CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şehit cenazesinde kendisine yönelik yumurtalı saldırıya ilişkin olarak, "Birileri kalktı, şehitlere 'kelle' dedi. Şehitlere 'kelle' diyen adamın önünde diz çöktüler. Bunlar samimi olabilir mi? Vicdanını, onurunu parayla kiraya vermiş adamlardır bunlar. Yumurta atanlar bunlara kızdılar mı? Kızmadılar, bir şey söylediler mi? Söylemediler. Bunlar da en az onlar kadar şerefsizdir!" dedi.
Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin teklifin Meclis'ten geçmesiyle ilgili CHP'ye yöneltilen eleştirilere "Kamuoyunda 'Dokunulmazlıklar sadece HDP için kaldırılıyor' diyorlar. CHP'de en çok dosyası olan benim? Ben korkuyor muyum? Korkmayacağız, yılmayacağız" sözleriyle yanıt verdi. "Bizi hapse atarlarmış, atmazsanız namertsiniz siz" diyen Kılıçdaroğlu, "Demokrasi için ben bedel ödemeyeceğim, akademisyenler, gazeteciler, aydınlar ödeyecek. Niye sen ödemiyorsun arkadaşım? Ödeyeceğiz" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım Başbakanlığında kurulan 65. hükümetle ilgili "Bu hükümet 65. hükümet filan değil, 1. Saray hükümetidir" yorumu yaptı.
Gündeme getirdiği günden bu yana polemik konusu olan "Başkanlığı kan dökmeden getiremezsiniz" sözlerini bir kez daha yineleyen Kılıçdaroğlu, "Bizim kanımızı dökmeden bu ülkeye başkanlığı getiremezsiniz!" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
Bütün yurttaşlarıma şu güvenceyi veriyorum. Türkiye'nin birleştirici gücü chp'dir. Herkesi kucaklayan, herkesle dost olmak için mücadele eden, herkesin kimliğine, inancına saygı gösteren, en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti'nde kandan beslenmeyen tek parti CHP'dir.
Sevgili dostlarım, her yıl bir acı anıdır. Çerkeslerin yas tuttukları gündür. Yaklalık 100 yıl önce Anadolu'ya gelmek için çabaladır. Onlar her yıl 21 Mayıs'ta acıyı bir şekilde masaya yatırırlar ve acılarını anarlar.
Süt üreticilerinin sorunlarını CHP dışında kimse gündeme getirmedi. Nerede bir sorun varsa onları çözmek için hep CHP çabalamıştır. Örnek mi istiyorsunuz? Gitsinler İzmir'de, Burdur'a baksınlar. Sorunları çözeceğiz.
Ve başka bir olaydan söz edeyim. Asgari ücret zammını alamayan işçiler, zaten kaç kuruş zam veriyorsunuz ki o zammı alamıyor işçiler? Sakarya'da 105 işçi, 29 Mart'tan bu yana asgari ücret zammını alamıyorlar. Niçin alamıyorlar? Bunların aileleri var, çoluk çocuğu var, alamıyorlar. Ama seslerini hiçbir yere de duyuramıyorlar. Sevgili Sakaryalılar, bize sadece 1 milletvekili verdiniz, başımızın üstünde yeriniz var. Ama biz alın teriyle ilgileniyoruz, oradaki işçilerin sorunlarını da bir tek CHP dillendiriyor. Bir başka acı olay daha; bu kez asgari ücret zammını alamayan değil, ücretlerini alamayan işçilerin dramı var. 120 maden işçisi, Ocak'tan bu yana ücretini alamıyorlar. Peki ücret alamayınca çoluk çocuklarını nasıl geçindirecek bu insanlar? Önce Valilik önünüde eylem yapıyorlar, vali duymuyor, kimse duymuyor. Sonra şehir merkezinde 7 katlı bir binanın çatısına çıkıyorlar orada eylem yapıyorlar, "Bir Allah'ın kulu çıkıp sesimizi duyacak mı?" diye. Yine ortada tık yok. Sonra geçen Çarşamba günü "En iyisi biz maden ocağına girelim, orada ölüm orucu tutalım" diyorlar. Onların seslerini, oradaki kardeşlerim de bilsin, CHP dışında hiçbir parti duyamaz. Çünkü biz, emeğin, alın terinin, kul hakkının ne kadar kutsal olduğunu biliyoruz. Ama onlar bilmez, onlar dini istismar ederler, kul hakkını, emeği istismar ederler. CHP, 1500 TL olsun dedi asgari ücretler, ama yapamaz dediler, yaparız!
