CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sıradan bir iktidar değişimi olmayacak bu değişim. Bu değişim devasa bir sorumluluğu omzuna alıp mücadele etmek demektir. Ağır bir sorumluluğu almaya hazırız. Aklımızla, birikimimizle çözeceğiz. Yolsuzluğu mücadeleyle, ahlaki temellerle çözeceğiz. Kul hakkı yiyenlerin burnundan fitil fitil getireceğiz… Allah’ın izni, milletin takdiriyle iktidar görünüyor. İktidara geldiğimizde her birimize düşen sorumluluk var, bilincinde olmak zorundayız. Ağzımızdan ‘yorulduk’ lafı kesinlikle çıkmayacak, çıktığı andan itibaren ‘biz bu işi bırakıyoruz’ demektir. Halkın yanında olanlar yorulmazlar” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin Bolu Abant’taki “İkinci Yüzyıla Doğru, Doğru Strateji” temasıyla yapılan kampında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
Her zaman övündüğüm bir ailem var, CHP ailesi. Aile olarak beraberiz, birlikteyiz. Tasada ve kıvançta birlikteyiz. Sizlerle, böyle bir tatil gününde birlikte olmak benim için ayrı bir mutluluk. Az önce bir cenazedeydim. Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu üyesi, Milli Görüş hareketinin önemli isimlerinden Sayın Oğuzhan Asiltürk dün, hayatını kaybetmişti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, Saadet camiasını baş sağlığı diliyoruz. Mekanı cennet olsun.
Türkiye’nin bütün güzellikleri içinde sıkıntılar yaşıyoruz. Türkiye bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya. Sorunun kaynağını oluşturan ise siyaset kurumu. Siyaset kurumu sorunu çözen bir unsur olarak ortaya çıksa, böyle acı bir tabloyla karşı karşıya kalmayacağız. Eğitimde sorunumuz var. Her aile eğitimden şikayet ediyor. Ekonomide, demokraside, dış politikada sorunumuz var. Toplumsal barışımız dinamitlenmek üzere. Her birimiz bu sorunlarla bir şekliyle karşı karşıya kalıyoruz. Adaletle değil, baskıyla yönetilen bir yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız. Toplumsal barış derken, sadece Kürt sorunundan kastetmiyorum. Öyle bir acı tablo ile karşı karşıyayız ki çoğumuz farkında değiliz. Rahat dillendirilmiyor bu konu. Bir uyuşturucu bataklığı var. Özellikle yoksul mahallelerden başlayarak. Daha acı olan ise uyuşturucu baronlarıyla siyasal iktidarın iş birliği. Böyle bir tabloyu Türkiye hiç görmemişti, yaşamamıştı. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Bir tweet attı diye, eğer kişiyi karakola götürüyorsanız, bir sorunumuz var demektir. Düşüncelerini özgürce açıkladı diye hapislerde tutuyorsanız, bir sorumuz var demektir. AİHM kararını uygulamayan, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan bir yargı düzeni varsa ciddi bir sorunumuz var demektir. KHK ile insanlar görevlerinden ediliyor. Bunlar kamu görevleri sona erdirilerek dışarı atılıyorlarsa bir sorunumuz var demektir. AYM kararına uygulamadı diye bir yargıç ödüllendiriliyorsa, bir sorunumuz var demektir. Biz böyle bir tablo ile daha önce hiç karşılaşmamıştık. Yargının bir düzeni vardı. Eleştirirdik ama eleştirilere karşı duyarlı olan bir yapı vardı ve biz o yapı ile yan yana gelirdik. İnsanlar oturur konuşurlardı. 83 milyonluk bir Türkiye düşünün, Londra’da bir avuç tefeciye çalışan. Hep beraber hizmet ediyoruz. Biz kazanıyoruz ama paraları oraya gönderiyoruz. Türk lirası, bırakın Amerikan dolarını, üçüncü dünya ülkelerinin paraları karşısında bile erimeye başladıysa ciddi bir sorunumuz var demektir. Bu tablo, 83 milyonun hak ettiği bir tablo mu? Açlık sınırının altında asgari ücretimiz var. Milyonlarca kişi açlık sınırının altında bir gelirle geçinmeye çalışıyor. 4-5 yerden aylık alanlar var. Bir tarafından insanlar asgari ücretle geçinirken, öbür taraftan Saray ve beslemelerinin 4-5 yerden aylık alanları var. Adaletsiz bir düzen var.
Özellikle de bizim, CHP ailesinin oturup düşünmesi gerekiyor. Bütün bu sorunların altında halkımız yorgun. Alanı gezdiğinizde görüyorsunuz. Hanelerde büyük sıkıntı var. Bu tablo dışarı yansıyor. Artık insanlar korku, endişelerini aşmış durumdalar. ‘Neden korkacağım’ diyor. Açım, iş istiyorum diyor. Bu sürecin içine Türkiye sokuldu. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. İşsizlik, rekor seviyede. Akademisyenler, akademik dünya yoksulluk araştırması yapmıyorlar, derin yoksulluk araştırması yapıyorlar. Aylık elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyemeyen milyonlar var. 2014’ten bu yana kişi başına düşen milli gelir her yıl düşüyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir tablo hiç olmadı. 2. Dünya Savaşı’nın yaşandığı yıllarda da böyle bir tablo olmadı. Biz yaşadığımız tabloyu, ‘ekonomik buhran’ olarak nitelendirdiğimizde bazı çevreler karşı çıkıyor, ‘buhran yok, kriz var.’ 7 yıl arka arkaya kişi başına gelir düşüyor. 12 bin 500 dolardan 7 bin 700 dolara.
