Kılıçdaroğlu: Deniz Baykal’ı bekliyorum

Kılıçdaroğlu: Deniz Baykal’ı bekliyorum

 

 
T24 - CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Kurultaya gelmemeleri için çağrıda bulunmak delegelerin iradelerine ipotek koymaktır. Sayın Deniz Baykal’la konuşmadım. Ama her iki kurultaya bekliyorum ve geleceğini sanıyorum” dedi.
 
Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyi köşesine taşıyan Fikret Bila'nın Milliyet gazetesinde yayımlanan bugünkü (24 Şubat 2012) yazısı şöyle:
 
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla, iki tüzük kurultayı ve yöneltilen eleştirileri konuştum. Kılıçdaroğlu, hazırladıkları yeni tüzüğün imzacıları da tatmin edeceğinden emin olduğunu vurguladı. CHP lideri, muhaliflerin 26 Şubat günü toplanacak ilk kurultaya katılmamaları yönündeki çağrılarını delegenin iradesine ipotek koymak olarak niteledi, bir önceki Genel Başkan Deniz Baykal’ı da kurultaya beklediğini ifade etti. Kılıçdaroğlu’na yönelttiğim sorular ve yanıtları şöyle:
 

‘Baykal’ı bekliyorum’

 
İki tüzük kurultayı topluyorsunuz. Sizin çağrınızda toplanacak 26 Şubat kurultayına muhalif delegelerin katılmayacağı yönünde bilgiler var. Eski Genel Sekreter Önder Sav’ın bu yönde değerlendirmeleri oldu. Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın katılmayacağını ifade ettiği yönünde haberler çıktı. Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
- Kurultaya gelmemeleri için delegelere çağrıda bulunmak, delegenin iradesine ipotek koymaktır. CHP kültüründe böyle bir olay yoktur. Kurultay en yüksek demokratik karar organıdır. Delegeler özgür iradeleriyle gelirler, görüşlerini açıklarlar, oylarını kullanırlar. İster evet derler, ister hayır derler. Bu onların iradesidir. Ama ‘gelmeyin’ demek demokratik değildir. CHP’ye yakışmaz. Ben bütün CHP delegelerini her iki kurultaya da katılmaya çağırıyorum. Sayın Deniz Baykal’la görüşmedim. Ama Sayın Baykal’ı da her iki kurultaya bekliyorum ve geleceğini sanıyorum.
 

‘Önseçim de çarşaf da olacak’

 
İmzacılar olarak bilinen muhalif grup, tüzükte özellikle önseçimin esas alınması ve parti içi seçimlerde çarşaf liste uygulamasının zorunlu olmasını talep ediyorlar. Sizin hazırladığınız tüzükte muhaliflerin bu yöndeki talepleri yer alacak mı?
 
- Evet alacak. Kimsenin kuşkusu olmasın. Bu tüzük hazırlığı CHP’de en uzun süre üzerinde çalışılan bir taslaktır. Yeni tüzükte önseçim de olacak çarşaf liste de olacak. Tamamen delegelerin demokratik iradelerini önceleyen bir sistem kurulacak. Parti içi demokrasi işleyecek.
 

‘Genel başkan adayı  çıkarsa övünürüz’

 
Tüzük kurultaylarının seçimli kurultay için güç denemeleri olduğu yorumları yapılıyor. Seçimli kurultayda karşınıza genel başkan adayı çıkmasını bekliyor musunuz?
 
- CHP bana ait bir parti değil. Kitlelerin partisidir. Genel başkan adaylarının çıkması da gayet normal ve demokratik bir olaydır. Elbette seçimli kurultayda genel başkan adayları çıkabilir ve biz bundan üzüntü değil, sevinç duyarız.
 

‘AKP devletiyle uğraşıyoruz’

 
CHP’nin muhalefette olmasına rağmen oy kaybettiği, AKP’nin ise iktidar yıpranması yaşamadığı ve oylarını artırmayı sürdürdüğü yönünde araştırmalar ve haberler çıkıyor. Bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?
 
- Önce şunu ifade edeyim; ‘AKP’de iktidar yıpranması yok’ demek doğru bir saptama değil. İktidar yıpranması başlamıştır. Yaşadığımız olaylar bunu gösteriyor. Ayrıca CHP’de bir oy düşüşü yok, benim söylediğim belirgin ölçüde artış olmadığıdır. Bu konuda da CHP’ye haksızlık edilmemelidir. Türkiye’nin içinden geçtiği şartlara göre değerlendirme yapmak gerekir. Biz, normal olarak bir hükümete karşı muhalefet etmiyoruz. Aynı zamanda AKP devletine karşı mücadele ediyoruz. AKP derin devletine karşı mücadele ediyoruz. AKP medyasına karşı mücadele ediyoruz. Eğer medyada CHP’ye yöneltilen eleştirilerin yüzde 10’u AKP’ye yöneltilse, AKP tutunamaz ama biz tutunuyoruz. Bu şartlarda mücadele ettiğimiz unutulmasın.
 

‘Rotamızdan sapmadık’

 
CHP yönetiminin partinin ideolojik çizgisinden saptığı, Atatürk ilkelerine yeterince sahip çıkmadığı, laiklik ilkesinden ödün verdiği, Kürt meselesinde kafasının karışık olduğu, Dersim konusunu açtığı ama içinden çıkamadığı gibi eleştiriler de var. Bunlara ne diyorsunuz?
 
- Eleştirilerin yöneltilmesi normaldir. Demokratik bir haktır. Ama yöneltilen eleştiriler doğru değildir. Haksız ve dayanaksız eleştirilerdir. Biz rotamızdan sapmadık, sapmayız. Atatürk ilkelerine de sonuna kadar bağlıyız. Biz, bu yoldaki mücadelemizi de sürdürüyoruz ve sonuna kadar sürdürmeye de kararlıyız.
 
