CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, uyuşturucu kullanırken görüntülenen ve lüks yaşamıyla dikkati çeken AKP'li Kürşat Ayvatoğlu olayı üzerinden iktidarı eleştirdi. Esnafın, çiftçinin, vatandaşın yaşadığı ekonomik sıkıntıdan bahsettikten sonra Ayvatoğlu meselesine değinen Kılıçdaroğlu, "Bir tarafta zevki sefa olan AK Partili gençler var. Her türlü yolsuzluğu, vurgunu görüyorlar. Benim neyim eksik diyor. Ben de malı götürürsem ben de yükselirim diyor. Hırsızı büyükelçi yapıyorlarsa beni de yükseltirler diyor. Ortaya çıkan tablo bizim değerlerimizle barışık bir tablo değildir. Ortaya çıkan tepeden tırnağa bir vurgun tablosudur" ifadelerini kullandı.
Esnafa, “Her kuruşun hesabını vereceğim, sana destek olacağım, sen bu devletin orta direğisin” diye seslenen Kılıçdaroğlu, çiftçilere de , “Kredilerinizin faizlerini sıfırlayacağız, ana parayı da makul takside bağlayacağız” vaadinde bulundu. Konuşmasında gençlerin ‘gelecek kaygısından’ ve işsizlikten bahseden Kılıçdaroğlu, Borsa İstanbul yönetim kurulu üyelerinin zamla beraber 24 bin liraya çıkan maaşını hatırlatarak, “Bu kadar büyük uçurum neden yaratılıyor, bir avuç inana neden dünyanın parası? Bunun hesabını sarayın beslemelerinden soracağız, her birinin burnundan fitil fitil getireceğiz” sözünü verdi.
Öte yandan CHP lideri, iktidara Ramazan ve Kurban Bayramı'nda emekli ikramiyesinin 1500 lira olması için de iktidara çağrıda bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Devletin organları vardır ve devlet organları eliyle yönetilir. Başında ise seçimle gelen iktidar vardır. Ama istediği gibi yönetmez her devletin Anayasa'sı vardır. Hukukun üstünlüğüne özen gösterir bu aynı zamanda devlete saygınlık kazandırır. Devlet ilgiyle, gelenekleriyle, bilimle, irfanla yönetilir. Devlet ahlakla ve adaletle yönetilir. Dolayısıyla biz devletimizi böyle biliyor böyle kabul ediyoruz. TC devleti sıradan bir devlet değildir. Devletimizi yani vatanımızı, yani bayrağımızı her şeyimizin üzerinde tutarız. İsteriz ki devleti yönetenler aynı duyguyu yönetirken de hissetsinler. Devleti yönetenler eleştirilere tahammül etmek zorundadırlar. Devleti yönetenlerin ilham alacakları en büyük kaynak kendilerine yönelik yapılan eleştirilerdir. Eleştirdi diye insanı hapse atmak çağdaş devletlerde söz konusu değildir. Devleti yönetenler devletin kaynaklarını özel çıkarları için, ailelerinin çıkarları için kullanmazlar. Çünkü bilirler ki ahlaklı yönetenler o paraların tamamı halka aittir. Bunun da altını özenle çizmek isterim. Devleti yönetenler harcadıkları her kuruşun hesabını vermek zorundadırlar. Bu sorumluluğu hisseden yönetim Türkiye'ye büyük katkılar yapan yönetimdir. Her kuruşun hesabını vermek demek demokrasiye inanmak demek insana saygı duymak demektir. Dolayısıyla devleti yöneten siyasi iktidarın her kuruşun hesabını vermek zorundadır. "
"Devleti yönetenler kinle öfkeyle devleti yönetmezler. Cumartesi Anneleri nedir? Veya Diyarbakır'daki anneler. Kimi eşini kimi çocuğunu arıyor. Peki devletin görevi nedir? Bu annelerin taleplerini karşılamaktır. Cumartesi anneleri diyor ki oğlumu arıyorum bari mezarını gösterin. Hak arayan anneleri toplayıp yargılıyorsunuz. Hangi devlet anlayışında bu vardır. Hakkı teslim etmesi gereken devlet kişinin hakkını elinden alıyor. Neden hakkını talep ettin diye mahkemeye çıkarıyorsun. Geçmişte AK Parti'ye ve MHP'ye oy veren bütün kardeşlerime anlatıyorum. Böyle bir devlet yönetimi olmaz, böyle bir devlet yönetimi kaos, şiddet getirir. Devleti yönetenler yargıya müdahale etmemek zorundadırlar. Yargıya müdahale etmenizden itibaren devletin en temel organında çürüme başlar. "
