Kılıçdaroğlu: 2002'de gelip Keçiören'de mütevazi evinde oturan Erdoğan, 1100 odalı sarayında kibir abidesine dönüştü

Kılıçdaroğlu: 2002'de gelip Keçiören'de mütevazi evinde oturan Erdoğan, 1100 odalı sarayında kibir abidesine dönüştü

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı sert bir dille eleştirdi. CHP grup toplantısında, "Elinizi vicdanınıza koyun" diyerek AKP'lilere seslenen Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın AKP Genel Başkanlığına geldiği dönemde Ankara Keçiören'de mütevazı bir evde oturduğuna dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, "Aynı Erdoğan'ın 1100 odalı yazlık Saray'ı var. Bir yere giderken bir orduyla gidiyor. Yüzlerce araba. Ak Partili kardeşimin bunu sorgulaması lazım" diye konuştu.

"Milletvekillerinin lojmanlarının satılması lazım' dedi. Sattılar. Tamam. Hiç kimse itiraz etmedi. Aynı şekilde 'Meclis’in 6 bin çalışanı var bunu 3 bine indireceğiz' dedi. Bugün sordum, kaç kişi var Meclis’te çalışan diye. 8 bin dediler. Bırakın indirmeyi artırmışlar" diye konuşan Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, "Dünyanın hiçbir ülkesinde israf itibar değildir. Hele bizim gibi milyonlarca insanın karnını doyuramadığı bir yerde" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan bir kişinin tarafsız olması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, Anayasa'da yer alan Cumhurbaşkanı yeminini okuyarak Erdoğan'ın tarafsız olacağına yönelik namusu ve şerefi üzerine yemin ettiğini belirtti. Erdoğan'ın, YSK kararıyla iptal edilen ve 23 Haziran'da tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçimine "24 saat müdahalede bulunmasını" eleştiren Kılıçdaroğlu, "Bir cumhurbaşkanı devleti mi yönetecek, belediyeyi mi yönetecek?" diye sordu.

Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından bölümler şöyle:

"Grup toplantımızdan bütün Türkiye'ye, hangi partiden olursa olsun bütün vatandaşlarıma sevgilerimi gönderiyorum. Acısı ve tatlısıyla bir haftayı geride bıraktık. Bazı haberler geldi üzüldük, sevindik ama sonuçta hayatın akışı devam ediyor. Eşref Kolçak, Türk sinemasının önemli isimlerinden biriydi. Onu 92 yaşında sonsuzluğa uğurladık. Allah’tan rahmet diliyoruz. Kendisini milletle anıyoruz. AA muhabirinin cansız bedenine ulaşıldı. Ona Allah’tan rahmet diliyoruz, AA camiasındaki arkadaşlarına da geçmiş olsun ve baş sağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Belediye Başkanı bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Seçimle gelen herkese, bizim saygı duymamız gerekir. Hangi partiden olursa olsun. Bir belediye başkanının bıçaklı saldırıya uğrayıp hayata veda etmesini asla kabul etmiyoruz. Herkesin başı sağ olsun.

Kılıçdaroğlu'ndan gazetecilere şiddete tepki: Bir de adam dövme sertifikası verin!

"Geçen hafta bir gazeteci arkadaşımı saldırıya uğradı. Ondan önce Yavuz Selim Demirağ saldırıya uğradı. Kendisi aramızda, kendisine hoş geldiniz diyorum. Gazetecilik bir kamu görevidir. O görev yaptığı zaman belli çevreler rahatsız olabilirler, adı yolsuzluğa bulaşmış kişiler bundan rahatsız olabilirler. Ama gazeteci bilgiyi halka ulaştırmak zorundadır. Sayın Demirağ da bu çerçevede görevini yapan bir gazetecidir. Aynı şekilde Antalya’da Yeniyüzyıl Gazetesi’nde çalışan Sayın İdris Özyol da saldırıya uğradı. Ergin Çevik de 20 Mayıs’ta saldırıya uğradı. Saldırganlar yine serbest. Hakan Denizli de 24 Mayıs’ta saldırıya uğradı. En son Sabahattin Önkibar da saldırıya uğradı. Saldırganları yakalandı ve serbest bırakıldı. Bakınız eğer haber yaptı diye bir gazeteciye şiddet uygulanıyorsa ve o kişisel serbest bırakılıyorsa, o gazeteciler artık bir şey yazmaz diyorsanız hiç beklemeyin. Hiçbir namuslu gazeteci dayak yedi diye geri adım atmaz. Saldırganların hapse girmesi için gazetecilerin öldürülmesi mi gerekiyor? Bir Tweet attı diye 5-6 ay içeride kalan var. Ama gazeteci yazdı diye saldırıya uğrayacak, raporlar alacak, saldırganlar yakalanacak, serbest bırakılacak. Bir de eline belge verin. Adam dövmek serbest sertifikası verin.