Geçen sene 2016 Tarımsal destekleme kararnamesi yayınlandı. Ama kararname, işsizlik yaratma kararnamesi gibi ortalıkta geziniyor. Tarımı desteklemek için karar almışlar, aslında güzel bir karar. Her ziraat odası için 8 uzman çalıştırıyorlardı ve 36 bin liralık teşvik veriliyordu. Şimdi, o 8 kişi 2'ye indirildi. Teşvik ücreti de 20 bin liraya düşürüldü. Orada çalışanlara sesleniyorum. Sizi seçim öncesi istihdam edenler sonrasında da kapıya koyan AKP'nin adalet anlayışını öğrenin artık, sizi kandırıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri;
Geçen hafta Kocatepe Camii'nde 2 şehidimizin ve 1 albayımızın cenaze törenine katıldım. Şehit cenazelerine katılırız... Namazımızı kılar, duamızı ederiz. Hoca helallik ister, helalliği veririz. Bazen başka cenazeler de olur, onlar için de aynı şeyi yaparız. Bazen helallik verdiklerimizle hiç yan yana gelmemişizdir. Ama insanlık değerlerimiz var, sevgiyle bakan dost yüreğimiz var. Dolayısıyla her cenaze sonrasında acıları paylaşmak bizim görevimizdir deriz. Şehit yakınları bazen sitem ederler bize, onları da onurla, anlayışla karşılarız. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor arkadaşlar. Annenin feryadı, babanın acısı herkesin katlanabileceği şeyler değildir arkadaşlar. Şehit aileleriyle yan yana durmak çok zordur arkadaşlar, ne söyleyeceğimizi bilemeyiz. Acıları paylaşırız, bir annenin feryadı yürek yakıyorsa o acıyı bütün dünya bilir arkadaşlar. Babaların çocuklarını toprağa verdiği dönemi yaşıyoruz. "Allah kimseye evlat acısı" vermesin diye bir sözümüz vardı ya, evet Allah kimseye evlat acısı vermesin. Anneler, hangi umutlarla o çocuklarını büyütüyorlar, hangi umutlarla okutuyorlar, hangi umutlarla askere yolluyorlar... Onların bütün umutları, bir cenaze onların bütün umutlarını yok ediyor. Bunları hepimizin içselleştirerek görmesi lazım. Biz acıları da, sevinçleri de paylaşacağız. Paylaşa paylaşa azalır acılar arkadaşlar. "Neden bu olayları engellemiyorsunuz" diye sitem ediyorsunuz, başka anneler ağlamasın diye bize sitem ediyorsunuz. Ben bunları anlayışla karşılıyorum, çünkü onların sitem etmeye hakları var arkadaşlar. Kime sitem edecekler? Manava mı, bakkala mı, doktora mı, kime sitem edecekler? E bir siyasetçi görünce siyasetçiye edecekler tabii. Aynı acıyı başka bir kadının, başka bir annenin yaşamasını istemiyorlar. Böyle ulvi düşünüyorlar...
Değerli arkadaşlarım;
Tabii bu cenazelerde bizim siyaset yapmamız doğru değil, hele hele cami avlusunda siyaset yapmak bizim kültürümüzde de, insanlık anlayışımızda da yoktur. Cami, insanın varlığını yaradanla paylaştığı yerdir. Dini, siyasete alet etmek dine en büyük kötülüktür aslında. Bunun önüne hep beraber geçmek zorundayız. Peki acıyı kim dindirecek? Acıyı dindirecek olanlar, devleti yönetenlerdir. Buradan tüm annelere sesleniyorum. Eğer devlet bu acıyı dindirmeyip, hala baskı unsuru olmaya devam ediyorsa sağlıklı bir şekilde gitmeleri gerekiyor. Ordu, istihbarat, parlamentoda çoğunluk onun elinde. Onun bahane üretme hakkı ve yetkisi yoktur. Üzülerek ifade edeyim, AKP 14 yıldır Türkiye'nin temel hiçbir sorununu çözmemiştir. Başta terör. Terörü bitireceğiz dediler. 2002'de terörsüz bir Türkiye teslim aldılar. Ecevit mücadelesini yapmış, terör örgütünün liderini hapse atmış, ülkeyi yönetin diye AKP'ye teslim etmiş. 14 yılda nereye geldik. Şehit anneleri, gazi anneleri, 14 yılda Türkiye'yi bu noktaya kim getirdi. Bu sorunun cevabını vicdanınıza sorun, çocuklarınızın hatırına vicdanınıza sorun.
