Kılıçdaroğlu: Cemaat gerçeğini görmemek olanaksız

Kılıçdaroğlu: Cemaat gerçeğini görmemek olanaksız
T24 / Ankara -  CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin “Sivil Toplum” raporunu gazetecilerle paylaşırken “Türkiye’de cemaat gerçeğini görmemenin mümkün olmadığını” söyledi. Kılıçdaroğlu, “Yasaklayarak bir şeyi çözmüş olmuyorsunuz” dedi. Ergenekon soruşturması çerçevesinde meslektaşlarının tutuklanmasını protesto eden gazetecilerle hükümetin sağlık politikalarını eleştiren sağlık çalışanlarının eylemlerinin önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “entelektüellerden yükselen bu dalganın bütün topluma yayılacağını” savundu.

Prof. Sencer Ayata başkanlığındaki CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu tarafından hazırlanan “Sivil Toplum – Özgür İnsan Kardeşçe Yaşam” başlıklı rapor kamuoyuna açıklandı. Gazetelerin Ankara temsilcileri ve yazarlarıyla kahvaltıda buluşan Kılıçdaroğlu, soruları da yanıtladı. Gazeteciler ile doktorların protesto eylemlerinin önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:

“İktidar görmese de halk ve dünya görüyor. Gazeteci ‘Özgür değilim, baskı var’ diyorsa bunu ondan daha iyi kim bilecek? Yürüyüşü yapanların entelektüel düzeyi önemli. Gazeteciler topluumun nabzını tutan insanlar. Doktorlar da gerçekten, gerçek anlamda toplumun nabzını tutan insanlar. Eğer entelektüellerden bir dalga yükseliyorsa, bu dalga bütün topluma yayılacaktır… Toplumda baskıyı önce entellektüeller hisseder. Eğer bir ülkede gazeteciler yürümeye başladıysa, o ülkede demokrasi askıya alınmıştır.”

‘Dördüncü devrimimiz özgürlükçü demokrasi olacak’

“Hiç mütevazı olmadan şunu söyleyebilirim; CHP Türkiye’deki değişim ve dönüşümlerin mimarıdır” diyen Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet’i kurma, çok partili rejime geçiş ve Türkiye’yi ortanın soluyla tanıştırma”dan sonra “CHP’nin dördüncü devrimi”nin “özgürlükçü demokrasi” olacağını anlattı.

Özgürlükçü demokrasinin özgür sivil toplumla gerçekleşebileceğini anlatan Kılıçdaroğlu, örgütlenme özgürlüğünün önündeki sorunlara dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, 12 Eylül 1980 öncesinde nüfus 42 milyon kişiyken 2,5 milyon olan sendikalı işçi sayısının nüfusun 72 milyona çıktığı günümüzde 650 bine düştüğüne işaret ederken özetle şunları söyledi:

“Kadın dernek üyesi sayısı, erkek dernek üyesi sayısının beşte biri. Kadın dernek üyelerinin nüfusa oranı yüzde 1,6. CHP olarak örgütlenmenin önündeki engelleri kaldıracağız. Dün gazeteci arkadaşlarımız İstanbul’da yürüdüler, ama AKP’de büyük bir duyarsızlık var. Muhalif sendikalara biber gazı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi derneklere baskı yapılırken Deniz Feneri gibi dernekler el üstünde tutuluyor. Sivil topluma ‘Taraf olmayan bertaraf olur’ anlayışı dayatılmasını reddediyorum.”

‘Devletten değil, yurttaştan yanayız’

Kılıçdaroğlu, partisinin sivil topluma bakışını anlatırken, “Bizi hep devletten yana, devletin sözcüsü gibi görmek istiyorlar. Oysa biz bireyden, yurttaştan yanayız. Sivil toplum güçlü olursa devlet de güçlü olur. Bizde sivil toplumun gelişememesinin kökeninde devletin zarar göreceği anlayışı var” dedi.