"Devleti yönetenler eğer işsizlik bütün kötülüklerin anası ise işsizlere iş bulmak zorundadır. Bu olmadığı takdirde toplumsal sorunlar çıkar. ÇAYKUR mevsimlik işçi alacak, 210 kadroya 23 bin kişi başvurmuş. AK Parti'ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim, bu tablodan memnun musunuz? Memnun olmadığınızı biliyorum. İçinizde4n bazılarınızın çocuklarının çok iyi yerlerde olduğunu da biliyorum; bir değil birden fazla maaş aldıklarını da biliyorum. Ama bu ülkenin evlatları hepimizin evlatlarıdır. Bu ülkenin evlatlarından bir kişi bile işsizse oturup özellikle parlamento çatısı altındakilerin oturup düşünmesi lazım. Niye evlatlarımız işsiz? "
"Ağırıma gidiyor. Gerçekten ağırıma gidiyor. Bunlar saraylarda oturuyor. Sizde hiç vicdan karakter yok mu ya! Hesap sorulacak yerde hesap veriyorsun. Ne işin var senin Mısır'la kavga ettin kardeşim! Doğu Akdeniz'deki haklarımızı kazanmak için senin Mısır'la beraber olman lazım. Senin ne işine ihvancı dış politika. İslam dünyasının terörist kabul ettiği insanları getirip İstanbul'da ağırlıyorsun. Neden? Kaybeden kim? Türkiye. Biziz. Saraydakiler oturuyor. Emin olun, Allah inandırsın yüzleri bile kızarmaz bunların böyle bir devlet yönetimini dünyanın hiçbir ülkesi görmemiştir. TC devleti açıkça söylüyorum soyuluyor. Bu zengin ülke soyuluyor. Bir avuç insan tarafından soyuluyor. İşi ehline vermek aynı zamanda bir işin en sağlıklı ve tutarlı şekilde yapılıp bitirilmesi demektir."
"Kanun çıkarmışlar , kanun teklifini milletvekilleri verecek. Artık eskisi gibi bakanlar olmadığı için bakanlar kurulu da olmadığı için tek kişilik hükümet. Onlar da kanun teklifi veremiyorlar. Dünyanın bütün saygın ülkelerinde kanun tasarıları bürokrasi tarafından hazırlanır, siyasi otoritenin talepleri doğrultusunda. Biz ne yapıyoruz? Yeni hazırlanıyor bürokraside veriliyor AK Parti milletvekillerine 'Basın altına imzayı kanun teklifini verin!' Kendi kendimizi kandırıyoruz. Komisyonlarda görüşülüyor. Milletvekillerine soruluyor o da bilmiyor. Bilmemesi ayıp değildi. Ayıp olan bu rejimin dayatılmasıdır. "
"Gelişmiş ülke tanımı nedir? Öyle ya ülke gelişmiş diyoruz. Neresi, Kanada, Japonya. Ne demek? Eskiden kişi başına düşen milli gelir diyotlardı baktılar bu değil. Gelişmiş ülke küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülkedir. Ne kadar çok toplum alt ayrıntılarda yeni kadrolar oluşturursa o ülke gelişmiştir. Eskiden doktor diyorduk şimdi hangi doktor diyoruz. Demek ki küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Bir4 kişiye bütün yetkilerin verildiği ülke de felaket ülkesidir. Devleti yöneten kadroların asgari düzeyde kendi tarihlerini bilmesi lazım. Eğer Türkiye'de TBMM Başkanı Montrö Sözleşmesi'nin ne anlama geldiğini bilmiyorsa o koltukta oturamaz. Oturmamalıdır. Şimdi efendim ben öyle söylemedim. Bırakın onları! Bir gece yarısı bir kararla TBMM'nin iradesine ipotek kondu mu konmadı mı? Kondu! İstanbul Sözleşmesi ne oldu? Meclis Başkanı'ndan bir haber var mı? TBMM'nin iradesini ipotek altına alamazsın diyor mu, diyemiyor. Cesaret edemiyor, neden? Koltuğunu ona borçlu bir kişiye borçlu. Bir kişiye hizmet ediyor. AK Parti millet vekilleri ve MHP milletvekillerinin tamamı ama tamamı TBMM'de bir kişiye hizmet ediyor. İradesini bir kişiye teslim edenler milletin vekili olamazlar. Sarayın ve milletin vekilleri ayrıdır. Biz milletin vekiliyiz. Bir daha ifade edeyim, o zorba gidecek İstanbul Sözleşmesi geri gelecek!"