Hesabını soracağız arkadaşlar, hiç endişe etmeyin. Yine ben, annelere seslenmek istiyorum. Çocuklarınızı askere gönderdiniz, güle oynaya gönderdiniz, yüreğinizdeki endişeyi bir köşeye hapsederek, "İnşallah sağlıklı bir şekilde döner" diyerek gönderdiniz. Hele Doğu'ya, Güneydoğu2ya gönderdiyseniz arkalarından dualar okuttunuz, namazlar kıldınız. Terör örgütleri ülkeyi silah deposuna döndürdü, kimse ses çıkarmadı. Kendi vicdanınıza sorun. Çocuklarınızın, şehitlerim,zin hatırına sorun.
Cenaze namazından sonra yumurta atıldı. Ben siyasette hoşgörüyü hep benimsemiş bir insanım. Daha önce gittiğim yerlerde de atıldı. Savcılar bana yazdı "Hakkında soruşturma açılsın mı?" diye. Biz bunları siyasette normal karşılarız ama şehit cenazesini istismar edenler, ibadet mekanını istismar eden, inancı istismar edeni ben affedemem. Ben dine saygılıyım, inanca saygılıyım. Hele hele, cebine yumurtayı koyacaksın, şehit cenazesine geleceksin namaz kılmaya, şehidi uğurlamaya. Böyle bir şey olabilir mi? "Sen oraya ben Kılıçdaroğlu'na nasıl yumurta atarım" diye geliyorsun. Senin dinini, inancını sorguluyorum ben. Sen Müslüman bile olamazsın. Şimdi bunlar geldiler, bize yumurta atıyorlar eyvallah. İnancı siyasete alet ediyorlar, şehide saygı göstermiyorlar, benim kafamın almadığı birden fazla soru var. Birileri kalktı, şehitlere "kelle" dedi. Şehitlere "kelle" diyen adamın önünde diz çöktüler. Bunlar samimi olabilir mi? Şehide saygı gösterirler mi? Göstermezler, bunların tek amacı para. Osloda masa kurdular, PKK ile pazarlık yaptılar. Bunların içinden biri de çıkıp siz terör örgütüyle nasıl masaya oturursunuz dedi mi? Demedi. Bunlar, insanlığını satan insanlardır. Bunlar insanlıktan nasibini almamıştır.
Vicdanını, onurunu parayla kiraya vermiş adamlardır bunlar. Yumurta atanlar bunlara kızdılar mı? Kızmadılar, bir şey söylediler mi? Söylemediler. Bunlar da en az onlar kadar şerefsizdir!
Ben merak ediyorum. Sekiz şehidimizin olduğu gün, daha bedenleri soğumadan İstanbul'da görkemli bir nikah töreni yapacaksınız. Peki bunlar bir şey söylediler mi? söylemediler. Ben, 8 şehidimizin olduğu gün kızıma böyle bir nikah töreni yapsam yer gök inlerdi. Bunlar ses çıkardı mı? Çıkarmadılar. Benim derdim bu arkadaşlar. AKP yöneticileri, yardım ve yataklık yapmışlardır bunu kesmek için. Bu söylemden müthiş rahatsız oluyorlar. E doğru. Siz terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyorsunuz çünkü iki taraf da kandan besleniyor. Bunu acaba Kılıçdaroğlu, yumurta atınca söylemez diyorlar herhalde. Mısır'daki sağır sultan duyana kadar söyleyeceğim. Ağzımdan çıkan her laf için dava açıyorlar. Ama bundan açamıyorlar. Çünkü mahkemede ispat etmemden korkuyorlar. Yine söylüyorum, terör örgütüne yardım ve yataklık ediyorlar. Niye dava açmıyorsunuz? Açın diyorum. Gelen her şehidin sorumlusu bu ülkeyi yönetenlerdir. Bu ülkedeki vatandaşların can ve mal güvenliğini bakkal mı, çiftçi mi sağlayacak?
Dokunulmazlıklar konusu parlamentoda görüşüldü ve anayasa değişikliği Meclis'ten geçti. O köşe yazarı, AKP yerine bizi eleştirir. Çünkü siyaset yapma alanı bizimle kısıtlı. Eleştiriye saygılıyız, ama kimse olayları çarpıtmasın. Bizim, parti programımızda ne yazıyor? Kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyoruz. Bunu ben değil, CHP'nin kurultayı söylüyor. Neden kürsü dokunulmazlığı? Çünkü siyaset yapmanın güvencesi olarak görüyoruz biz dokunulmazlığı. Malı yürütmenin değil, kul hakkı yemenin değil, siyaset yapmanın güvencesi olarak görüyoruz. Bunun güvencesi ise kürsü dokunulmazlığıdır. Kimse sen düşünceni açıkladın diye sana soruşturma açılmamalıdır.