Kılıçdaroğlu, eskiden TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sivil toplum kuruluşlarına tahsis edilen desteğin AKP tarafından kaldırıldığını belirtirken şimdi yapılanın “yandaş olanlara el altından kaynak topluma evriliyoruz’aktarmak” olduğunu öne sürdü.

‘Çocuk erkil bir topluma evriliyoruz’

Türkiye’deki geleneksel ilişkiler ve Doğu-Güneydoğu’daki aşiret yapısı hatırlatılarak yöneltilen bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Ataerkil bir toplumdan çıkıyoruz, çocuk erkil bir topluma evriliyoruz. Ailelere baktığımız zaman bütün meselenin çocuklarla ilgili olduğunu görüyoruz. Bu gerçeği bildiğimiz için çocuklarla ilgili de bir projemiz var” açıklamasını yaptı.

‘Cemaatler Türkiye’nin gerçeği’

Kılıçdaroğlu, toplantıyı izleyen Milliyet gazetesi yazarı ve eski AİHM yargıcı, emekli büyükelçi Rıza Türmen’in CHP’nin sivil toplum raporunda yer alan “baskıcı-baskıcı olmayan cemaatler” ayrımı ile itaate dayalı cemaat yapısını sivil toplum örgütü kapsamında değerlendirmenin ne kadar doğru olduğunu sorması üzerine özetle şunları söyledi:

“Cemaat ayrımı meselesine katılıyorum. Türkiye’nin bir gerçeğini görmemek de mümkün değil. Sivil toplum geliştikçe bu yapılar da kırılacaktır. Örneğin Karadeniz’de HES’lerin kardeşliği oluşumu var. İçinde her görüşten insanlar var.”

Türmen’in sorusu üzerine bir açıklama yapan Prof. Sencer Ayata, yaklaşık 30 yıldır “community” sözcüğünü Türkçe’de tam karşılayan bir ifade bulunmadığını, “topluluk” kelimesinin zayıf kaldığını belirtirken şu ayrımı yaptı:

“Literatürde dini olsa da, olmasa da sıkı dokunmuş cemaatlere baskıcı cemaat diyorlar. Olumlu anlamda kullanılan cemaatlere de gevşek cemaatler deniyor…”

Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın, 1980 öncesinde örgütlenme ve ifade özgürlüğü gibi alanlarda yoğunlaşan sivil toplum taleplerinin günümüzde etnik ve inanç temelli alanlarda yoğunlaşması konusunda ne düşündüğünü sorması üzerine Kılıçdaroğlu özetle şöyle dedi:

“Düşünceye sınır getirilmesine karşıyız. Burada sınır şiddet ve şiddetin teşvik edilmesi. Etnik ve inanç temelli özgürlükler sadece Türkiye’de tartışılmıyor. Ana dili yasağının kaldırılması için biz teklif verdik. Ana dili öğrenimi yasağı da olmamalı. Aleviler taleplerinde dile getirdiği yerlerde ibadetlerini yapsınlar. Sünni vatandaşların da varsa sorunu onlar da giderilsin. Siyaset kurumu inanca karışmamalı.”

Bila, Kılıçdaroğlu’na sivil toplum raporu bağlamında Fethullah Gülen cemaati konusunda ne düşündüğünü de sordu, ancak bu esnada araya giren diğer sorular nedeniyle yanıt alamadı. 

‘Dini inanç siyasetin arka bahçesi olmamalı’

Bir soru üzerine Osman Bölükbaşı, Gülsüm Bilgehan ve Faik Öztrak’tan oluşan bir heyetin ABD’de görüşmeler yapacağını, kendisinin yoğun programı nedeniyle ABD’ye gidemeyeceğini açıklayan Kılıçdaroğlu, cemaatlerin siyasete müdahalesi ve şeffaflık tartışmasına hedef olan ekonomik varlıkları konusunda yöneltilen bir soru üzerine özetle şu görüşleri dile getirdi:

“Dini inanç gruplarının manevi değerlerini yaşamak için bir araya gelmelerine karışamazsınız. Ama bunlar belirli siyasal inançların arka bahçesi haline geliyorsa bu yanlış. Siyaset değişir, ama inanç değişmez. İnanç grupları neye inanıyorlarsa inansınlar, saygılıyız. Biz inanç gruplarının siyasete karışmasına karşıyız. Cemaatlerin; siyasetin, inançlarından farklı bir şey olduğunu bilmelerini istiyoruz.”

