CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen hafta CHP grubunda yaptığı çağrısını yineleyerek, "Sayın Binali Yıldırım, çok net bir çağrı yapıyorum. Bununla ilgili parlamentoda her türlü desteği vermeye hazırız. 'Suriyelilere vatandaşlık verilsin mi, verilmesin mi' diye vatandaşa sormaya hazırız" dedi.
Kılıçdaroğlu, Türk bakanların Almanya'daki referandum etkinliklerinin iptal edilmesine ilişkin olarak, "Bu karar hem iktidar, hem de bizim tarafımızdan tepkiyle karşılandı. Şimdi, bir konuyu eleştiriyorsanız önce bir dönüp kendinize bakmanız lazım. İğneyi başkasına batırıyorsanız çuvaldızı da kendinize batırabilmelisiniz. Almanya'ya kızıyorsun, sen daha kötüsünü yapıyorsun" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'dan 'Hayır'lı gönderme: Aslında biz biraz da Binali Yıldırım için çalışıyoruz:
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Sözde sicil affı getirdiler. Bankalar kara listeyi dikkate almayabilir yani. Borcunu ödemediği için bankalar tarafından kara listeye alınan esnaf için düzenleme yaptılar sözde. Bir karar alırsın, bu dikkate alınmaz, kanun maddesi olur bu. Bu düzenlemeyle bankalara "İster dikkate alırsın, ister almazsın" diyor. Almıyor işte. Merdiven altı atölyelerde, fabrikalarda asgari ücretin altında çalışan Suriyeliler var mı? Var. Çok mu, çok. Benim evladım işsizken, başkalarına iş kapısı açan düzen adil midir?
Şu çağrıyı yaptım; diyorlar ki "Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz". Ben de şunu söylüyorum, her konuda "Milletin iradesine güveniyoruz" diyorsun. E gel sevgili kardeşim, sayın Binali Yıldırım, sayın Recep Tayyip Erdoğan, gelin referanduma gidelim, Suriyelilere vatandaşlık verelim mi, vermeyelim mi? Dikkat buyrunuz bu konuda hiç konuşmuyorlar. Ya gel kardeşim, al sana referandum konusu. Kime soracağız, vatandaşa soracağız. Millet şaşırır mı? Şaşırmaz. Sayın Binali Yıldırım, çok net bir çağrı yapıyorum. Bununla ilgili parlamentoda her türlü desteği vermeye hazırız. "Suriyelilere vatandaşlık verilsin mi, verilmesin mi" diye vatandaşa sormaya hazırız.
Dış politika da felaket, eğitim de felaket. Çocuğunu eğitim almaya gönderen hiçbir anne sistemden memnun değil. Dış politika tam bir felaket. Şimdi bakın sevgili anneler; devlet şöyle yönetilir. Yöneticiler, liyakatlı insanlarla çalışırlar. Uzun uzun tartışırlar ve kararı onun üzerine inşa ederler. Onun için devlet bir kişiye bırakılmaz. Bir kişi hata yapabilir, yanlış karar verebilir. Bir sabah kalkıyoruz sayın Cumhurbaşkanı diyor ki; "Rakka'ya gideceğiz". Öğleden sonra "Mümbiç'e gideceğiz". Akşam'a doğru "Rakka'ya da Mümbiç'e de gideceğiz". Ya siz nereye gidiyorsunuz? Kime sordunuz? Devlet akılla yönetilir, liyakatla yönetilir. Rahmetli Ecevit'i düşünün. Kıbrıs'a çıkarma yaptığı zaman kimsenin haberi oldu mu? Türk askeri Kıbrıs'a indi ve açıklamayı öyle yaptı. İşte devlet öyle yönetilir. Devlet yönetmesini bilmiyorlar.
Bir bakıyorsunuz Putin'den, bir bakıyorsunuz Trump'tan yanalar. Bir de Almanya konusu var. Bizim oralarda vatandaşlarımız var, onlar da referandumda oy kullanacaklar, onlara bu hak ve yetki verilmiş durumda. Ama iki bakana izin verilmemesi hem iktidar, hem de bizim tarafımızdan tepkiyle karşılandı. Demokrasiden söz ediyorlarsa bizim politikacılarımızı, bakanlarımızı engellememeleri gerekiyorlar. Bunu söyledik. Onlar da söylediler, iktidar kanadı, çok ağır eleştiriler getirdiler. Şimdi, bir konuyu eleştiriyorsanız önce bir dönüp kendinize bakmanız lazım. İğneyi başkasına batırıyorsanız çuvaldızı da kendinize batırabilmelisiniz.