"Rabia Naz öldürüldü; Savcı olayların üzerini kapatıyor"

"Geçen hafta Rabia Vatan geldi. Karşısında bir güç var, Ankara’da bir güç var. Bulunduğu yerde bir güç var. Adaletin önünü tıkamaya çalışıyorlar. Ama bu baba kızının katillerini arıyor. Rabia Naz 11 yaşında, hayat dolu bir kız. Öldürülmeden önce dondurmacıya arkadaşlarıyla giriyor, sonra annesinin çalıştığı eczaneye gidiyor. Haber geliyor, Rabia Naz evin önünde sırt üstü yatıyor ve ağır yaralı. Ayağını sadece deri tutuyor. Hastaneye kaldırılıyor ve bir süre sonra deniyor ki Rabia Naz vefat etti. Ne oldu? İntihar etti. Baba tabi 11 yaşındaki çocuk neden intihar ettin diyor. Arkadaşlarına, öğretmenlerine soruyorlar, hayat dolu bir kız. Sonra baba araştırıyor. Olayın bir trafik kazası olduğunu söylüyor. Doblo marka bir aracın çarptığı söyleniyor. Evlerinin önündeki alana sırt üstü yatırılıyor. Baba bir türlü derdini anlatamıyor. Araştırma yapılmasını istiyor. Savcı gizlilik kararı koyuyor. Savcıya da sormak lazım hangi vicdanla gizlilik kararı koyarsınız? Ve bir gazeteci arkadaşımız Metin Cihan olayı araştırıyor.

"Ambulanstaki video kaydı vardı, polis sildirdi diyor ambulans çalışanı. Hangi güç yaptırdı bunu? Belediye delillerin olduğu evin yıkımına karar veriyor. Adalet diyoruz ya. 11 yaşındaki bir çocuk diyoruz. Savcı olayların üzerini kapatıyor. Üniversiteden görüş alıyor, trafik kazası olduğuna dair deliller var. Nereden intihar etti? 4-5 katlı bir bina. İyi de neden atlasın. Polisler inceleme yapıyorlar, çocuğumuzun kilosunda bir çuvalı binadan atıyorlar. Ama sokağa düşmüyor çuval. Çünkü binanın önünde bir teras var. 4-5 metrelik bir teras. Ve büyük bir gürültü. Rabia Naz düşerken hiç gürültü yoktu. Olayın üstü kapatılmaya çalışılıyor. Polise sesleniyorum, sizin göreviniz delilleri ortaya çıkarmaktır. Bir çocuğun göz göre göre öldürülmesine göz yummak değildir. Yargının görevi de Ankara’dan gelen telefonlarla olayları kapatmak değil, adaleti teslim etmektir. Sonra babaya akli, dengesi yerinde değildir dediler. İnsaf ya.

"Erdoğan, namusu ve şerefi üzerine tarafsız olacağına dair yemin etmişti"

"Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Adaletle yönetilmek istiyoruz. Açlığın olmadığı bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz. Cumhurbaşkanı var mı var, seçimle mi geldi seçimle geldi. Vatandaşın oyuyla seçildi. Peki, ne yaptı ilk yaptığı iş Meclis’te yemin etti. Yemin metninin son cümlesini okuyorum; üzerime aldığım görevi, tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti karşısında namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.’ Namus ve şeref kavramının ne kadar önemli olduğunu defalarca anlattım. Bir cumhurbaşkanı neden tarafsız olmalı? Devletin başıysa bir partili olamaz.

"Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekir"

"Herkese eşit hizmet götürmek zorundadır. O nedenle cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekir. O yüzden tarafsız davranacağına dair namusun ve şerefin üzerine yemin et deniyor. AK Partili kardeşlerim bunu unutmasın. Peki, bir cumhurbaşkanı günün 24 saati belediye başkanlığı seçimlerine müdahale eder mi? Bir tarafta belediye başkanlarının fotoğrafı var bir tarafta Erdoğan’ın fotoğrafı var. Erdoğan belediye başkanı mı olacak! Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Diyelim ki partiler arasında ciddi bir anlaşmazlık çıktı, cumhurbaşkanı davet ede, gelin der neden böyle yapıyorsunuz der. Bu şans yok şu anda. Niye yok? Devletin sigortası yok. Bir cumhurbaşkanı devleti mi yönetecek, belediyeyi mi yönetecek? Vicdan sahibi ahlak sahibi, adalet sahibi herkese bu soruyu soruyorum. Erdoğan 2002’de Ak Parti’nin Genel Başkanlığı’na seçilemiyordu, Anayasa’nın değişmesi gerekiyordu. AK Parti birinci oldu, birinci olan partinin genel başkanı Parlamentoya gelemiyordu. Bu da yanlış. Bir partinin genel başkanı hükümet kurabilecek bir pozisyona gelmişse onun önünde yasal bir engel olmaması gerekiyor. Biz destek verdik. Ne oldu, geldi. Ankara’da Keçiören’de mütevazı bir evde oturuyordu. Milletvekillerinin lojmanlarının satılması lazım dedi. Sattılar. Tamam. Hiç kimse itiraz etmedi. Aynı şekilde Meclis’in 6 bin çalışanı var bunu 3 bine indireceğiz dedi. Bugün sordum, kaç kişi var Meclis’te çalışan diye. 8 bin dediler. Bırakın indirmeyi artırmışlar.

"AK Partili kardeşlerime sesleniyorum, siz bunu doğru buluyor musunuz?"

"Ak Partili kardeşimin bunu sorgulaması lazım. Aynı Erdoğan'ın 1100 odalı yazlık Saray'ı var. Bir yere giderken bir orduyla gidiyor. Yüzlerce araba. Savaşa mı gidiyoruz, hayır efendim İstanbul'a geliyor. AK Partili kardeşlerime sesleniyorum, siz bunu doğru buluyor musunuz? 

"Kibir abidesine dönüştü. Kibirli olmak doğru mudur, yanlış mıdır? Kibir iyidir diyorsan, git oyunu ver kardeşim. Kibirli insan doğru karar alamaz diyorsan oturup düşüneceksin kardeşim. Ben illa demiyorum gel bana oy ver. Ama Allah’ın verdiği en değerli şey akılsa, aklımızı kullanacağız. Çocuk açlıktan ölecek beyefendi 1100 odalı yerde keyif sürecek. Dünyanın hiçbir ülkesinde israf itibar değildir. Hele bizim gibi milyonlarca insanın karnını doyuramadığı bir yerde.

"Bakanların yolsuzluk dosyaları yüce divana gönderilmedi"

"2002’de geldin, yolsuzlukları araştırma komisyonu kurdu. Ben yolsuzlukları araştırma komisyonunun üyesiydi. Başında Azmi Ateş vardı. AK Partili, düzgün bir adam. Oturduk beraber yolsuzlukları araştırdık. Azmi Ateş bir daha milletvekili olamadı. Niye olamadı? Ak Partili kardeşlerimin vicdanına, adaletine sesleniyorum, Azmi Ateş bir daha neden milletvekili olamadı? Ne diye iktidara geldiler? 3Y dediler. AK Partili kardeşim 2002’den beri oy veriyorsun, senin vicdanına sesleniyorum, yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar bitti mi? Ne oldu? Yolsuzlukla bırakın mücadele etmeyi yönetenler gırtlaklarına kadar yolsuzluk içinde. Düşünebiliyor musunuz, 3 bakanın yolsuzluk dosyası yüce divana gönderilmedi. Hani kul hakkı yemek en büyük günahtı?

"İç borç miktarı 653 milyar lira; nereye gitti bu para?"

"İç borç miktarı 653 milyar lira. Bir de dış borcu var; 557 milyar lira. Nereye gitti bu para? Nereye gitti? Ak Partili kardeşimin vicdanına, adalet duygusuna, ahlakına sesleniyorum. Yoksulluk diz boyu, açlık diz boyu. Çöp kutularından bir şeyler sağlayıp geçimini sağlayan yüz binlerce kadın, çocuk var. Allah’ın sana verdiği en değerli hazine olan aklınız sen kullanmayacak mısın kardeşim? Bu para nereye harcandı diye sormayacak mısın kardeşim? Ben sana ne diyeyim. Yönetemiyorlar kardeşim. Devlet bütün vatandaşları kucaklamakla yönetilir. Öyle bir çıkmaza geldi ki, devlet öyle bir şekilde savruluyor ki, devletin her şeyini dolara bağladılar. Biz yerliyiz, milliyiz diyorlardı. Bir zamanlar dolar alan yanar diyorlardı, şimdi Türk Lirası tutan yanıyor.

