CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sendikasının teklifinden daha düşük miktara hükûmetle anlaşması sonrası “açık unutulan mikrofon” skandalıyla eleştirilen Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'a "İşçinin alın terini pazarladın" diyerek tepki gösterdi. "Sarı sendikacılık bu ülkenin başına gelen en felaket şeydir" diyen Kılıçdaroğlu, "Batsın sizin sendikacılığınız!" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin dış politikasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı sert bir dille eleştirdi. "Türkiye tarihini iyi okuyan Orta Doğu’ya niçin bulaşılmaması gerektiğini de bilir. Bunlar tarih de bilmiyor" diyen Kılıçdaroğlu, "İyi de battık kardeşim, Osmanlı battı. Devasa bir imparatorluk neden battı? Nasıl oldu da battı? Kalktılar dış politikayı farklı bir alana çektiler. Yurtta barış dünyada barıştan vazgeçtiler, herkesle kavga. Seni Orta Doğu bataklığına hangi egemen güç soktu?" diye sordu.
CHP İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle:
"Marmara bölgesinin acısı Türkiye’nin değil dünyanın acısı. Hâlâ kentsel dönüşümü tartışıyoruz, bu nedenle iktidarın geleceği düşünmediğini gösteriyor. 17 yılda yapılmayan şeylerin 5 yıla sığdırılması ortak arzumuz.
Şimdi o eksiklikleri görüşme ve bir daha ki seçimlerde tamamlama sürecini hayata geçirmek zorundayız. Elbetteki demokrasi kültüründen yana toplumu aydınlattık, herkese demokrasinin, adaletin erdemini anlatmaya çalıştık.
Bizim daha alacağımız çok mesafe var. Dün bir yerde yaptığım konuşmada yine adalete vurgu yaptım. Dünya siyaset tarihinin en uzun yürüyüşünü birlikte gerçekleştirdik. Bir devlet için bir ülke için adaletin ne kadar değerli olduğunu anlatmaya çalıştık. Demokrasinin olmadığı yerde adalet, adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Bugün suçsuz olduklarına dair Cumhuriyet Başsavcılığının kararına rağmen hâlâ bazı gazeteciler hapisteyse adalet sorunu var demektir. Masum insanlar hapiste, beyler eğleniyorlar. Meclis açılsın da ondan sonra adalet reformunu yapalım. Neden Meclis'i bekliyoruz! Masum insanların hapiste ne işi var. Bu düşünceyle yola çıkarsanız adalete olan güven biter.
Yukarıdakinin avukatı var ne düşünüyor sorayım derse bir hâkim, o ülkede adalet bitmiştir. Hepimizin yapması gereken büyük görevler var. Bedeli ne olursa olsun adaleti sağlamak hepimizin ortak görevidir. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını adalet ortamında ararsınız.
Yargının çöktüğünü gösteren en büyük karar YSK'nın kararıydı. Bütün dünya var olan sistemle dalga geçiyor. Nasıl bir yargıçtır, nasıl bir anlayıştır, nasıl bir hukuk fakültesidir. Kendi görüşünü makamı için satan bir kişiye yargıç denmez. Özgür iradesiyle karar alacak. Halkın iradenizi atıyor, vicdanınızı bir köşeye koyuyor, okuduğunuz bütün kitapları bir kenara atıyorsunuz bir kişinin dediklerini yapıyorsunuz. Sonra halktan şamar yiyorsunuz. Toplumun vicdanını kanattılar, ahlak kavramını yozlaştırdılar. İl başkanları olarak hepinizin bu konuda ciddi bir sorumluluğu var.
Demokrasiye, hakka, hukuka riayet eden bir süreci başlatmak zorundayız.
