Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret eden Cumhuriyet gazetesi yazarı Can Dündar, CHP Genel Başkanı’nın Dersim katliamıyla ilgili CHP’nin devletin özür dilemesi gerektiğini söylediğini aktardı. Can Dündar, Kılıçdaroğlu ziyaretini anlattığı yazısında “Türkiye’nin 1950’lerde Cezayir’in bağımsızlık mücadelesine karşı politika izlediğini, 80’lerde Özal’ın bu tutum için özür dilediğini hatırlatıyor. Burada da özür dilenmesinde bir sakınca görmüyor. Ancak bu tartışmanın, Erdoğan’ın yolsuzluk dosyasının örtülmesine hizmet etmemesi gerektiğini düşünüyor. ‘Bu tuzağa düşmemek lazım’ diyor” ifadelerine yer verdi.
Can Dündar’ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (21 Kasım 2014) nüshasında yayımlanan “Özüre Cezayir örneği” başlıklı yazısı şöyle:
“Deniz Mektupları” dizisi yayımlandıktan sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’e bir mesaj yollamıştı: “Aşk olsun sana çocuk” diyerek, Deniz Gezmiş’i, Can Yücel’in dizeleriyle selamlamıştı. Dün teşekkür için ziyaret ettim. Sohbet ederken 70’li yıllara gitti. Deniz yakalandığında Maliye Bakanlığı’nda hesap uzmanıymış. Elinden düşürmediği, “Vergi Hukuku” kitabının iç kapağında, Deniz’in Gemerek’te yakalandığı günün ertesi Günaydın gazetesinde yayımlanan fotoğrafı yapışıkmış. “O fotoğrafı gizli gizli taşırdık. Yazları da Ayvalık’a Maliye kampına gittiğimizde ‘Aldırma Gönül’ çaldırırdık” diye anlattı. İdam gecesi sabaha kadar uyumadıklarını hatırlıyor. Bugün Deniz isminin yine dipdiri olmasını da o adaletsizliğin hâlâ vicdanları kanatmasına ve gençlerdeki isyan duygusuna bağlıyor.
Tabii Deniz’den sonra da Dersim’i konuştuk. Tunceli, Kılıçdaroğlu’nun dede, baba toprağı… Çocukluğunun geçtiği yer...
Orada küçücük bir köyde doğdu. Muhtemelen 1930’ların acı anılarını dinleyerek büyüdü. Orada ne yaşandığını, bugün tartışanlardan çok daha iyi bildiğini tahmin ediyorum. Ama bu tartışmalara uzak durdu. “Dersimli olmaktan gurur duyduğunu” söyledi hep…
Bir de Ballıca’dan bir köylü çocuğunun devlette önemli görevler üstlenip, CHP’ye Genel Başkan olabilmesini, Cumhuriyet’e borçlu olduğunu…
Ama bugün bu söylem yetmiyor. Kamuoyunda ve partisi içinde “Dersim katliamı” konuşuluyor. Devletin özür dilemesi talebi dillendiriliyor. CHP’nin bir genel başkan yardımcısı parti adına özür diliyor; bir diğeri, bu tavrı yanlış buluyor. Tartışma büyüyor. Asıl konuşması gereken, üstelik Dersimli Genel Başkan susuyor. Neden? “Çünkü bu bir tuzak” diyor Kılıçdaroğlu: “Erdoğan’ın kaçak sarayının ve yolsuzluğunun üzerine gidildiği bir dönemde, Dersim tartışması açmak gündem değiştirmeye hizmet ediyor.” O yüzden grup toplantısında parti içinde farklı sesler çıkmaması konusunda kürsüye yumruğunu vurarak yaptığı uyarı burada da geçerli… Yani? Taraflara, “Kamuoyu önünde tartışmayın. Her uzatılan mikrofona konuşmayın” uyarısı gitmiş olmalı.
Peki, Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki yaklaşımı ne? İktidarın Dersim konusunda samimi olmadığı kanısında…
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, “Tunceli’nin adının Dersim olarak değiştirilmesi”ne ilişkin teklifinin bir yıldır Meclis’te bekletildiğini hatırlatıyor. Bir özür söz konusu olacaksa, partinin değil, devletin özür dilemesi gerektiğine inanıyor. Türkiye’nin 1950’lerde Cezayir’in bağımsızlık mücadelesine karşı politika izlediğini, 80’lerde Özal’ın bu tutum için özür dilediğini hatırlatıyor. Burada da özür dilenmesinde bir sakınca görmüyor. Ancak bu tartışmanın, Erdoğan’ın yolsuzluk dosyasının örtülmesine hizmet etmemesi gerektiğini düşünüyor. “Bu tuzağa düşmemek lazım” diyor.