CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Anayasa konusunda ilk kez 6 lider bir araya geldi ve köklü değişiklikler öngördük. Bu, Cumhuriyet tarihimizde bir ilktir" dedi.
Kılıçdaroğlu, Sosyal Demokrasi Vakfı'nın (SODEV) düzenlediği 'Sosyal Demokrasi ve Refah Devleti: Almanya'dan ve Türkiye'den Perspektifler' başlıklı panelde konuştu. Panelin konusunun çok güzel olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sosyal demokrasiyi doğaya ve insana değer veren bir siyaset anlayışı olarak tanımladı.
Sosyal demokrasinin, önceliği insana veren, eşitlikten, demokrasiden, adaletten söz eden bir kavram olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, refah devletini ise gelirin hakça bölüşümünü öngören bir kavram olarak niteledi.
Kılıçdaroğlu, sosyal demokrasi ile refah devletinin birbirini tamamlayan iki temel kavram olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye, bulunduğu coğrafya gereği kilit bir ülke. Türkiye güzel bir ülke ama sorunları çok fazla olan bir ülke. Bu sorunların aşılması için Türkiye'nin mutlaka güçlü bir sosyal devlet anlayışını hayata geçirmesi gerekiyor. Var olan sorunların çözülmesi ve refah devletine doğru önemli adımların atılması için bir sosyal demokrasi anlayışının Türkiye'de iktidar olması gerekiyor. Biz bunu yapacağız. İnançla, kararlılıkla ve azimle yapacağız. Aslında tarihin bize yüklediği böyle temel bir görev var. Sorunların çözümü için sosyal demokrasi kaçınılmaz olarak toplumun gündemine gelmiş durumda. Sorunumuz, bunu geniş kitlelere aktarma konusunda çaba harcamak. Ülkenin geleceği açısından endişe duyan herkesin bir şekliyle kitlelere ulaşıp, bunu aktarması gerekiyor."
Bu görevi yapmakta kararlı olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Sadece siyasilerin değil, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, meslek kuruluşlarının hep beraber sosyal demokrasiye olan ihtiyacı dillendirmesi gerekir. Refah devleti dediğimiz aslında gelirin hakça bölüşümü ve sağlıklı, dengeli bir şekilde artması demektir. Çünkü refah devletinde kişilerin yaşam standardının yükseltilmesi temel ilke olarak önümüzde duruyor" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet tarihinde ilk kez farklı bir sürecin yaşandığını söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Alt gelir gruplarından çok dar bir üst gelir grubuna olağanüstü kaynak transferinin yaşandığı bir süreci yaşıyoruz. Bu, gelir dağılımını olağanüstü bozuyor. Gelir dağılımı bozulduğu için derin bir yoksullaşma yaşıyoruz. Türkiye'nin temel gündeminden birisi; derin yoksulluğu nasıl giderebiliriz? Gelişmiş ülkeler refah devletini tartışırken, biz derin yoksulluğu nasıl giderebileceğimizi tartışıyoruz. Artık 21. yüzyılda teknoloji, hızla gelişen ve insanların yaşamına hemen hemen her alanda dokunan bir faktör olarak karşımıza çıktı. Eğer bilgi devleti olmazsanız, bilgi toplumu olmazsanız, üniversiteleri gerçekten bilgi üreten kurumlar haline getirmezseniz sorun yaşayan bir ülke haline gelebilirsiniz. Bugün Türkiye, bunun bütün açmazlarıyla karşı karşıya. O nedenle üniversitelerin bilgi üretmesi, yüksek yetenek inşası dediğimiz kavramın mutlaka ama mutlaka toplumun her kesimine aktarılması gerekir."
Siyaset kurumu yüksek yetenek inşasını sağlamak istiyorsa üniversitelerin özgür olması ve bilgi üretmesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, talimatla bilgi üretilemeyeceğini vurguladı.
Üniversite gençliğiyle sık sık görüştüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Onların sorularına yanıt veriyorum, sert eleştirilerini dinliyorum. Onlar da Türkiye'nin geleceğinden ciddi endişe duyuyorlar. Büyük bir kısmının 'Acaba yurt dışına gitsem daha özgür bir ortamda çalışabilir miyim?' diye beklentileri var. Gençlerin umutsuz olmalarının temel nedeni şu, çocuklarımız bizden daha iyi bir eğitim almalarına karşın daha düşük bir gelire mahkum edildiler. Dolayısıyla çocuklar umutsuz bir tabloyla karşı karşıyalar. Onlara umutlu olmaları gerektiğini, Türkiye'nin bu sorunu aşabileceğini ve gençlerimizin, dünya siyaset tarihine önemli bir armağan bırakmaya hazır olmaları gerektiğini, bir otoriter yönetimi sandığa giderek, demokratik yollarla değiştirebileceklerini, bunun da büyük bir keyif olduğunu kendilerine aktarmaya çalışıyorum."
