CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile işlerinden atılan mağdurlara sahip çıktığı için kendisine ‘FETÖ’cü suçlaması yapıldığını bildirerek, "Bütün hayatım FETÖ örgütüyle mücadele ile geçti. Demokrasi mücadelesiyle geçti. Ama benim hayatım insan hakları, demokrasi mücadelesi ile geçti. Yenikapı’da da 12 madde halinde saydım. Siyasete, kışlaya, camiye siyaseti sokmayın dedim. Bunlar üzerinde siyaset yapılmaz" dedi. Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi tartışmasına ilişkin olarak "Başkanlık sistemi Meclis’e hele bir gelsin görelim bakalım" dedi.
Kılıçdaroğlu, AKP Isparta İl Başkanı Osman Zabun, kamudan ihraç edilen memurlarla ilgili 'Ne yer ne içerler' yönünde tartışmalar olduğunu belirterek, "Ağaç kökü yesinler" demesine de tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “Elimizi vicdanımıza koyun, suç bireyseldir. Bir kişinin kabahati olabilir. Eşinin, çocuklarının kabahati yoktur. Asıl sorgulanması gereken, sen Türkiye’yi bir darbe sürecini nasıl getirdin?” diye sordu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yatırımların büyük çoğunluğunun Bursa ve İstanbul’a yapıldığını savunarak “"Anadolu’nun içi boşalıyor. Bakın milletvekili sayılarına sürekli azalıyor. Her yatırım İstanbul veya Bursa’ya yapılırsa olmaz. Oralar da bizim toprağımız. Oralarda yaşayan insanların da geçinmeye üretmeye kazanmaya ihtiyacı var" dedi.
Kılıçdaroğlu, Bursa gezisinin ikinci gününde Mudanya’da partililerle toplantısının ardından Bursa Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Orhangazi Salonu’nda 15 Temmuz mağdurları ile bir araya geldi. Basına kapalı olarak gerçekleşen bu toplantının ardından Bursa’da hemşehri dernekleri temsilcilerini dinleyen Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada gündeme ilişkin mesajlar verdi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Hemşehri derneklerinin varlıklarının kendi kültürlerini yaşatmak amacıyla kurulduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bunun çok uzun vadeli bir süreç olmadığını ve göç edenlerin ikinci kuşaktan sonra bulundukları kentli olduklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, hemşehri derneklerinin unutmamaları gereken bir gerçek olduğunu kaydederek, "Anadolu’nun içi boşalıyor. Bakın milletvekili sayılarına sürekli azalıyor. Her yatırım İstanbul veya Bursa’ya yapılırsa olmaz. Oralar da bizim toprağımız. Oralarda yaşayan insanların da geçinmeye üretmeye kazanmaya ihtiyacı var" dedi.
Göç ve terör sorununun 35-40 yıldır devam ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu sorunu kim çözecek? Vatan mı çözecek? Siyaset kurumu çözecek. En temel sorununa çözüm üretemiyorsa hepimizin oturup düşünmesi gerekir. Ben sizi iktidara getirdim. ‘Tek başına olmam lazım’, ‘kanun çıkarmam lazım’, ‘Anayasayı değiştirmem lazım’ hepsi oldu. Hemşeri derneklerinin şunu sorması lazım, ne istiyorsun bizden? Sorunu çözmek için ne destek istiyorsan vereceğiz. O zaman yapmamız gereken bir şey var. Yapmıyorsa onu değiştirme hakkımız var. Demokrasi nedir? Birinci ayağı hepimiz vergi veriyorsunuz çocuk doğduğu andan itibaren vergi veriyorsunuz. Aldığı vergilerin hesabını halkına veremiyorsa o ülkede demokrasiden söz edilemez. Ey hükümet deyip, vergilerin hesabını sorabilir misiniz ? Akşam esnaflarla beraberdik, ‘ soramayız’ dediler. Bu sorunun sorulmadığı yerde demokrasiden söz edemeyiz. Demokrasi azınlığın haklarını koruyan bir rejimdir. Kişi kalkacak düşüncelerini açıkça ifade edecek. Ağrılı, Artvinli, Trabzonlu çekinmeden söyleyecek. Başıma bir bela gelir kaygısı taşımadan bunu dile getirecek."
Sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bir ülkede sivil toplum örgütleri zayıfsa demokrasi zayıftır" dedi. Kılıçdaroğlu, ‘İş bilenin kılıç kuşananın, işi ehline vermek lazım’ demekten dilinde tüy bittiğini de ifade ederek şöyle devam etti:
"Devleti devlet yapanın liyakat sistemidir. Bozduğunuz zaman devleti devlet olmaktan çıkartırsınız. 15 Temmuz’da darbe girişimi oldu. Hepimiz karşıyız. Bütün siyasi partiler, bütün STK’lar, bütün meslek odaları ilk kez cumhuriyet tarihinde bir darbe girişimine karşı Türkiye topyekun cephe almıştır ve istememiştir. Bu bizim tarihimiz için önemli bir fırsattı. Siyasete uzlaşma kültürünü getireceğiz. Hep beraber darbeye karşı direnebiliyoruz, demokrasiyi savunabiliyoruz. Şimdi geldiğimiz noktaya bakın. Bir öğretmen düşünün, bir sabah kalkıyor kanun hükmündeki kararnameyle devlet memuriyetinden atılmış. Hapse atılmış, banka hesaplarına el konulmuş, lojmandan atılmış. Neye göre, mahkeme kararı mı var, hayır. Mahkeme kararı yok. Bu öğretmenin eşi, geçinmek için iş arıyor. Ama kimse iş vermiyor. Çocuklar açlıktan mı ölecek?
İktidar partisinin bir milletvekili, 'ağaç kökü yesinler’ diyor. Elimizi vicdanımıza koyun, suç bireyseldir. Bir kişinin kabahati olabilir. Eşinin, çocuklarının kabahati yoktur. Asıl sorgulanması gereken, sen Türkiye’yi bir darbe sürecini nasıl getirdin ? O makamlara bu adamları nasıl yerleştirdin ? O sınav sorularını nasıl çaldırdın ? Gariban vatandaşlara hesap soruyorsun. Mağdur yok diyorlar.
15 günlük bebek, anne sütü emecek. 15 günlük bebeği annesinden ayırırsanız mağdur oluşturursunuz. O çocuğun anne sütü emmesi lazım. Biz kimse yargılanmasın demiyoruz. Varsa mahkemeye çıkartırsınız. Ama mahkemeye çıkmadan kişiyi suçlu ilan edersiniz demokrasiyi bitirmiş olursunuz. Ben hakim değilim ki suçlu ilan edeyim. Birisini itham edebilirsiniz. O sanıktır. Potansiyel suçludur. Ama yarın beraat da edebilir. Geldiğimiz noktada STK’lara büyük görevler düşüyor."
Kılıçdaroğlu, mağdurlara sahip çıktığı için kendisine FETÖ’cü suçlaması yapıldığını kaydederek, "Bana FETÖ’cü diyorlar. Benim bütün hayatım FETÖ örgütü ile mücadeleyle geçti. Ama benim hayatım insan hakları, demokrasi mücadelesi ile geçti. Yenikapı’da da 12 madde halinde saydım. Siyasete, kışlaya, camiye siyaseti sokmayın dedim. Bunlar üzerinde siyaset yapılmaz. Kimse anne babasını seçme özelliğine sahip değil. Hepimiz anne ve babamızla gurur duyuyoruz. İnanç üzerinden siyaset yapılmaz. Biz inancımızı anne, babamız ve çevremizden alırız" dedi.
Rusya ile ilişkilerin düzelmesini gayet güzel olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Putin geldi. Gayet güzel. Rusya ile ilişkilerimiz düzeldi, gayet güzel. Bütün komşularla iyi olmak isteriz. Devleti yönetenler devletin geleceğini düşünmek zorundadırlar. Devleti yönetenler devletin geleceğini risk altına sokmamak zorundadırlar. Enerjide yüzde 50’nin üzerinde Rusya’ya bağlıyız. Dünyada böyle başka bir devlet yok. Yarın ilişkiler bozulduğunda düğmeye basılacak enerji bitecek. Kimse başka bir devlete kendisini bağımlı hale getiremez. Bunu düşündük mü? Devlet yönetimi sıradan değildir. Liyakat esası vardır. İşi ehline vermek adaletinde bir gereğidir."
Mahkemelerin bağımsız olduğunu söyleyen bir Allahın kulunun olmadığını belirten Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
"Bu mahkemeleri kim bu hale getirdi ? Adalet kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur bütün kainat onun etrafında döner. Hazreti Ömer, ‘Dicle’nin kenarın bir koyun kaybolsa onun sorumluluğu bana aittir’ diyor. Dicle’nin kenarını bıraktık Ankara’nın göbeğinde sorumlu bulamıyoruz."