Kılıçdaroğlu: Devletin dini adalettir, bana söyler misiniz bu ülkede adalet var mıdır?

Kılıçdaroğlu: Devletin dini adalettir, bana söyler misiniz bu ülkede adalet var mıdır?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin’de düzenlenen Muhtarlar Buluşması’nda; “Devletin dini adalettir. Adaletin olmadığı bir yerde, devlet dediğiniz kurumda çürüme başlar. Sizler yönetirken de adil davranmak zorundasınız. Devleti yönetenler de adil davranmak zorundadır. Adaletin olmadığı bir yerde huzur, bereket olmaz. Bana söyler misiniz; bu ülkede adalet var mıdır? Adaletin olmadığını ben değil Yargıtay Başkanı söylüyor; ‘Adalete olan güven yüzde 30’a düştü’ diyor, yani vatandaşın yüzde 70’i adalet yoktur diyor. Devasa Türkiye’ye bakın. Tütün ekip ihraç ederdik. Şimdi tütün ithal ediyoruz. Mercimeği, fasulyeyi, eti, pamuğu, canlı hayvanı ithal ediyoruz. Bu Türkiye’yi iyi yönetmek midir? Bu memleketin namuslu insanlar tarafından yönetilmesi gerekmiyor mu artık? Gerekmiyor mu?” dedi.  

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin’de düzenlenen Muhtarlar Buluşması’nda konuştu. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Muhtarlar yeteri kadar hak talebinde bulunmuyorlar"

"Bütün muhtar arkadaşlarımın beni dikkatle dinlemelerini isterim. Bizi Mersin’de buluşturan Büyükşehir Belediye Başkanımıza yürekten teşekkür ederim. Muhtarlar için şöyle bir tanım yaparlar; ‘Demokrasimizin temel taşı muhtarlar’ diye. Neden demokrasinin temel taşı olarak muhtarları tanımlıyoruz? Çünkü bu topraklarda yapılan ilk seçim bir muhtarlık seçimdir. 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan ilk seçim muhtarlık seçimidir. Muhtarlık kurumu ne kadar güçlü olursa demokrasi de o kadar güçlü olacak. Bunu bütün muhtar arkadaşlarımın bilmesini isterim. Ama üzülerek ifade edeyim; muhtarlar yeteri kadar hak talebinde bulunmuyorlar. Seslendirmeniz gerekir, hakkınız var, bakanı, milletvekilini, Cumhurbaşkanını, belediye meclis üyesini seçen vatandaş aynı zamanda kendi muhtarını da seçiyor. O zaman seçimler arasında evet hiyerarşik bir fark olabilir ama en azından belli bir dengenin olması lazım. Gittiğim her yerde muhtarlarla ayrıca özel bir toplantı yaparım. Onların haklarını ve hukuklarını onlara anlatmaya çalışırım. Daha da önemlisi iktidara geldiğimizde muhtarlarla ilgili ne yapacağımızı da anlatmak isterim.

"Bu, muhtarlık kurumuna siyaset kurumunun yeteri kadar değer vermediğini gösteriyor"

Sizin birleşik oy pusulanız yok. Küçük bir pusulanız var. Birden fazla muhtar adayı varsa beğenmediğiniz kişinin, muhtarın oy pusulasını cebinize koyarsınız, dışarı çıkarısınız; size oy vermek isteyen pusulanızı bulamaz. Bu, muhtarlık kurumuna siyaset kurumunun yeteri kadar değer vermediğini gösteriyor. Birleşik oy pusulası yaparsınız, isteyen vatandaş isteyen muhtarın altına mührünü basar ve o muhtar da diğer seçimlerde olduğu gibi kazandığı zaman gelir koltuğuna oturur. Bunun yapılması lazım. Özellikle büyükşehirlerde, yani baktığı nüfus 20 binin, 30 binin hatta 100 binin üstünde olan muhtarlar var. Tek muhtar var, bir yardımcı personeli bile yok. Muhtarlığı kapattığınız zaman vatandaşın muhtara derdinin anlatabileceği kimse yok. Dünya kadar işsizimiz var. Üniversiteyi bitiren işsizimiz var. Muhtar arkadaşlara birer yardımcı personel verirse, dosyaları tutsalar, gelen vatandaşla ilgilenseler, ne olur? Ben bunu söylediğimde kıyameti kopardılar, muhtarlara bu verilir mi? Niye verilmesin. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda vereceğiz ve yanınızda çalışan bir büro personeli olacak. KPSS’ye girecek, kazanacak, gelecek, muhtarın yardımcısı olacak.

"Emlak vergisinin belli bir oranı muhtarlara dağıtılsa ne olur?"