Gelir dağılımındaki bozukluğun giderilemediğini, tam tersine katmerleşerek arttığını söyleyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun temel nedeni, kur korumalı mevduattan tutun, kamu özel işbirliğine, kamu ihalelerine kadar uzanan bir zincir var. Bunu topluma çok iyi anlatmak gerekiyor. İktidar olduğumuzda bunların tamamına demokratik yollarla ve hukuk içinde son vereceğiz. Kimse bu ülkenin, 85 milyonun ödediği vergilerin haksız şekilde kendisine gelir olarak dönmesini isteyemez. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Gerekirse biz bunu da uluslararası mahkemelere taşıyıp, orada bu ülkenin, 85 milyonun hakkını alacağız. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın."
Kılıçdaroğlu, toplumun her kesimiyle diyalog kurduklarını ifade ederek, "Bütün mesele, anlatımınızın samimi olması ve sizin bu sorunu çözebileceğiniz konusunda karşı tarafı ikna etmeniz gerekiyor. Bunun için de samimi olarak gitmek, oturmak ve konuşmak lazım" dedi.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar derinleşen sorunları çözmeye talip olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Akılcı politikalarla çözeceğiz. Hiçbir sorun çözümsüz değil. Bir araya geleceğiz, oturacağız, konuşacağız. Bugün çok farklı siyasi görüşlerde olan 6 parti bir araya gelebiliyoruz. Pekala ülkenin sorunlarını masaya yatırabiliyoruz, ortak çözümler üretebiliyoruz. Demek ki siyaset kurumu, samimi olarak sorunları çözme konusunda irade beyan ederse halkın da teveccühünü kazanmış olacaktır. Bunu gidip halka anlatmamız ve dolayısıyla var olan sorunları çözme konusunda bizi yetkilendirmesini istememiz gerekiyor."
Dört aşamalı bir politika izlendiğinde sorunların çözülebileceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bir, demokratik standartlarınızı yükselteceksiniz. Hiçbir kişi attığı tweet dolayısıyla endişe duymayacak. Düşünce özgürlüğünü sağlayacaksınız. Üniversitelerde özerkliği sağlayacaksınız. Bilimin önündeki bütün engelleri kaldıracaksınız. İki, Türkiye'nin katma değeri yüksek ürün üretmesi lazım. Aksi halde gelişmiş ülkelerin ürettiği katma değeri yüksek ürünlerin pazarı haline gelirsiniz. Biz pazar olmak istemiyoruz. Biz o ürünleri üretip, gerçekten de rekabetçi bir ortamda dünyanın her tarafında kendi katma değeri yüksek ürünlerimizi satmak isteriz. Üç, güçlü bir sosyal devlet inşa etmek zorundasınız. Dört, bunların sürdürülebilirliğinin olması lazım. Bu dört aşamalı stratejiyi izlerseniz, Türkiye'nin bütün sorunlarını çözersiniz."
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bütün sorunlarını aşabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
"Şikayet etmekten vazgeçeceğiz, inanıyorsak bu ülkenin sorunlarının çözülebileceğine inanmayan bir kişiyi ikna etmek zorundayız. Bu ülkenin aydınları ikna etmek zorunda. Anayasa konusunda ilk kez 6 lider bir araya geldi ve köklü değişiklikler öngördük. İlk kez tarihimizde, vesayet ortamı olmadan anayasa değişikliği konusunda 6 siyasi parti bir araya geldi. Bu, Cumhuriyet tarihimizde bir ilktir. Yine Cumhuriyet tarihimizde ilk kez 6 siyasi parti Türkiye'nin temel sorunlarına talip oldu ve çözmek için mücadele ediyor. Birbirinize şikayet etmekten vazgeçiniz. Böyle bir lüksümüz yok. Sorunları dile getirmek gibi bir lüksümüz de yok aslında. Çözümleri dile getirmek ve tartışmak zorundayız."
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye'nin yeniden inşa edilmesi gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Bütün kurum ve kurallarıyla yeniden inşa edilmesi lazım. Sanmayın sadece yargı vesayet altında, bu ülkenin parlamentosu bağımsız iradesini kullanamayacak konuma getirilmiş durumda. Bunların hepsinin bilinmesi lazım. Sorunumuz çok derin ama çözülmez değil, sorunların hepsi akılcı politikalarla çözülebilir" diye konuştu.
Panele, Friedrich Ebert Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve eski Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da katıldı. (AA)