Kılıçdaroğlu'ndan: Dersim'i tarihçilere bırakmalıyız, DDK gereksiz, ana dilde eğitime sıcak bakmıyoruz

Kılıçdaroğlu'ndan: Dersim'i tarihçilere bırakmalıyız, DDK gereksiz, ana dilde eğitime sıcak bakmıyoruz

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Dersim olaylarını tarihçilerin değerlendirmesi gerektiğini” dile getirerek, “Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan olayı 2012’ye getirip sıcak siyaset malzemesi yaparsanız, bu doğru değil.Olayı bir bağlamda ele almak yanlış” dedi.Kılıçdaroğlu,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Sivas katliamının incelenmesi için görevlendirdiği Devlet Denetleme Kurumu (DDK) hakkında ''DDK’nın bir yaptırımı yoktur. Gereksiz bir yapıdır. Tümüyle yeni anayasal süreç içerisinde dikkate alınmaması gereken bir kuruldur'' ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, anadilde savunma hakkında “Bir kişi kendini en iyi bildiği dil ile savunmalıdır, ama bu konu istismar konusu yapılmamalıdır” derken, anadilde eğitime ''sıcak bakmadıklarını belirterek ''Türkiye'nin bugün için anadilde eğitim yapması mümkün değil ve doğru da değil” görüşünü dile getirdi. 

Murat Sabuncu ve T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın’ın SkyTürk360’ta sunduğu "Gündem ve Ekonomi" programına konuk olan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği cevaplar özetele şöyle:

 

‘DDK, Sivas Platformu Gül ile görüştükten sonra harekete geçti’ 

 

- Cumhurbaşkanı Abdulllah Gül, Sivas katliamı için Devlet Denetleme Kurulu'nu görevlendlrdi. Hemen arkasından bir tartışma başladı. Bitmiş, sonuçlanmış bir dava olduğu için tepkiler geldi. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda daha önce Sivas Platformu bana gelmişti. Sayın Cumhurbaşkanı Gül ile görüştüklerini ve Sivas olaylarını bağımsız bir ekip tarafından incelenmesini istediklerini söylediler. Cumhurbaşkanı’na da iletmişler bu konuyu. Cumhurbaşkanı, DDK’yı harekete geçirdi. Sivaslılar bu durumdan rahatsızlar. Sivas’a yöneltilen bu suçlamadan kurtulmak istiyorlar. Tabii DDK nasıl hareket eder hangi bulgulardan yola çıkar, bunu zaman gösterecek.

 

‘DDK gereksiz bir yapıdır'

 

- Avukat Turgut Kazan’ın Twitter’dan paylaştığı bir mesaj vardı. Anayasa’da DDK’yı düzenleyen, zannediyorum, 118. madde uygun görmediğini söylemiş. Çünkü o maddede özetle diyor ki  “DDK idarenin daha verimli, daha sağlıklı çalışması için yorum yapar.” Burada ise bir yargı kararını ele alacak olması bir hukuki tartışma yarattı. Sayın Başbakan da bir süre önce Sivas davası için  “Suçsuz olanlar da cezalandırıldı” mesajını içeren bir açıklama yapmıştı.

Pek çok noktada soru işareti var. Şöyle, DDK’nın diğer denetleme kurumlarına göre bir farklılığı var. İstişare niteliğindedir. 12 Eylül’de kurulmuş bir kurumdur. Gereksiz bir yapıdır. Yeni anayasal süreç içerisinde dikkate alınmamalıdır. Cumhurbaşkanlığı makamının bu bağlamda bir denetim yetkisi yoktur. Arzu ettiği zaman Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’na başkanlık edebilmektedir.

 

‘Gül misyonunu kısmen yerine getiriyor’

 

- Gül, dokunulmazlıklarda, Muhteşem Yüzyıl’da, vekillerin tutuklu yargılanmasında hükümetten farklı bir tutum izliyor. Siz Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı olarak nasıl görüyorsunuz?

Sayın Gül, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda elbette ki herkesi dinlemek zorundadır. Parlamentodaki açılış konuşmasında uzun tutukluluk sürelerinden şikâyet etmişti; ama değişen bir şey olmadı. Demokrasi  konusunda birçok kaygıyı dile getirdi. Ama dikkate alınmadı. Hükümetle, Cumhurbaşkanlığı arasında ciddi görüş ayrılıkları var. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişinin sağduyunun sesi olması gerekir. Sayın Gül,  demokrasi sorunlarına değiniyor; ama bu misyonu kısmen yerine getiriyor.

 

'Sadece BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasına hayır’

 

Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıklar konusu ve BDP'lilerle ilgili fezlekeler hakkında ne yapacaklarının sorulması üzerine, “CHP'nin ilkeleri olan bir parti olduğunu” söyledi. Yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, dolandırıcılık, kalpazanlık gibi iddiaları içeren fezlekelerin de işleme konulmasını isteyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Biz kişiye göre değil, ilkeye göre hareket ediyoruz. 'Dokunulmazlıklar kürsü dokunulmazlığıyla sınırlı olsun, onun dışında dokunulmazlık olmasın, diyoruz. Eğer siz, ilkeden hareketle değil de kişiden hareketle yola çıkarsanız bu, farklı bir şeydir. Bu çifte standarda CHP 'evet' der mi? Demeyiz. O nedenle geldiği zaman olumlu bakmayız. Getirin bütün dokunulmazlık dosyalarını, göreceksiniz önce CHP'liler el kaldıracaktır. Hepsini kaldıralım.''

