CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu seçim döneminde en çok karşılaştığım ‘kurtar bizi” cümlesi. Bu da artık vatandaşlar açısından bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor" dedi. "Çiftçi ürettiğinin karşılığını alamıyor, vatandaş borç batağında, esnaf huzursuz" diyen Kılıçdaroğlu,"Türkiye’nin de böyle bir değişime ihtiyacı var" ifadesini kullandı.
Sözcü'de Saygı Öztürk'e konuşan Kılıçdaroğlu’nun 1 günü, sabah 07.30’da otelden ayrılışıyla başlıyor. Otomobilde gazetelerin özetlerini okuyor. Bir bardak çayını bile içemeden uçağa biniyor. Sabah kahvaltısını uçakta İzmir simidi, kaşar peyniri ve çaydan oluşturuyor.
Seçim sonuçlarını en sağlıklı değerlendiren, ülkenin hükümetsiz kalmaması için her türlü özveriyi gösteren, son seçim bildirgesiyle ülkenin sorunlarına en sağlıklı ve tutarlı çözümler getiren parti olduğumuza inanıyorum. Umuyorum halk iyi niyetli çabamızı takdir eder.
Bu seçim döneminde en çok karşılaştığım ‘Kurtar bizi” cümlesi. Bu da artık vatandaşlar açısından bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor. Çiftçi ürettiğinin karşılığını alamıyor, vatandaş borç batağında, esnaf huzursuz. Türkiye’nin de böyle bir değişime ihtiyacı var.
- İzlenen yanlış dış politikanın faturasını halk yeni yeni öğrenmeye başladı. Önümüzdeki süreçte halk daha ağır tabloyla karşılaşacak. PKK teröründen sonra IŞİD terörünün de Türkiye’de boy göstermesi can ve mal güvenliği açısından sadece Türkiye’de yaşayanları değil, Türkiye’de yaşayan ve dönecekler için de kaygı kaynağı olmaya başladı.
Gönlümüzde yatan tek başına iktidardır. Türkiye’nin bir CHP iktidarına ihtiyacı var. Bunu bütün samimiyetimle itiraf ediyorum. Türkiye’nin en azından Ortadoğu batağından çıkması için, terörü akılcı yöntemlerle sonlandırmak için, siyasetteki gerginliği bitirmek için, herkesin güven içinde yaşayabileceği bir Türkiye için CHP iktidarına ihtiyaç var. 7 Haziran sonrası Türkiye’nin 5 temel sorununun çözümünü istedik. Ekonomi, hukuk, hukukun üstünlüğü, dış politika, eğitim ve toplumsal barışın çözülmesi gerektiğini belirttik. Biz önce Türkiye’yi ve çıkarlarını düşünüyoruz. Buna göre kural ve ilkelerini koyduk.
Kılıçdaroğlu, miting sonrası teyzesi Emine Özdemir’in vefat ettiğini öğrendiği AKP’li Gölbaşı Belediye Başkanı Yusuf Özdemir’e taziye ziyaretinde bulundu.
- AKP’lilerin konuşmalarının tutanakları Nokta Dergisi’nde yayımlanıyor. O konuşmalar tümüyle gerçek. AKP’nin tutanaklarında ‘Toplumun bütün değerlerini vampir gibi sömürdük’ sözleri müthiş bir itiraf. Toplumun en hassas değerlerini sömüren bir anlayışın, ülkenin geleceğine dönük tutarlı politika oluşturması zaten mümkün değil. Bu gerçeği artık onlar da itiraf da ediyorlar.
Kutuplaşmanın başta yararını görüyorlardı. Şimdi zararını görmeye başladılar. Çünkü bundan bir adım sonrası iç çatışma demektir. Şu anda terörün giderek tırmanması, siyaseti farklı bir gündeme taşıdı. Toplumda ciddi kaygının egemen olduğunu görüyoruz. Bu kaygı bir mahalle, semt, ilin kaygısı olmasının çok ötesinde ülkenin kaygısı olmaya başladı.
- 1 Kasım seçimleri bu açıdan çok önemli. Kaygıyı yaratan, iç gerginliği tırmandıran, çatışma kültürünü bir seçim malzemesi olarak kullanan siyasal partiye vatandaşların ders vermesi lazım. Eğer 1 Kasım’da bunu yapabilirsek demokrasi tarihimize en büyük katkıyı yapmış olacağız. Çünkü iktidardan gitmemek için direnen, bunun için her türlü yolu mubah kabul eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Onlar da bunun farkında. Kutuplaşmayı siyasi araç gören siyasi parti toplumdaki demokrasi kültürüne en büyük zarar veren parti olur.
Mitingde utanç pankartı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Adıyaman mitingine vatandaşların açtığı bu pankart damga vurdu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, terör örgütü IŞİD için, “Geldiğimiz nokta bu. İnsanlar gelecek açısından daha karamsar olmaya başladı” dedi.
Cumhurbaşkanı öfke dilini kullanma konusunda kararlılığını sürdürüyor. Asıl gerginliklerin kaynağı olmaya da devam ediyor. Normal bir demokraside Cumhurbaşkanı konuşurken insanlar dikkatle dinlerler. Bizim ülkemizde o konuşurken insanlar televizyonlarını kapatıyorlar. Bunun ötesinde bir şey söylemeyi de uygun bulmuyorum.
Başbakan kendi ülkesinde Doğu ve Güneydoğu’ya gizli gittiğini itiraf etti. Başbakan ülkeyi bu hale getirirse ülkede can ve mal güvenliğinden en büyük kaygıyı Başbakan duyuyorsa bu durumda ülkeyi kimin yönettiği belli değil. Ülkeyi Ahmet Davutoğlu mu, bürokrasi mi, Cumhurbaşkanı mı yönetiyor? Kendi yönetimlerinde de tamamen güvensizlik egemen. Kimse kimseye güvenmiyor. Bürokrasinin de çivisi çıkmış. İşin ehlini göreve getirmek yerine, parti militanınızı getirirseniz böyle olur. Böyle bir ortamda da sokaklarda çeteler olur. Gün, Adıyaman, ilçeleri, Niğde mitingiyle bitiyor sanmayın. Niğde’den Ankara’ya da uzun bir yol var. Gecenin kim bilir kaçında evinde olacak ve sabahın seher vaktinde yine düşecek yollara…