Kılıçdaroğlu siyasetin finansmanına cemaatlerin katkısına ilişkin bir soru üzerine, “tam tersi yönde bir akım olduğunu, siyasetten bazı cemaatlere doğru para-ihale aktararak söz konusu cemaatlerin arka bahçe haline getirildiğinin gözlendiğini” söyledi.

Kılıçdaroğlu, Ergenekon söyleminde rötuş yaptı

Son gözaltı ve tutuklama dalgası üzerine “Nerede bu Ergenekon örgütü, gidip biz de üye olalım” türündeki sözleri tartışma yaratan CHP liderinin, bu konudaki söylemini daha dengeli bir çizgiye çekmeye yöneldiği gözlendi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Ergenekon konusunda iki yerde duruyoruz. Bir; hiç kimse yargılanmadan azade değil. Suç işlediği şüphesi olan herkes yargılanır. İki; Ama bu yargılamalar hukukun kuralları içinde yapılmalıdır. Davayı takip ediyoruz. Bazı sivil toplum kuruluşu üyelerine baskı yapıldığını siz de biliyorsunuz. Türkan Saylan ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ndea olduğu gibi. Biz bunları vaktinde söylerken Avrupa çok sessizdi. Ama gidip anlatınca gördüler, artık onlar da biliyor ki Türkiye’de demokrasi tehlikede.”

Kılıçdaroğlu, isim vermeden, bazı sendikaların “taşeron işçiliği tercih eden iktidara destek vermesini” de eleştirdi.

Kılıçdaroğlu, Can Dündar’ın, devleti ve itaat kültürünü kopya eden sivil toplum kuruluşlarına destek vermenin bu tür yapıların tekrar üretimine katkıda bulunup bulunmayacağı sorusu üzerine, özetle şu açıklamayı yaptı:

“Özgür sivil toplum geliştikçe, özgür olmayanların, itaate dayalı olanların durumu ortaya çıkacaktır. Bence bu mesele zaman içinde çözülecektir. Zamana bırakmalıyız, yasaklayarak bir şeyi çözmüş olmuyorsunuz.”

‘Samimi ve derin bir ilişki yoktu’Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine CHP’nin toplumun bazı kesimleriyle “samimi ve derinliği olan bir ilişkisi bulunmadığını, şimdi bu ilişkinin kurulmasını istediklerini” anlattı.

‘AKP statükodan yana’

Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

“Şöyle bir algı var toplumda, AKP değişimci, CHP statükocu bir parti. Biz bu algıyı değiştiriyoruz. Yüzde 10 barajınıo kaldıralım dedik AKP yanaşmadı, dokunulmazlıkların hepsini kaldıralım dedik AKP yanaşmadı, Siyasi Partiler Yasası’nı ve siyasetin finansmanını ele alalım değik AKP yanaşmadı, darbelerin kaynağı olan TSK İç Hizmetler Kanunu’nun 35. Maddesini değiştirelim dedik AKP yanaşmadı. Dolayısıyla AKP statükoyu savunan, demokrasiyi sadece kendisi için isteyen bir partidir. Toplumsal baskıyı önce entellektüeller hisseder. Eğer bir ülkede gazeteciler yürümeye başlamışsa o ülkede demokrasi askıya alınmıştır…”

***

Not: Bu haber, kaset çözümüne değil, toplantı sırasında alınan notlara dayanmaktadır. Bazı ifadeler birebir aynı olmayabilir.