Türkiye aslında yönetilmiyor. Bir planlama yok. Önümüzdeki ayın ne olacağını bilmiyor kimse. Daha baharımızı yaşıyoruz, daha ağır tablolar çıkacak önümüze, bunları biliyoruz. İğneden ipliğe her şeye zam geleceğini artık 83 milyon da biliyor. Şu soruları, milletvekili arkadaşlarımın özellikle dillendirmesini istiyorum. Bu zamların sorumlusu kim? Çünkü bu soruları sormadığımız zaman, vatandaş; siyasi iktidarı sorunların dışında bir organmış gibi görüyor. Dertleri başımıza açan kim? Türk lirasının bu kadar değer kaybetmesine yol açan kim? Türkiye Cumhuriyeti’nin kasasındaki 128 milyar doların buharlaşmasına yol açan kim? Sorduk, ama sorduğumuz soruları sürekli tekrar etmemiz gerekiyor. Son üç haftada; milletin sırtına Türk lirasının erimesi karşısında, 260 milyar liralık ek yük getirdik. 260 lirayı kim ödeyecek? Saray mı ödeyecek, sarayın beslemeleri mi ödeyecek, beşli çeteler mi ödeyecek; 83 milyon vatandaş mı ödeyecek?
Daha önce hiç yaşanmamış tablolar var. Rüşveti görmeyerek adeta meşrulaştıran bir siyasal anlayış var. Bir ülke düşünün; İçişleri Bakanı var, bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para verildiğini söylüyor, ses çıkmıyor. AK Parti grubundan, MHP grubundan ses çıkmıyor. Yolsuzluğun bu kadar meşrulaştığı bir düzeni hiç yaşamadık. Yolsuzluk bu boyutlara ulaştıysa, bize düşen sorumluluğun ne kadar ağır olduğunu fark edeceksiniz. Yolsuzluğu meşrulaştıran kim? Manav mı, kasap mı? Kim?
Ben gittiğim her yerde şunu söylüyorum. Ben sizin oyunuza değil, sizin sorunlarınıza talibiz. Biz, sizin sorunlarına talibiz. Çünkü bu ağır yükü ortadan kaldıracak partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Biz bunu yapacağız, yapmak zorundayız, tarihin bize yüklediği sorumluluk var. Bütün sorunlara talibiz. Onlar sorunlardan kaçıyorlar. Sorunların dillendirilmesini de istemiyorlar. Çünkü biz ülkemizi seviyoruz. Daha onurlu, gururlu, daha gelişmiş bir ülkede yaşamak istiyoruz. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Çözmeyenler, aslında devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini bilmeyenlerdir. Sorunlar baskıyla, tehditle, sopayla çözülmez. Sorunlar; akılla, mantıkla, deneyimle ve daha da önemlisi planlamayla çözülür. CHP milletvekilleri olarak, insanların göz göre göre uçuruma savrulmalarına izin vermeyeceğiz. Freni patlamış bir kamyonda yokuş aşağı gidiyoruz. Biz uçuruma yuvarlanmasına, savrulmasına izin vermeyeceğiz; ama halkımızla omuz omuza, beraber bu sorunları çözeceğiz, alacağımız her kararı kararın taraflarıyla beraber çözeceğiz.
Buradan elektrik şirketlerine iki sözüm var. Zam hazırlığı yapıyorlar. Onları uyarmak bizim görevimiz. Milletin sırtına çökmeye çalışırsanız, elektriğe zam yapmaya kalkarsanız, bunun bedelini ödeyeceksiniz. Siz de vicdan yok mu? Gerekirse, zam yaparlarsa, kademeli olarak tüketimi durdurmaya çağıracağız halkımızı, bunun mücadelesini vereceğiz. Yapmaya kalkarlarsa; yarın iktidar olduğumuzda, bunun hesabını soracağız. Oturursun, kafana göre zam yaparsın. Kim ödeyecek onu? En pahalı elektriği kullanıyoruz. Sadece evde oturan için değil, kuyusundan su çekip tarlasını sulayan vatandaş için de aynı dert var. Elektrik düğmesine bastığı zaman 5 çeşit vergi ödüyor vatandaş. Elektrik dağıtım şirketlerinin dikkatli adım atması lazım. Tarlasını ekiyor, suluyor; ekini satmamış, fatura geliyor. Bu tabloyu da değiştireceğiz. Onlar bilsinler, ürünü elde edip hasadı sattıktan sonra elektrik faturası ödeyecek ve faiz çalışmayacak. Açık ve net… Ya bu halkın yanında yer alırsınız, ya da bizi karşınıza alırsınız. Derdin varsa gideceksin, saraya anlatacaksın derdini, senin sorununu çözecek olan saraydır.