Türkiye’nin hiçbir sorununu çözmemiş, var olan sorunlara yenisini eklemiştir; işsizlik. Devasa bir sorun olarak karşımızda işsizlik duruyor. 17 yıl yöneteceksiniz, dünyanın parasını harcayacak, ne varsa satıp savuracaksınız, Türkiye’nin hiçbir sorununu çözemeyeceksiniz. Bu gerçekleri AK Partili vatandaşlarımıza anlatmak zorundasınız. Çözümü de anlatacağız. Nasıl çözüleceğini anlatacağız. Hiçbir endişeniz olmasın, yurt içinde yurt dışında, Türkiye’nin CHP’nin bakış açısından çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. CHP Türkiye'nin bütün sorunlarını çözebilir. Bu güveni vereceğiz. Elin oğlu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz. Hayır efendim, hem dünyayı biliyoruz, hem Türkiye'nin bütün gerçeklerini, tarihini biliyoruz. Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan trajedi 21. yüzyılda yeniden yaşanıyor.
Herkes dertli. Hiç meraklanma kardeşim, seçimler gelecek. İstanbul’da ne yaptıysak aynısını Türkiye’de yapacağız diyeceksiniz. Vatandaşa umutsuzluk değil, umutlu, güzel bir dünya vadedeceğiz. Yapmadılarsa biz yapacağız diyeceğiz. 5 yılda Türkiye’de Orta Doğu’daki bataklıktan alnının akıyla nasıl çıkar göreceğiz diyeceğiz.
Türk-İş Genel Başkanı’nın yaptığı sözleşmeye değinmek isterim. Sendikacılık, işçinin hakkını arama yolu ve yöntemidir. Dünyada işçilerin sendikalarda örgütlenmesinin temel nedeni işçilerin güç karşısında ezilmemesidir. Ama bir sendikanın genel başkanı işçinin alın terini Saray’a pazarlarsa ona sendikacı denmez. Kimse kusura bakmasın, o başka bir şeydir. Üstelik görüşmeyi kapalı kapılar ardından daha önceden Saray’da yapmış, kendisini teslim etmiş oraya. Ne vadettiler bilmiyorum. İşçinin alın teri kadar değerli bir şey var mıdır? Kendi aylığını açıklasın. İşçilere yüzde 8, sonra yüzde 4 vereyim diyor. Dönüp şu lafı kullanamıyor; ‘Beyefendi bizim iki, üç maaşımız yok. Beyefendi sen Saray’da oturuyorsun, kira vermiyorsun, hiçbir masrafın yok. Her şey bedava, aylığına yüzde 26 zam yaptın, işçi bunların tamamını ödüyor, sen ona yüzde 8+4 zam veriyorsun.’ Akıl var mantık var ya. Nasıl bir sendikacılık anlayışıdır bu! Bu nasıl hak aramadır! Ben işçinin hakkını arıyorum. İşçi değilim ama alın terine değer verdiğim için işçinin hakkını arıyorum. Sendikanın genel başkanı işçinin alın terini pazarlıyor. Batsın sizin sendikacılığınız! Sarı sendikacılık zaten bu ülkenin başına gelen en büyük belalardan biridir.
Niçin bir silah fabrikası yabancı bir orduya peşkeş çekilir? Özellikle ülkücü kardeşlerime seslenmek isterim. Vatanına sahip çıktığını, CHP’ye seçimlerde destek verdiğini de biliyorum. Dünyanın hangi ülkesi kendi silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekmiştir? Buna müsaade edene ülkücü denir mi, denmez mi? Sonra bir ses geldi. 50 milyon dolar bulamadık efendim, bundan dolayı fabrikanın yüzde 49,9’unu Katar ordusuna pazarladık. Bana bir hafta ver dedim. Eğer ben 50 milyon doları toplayamazsam siyaseti bırakacağım dedim. 50 milyon dolar nedir kardeşim! Cesaret edemedi. Her yerde bunu anlatın; dünyada silah fabrikasını yabancı orduya satan tek istisna Türkiye’dir.
Türkiye’yi Orta Doğu bataklığına sokmayın dedik. Türkiye tarihini iyi okuyan Orta Doğu’ya niçin bulaşılmaması gerektiğini de bilir. Bunlar tarih de bilmiyor. İyi de battık kardeşim, Osmanlı battı. Devasa bir imparatorluk neden battı? Nasıl oldu da battı? Bunu araştıracaksın, bileceksin ki aynı hataları bir daha yapmayalım. Kalktılar dış politikayı farklı bir alana çektiler. Yurtta barış dünyada barıştan vazgeçtiler, herkesle kavga. Seni Orta Doğu bataklığına hangi egemen güç soktu? Müslümanı Müslümana kırdırdın. Senin günahın çok büyük kardeşim.