Düşüncelerimizi söyledik, katılmadığımız yerler var mı? Var. "Neden bakanları ve Başbakan'ı dahil etmiyorsunuz" diye sorduk. Bizimkileri kaldırın, eyvallah. Kendi dokunulmazlıklarınızı niye kaldırmıyorsunuz? Malı götürenlerin, hırsızlık yapanların, kul hakkı yiyenlerin, devleti soyanların dokunulmazlıkları aynen duruyor. İçine siniyorsa tamam, ama sinmiyorsa önüne çıkan ilk AKP'ye "Bakanların dokunulmazlığı niye kalkmadı" diye sorun. Milletvekili ile bakanın arasındaki fark şudur. Milletvekilliği bittiği an soruşturulur. Bakanın dokunulmazlığı ise bir nevi ömür boyudur. Bunların dokunulmazlığının kalkması için parlamentodan karar çıkması gerekiyor.
Kamuoyunda "Dokunulmazlıklar sadece HDP için kaldırılıyor" diyorlar. CHP'de en çok dosyası olan benim? Ben korkuyor muyum? Korkmayacağız, yılmayacağız.
Kurultayımızda hangi kararı aldıysak onun gereğini yapacağız. Demokrasi için bedel ödeyeceğiz arkadaşlar. Bir baskı rejimi bütün alanlarda geliyor. Türkiye'nin üstünde kara bulutların olduğunu kimse unutmasın arkadaşlar. Bir baskı rejiminin geldiğini kimse unutmasın. Bizi hapse atarlarmış, atmazsanız namertsiniz siz. Demokrasi için ben bedel ödemeyeceğim, akademisyenler, gazeteciler, aydınlar ödeyecek. Niye sen ödemiyorsun arkadaşım? Ödeyeceğiz, ben çocuklarıma daha güzel bir Türkiye vaad ettim arkadaşlar. Biz çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmayacaksak niye siyaset yapıyoruz.
Onların derdi, "Acaba CHP'yi nasıl köşeye sıkıştırırız", "CHP'yi nasıl konuşturmayız" Hayır, konuşmaya devam edeceğiz. Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandıracağız. Bir şey daha var. "Efendim terörü bitireceğiz ama anayasa yüzünden bitiremiyoruz" diyorlar. Bugün 24'ü, bunu bir kenara yazın. Arkadaş, ne istedin de yapmadın ya. Artık söyleyecek hiçbir bahaneni istemiyoruz. Ya ben zaten söylüyorum, bunlar zaten kandan besleniyorlar. Bunlar zaten terörü bitiremez. Her şeyleri yaptılar, anayasa dediler o da değişti. Bundan sonra gelen her şehidin sorumlusu sizsiniz.
Neden Anayasa Mahkemesi'ne gidelim. Siyaseten gitmek doğru değildir. Ama fezlekesi olan tüm milletvekillerimize bütün hukuki desteklerimizi sunacağız. Bütün hazırlıklarımızı yaptık. Dokunulmazlıkların kaldırılması üzerine Batı'dan birçok tepki geldi. Demokrasi konusunda endişe ediyorlar. Dokunulmazlıkların kaldırılmasından çok, yargının bağımsız olmadığından endişe ediyorlar. Bundan biz de endişe ediyoruz, yargının bağımsızlığı üzerinde titriyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları dikkate alınırsa dokunulmazlıkların kaldırılması hiçbir anlam ifade etmez. Yargıya saygınlık kazandıracak olan yargının kendisidir. Geçenlerde yargıtay, sayıştay ve danıştay başkanları Erdoğan ile beraber Rize'ye gitti. Şimdi bunların üç değerli başkanına soruyorum: Yargıya güven sağlamak sizin göreviniz değil mi?
"Yargı benim için ayak bağıdır" diyen adamın neden ayakkabı bağı oluyorsunuz. "Anayasa Mahkemesi'nin kararına saygı duymuyorum" diyen adamın önünde niye el pençe divan duruyorsunuz. Siz yargının saygınlığını ayaklar altına almayı görev mi edindiniz?