 
Meclis Başkanı Cemil Çiçek, dün Samsun-Ayvacık Ada Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Özlem Yeşilyurt ve beraberindeki Down sendromlu sporcu çocukları kabul etti.
 

Cemil Çiçek: Özel yetkide ölçü kaçtı

 
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i, Vatan’ın Ankara temsilcisi Bilal Çetin’le birlikte makamında ziyaret ederek, gündemdeki konularla ilgili sohbet ettik.
 
Biz, Çiçek’in makam odasındayken dışarıda da tutuklu yakınları özel yetkili mahkemeleri protesto ediyorlardı. Sohbete özel yetkili mahkemelerle başladık. Son günlerde Türkiye’nin gündemini meşgul eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve arkadaşlarının İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’nca ifadeye çağrılmaları ve MİT Yasası’nın değiştirilmesiyle yeniden tartışılmaya açılan özel yetkili mahkemeler konusundaki görüşlerini sorduk.
 
Çiçek, özel yetkili mahkemelere ihtiyaç olduğu, ancak uygulamada ölçünün kaçtığı görüşüne katıldığını şöyle belirtti:
 
“Özel yetkili mahkemeler konusunda tepkisel değerlendirme doğru olmaz. Son yıllarda yargıda da ihtisaslaşmaya doğru gidiliyor. İhtisaslaşma gazetecilikte de var, tıpta da var. Eskiden sadece hukuk ve ceza mahkemeleri vardı, şimdi de uzmanlık alanlarına göre mahkemeler var. Özel yetkili mahkemeler de örgütlü suçlar alanında ihtisaslaşma ihtiyacından kaynaklandı. Şimdi iki temel şey söyleniyor:
 
Birincisi, bu mahkemelerin tümüyle gereksiz olduğu ve kaldırılması gerektiği. O zaman terör suçları da örgütlü suçlar da normal ceza mahkemelerinde görülür. Numaratör hangi mahkemeyi işaretliyorsa orada görülür. Bu bir görüş.
 
Bir de şu görüş var; özel yetkili mahkemelere ihtiyaç vardır. Ancak, uygulamada ölçü kaçmıştır. Yetki alanlarını kendileri genişletmiştir, uygulamalar ölçü tartışmasını gündeme getirmiştir. Bu bakımdan yetki konusunda yeni bir düzenleme gerekir. Ben de böyle düşünüyorum. Yani ikinci görüşten yanayım.
Zaten CMK’nın 250 ve 251. maddeleri ile ilgili bir düzenleme önerisi Meclis’e getirildiğine göre demek ki bu konuda bir ihtiyaç var.”
 

‘Vekillere özel sektör serbest’

 
Çiçek, bir özel televizyon kanalında spor yorumcusu olarak görev alan İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’le ilgili sorumuza şu yanıtı verdi:
 
“Bugün kendisiyle de görüştüm. Bu konu bizim önümüze yeni gelmiş değil. Ocak ayının başında soru önergesi olarak gelmiş. Biz de mevcut mevzuata baktık, inceledik. Ona göre cevap verdik. Mevcut mevzuatı beğenirsiniz, beğenmezsiniz, mevzuat değişebilir. Ama bugünkü mevzuata göre milletvekilinin özel kanalda yorum görevi yapmasına yasal engel yok. Biz bu durumu bildirdik. Anayasa’nın 82. maddesinin 1. fıkrası, milletvekiliyle bağdaşmayacak işleri saymış. Bu hükme göre milletvekillerinin (avukatlar hariç, onlarla ilgili özel hüküm var) özel sektörde çalışmalarına yasal engel yok. Yani bir doktor özel bir hastanede, bir öğretmen özel bir okulda çalışabilir. Hakan Şükür konusuna gelince, ben yasal bir engel olmadığını söyledim. Ama işin bir de etik yönü var. Etik açıdan doğru bulmadığımı söyledim. Biz, Meclis’te bir etik kurul kuramadık. Eğer kurulsaydı belki o kurulda bu konular tartışılırdı.”
 

‘Aynı tartışmalar’

 
Çiçek, son günlerde iyice sertleşen iktidar-muhalefet söylemlerine ilişkin sorumuzu yanıtlarken de tarihten örnekler verdi:
 
“Siyasi kültürümüz eksik. Tartışma biçimimiz, tartıştığımız konular, 50 yıldır aynı. Anıları okursanız konuların aynı olduğunu görürsünüz. Bu siyaset biçimi daha İttihat ve Terakki dönemine kadar gidiyor. İttihat ve Terakkicilerle, Hürriyet ve İtilaf Partisi mensupları tartışıyor. Biri diğerine ‘dinsiz-imansız’ diyor, diğeri öbürüne ‘milliyetsiz’ diyor. Bu tartışmalar devam ediyor ama o arada Balkanlar elden gidiyor.
 
Keza benzer örnekler var. Ali Ulvi Kurucu’nun anılarına bakarsınız oy için odun, kömür dağıtma tartışması o yıllarda da var. O zamanki muhalefet CHP’yi; ‘seçmene oy verirseniz size odun, kömür vereceğiz’ vaadinde bulunmakla eleştiriyor. Benzeri tartışmalar bugün de yapılıyor. 50 yıldır aynı konuları aynı üslupla tartışıyoruz. Oysa geçmişte yaşananlardan, birikimlerden dersler almamız lazım. Bunlar bizim için hazine değerinde olmalı.”