Kılıçdaroğlu'ndan "ABD tipi başkanlığa da varız" diyen Başbakan Yıldırım'a iki soru

Kılıçdaroğlu'ndan "ABD tipi başkanlığa da varız" diyen Başbakan Yıldırım'a iki soru

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım'ın "CHP liderine sesleniyorum; Türk tipi başkanlığı istiyoruz ama ABD tipi başkanlığa da varız. Hodri meydan, buyrun, birlikte yapalım" çağrısına yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, Yıldırım'a iki soru yönelterek şunları sordu:

"- Türkiye'de eyalet sistemini kabul ediyor musunuz? - ABD'de her eyaletin ayrı parlamentoları, ayrı kanunları, ayrı yasaları var. Böyle olsun diyor musun?"

"Önce bunları çık milletin önünde anlat" diyen Kılıçdaroğlu, "Bize sorarsan biz kabul etmiyoruz, atalarımızın kurduğu, geliştirdiği parlamenter sistemi kabul ediyoruz" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, HSYK'nın yaz kararnamesi ile görev yerlerinin değiştirilmesine ve terfi edilmesine ilişkin olarak, "Türkiye yönetilmiyor. O kadar ki, hâkim ve savcılar allak bullak edildi, her biri bir tarafa sürüldü. Ben bir milletvekiliyim, dokunulmazlığım vardı. Yaptığım bir konuşma dolayısıyla bir savcı beni ifadeye çağırıyor. Anayasaya aykırıydı, bu adam sonra terfi ediliyor. Ahlaksızlığa bakar mısınız" tepkisini gösterdi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

Suriyelilerle Türkler arasında bir kavgaya zemin hazırlanmaması lazım. Ta en başından beri dedik, "Ya şu Suriye politikası yanlış, Müslüman'ı Müslüman'a kırdırmayın" dedik. "24 saatte gireceğiz, Emevi Camii'nde namaz" kılacağız dediler, Süleyman Şah türbesini kaçırdılar. Bu politikanın Türkiye'ye getirdiklerinin farkında mısınız? Kesilen faturanın farkında mısınız?

Terör konusunda, terör konusunda hepimizin duyarlı olması lazım. Terörün bir insanlık suçu olduğunu hemen hemen her toplantımızda ifade ederiz. Teröre karşı ortak bir tavır takınmamız gerektiğini hep söyledim, söylemeye devam edeceğim. İnsanlığı seven herkesin bu söylemi dile getirmesi lazım. Terör bir insanlık suçudur, biz terörün karşısında onurlu bir şekilde durmalıyız. Terör tüm dünya için sorun olmaya başladı. Bakın Amerika'ya, bir terörist, elinde bir silah, içeri girdi, taradı ve bir sürü kişi hayatını kaybetti. Niçin öldürüyorsun, hangi amaçla öldürüyorsun? Bütün Amerika halkına, Cumhuriyet Halk Partisi olarak baş sağlıklarımızı iletiyoruz, dünya teröre karşı ortak, net bir tavır takınmalı. Terör örgütlerinin arkasında meşru bir zemin, bir ülke asla olmamalıdır. Fransa'da bir emniyet müdürü bir IŞİD'li tarafından öldürüldü. Dün Tunceli'de çok sayıda vatandaşımız ağır yaralandılar. Onlara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

 

"Beni ifadeye çağıran savcı terfi ediliyor; ahlaksızlığa bakar mısınız"

 

Gaziantep'te gazeteci arkadaşlarımızın IŞİD tarafından darp edildiği söyleniyor, onların da yanındayız. Her gün şehit cenazeleri geliyor. Şu soruyu herkesin kendisine sormasını istiyorum: "Türkiye iyi yönetiliyor mu?" Otursunlar, kendi vicdanlarına sorsunlar. Yönetilemiyorsa neden yönetilemiyor? Çünkü liyakat esası kayboldu. Ya bu işi becerir mi beceremez mi hiç önemli değil. Türkiye bir yerlere doğru süratle sürükleniyor, Türkiye yönetilmiyor. O kadar ki, hakim ve savcılar allak bullak edildi, her biri bir tarafa sürüldü. Ben bir milletvekiliyim, dokunulmazlığım vardı. Yaptığım bir konuşma dolayısıyla bir savcı beni ifadeye çağırıyor. Anayasaya aykırıydı, bu adam sonra terfi ediliyor. Ahlaksızlığa bakar mısınız? 