O tarlada çiftçi alın teri döküyor. Aşık Veysel’in ne güzel türküsü var; 'Benim sadık yarın kara topraktır' diye. Sen toprağa basmıyorsun, pahalı ayakkabınla basmıyorsun. Beni eleştiriyor, şehit ailesinin evine galoşla giyin diye. Sen burada galoş giydin, ben galoş çizmesi giydim. Bu karıncayla fili karşılaştırmak gibi bir şey. Kibir yüzünden toprağına basamayan bir kişi beni başka yerden yakalamaya çalışıyor. Beni yakalayamazsın kardeşim, ben ülkemin toprağını seviyorum.
Dolayısıyla Suriye yönetimiyle iş birliği yapılmalı Mısır’la barışmamız lazım. Doğu Akdeniz’de herkes orada, bir tek Türkiye yok, neden? Başarılı bir dış politika güdüyorlar sözde. Neden yokuz peki? Mısır’la kavga ettik çünkü. Neden ettik? Mısır’la hiçbir sorunumuz yoktu. Niçin kavga ettik? Bunu özellikle AK Partili kardeşlerimin düşünmesini isterim.
Belediye başkanlıkları toplantısında 7 uyulması gereken ilke sıraladım. Dün belediyelerimizi gezdim, bu 7 maddesi belediyede vatandaşın da göreceği bir yere asmışlar. 'Ben uymuyorsam, vatandaş gelip bizi uyarsın' diyorlar. Kuralları konan ilkelere herkesin uyması gerekiyor. İl başkanları için de 7 ilke belirledim;
Belediye başkanlarımızın başarısı için çalışın. Her il başkanı bulunduğu yerde CHP’li belediye varsa onun başarısı için çalışacak. Belediye başkanlarımızın 7 ilkeye uyup uymadığını denetleyeceksiniz.
Asıl olan sizin belediye başkanlarından talepleriniz değil, asıl olan vatandaşların talepleridir. Vatandaşların belediye başkanlıklarından taleplerinin takipçisi olacaksınız.
Belediye başkanlıklarımızın başarısı için bir fedakârlık yapmak gerekiyorsa onu önce sizler yapacaksınız. Bir başarıyı kitleselleştirmek durumundayız. Bireysel beklentileri kenara bırakacağız.
İl başkanı olduğunuz yerde toplumun tüm kesimleriyle sıcak samimi ilişkiler kurun. Bunlar bize oy vermiyor ayrımı istemiyorum.
İl ve ilçelerde devleti yönetenler (valiler ve kaymakamlar) adaletli bir yönetim sergilemiyorsa, partizanlık yapıyorsa uyarmaktan ve eleştirmekten asla çekinmeyeceksiniz. Bu vatandaşla aranızdaki güveni artıracaktır.
Vali ve belediye başkanı milletin parasını harcamaktadır. Kimse kendi cebinden oraya para koymuş değildir. Gizli kapaklı bir şey yapılıyorsa bilin ki cebine bir şeyler akacak. Valilerin ve diğer belediye başkanlarının aynı hassasiyetle bütçenin takipçisi olması gerekiyor. Takip edeceksiniz. Şeffaflığın takipçisi olmak çok değerlidir. Bu aynı zamanda kul hakkına saygı duymak demektir.
Derdi olan gelip sizin kapısını çalacak. Dolayısıyla sizin göreviniz çok daha ağır ama zor değil. Bu yeni süreçte hepimize yeni görevler düşüyor. İç çekişmeyi bir kenara bırakacaksınız. Söylemle değil eylemle söylediği düşüncenin arkasında duracaksınız. Sorunların çözülmesi üzerine bir siyaset anlayışı benimsiyoruz."