Almanya'ya nasıl bir propaganda için gidiyorsak, onlar da buralara gelip propaganda yapıyorlar. Bulgaristan'da Türk kökenli, çifte vatandaşlığı olan Erdinç İsmail Hayrullah. Bu adam Bulgar parlamentosunda Bulgaristan-Türkiye Dostluğu Kurulu Başkanı. Bu adamın sen Türkiye'ye gelmesini yasakladın ama. Belgesi mi, işte burada. Sayın Binali Yıldırım, sayın Cumhurbaşkanı, bu Türk vatandaşını, çifte vatandaş olan insanlara kavuşmasını, gelip burada propaganda yapmasını hangi gerekçeyle kabul etmiyorsunuz? Neden Türkiye'ye girişini yasaklıyorsunuz? Siyaset çifte vatandaşlığı kaldırmaz arkadaşlar. Sen nasıl Almanya'ya nasıl gidiyorsan, bu kişi de Türkiye'ye gelmeli. Almanya'ya kızıyorsun, sen daha kötüsünü yapıyorsun. Çifte vatandaş olan Bulgar vatandaşlarına kendi propagandası yapmalı. Buna izin vermiyorlar. Bulgaristan Türklerini de ayrıştırdılar. Hak ve Özgürlükler Partisi'nin karşısına Dost Partisi'ni kurdular. Hak ve Özgürlükler Partisi'ne mensupların Türkiye'ye girmesi yasak, Dost Partililerin girmesi serbest.
Devleti devlet yapan adalettir, haktır, hukuktur. Güzel bir deyiş buldum arkadaşlar, "Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür". Onun için adalet mülkün temelidir arkadaşlar. Hak var mı? Hukuk var mı? (Hayır sesleri) Vallahi billahi adalet de yok, hak da yok. Siz eğer bir haftalık çocuğu annesinden ayırıyorsanız kimse bana haktan hukuktan bahsetmesin. Komutan emretti diye dışarı çıkan, linç edilen erin hakkını hukukunu arayamıyorsanız o ülkede adalet yoktur. OHAL kararnameleri yayınlıyorlar, binlerce üniversite hocasını attılar. Oysa biz çocuklarımızı ne umutlarla üniversiteye gönderiyoruz. Bunların hakkında idari soruşturma bile açılmadı, aldılar attılar. 150'ye yakın gazeteci cezaevinde. Gazeteci ne yapacak, elindeki tek unsur kalemi. Bir ülkenin gazetecileri, medyası özgür değilse o toplumun kendisi özgür olamaz arkadaşlar. Yok öyle bir şey. Binlerce vatandaşımızın can ve mal güvenliği yok. Bir sabah kalkıyor ve fabrikasına el konuyor. Bir sabah kalkıyor evini polisler basmış. Aylarca iddianame bekliyorsunuz, iddianame yok arkadaşlar, neyle suçlanıyor bu insanlar? Alıyorsun atıyorsun hapse, maaşını kesiyorsun, kadın iki çocuğuyla beraber açıkta kalıyor. Hadi adamı cezalandırdın, çocuğun günahı ne, annenin günahı ne? Vallahi de billahi de bunların yatacak yeri yok. "Efendim biz bu sorunları çözeceğiz ama önümüzde engeller var" diyor Ankara'da oturan beyler. Şimdi, ya bu sorunları çözmek için sizin önünüzdeki engel kim, ne. Kim engel oluyor size? Anayasa mı engel oluyor, "Ben ekonomiyi düzeltecektim ama şu madde yüzünden yapamıyorum", "İşsizliği bitirecektik ama şu kanun yüzünden çıkaramadık. Kanun çıkaracaktık şu kişi engelledi" desinler. Anneler, siz söylerseniz, sizin sesiniz daha güçlü. Biz söylüyoruz tık yok. Eğitim sisteminde çağ atlatacaktınız da anayasa mı size engel oldu? Hak, hukuk, adalet getirecektiniz de size anayasa mı engel oldu? Arkadaşlar İngiltere'de anayasa bile yok, ama herkes İngiltere'yi demokrasinin beşiği olarak biliyor. Ekonomide bir karar alırsınız, yanlış yaparsınız, işsizliğe yol açarsınız, enflasyona yol açarsınız. Bunun anayasa ile, hukuk ile ilgisi yoktur arkadaşlar. Anayasa der ki; herkesin işi olsun. E çocuklarınızın işi yok, 6.5 milyon gencimiz iş arıyor. 3.5 milyon emeklimiz var, geçinemiyorlar. Şimdi, "Anayasayı, rejimi değiştireceğiz. Tek kişi olacak ve Türkiye kurtulacak". Bir kişi ya, bir kişinin kararıyla ülkeyi kurturacaklar.
AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, 2 Mart'ta "Şu anda Tayyip Erdoğan'ın isteyip çıkaramadığı kanun, yapamadığı atama yok" diyor. Daha ne istiyorsunuz? Biz söylesek "Anayasa izin vermiyor" derler. Bülent Turan'a yürekten teşekkür ediyorum bu gerçeği itiraf ettiği için.
Bakın arkadaşlar, tek adam dünyaya hükümdar olmaz. Akıl akıldan üstündür. Bakın bir araya geliyoruz, çalışıyoruz. Şimdi bunları kaldıracağız, bir kişiye yetkiyi vereceğiz, "Al sen yönet" diyeceğiz. Türkiye birilerinin çiftliği olmamalıdır, olamaz. Cumhuriyeti kurduk biz, ortak akılla kurduk. Acıyla, gözyaşıyla, kanla kurduk cumhuriyeti. Onun için biz bu anayasa değişikliğine karşı çıkıyoruz. Kardeşi kardeşe düşman ediyor bu anayasa değişikliği. Söyledik, defalarca söyledik. Bir kişiye her türlü yetki verilmez. "Bir direksiyonda iki kişi olmaz" diyorlar. Bunlar uçağa biniyorlar, kokpite baksınlar,kaç kişi var diye. İki kişi onlar. Bunlar otobüse bindiler mi bilmiyorum, hiç otobüs seyahati yaptılar mı bilmiyorum. Kırk yolcu için otobüste iki kaptan olur arkadaşlar. Çünkü kırk yolcunun hayatını tek kaptana emanet etmezler. Şimdi biz 80 milyon kişiyi tek adama emanet ediyoruz.
Hep dedik, cumhurun başkanı tarafsız olmalıdır. Eğer 80 milyonu temsil edecekse tarafsız olmalıdır. Diyorlar ki "Başkan, partinin de başkanı olmalıdır". Şimdi biz salı günleri yapıyoruz. Şimdi bu anayasa değişikliği geçerse konuşmayı başkan yapacak. Allah aşkına ne diyecek? Binali Yıldırım bakın şimdi konuşuyor, bizi eleştiriyor. E eleştirir, kendi partisinin başkanı. E cumhurbaşkanı tarafsızlık üzerine yemin edecek, çıkıp bizi mi eleştirecek? Taraflı olursa bakın camiye siyaset girer; kışlara siyaset girer. Taraflı olursa bir partinin genel başkanı hakim tayin eder. Bir partinin başkanı hakim tayin ederse o ülkede adalet ölür. Adalet ölürse devlet ölür.
Sevgili anneler, daha ilginç bir şey var. Bu arada Ankara'daki beyler bir tuzaktan bahsediyorlar, "Kılıçdaroğlu tuzağı" diye yazıyorlar. Biz ülkenin itibar kazanmasını, siyasetçinin ahlaklı olması gerektiğine inanıyoruz. Onun için kimseye tuzak kurmuyoruz. Ama bu anayasanın içinde bir tuzak var. Diyorlar ki "18 yaşındaki çocuğu vekil yapıp askerlikten uzak tutacağız."
"18 yaşındaki çocuğum milletvekili olsun" diyen anne var mıdır? Kendi çocuklarına ikbal hazırlıyorlar, kendi çocuklarına. Bunu özellikle şehit ve gazi annelerine seslenerek ifade etmek istiyorum, sizin çocuklarınız Güneydoğu'da can verirken bunların çocukları için ikbal hazırlanıyor, bol kazançlı emeklilik hazırlanıyor. Milletvekili sayısı niye 600'e çıkarılıyor. Soruyoruz "Milli iradenin tam tecelli etmesini istiyoruz" diyorlar. O zaman seçim barajını kaldıracaksın kardeşim, yüzde 10 sınırını kaldıracaksın. Yüzde 1 oy alan parti de Meclis'e gelsin.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından biri tweet atıyor, "Hayır derseniz bak kaos çıkacak" diye tehdit ediyor. Hayır çıkarsa ne olacak peki? Kutuplaşma olmayacak, kavga olmayacak, sayın Cumhurbaşkanı görev süresi doluncaya kadar görevini sürdürecek. "Hayır çıkarsa CHP iktidarın meşruiyetini sorgulayacak" diyorlar. Hayır, halkın oylarıyla geldiyse sorgulamayacağız. Halk seçmiştir, milli irade seçmiştir, niye sorgulayalım?
Sayın Cumhurbaşkanının danışmanı bir televizyon programına katılıyor. Diyor ki; "Hayır" çıkarsa bir şey olmaz, aynen devam ederiz diyor. Söyleyen akıl sahibi biri. Akademisyen. Darbe mi olacak? Asla izin vermeyiz. Her şey aynı kalacak. Herkes yerinde kalacak.