Dik durma konusunda en ufak bir endişeniz olmasın. Bu kararnameyi imzalayan kişilere soruyorum: Hangi ahlaki gerekçeyle terfi ettiriyorsunuz? Sizde hukuk bilgisi var mı? Yaptığınız hangi vicdana, hangi hukuka sığıyor.

Dışarı itibarı sıfırlanan bir ülkeyiz. Alman Parlamentosu bir karar alıyor, Türkiye'de herkes konuşuyor. Atıyorlar bol işkembeden. Sonra bir bakıyorsunuz almanlara incirlik üssü açılıyor. Kandırıyorsanız bari ramazanda kandırmayın ya. Niçin yapıyorlar bunu? Devletin sıfırlandığı ülkelerde ancak bunlar olur. Büyükelçiler hallaç pamuğu gibi atılıyor. Bunları kabul etmek mümkün değil.

CHP iktidarında çiftçiye verilen mazottan KDV'de ÖTV'de alınmayacak. Çiftçi üretecek, çiftçi kazanacak. Sadece mazot mu? Sadece mazot mu? Mazot değil arkadaşlar. "Gübre ve yemde de KDV'yi kaldırıyoruz" dediler. Binali Yıldırım'dan istirham ediyorum: "Siz bundan ne kadar yararlandınız" diyecekler. Diyecekler ki "Ne yararı, zarar sağladık" Tarım Kredi'deki gübreler yüzde 20 daha pahalı. Sadece bu mu elektrikte de aynı şeyler. "Faturalar ağır geliyor bize" diyorlar. Ya çiftçi her gün üretip satmıyor ki? Bari faturalar 6 ayda bir gelsin diyorlar.

Son 13 yılda 27 milyon dönüm arazi Türkiye'de ekilmiyor. İki trakya büyüklüğünde. Çünkü çiftçi diyor ki ekersem zarar ederim. Bir de prim sorunu var. "Prim tamam" diyorlar, veriyorlar doğru ama hangi ürünlere prim vereceklerini çok geç açıklıyorlar. Kaldı ki 2015'e ait prim alacaklarımız var, 2016 bitecek hala alamadık" diyorlar. Bakın, Tarım Kanunu'nda şöyle deniyor: "Tarımsal Destekleme Programlarının finansmanları bütçe kaynaklarından veya dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi hasıladan yüzde 1'inden az olamaz" Tarım Kanunu çıktığı tarihden bu yana 50 milyar lira çiftçiye ödenmemiştir. Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı'na sesleniyorum, lütfen hakkını ara, hakları al, çiftçiye dağıt arkadaşım. 

Bakın size söz veriyorum, CHP iktidarında bu firavun düzenini değiştireceğiz.

Eskiden, dış politika denince vatandaş çok fazla ilgilenmezdi. "Biz dinlesek de dinlemesek de olur" diyorlardı. Dış politika, Cumhuriyet tarihinde ilk kez tüketicinin cebini vurmaya başladı. Turizmciler ya, Alanya'yı düşünün, turizmciler yazar kasayı atıyorlar ve hep beraber "Turist duasına" çıkıyorlar. İyi de bu turistin Türkiye'ye gelmesini engelleyen kim? Bütün komşuları bize düşman eden kim? Bu soruyu sorarsan gelecek seçimde nasıl oy kullanacağının farkına varacaksın. 

Hatay TIR filosu açısından İstanbul'dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Suriye üzerinden tam 14 ülkeye yol alıyorlar. 7 bin aile, TIR sahibi aile, bunlardan geçimini sağlıyor. Borçları da var, 14 ülkeye ihracat yapacaklar bunları yapamıyorlar. Suriye'deki savaşta ilk vurulan ilk Hatay oldu ve Hatay kan kaybediyor. Sadece Reyhanlı'da 120 bin Suriyeli var ve "Bizim Reyhanlı'daki iç barışımızı büyük ölçüde bozacak diyorlar"

Çiftçi kardeşim, moralin bozulmasın. Uyanmanın zamanı geldi. Sen uyandığında ben senin yanında olacağım kardeşim. Elektrik Piyasası Kanunu geçti Meclis'ten. Ben buradan hep söyledim. Faturalarda kayıp kaçak bedeli var, itiraz ediyorlar yargıtaya gidiyorlar. Yargıtay hukuk genel kuruluna kadar gidiyor, "Sen niye kayıp kaçak bedeli alıyorsun" diyorlar. Ne kadar alınan para, 30 milyar dolar. 30 milyar dolar kayıp kaçak bedeli olarak alınan para. Bunlar, "Bunlar böyle yapıyor, umurumda değil, kanun çıkarırım yine alırım o parayı" diyorlar.

