CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Komutanlar” demediğini belirterek, “Ben o gazeteciye bunları bir dost sohbeti olarak söyledim. Eski komutanların bunu söylediğini belirttim. ‘Eski’ sözcüğünü çıkarmış, ‘komutanlar’ demiş. Kayıtları açıklasın, bu etik değil” dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan gezisi öncesinde Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı açıklamalardan sonra hurriyet.com.tr'den Şükrü Küçükşahin'in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun sözleri şöyle:
“Ben o gazeteci ile yaptığım konuşmamda ‘emekli komutanlar’ dedim. Onlardan aldığım bilgiye göre sabotaj ihtimalinin yüksek olduğunu söyledim. Eski komutanların yüzde 99 sabotaj dediğini söyledim. Ama bunları dost sohbeti çerçevesinde söyledim. Yazılması için değildi. O nedenle açıklama olarak görmüyorum. Ama evet, eski komutanlar bunu söyledi. Hatta yüzde 99 da değil, yüzde 99.5 ihtimalden söz ettiler.
Eski komutanlar, patlamanın şekli, korunan yer, iki ayrı patlamanın olması ve başka nedenler sıralayarak bu sonuca vardıklarını söylediler. Ben de zaten o konuşmada, eski komutanların yüzde 99 oranda sabotaj ihtimali gördüğünü söyledim. Yoksa benim görüşüm değil. Ben uzmanı değilim ki bu oranı vereyim? Şimdi benim bu sözlerimden ‘eski’yi çıkarıp, ‘komutanlar’ diye yazmışlar. Sohbetin yazılması etik değil; ama ‘eski’ sözcüğü çıkarılarak bunun yapılması beni çok rahatsız etti. Ses kaydının açıklanmasını isteyeceğim.
Peki, ben bu açıklamaları neden önceki gün yapmadım? Bekledim ki Başbakan çıksın ortaya. Eğer Esenboğa’daki o açıklamayı yapmasaydı, bunları da konuşmayacaktım, konuyu kapatacaktım. Üstelik Başbakan konuya sadece kendisi de girmiyor, anladığım kadarıyla Genelkurmay İkinci Başkanını da kendisi aratmış.
Evet, İkinci Başkan beni aramış, not bırakmış. Çok yoğundum fırsatım olmadı, ancak akşam geri döndük. Kalabalık bir yerdeydik, ama gün bitmeden dönelim diye düşündüm. Ne diyeceğini merak ettim. Hangi komutanlarla görüştüğümü sordu. Ben de eski komutanlar olduğunu söyledim. Hepsi bu çerçevede bir konuşma.
Bakın kamuoyu anımsamalı ki, Uludere’yi kapattılar. Uçağımızın düşürülmesi olayını da kapattılar. Sonra bu elim kaza oldu. Daha saatler geçmiş, Afyon Valisi, Orman Bakanı Veysel Eroğlu hemen çıktı, ‘Kaza, kaza’ dediler. Sonra medya uzmanları konuşturdu, kaza olasılığının yanında sabotaj ihtimali de çıktı. Bunun üzerine Başbakan çıktı, bunu söyleyenleri ihanet, alçaklıkla suçladı. Gerekçesi de ‘kaza’ olasılığının zayıflatılmasıydı. Tüm bu kamu yöneticileri çıkıp, ‘Konu araştırılıyor, gerekli açıklama sonra yapılacak’ denseydi zaten sorun kalmazdı bizim açımızdan.
Şimdi, Uludere, düşen uçak gerçekleri ortadayken bizim soru sormamızdan, konuları gündem getirmemizden daha doğal ne var? Yapılması gereken konunun açıklıkla ortaya konması, bugüne kadar neden gecikme yaşandığının anlatılmasıdır. Şimdi bakın, birşey daha var. Genelkurmay bir açıklama yapıyor, acemi erlerin orada görev yaptığı iddiaları üzerine. ‘Oradakiler, acemi değil uzman erbaştı’ dedi. E kardeşim, orada acemi yok, uzman varsa kaza olasılığı zayıflamaz mı?
Genelkurmay beni mahkemeye verecekmiş, bunu da Başbakan açıkladı. Kendileri de harekete geçeceklermiş. Versinler bakalım ne yapacaklar? Bizim durduğumuz yer çok duru.”