"Emekli ikramiyesi Ramazan ve Kurban Bayramı'nda 1500 lira yap. Bu toplumun huzuru, barışı için veriyorum diyeceksin. Verir mi? Vermesini isterim. Vermezse biz vereceğiz arkadaşlar. "
"Çiftçilerin durumu da sıkıntılı. Kamu özel bankalarına çiftçilerin borcu 134 milyar lira. Tarım kredi kooperatiflerinden alınan borç da 8 milyar 260 milyon lira. Toplam 142 milyar lira çiftçilerin borcu var. Ayrıca mazot, ilaç, gübre , bayilere borç bunlar hariç. Kanun geldi buraya çiftçilerle ilgili yeniden yapılandırma yapalım dedik. Hayır dediler ve yapmadılar. Ama bankalar birliği şöyle bir açıklama yaptı 173 firmanın 35 milyar liralık borcu yeninden yapılandırıldı. Yüz binlerce çiftçinin borcu yapılandırmıyor, 153 firmanın borcu yeniden yapılandırıldı. Niçin? Bunlar iktidara yakın. Seçim zamanında para veriyorlar. Biliyorsunuz Katarlı bir firma sözleşmeye bile uymadı. Firma TC devletine rest çekti. 90 milyon dolar bir seferde indirdi! Bütün çiftçilere sözüm var pandemi döneminde tarım krediden veya bankalardan aldığınız kredilerin faizlerini sıfırlayacağız ve ana parayı da makul takside bağlayacağız. Sözümdür."
"Tutarlılık olması lazım. Efendim pandemi var sosyal mesafeyi koruyalım. En tepedeki adam koro halinde söylüyorlar. Peki Türkiye niye kıpkırmızı oldu? Lebalep doldurdun salonları bir de onunla övündün. Bir de doktorluğa soyundun, 'Efendim kar yağdı mikroplar öldü.' Akla bakın! İşin garip tarafı bunlar devleti yönetiyor. Şimdi yeniden kapanma başladı. Fatura kime? Esnafa. Esnaf kardeşim sana sesleniyorum, beni biliyorsun, ailemi de biliyorsun. Çoluk çocuğumu da biliyorsun nasıl yaşadığımı da biliyorsun, saraydakileri de biliyorsun. Bütün bu tabloyu senin vicdanına havale ediyorum. Her kuruşun hesabını vereceğim, sana destek olacağım. sen bu devletin orta direğisin."
"Bu kadar açlık fukaralık varken 50 bin Avroluk çantayla kimse gezmemelidir. Ahlaklı olan gezemez. Asgari ücretli 2825 lira net para alıyor. brütü 3577 lira. Her ay devlete 752 lira gelir vergisi ödüyor. Zam yapın dedik 2825 lira yaptılar biz bütün belediyelerimizde 3 bin 100 yaptık. Bizim verdiğimiz parayı onlar veremdiler. Bizim belediyelerimiz ödüyor, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ödeyemiyor ama Karkamış Belediyemiz ödüyor. Bir Borsa İstanbul var onun da bir yönetim kurulu var onlar da maaşlarına zam yapmışlar . Yüzde 33. Niçin? Çünkü enflasyon yüzde 33 de onun için de. Net 24 bin lira alıyorlar. Asgari ücretli 2825 lira. Ama bir şey var. Asgari ücretli 752 lir a vergi öderken Borsa İstanbul yönetim kurulu üyeleri 5 kuruş vergi ödemiyor. Bu mudur devleti yönetmek! Birden fazla yerden ücret alınırsa ücret almaları dolayısıyla gelir vergisi beyannameleri vermesi durumlarda ortaya çıkacak ilave vergiyi de Borsa İstanbul ödeyecek. Kaymaklı kadayıf! Bütün asgari ücretlere sesleniyorum. Sana 2825 lira veriyorlar ama kendi yandaşlarına net 24 bin lira ayrıca vergilerin tamamını da başkaları ödüyor. Neden? Bu kadar büyük uçurum neden yaratılıyor, bir avuç inana neden dünyanın parası? Bunun hesabını sarayın beslemelerinden soracağız, her birinin burnundan fitil fitil getireceğiz."