"Vatandaş hükümete güvenmiyor"

"Vatandaş hükümete güvenmiyor. Vatandaş Erdoğan’a güvenmiyor. Mevduatı dolar olarak tutarsam kendimi korurum diyor vatandaş. Dış güçler mi söyledi bu kadar borç alın diye. Yoksa sen mi yalvardın bana borç ver diye? Son bir yılda 1 milyon 376 bin kişi işsiz kaldı.

"Ak Partili kardeşlerim, beylerin bir eli yağda bir eli balda, yoksulluğu çeken sensin; ne için?"

"Açlık sınırının altında asgari ücret mi olur? Sekiz milyon 500 bin kişi asgari ücret ya da onun altında gelir elde ediyor. 6 milyon 700 bin kişi asgari ücret alıyor. 1 milyon 800 bin kişi asgari ücretin altında gelir alıyor. Ama 8 milyon 475 bin insanımız işsiz. 8 milyon da asgari ücret ve altı vardı. 16 milyon kişi doğru dürüst evine ekmek götüremiyor. Şimdi ben AK Partili kardeşlerime sesleniyorum. Onların adalet duygusuna sesleniyorum. 16 milyon hanede babalar çocuklarına harçlık veremeyecek. Bayram harçlığı verecek para bile bulamıyor. Ak Partili kardeşim 17 yıldır yönetiyorlar. Beylerin bir eli yağda bir eli balda, yoksulluğu çeken sensin. Ne için?

"Verdiğiniz oya ihanet edenin arkasından neden gidesiniz?!!"

"Tarihte şurada kuyruk vardı burada vardı diyorlar. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu millet patates ve soğan kuyruğuna girmiştir. Ya bereketli topraklar var kardeşim. Göllerimiz, sularımız, çiftçilerimiz, çalışan insanımız, gençlerimiz var. 17 yılın sonunda memleketi getirdikleri nokta, milletimizi soğan kuyruğuna sokmak oldu. Sadece İstanbul’da bir milyonu aşkın hanenin ya suyu, ya elektriği ya da doğalgazı kesik. Ben 23 Haziran’da oy kullanacak kardeşlerime seslenmek istiyorum; bu 1 milyona aşkın handede su akmazsa ne olur? Oradaki çocuklar ne olur? Ben Ak Partili kardeşlerimin vicdanına sesleniyorum. Siz düşünmeyeceksiniz de kim düşünecek. Verdiğiniz oya ihanet edenin arkasından neden gidesiniz?!!

"Erdoğan'ın avukatını tutan kesin hapishaneden çıkıyor ama onun için 1 milyon dolar paraya ihtiyaç var"

"Sayın Ekrem İmamoğlu’nun ilk yaptığı işlerden biri uyuşturucuyla mücadele komisyonu kuralım dedi. Reddettiler. Önce uyuşturucuya alıştırıyorlar sonra onları satıcı olarak çalıştırıyorlar. 17 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor. Beka diyorsanız beka budur, çocuklarımızın geleceğidir. Hapiste yazar mı, siyasetçi mi olur dediler. Bunlar darbe dönemlerinde olur dediler. Doğru mu? Doğru. Peki, AK Partili kardeşim bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin hapishanelerinde milletvekilleri avukatlar, öğrenciler var mı? Var.

"Bu gidişe dur dememiz lazım. Üstelik hapishaneden parası, dayısı olan, Erdoğan'ın avukatını tutan kesin çıkıyor. Ama onun için 1 milyon dolar paraya ihtiyaç var. Sanatçı, avukat, gazeteci, düzgün, namuslu milletvekili nereden bulacak bunu?

"Suriye’ye silah gönderdiler birbirlerini öldürsünler diye. Senin Ortadoğu bataklığında ne işin var?

"Bütün komşularımızla bizim aramız iyiydi. Şimdi Libya’ya silah gönderiyorlar, neden Libya’da Müslümanlar birbirlerini öldürsünler diye. Neden komşularımızla aramız kötü olsun!"