 

"Liseliler bizim onurumuz, gururumuz, umudumuz"

 

Bu eleştiriyi yaparken bir noktaya hepinizin dikkatini çekmek isterim. Yoksul aileler de kaçak olarak kullanmış olabilir. Yoksul aileleri nasıl koruyacağız? Aile Sigortası getireceğiz dedik. Yoksul ailelerin kullandığı elektrik ve doğalgaz miktarlarını Aile Sigortası'ndan karşılayacağız dedik. Yani insandan, doğruluktan, hukuktan üstünlüğünden yana tavır takınıyoruz. CHP proje üretir, herkesin hakkını koruyacak bir proje üretir. Bu günlerde bir şey daha var, liseli çocuklarımız ayaklanıyorlar. Birilerinin uykuları yine kaçmış. Lisede okuyan çocuklarımız, bizim çocuklarımız. O çocuklar bizim onurumuz ve gururumuz. Onlar çağı, aydınlanmayı yakalamak istiyorlar. Kendilerini, okulları, siyasi kurumları sorgulamak istiyorlar. Karanlığa teslim olmak istemiyorlar. Onlar bizim onurumuz, gururumuz, umudumuz. Onlar bizim devrimcimiz, laikimiz, cumhuriyetimiz, onlarla onur ve gurur duyuyoruz.

Cumhuriyet'i onların sayesinde kurduk, onların sayesinde geliştireceğiz. Birileri onları potansiyel suçlu olarak görüyor, "Yeni bir Gezi olursa ne olur" diyorlar, uyuyamıyorlar. Gezi'de eline taş sopa almayan, kitap okuyan, ibadetini yapan, gitar çalan çocuklara teşekkürlerimi sunuyorum. Onlar bir diktatöre diz çöktürdüler.

Bir şeyi hatırlatmak isterim. Hikmet Boral, tıbbiyeli birisi. Sivas Kongresi'nde Türkiye'de manda olsun mu olmasın mı tartışması vardı. Boral, "Paşam, yetkili üyesi bulunduğum Türkiye Tıbbiyi Birliği, beni istiklal için gönderdiler. Mandayı kabul edemem, şiddetle red ederiz. Farzı mahal, manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, sizi vatan batırıcısı olarak adlandırırız" diyor. Mustafa Kemal şunu söylüyor: "Evlat, müsterih ol, gençliğe güveniyorum. Mandayı kabul etmeyeceğiz. Ya İstiklal, ya ölüm" der

Bizim anladığımız gençlik budur işte. O nedenle gençlerimize ve gençliğe güveniyor. Onlar potansiyel suçlu olarak görebilirler, ama biz görmüyoruz. Sadece bizim mi? Dünyanın da geleceğidir onlar. Eğitim sisteminin nasıl çöktüğünü de görüyorlar. Hiçbir anne ve baba çocuğunun eğitiminden memnun değil. Bu düzeni, gençlerle birlikte değiştireceğiz.

 

"ABD tipi başkanlığa da varız" yanıtı

 

Bugün sayın Binali Yıldırım demiş ki ABD tipi başkanlık sistemini tartışacağız demiş. Şimdi ona iki soru soruyorum. Amerikan başkanlık sistemiyle ilgili olarak. Türkiye'de eyalet sistemini kabul ediyor musunuz? Çık ve açıkça milletin önünde söyle. ABD'de her eyaletin ayrı parlamentoları, ayrı kanunları, ayrı yasaları var. Böyle olsun diyor musun? Önce bunları çık milletin önünde anlat. Bize sorarsan biz kabul etmiyoruz, atalarımızın kurduğu, geliştirdiği parlamenter sistemi kabul ediyoruz.

Madem tartışmak istiyorsun, ABD'deki gibi eyalet sistemini, Türkiye'yi bölmek istiyor musun, istemiyor musun? Kabul ediyor musun, etmiyor musun? 

Bak ben nasıl rahat konuşuyorum, inandığım şeyleri söylüyorum. Bu ülke için çalıştığım için bunları savunuyorum.  Son günlerde CHP'ye yönelik olarak saldırılar var, ama bunların arkasında başka güçler var. saldırıları suçlularla, tecavüzcülerle saldırıyorlar. Üzerimize boş kovan değil, altını çiziyorum. Kurşun atıyorlar. Kabahatlerini örtmek için, suçlarını gizlemek için yapıyorlar. Peki neden yapıyorlar? Neden yapıyorlar? 9 Şubat 2016, bu kürsüde şu açıklamayı yaptım. "Her gün şehitlerimiz geliyor. Ben bu konuda bazı sorular soracağım..." cümle böyle başlıyor. 