"Neredeyse her hafta bir merkez bankası başkanı değişiyor ne oluyor Allah aşkına! Şimdi bir vurgunun hikâyesini anlatacağım. 20-27 Mart arası. Bütün rakamlar devletin rakamları. Hepsi hazineden alınan rakamlar. Neden sık sık Merkez Bankası Başkanı değişti? Cumhurbaşkanının baş danışmanı Cemile Ertem' belki ekonomi dışı bir beyin jimnastiği olabilir' diyor. Ne demek beyin jimnastiği? Devlet bilgiyle yönetilir dedik. Bakın değerli arkadaşlar, merkezi yönetimin dış borcu, 20 Mart'ta dolar kuru 7.28'di o ara. 765 milyar 800 milyon lira merkezi yönetimin dış borcu var. 27 Mart'ta 841 milyar 600 milyon liraya. Dolar kurunu 8 liradan aldık, bugün 8 lirayı da aştık. Merkezi yönetimin dış borcu sadece 7 günde 75 milyar 800 milyon lira arttı. 7 günde bu milletin sırtına yüklenen yük 77 milyar 800 milyon lira arttı. Kim ödeyecek? Saraydakiler mi? Hayır efendim. İşte o çöpten kağıt toplayanlar, esnaf, manav, bakkal, kasap ödeyecek. Bu merkezi hükümet. Reel sektörün dış borcu bir haftada yaklaşık 126 milyar arttı."
"Bir tarafta zevki sefa olan AK Partili gençler var. Her türlü yolsuzluğu, vurgunu görüyorlar. Altlarında lüks arabalar, vurgun deseniz gırla gidiyor. Benim neyim eksik diyor. E ben de yapayım diyor. Ben de malı götürürsem ben de yükselirim diyor. Hırsızı büyükelçi yapıyorlarsa beni de yükseltirler diyor. Buradan kokain şeker falan bunlardan söz etmek istemiyorum. Allah şifalar versin inşallah sağlığına kavuşur ama ortaya çıkan tablo bizim değerlerimizle barışık bir tablo değildir. Ortaya çıkan tepeden tırnağa bir vurgun tablosudur."
"Bu büro personelinin lüks içinde yaşadığını kimse görmüyor mu? Görmüyorlar çünkü hepsi aynı durumda! Balık baştan kokar, baştan da kokuyor zaten. Ülke açlıktan kırılıyor, binlerce çocuk yatağa aç giriyor. Bu lüks nedir? Bu şatafat nedir? Bütün gençlere sesleniyorum. Sizler hem TC devletinin bugün hem de yarınısınız. Bütün gençlerle gurur ve onur duyuyoruz. Ahlaklı, ülkesini seven gençlerle. Öyle bir tablo inşa ettiler ki gençler gelecekel4rini neredeyse yurt dışında arayacaklar. Bunun hesabını soracağız. Sormak zorundayız. Bu çocuğu bu hale kimler getirdi, kimler görmedi. Hesabını sormak zorundayız. Bütün gençlere şunu söylemek isterim, sizden çalınan her şeyi onlardan alıp size iade edeceğiz, bu rezaleti telafi edeceğim, hakkınızı teslim edeceğim size."
"Su şurasını açtılar. Suyu korumak vatanı korumaktır diye sayın Erdoğan. Doğru diyor. Şimdi Ergene ile ilgili mecliste bir araştırma önergesi verilmişti kaynakla suyun denize döküldüğü yer, bir taraf tertemiz bir su var öbür tarafta simsiyah bir su var. Gereği yapıldı-yapılmadı o tartışmayı bir kenara bırakıyorum. 3 Kasım 2020’de bir açıklama yapıyor, 'Artık Ergene Nehri'nden atık su akmadığını, tamamen arıtılmış ve içme suyu kalitesine su olduğunu' aktarıyor. 'Bu durarak yapılmadı, bu Bay Kemal'in mantığıyla yapılmaz. Bu emek ister, emek.' O zaman bir çağrım var Ergene Nehrini, saraya bağla o suyu iç bakalım içebiliyor musun!"