daha karamsar bir atmosfer yaratmamak, umudu beslemek için bizim bir şeyler yapmamız lazım. Bunu yapmaya çalışıyoruz, yeterli yapıyor muyuz o tartışılabilir. Ama Türkiye’nin sahipsiz olmadığı, Türkiye’nin kendi sorunlarını aşabilecek kapasitesinin olduğunu ifade etmek istiyoruz.

 

“Bize oy vermezseniz faili meçhuller olacak diyorlar”

 

Kılıçdaroğlu, dün gittiği Kahramanmaraş’ta ilk olarak Elbistan İlçesi’nde yurttaşlara seslendi. Kılıçdaroğlu, siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini vaat etti. Kılıçdaroğlu, emeklilere 2 maaş ikramiye vereceğini yinelerken, “Düne kadar ‘kaynak yok’ diyorlardı. Şimdi Allah’a şükür onlar da söylemeye başladı. 13 yıldır sen armut mu topluyordun? Asgari ücreti net 1500 lira yapacağız. 7 Haziran öncesi ‘Olmaz, olmaz’ diyorlardı şimdi utangaç şekilde ‘Biz de 1300 yapacağız’ diyorlardı. Hani kaynak, para yoktu?” dedi.

Kılıçdaroğlu, Maraş’a giderken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada ise Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘Beyaz Toros’ sözlerinin “Bize oy vermezseniz faili meçhuller olacak” anlamına geldiğini söyledi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporuna göre 2003-2014 yılları arasında 200 faili meçhul cinayet bulunduğunu anımsatan CHP lideri, konuyla ilgili 24 kez önerge verdiklerini belirtti. Kılıçdaroğlu, “AKP kendi dönemindeki 200 faili meçhul için verdiğimiz 24 önergenin tamamını reddetti” diye konuştu.