Birinci sorum şu: 2002'de AKP hükümete geldiğinde Türkiye'de terör sorunu var mıydı? Terörün olmadığı bir Türkiye'yi devraldılar. İki, hangi iktidarlar döneminde terör örgütleri palazlandı ve güçlendi? 

Terör örgütüyle terörü çözeceğim diye masaya oturan iktidar kimdi?

Terör örgütü ilçelerde silahları depolarken valileri arayıp "Aman bunları dokunmayın" diyen kimdi?

Talimat verdiler, "Bunlara kimse dokunmasın" diye. Şimdi bedelini bu ülkenin gariban şehitleri ödüyor. Hiç kimse unutmasın bunların yakalarındadır. Yine devam ediyorum. Ceza hukukunda bunun adı terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak. AKP yöneticileri terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmışlardır.

Bu açıklamalarım için de dava açmazsınız namertsiniz" 9 Şubat'ta bu açıklamayı yapıyoruz, AKP yöneticileri için terör örgütlerine yardım ve yataklıktan suç duyurusunda bulunduk.  Şimdi cenaze namazında bize kurşun atan o kişilere söylüyorum. İnsansanız, namusluysanız, ahlaklıysanız bu talimatı veren iktidara neden ses çıkarmıyorsunuz neden? Ben bunu eleştirdiğim için benim üstüme geliyorlar, gelmezseniz namertsiniz. Biz hiçbir zaman, hiçbir zaman hiçbir yerde ve hiçbir ortamda terör lehine en ufak bir cümle sarf etmedik.

Değerli arkadaşlarım, kurşunu atan kişi Binali Yıldırım'ın hemen arkasında, kurşunu atan kişi o kadar kişiliksiz bir insan ki fotomontaj diyor. Ya Başbakan yalanlamıyor ki neyi savunuyorsun. Kurşunu atıyorsan adam gibi arkasında duracaksın. Duramıyorsun, yüreğin yetmiyor senin. Onun arkasından bağırıyor "Kılıçdaroğlu dışarı" diye. O kişi Binali Yıldırım'ın arkasında "Binali Yıldırım dışarı" deseydi ne olurdu?

Cami cemaatine şükranlarımı sunuyorum. Çünkü cenaze namazının ne olduğunu biz de biliyoruz onlar da biliyorlar. Şehidi istismar edip, namazı istismar edip bize saldıranlar bu iktidarın çakallarıdır ve biz onlara pabuç bırakmayacağız. 

Değerli arkadaşlarım, bugün açıklama yapmış Binali Bey, Kılıçdaroğlu'nun güvenliğini sağlayacağız. İster sağla ister sağlama kardeşim! Biz kendi güvenliğimizi sağlayacağız. Birileri cami avlularını bir partinin arka bahçesine dönüştürmek istiyor. Bütün samimi dindarlara seslenmek istiyorum. Kendi vicdanınızda bunu tartın. Namaza giden insanlara bunlar yapılır mı? Şehide saygısızlık değil mi bu? Kurana saygısızlık değil mi bu? Kim oluyor bunlar ve kim bunları koruyor? Böyle bir yapı Türkiye için felaket bir yapı.

 

"Erdoğan'a tazminat davası açtım"

 

Bu yönetim Türkiye'yi iç kavgaya götürür. Biz olabildiğince dürüst davranıyoruz, yanlış yapanı uyarıyoruz. Bizim üzerimize mermiyle gelecekler, silahla gelecekler, tankla topla gelecekler. Gelmezlerse namertler! Kaçak sarayda oturan zat demiş ki Kılıçdaroğlu'nun konuşması provake edildi. DHPC'lileri hastanede biz ziyaret etmişiz. Ben hayatımda yalan duydum da bu kadar kuyruklusunu ilk defa duyuyorum. Pes yani, bir de "Ben dinledim" diyor, hakkında tazminat davası açtım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğiz. Ya sen iftardasın ya, nasıl yalan söylüyorsun. Zaten bizi rezil ediyorsun, biz alıştık dünyada da rezil ediyorsunuz. Muhammed Ali'nin cenaze töreninde yapılan doğru mudur arkadaş ya? Türkiye'yi küçük düşürmeye kimin ne hakkı var?