O kişi cumhurun başkanı değildir, bir kişinin başkanıdır. Ve değerli arkadaşlarım bu arada kongre yapıldı AKP'de. Kongreyi izlemişsinizdir herhalde. Tam bir askeri disiplin, Kuzey Kore modeli. Ne denirse onu yapıyorlar. İşin garip tarafı bunlar bir de diyorlar ki "Biz ülkeye demokrasi getireceğiz" diyorlar. Ya binlerce kişinin aklını bir kişiye kiralamışlar. Ayağa kalk denince kalkıyorsun, kendi içinde demokrasi barındırmayan bir parti ülkeye nasıl demokrasi getirecekler? Müslüman ağırlığı olan bir ülkede parti liderini tapınacak duruma getirdiler. "Erdoğan'a dokunmak ibadettir" diyorlardı, bunların din anlayışı bu. "Allah'ın bütün vasıflarını üstünde toplamıştır bizim liderimiz" diyorlar. Bütün inançlı olan arkadaşlarım görsün bunu. Ne demek bu arkadaşlar? Hangi dinde, hangi inançta var bu biri bana anlatsın. "Erdoğan bizim ikinci peygamberimizdir" diyorlar. Evet arkadaşlar, üzülerek ifade ediyorum. Firavunlaşan bir yapı var karşımızda. Firavun düzenini yıkacağız!
Firavun düzeninde hal, adalet, namus olmaz. Hakkı da, adaleti de, namusu da, şerefi de siyasete yeniden kazandıracağız. Size bir soru? Davutoğlu'nun gidişi, Binali'nin gelişi konusunda parlamentonun etkinliği oldu mu? Biri çağırdı "Evladım gel buraya" diye, "Yüzde 49.5 oy almışsın ama istemiyorum seni" diyor. O da ayrılıyor. Biri de diyor ki, "Benim için bir adam var, Allah'ın bütün vasıflarını üstünde toplamış" o geliyor. Davutoğlu'nun gidişinin ahlaki bir temeli vardır. Davutoğlu gitmiştir ve "Bu kadar yolsuzluğun içinde ben hükümetin başında olamam. Benim yerime başkasını getirin" demiştir ve gitmiştir. 64. hükümete Saray darbesi yapılmıştır. 65. Hükümet, 1. Saray Hükümetidir arkadaşlar. Binali demiştir ki, "Vallahi bin desen binerim, in desen inerim. Profil arıyorsun, vallahi benden daha düşük profilli şu grupta bulamazsın. Ben zaten onlardan önce bıyıklıydım. Bin desen binerim, in desen inerim" demiştir. Erdoğan da bunu çağırmıştır, "Evet sen en düşük profilli kişisin, al sen kur hükümeti" demiştir. Saray hükümeti demek de ödüllendirmek de güzelleme gibi oluyor aslında "Bin Ali, in Ali hükümeti" desek daha doğru olurdu. Davutoğlu getirmesini biliyordu ama götürmesini bilmiyordu. Ama Binali, hem getirmesini hem götürmesini biliyor. Götürme konusunda Binali'nin eline kimse su dökemez, ustalığını Saray'dan aldı.
Sayın Binali'ye bir tavsiyem var. Malı götürürken gideceksin, nasıl götürdüğünü anlatacaksın. Ama bunları anlatıp huzurundan ayrılırken arka arka yürü, çünkü her an arkadan bıçak darbesi yiyebilirsin.
Diyor ki, "Şu anda biz hukuku tanımıyoruz, anayasayı tanımıyoruz. Fiili durumu, hukuki duruma çevirmemiz lazım" diyorlar. Nasıl yapacaklarmış, Başkanlık'la olacakmış. O emredecek, bunlar yapacaklar. O emredecek yargı karar verecek. O emredecek, aydınlar, gazeteciler hapse atılacak. TOBB'da söyledim yine söylüyorum. Bizim kanımızı dökmeden bu sistemi getiremeyeceksin.
Onların işi neydi, kollektif bir suçu ortadan kaldırmak. Bakanı, başbakanı suç işliyorlar, anayasayı dinlemiyorlar. Kilis'e düşen bombalar, şehit cenazeleri, çiftçinin derdi onların umurunda değil. 17 milyon fakirimiz, 6 milyon işsizimiz onların umurunda değil arkadaşlar. Bu dertler bizim derdimiz. Bu ülkede fakirliği dindirmek benim boynumun borcudur arkadaşlar. Hiçbir evde, hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Onlar malı götürmeyi güvence altına almaya çalışıyorlar, bir CHP milletvekili kalsa bile izin vermeyeceğiz.
Bir kayığı olmayan adamın bugün nasıl 30 gemisi var? Öğrenmek istiyoruz. Bu servete nasıl sahip olduğunu öğrenmek istiyoruz. Kendinin, yakınlarının, ailenin, çocuklarının mal varlığını lütfen açıkla. Hepinize şükranlarımı sunuyorum.