“Bu, şu anlama da gelmesin; BDP milletvekillerinin yaptığı olay bizim açımızdan asla makul değil. Hiçbir milletvekili terör örgütünün mensubuyla oturup, kucaklaşamaz. Terör örgütüyle kucaklaşanların parlamentoda görev yapmasını istemeyiz. Ama şu soruyu sormaktan da kendimi alamıyorum; BDP milletvekilinin kucaklaşmasına karşı çıkıyorsun. Güzel, hep beraber karşı çıkalım. Peki Habur'daki çadır mahkemelerine ne diyeceğiz, teröristin ayağına hâkimi göndermeye ne diyeceğiz? Oslo'da gitti görüşme yaptı. Görüşmeyi kim yaptı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı. Görüşmelerde, 'Ben bizzat Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yetkilisi olarak bu masaya oturuyorum' dedi. Ne demektir bu; 'Erdoğan, masaya oturmuş teröristle pazarlık yapıyor' anlamına gelir mi? Gelir. Orada dokunulmazlıktan hiç bahsetmeyeceksiniz, 'Kızdım, senin dokunulmazlığını kaldıracağım' diyeceksiniz. Gücün şantaja dönüştüğü bir ortamda demokrasiden söz edilmez.''

 

Kılıçdaroğlu, Oslo’ya MİT Müsteşarı'nı gönderir miydi?

 

Kılıçdaroğlu, Oslo görüşmeleri hakkında sorulan “Siz iktidarda olsanız, MİT Müsteşarı'nı PKK ile görüşmeye gönderir miydiniz” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Orada görüşen kişi istihbarat görevlisi değildi, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı’ydı. İstihbarat görevlilerinin önceden beri görüşmeler yaptığı biliniyor, burada bir sorun yok.”

 

‘Anadilde savunma istismar edilmemeli’

 

Kılıçdaroğlu, anadilde savunmaya ilişkin olarak “Bu sorun bir anadil sorunu değil. Bir insan hakkı sorunudur. Bir kişi kendini en iyi bildiği dil ile savunmalıdır, ama bu konu istismar konusu yapılmamalıdır. Gerçekten Kürtçe ile çok iyi ifade edecekse etsin” derken, anadilde eğitim hakkında da şunları dile getirdi:

“Anadilini herkes öğrenebilir, ana dilini öğrenmek kişinin hakkıdır, temel haktır. Ama Türkiye'nin bugün için anadilde eğitim yapması mümkün değil ve doğru da değil. Bu tartışmayı doğru bulmuyorum. Önümüzde farklı sorunlar var, onları çözmemiz lazım.''

Ana dilde eğitime geçilse başta öğretmen sorunu olmak üzere koşulların ihtiyacı karşılamayacağını belirten Kılıçdaroğlu,  siyasi olarak da ana dilde eğitime ''sıcak bakmadıklarını'' söyledi.

 

'Dersim'i tarihçilere bırakalım'

Programda CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ün Dersimli Seyit Rıza’nın itibarının iadesi için verdiği teklif hakkında şunlar konuşuldu:

 

- Dersimli Seyit Rıza ve arkadaşlarının itibarlarının iadesini nasıl görüyorsunuz? Grup yönetimine  sormadan teklif getiren CHP milletvekili Hüseyin Aygün’e parti içinden tepkiler geldi...

Önce şunu söyleyelim. Sayın Aygün bir kanun teklif hazırlamış. Bizim grup iç yönetmeliğine göre, diğer partiler içinde bu geçerli aşağı yukarı. Milletvekilleri soru önergeleri, araştırma önergeleri, kanun teklifleri hazırlarlar, bunlar önce grup yönetimiyle paylaşılır. Aygün’ün önergesi grup yönetimine gelmeden önce medya ile paylaşıldı. Grup yönetim kurulu toplandı çalışmayı uygun görmedi.

Benim görüşüme gelince, tarih siyasetçilerin işi değil. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan olayı 2012’ye getirip sıcak siyaset malzemesi yaparsanız, bu doğru değil. Tarihçiler inceler, 'hata var' derlerse bakarlar. O karara varırlarsa sorun yok. Cumhuriyetin ilk yıllarında pek çok olay olmuştur. Sadece Seyit Rıza olayı değil, 33 kurşun olayı da olmuştur. Biliyorsunuz, başka olaylar da olmuştur. Dolayısıyla önce yakın tarihimizi tarihçiler sağlıklı bir pencereden irdelesin, baksınlar, sonra siyasetçiler irdelesin. Siyasetçilerin görev alanı geçmişteki olaylardan sıcak siyasetin gereği olarak oradan pay kapmak olmamalıdır. Bu yanlıştır. 'Dersim arşivlerini açın' dedik. Olayı bir bağlamda ele almak yanlış. Dersim'de, ‘Dersimliler isyan etmesin’ diye çıkan yasa var. Dersimliler vergi ödemez, Dersimliler askere gitmez diye. Yasa da çıkmıştır. Aygün’ün girişimi bu bağlamda erken bir girişimdir.”

 

'Kutup ayısı cevabından pişman değilim’

 

Başbakan Erdoğan’la yaşadığı bedevi-kutup ayısı polemiği hatırlatılan ve eişnin tepkisi sorulan Kılıçdaroğlu, “Keşke Başbakan'a o cevabı vermeseydim gibi bir muhasebe yaptınız mı” sorusuna “Hayır. Hak ettiği yanıtı verdiğim'' dedi. Kılıçdaroğlu, ''Ben Sayın Başbakan'ın sert üslubundan rahatsızım. Sadece ben değil, benim çevremdeki herkes rahatsız. Bir Başbakan öfkeyi hitabet sanatı olarak görüyorsa ne olacak o zaman'' ifadesini kullandı.