Tarihin bize yüklediği sorumluluk var. Bu sorumluluğun bilincinde hareket etmek zorundayız. Her adımımızı milletvekili olarak ölçerek, biçerek, tartarak atmak zorundayız. Vatandaşla ilişkilerde fazla akademik bir dil kullanmamaya, onun sorunlarını onun anlayacağı bir dille anlatmak zorundayız. Biz onların derdini dile getirirken, aynı zamanda o sorunu nasıl çözeceğimizi de anlatmak zorundayız ama onların anlayacağı dille anlatmak zorundayız. Çok ağır bir sorumluluğu devralmaya hazır olduğumuzu da söyledim. Türk lirasının dikiş tutmadığı, binlerce çocuğun yatağa aç girdiği, iki Trakya büyüklüğünde bir alanın ekilmediği, çiftçinin perişan olduğu… Bu tablo ağır bir tablo, bu ağır tabloyu devralmaya hazırız. Kentin varoşlarında yaşayan aç ve yoksul yüzbinler var. O mahalleleri geziyoruz. İnsan dramının tanığı olduk. İyi koşullarda yaşamaları için CHP’ye ihtiyaçları var. Bize ihtiyaçları var. O evdeki çocukların eğitiminden de sorumluluk üstleneceğiz. O çocukların da güzel bir eğitim alma hakları var. Anne ve babaların sofrasına bakın, dolu değil, o sorumluluğu da üstleneceğiz.
Emekli kardeşlerim unutmasınlar. İki maaş ikramiyeyi söke söke aldık. Kim ne kadar çok prim öderse o kadar çok emekli aylıkları alacak. Düzenin ne kadar ters işlediğini emekli aylıklarınızdan görebilirsiniz. Her birimiz vatandaşın önüne çıktığımızda Mevlana’nın sözünü hatırlatarak, ‘sizin için yanmaya hazırız’ demeliyiz. Bu topraklarını hiç kimsenin, hiçbir ailenin acı çekmesini istemiyoruz. Birileri lüks içinde yaşarken, yüz binler acı içinde yaşamasın.
Devralacağımız sorumluluğun ne kadar ağır olduğunu, milletvekili arkadaşlarım bilsinler diye bunu anlatıyorum. Sıradan bir iktidar değişimi olmayacak, bu değişim. Bu değişim devasa bir sorumluluğu omuzlarına alıp Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak için mücadele etmek demektir. Ağır bir sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Aklımızla, birikimimizle sorunları çözeceğiz. Yolsuzluklarla mücadeleyle, ahlaki temelleri güçlendirerek çözeceğiz. Devletin hazinesine hiç kimsenin el uzatmasına izin vermeyeceğiz. Kul hakkı yiyenlerin burnundan fitil fitil getireceğiz. Şunu da söyleyin vatandaşlarımıza, ‘bizim lügatimizde vazgeçmek yoktur, yola koyuldu mu mutlaka çözeceğiz’ deyin. Mücadele artık bir hak mücadelesidir. Yokuş aşağı giden Türkiye’nin yolunu çevirmemiz lazım. ‘Halkı asla yarı yolda bırakmayacağız’ deyin. Söz verin.
Bizim mücadelemiz kutsal bir mücadeledir. Allah’ın izni, milletin takdiriyle iktidar görünüyor. İktidara geldiğimizde her birimize düşen sorumluluk var, bilincinde olmak zorundayız. Coğrafyanın her yerine milletvekili arkadaşlarım gidiyor. Parlamento açıldı, aynı çalışmaları şimdi de yapacağız. Ağzımızdan ‘yorulduk’ lafı kesinlikle çıkmayacak, çıktığı andan itibaren ‘bu işi bırakıyoruz’ demektir. Biz yorulmayacağız. Hak arayanlar yorulmazlar. Halkın yanında olanlar yorulmazlar. Herkesin yüzü güldüğünde, o zaman görevimizi yaptık, diyeceğiz. Yeni bir siyaset anlayışını başlattık. Zor bir dönemeç, ama döneceğiz buradan. Halka güven vererek.
Halkımıza seslenmek isterim. Yaşadığı sorunların ne olduğunu biliyoruz. Çözme aklımız, kapasitemiz var. Masa başında oturup, ‘çözeceğim’ demeyeceğiz. Rahmetli Ecevit’in hayata geçirdiği Ekonomik Sosyal Konseyi yeniden hayata geçireceğiz. Onurlu bir dış politika izleyeceğiz. Pinpon topu gidip gelen bir yönetim tarzını kabul etmiyoruz. Yurtta barışı, dünyada barışı tesis etmeyeceğiz.
Sorunun çözümünün merkezinde TBMM yatıyor. KHK ile görevine son verilenlerin, eğer hakkında yargı kararı yoksa, bir hafta içinde göreve iade edeceğiz. Hiç kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz.
İlk seçimde iktidarız. Beraber bu mücadeleyi yapacağız. Her sorunu nasıl çözeceğimizi anlatacağız. (ANKA)