Kırsalda köy tüzel kişilikleri yok edildi, yok öyle bir şey. Mal varlıklarına da el konuldu. O köy tüzel kişiliklerini yeniden ihya edeceğiz, muhtarların köy tüzel kişilikleri yeniden olacak. Fakir bir aileyi düşünün, oğlu veya kızı Mersin’de oturuyor, Adana’da sınavı kazandı. Kaydını yaptıracak imkanı bile olamayabilir. Mahallede en rahat ulaşabileceği kişi mahallenin muhtarıdır. Muhtar kendi cebinden çıkarıp verebilir. Ama muhtarlığın bir bütçesinin olması lazım. Diyeceksiniz ki; ‘Kılıçdaroğlu, nereden çıktı bütçe? Kim bize bütçe verir?’ Var. Bu kardeşinizin eski bir maliyeci, bütçeci, hesap uzmanı olduğunu sakın unutmayın. Belediye başkanını seçen kim? Ona oy veren vatandaş aynı zamandan mahallenin muhtarına da oy veriyor mu veriyor. Orada oturan vatandaş belediye emlak vergisi ödüyor mu, ödüyor. O emlak vergisinin belli bir oranı muhtarlara dağıtılsa ne olur, bütçesi olur mu? Olur, bütçesi olur.

"Sosyal yardımların, muhtar aracılığıyla dağıtılması lazım" 

Mahallenizle ilgili bir karar alınıyor ve sizin haberiniz yok. Mahalleli soruyor, ‘Muhtar bu ne’ diye, ‘Bilmiyorum’ diyor, neden; ‘Ben belediye meclisine giremiyorum, söz hakkım yok, yetkim yok, yapıyorlar, sonradan haberim oluyor.’ Eğer o mahallede seçimle gelen birisi varsa muhtar mutlaka belediye başkanlığının oluşturduğu belediye meclisine katılacak, söz ve karar sahibi olacak. ‘Benim mahallemle ilgili şu kararı aldıysanız, benim haberimin olması lazım’ diyecek. İcra memurları dosyaları, evrakları dağıtmazlar gelirle muhtara verirler, dünya kadar zarf olur elinizde. Bu zarfları kamudan birisi dağıttığında devletten maaş alıyor, ama size veriyorlar bedava dağıtın diyorlar. Anayasa ne diyor; angarya çalışmak yasaktır, bedava çalışmak yasaktır diyor. O zarfların her bir dağıtımı için muhtarlığın bütçesine ayrıca bir katkıda bulunmak zorundadırlar. Ya sen dağıtırsın, benim dağıtmamı istiyorsan o zaman bana belli bir bedel ödeyeceksin ve ben o bedeli muhtarlığın bütçesine ilave edeceğim. Bir mahallede veya köye kimin fakir kimin zengin olduğunu en iyi muhtar bilir. Vatandaşın derdini en iyi bile muhtardır. Eğer sosyal yardımlar dağıtılacaksa muhtarlar aracılığıyla dağıtılması lazım. Muhtarın siyasi bir kimliği yoktur, A parti, B parti diye ayrılmaz. Bir arkadaşımız derin yoksulluktan bahsetti ve giderek arttığını söyledi. Yoksulluğun nerelerde giderek yoğunlaştığını da yine en iyi mahallenin muhtarı bilir. Ailelerin durumunu bilir. Onlara yardım yapılması gerektiğini gider bir şekilde kamu yetkililerine aktarır ama gönül ister ki o yardımlar doğrudan muhtar aracılığıyla dağıtılsın.

"Muhtarlık bir kamu kurumu olarak kabul edilmiyor"

Muhtarlık bir kamu kurumu olarak kabul edilmiyor arkadaşlar. Kamu kurumu olarak muhtarlık kabul edilmediği için belediye ile muhtarlık arasında özel projeler geliştirilemez. Muhtarlığın bir kamu kurumu olarak yasal çerçeve içinde tanımlanması lazım. Siz izin aldığınızda veya hastalandığınız aldığınız ödenek kesiliyor ama milletvekili aldığında, belediye başkanı aldığında, Cumhurbaşkanı aldığında bir kesilme yok. Onlara oy veren vatandaş size de veriyor, sizinki niye kesiliyor? Bu soruyu da soracaksınız. Madem demokrasi var, eşitlik var, bakanı, milletvekilini seçen mahalle oy veriyor o zaman en azından bazı haklarda eşit olunması lazım.

"O kadar çok dağınık bir yapınız var ki o dağınık yapı içerisinde siz derdinizi anlatamıyorsunuz"

Türkiye Muhtarlar Birliği’nin kurulması lazım. O kadar çok dağınık bir yapınız var ki o dağınık yapı içerisinde siz derdinizi anlatamıyorsunuz. Biz, muhtarla ilgili bir düzenleme yapmak istedik, bu söylediğim sorunları çözen temel muhtarlık kanun teklifi hazırladık. Şu anda yürürlükte olan 82 kanunda ve 354 maddede muhtar adı geçer, bilmezsiniz, biz de bilmiyorduk. Muhtarla ilgili bir çalışma yapında 82 kanuna ve 354 maddeye bakmak zorunda kaldık; yetkisi, sorumluluğu var ama muhtarlıklarla ilgili temel bir muhtarlık kanunu yok. Biz bütün bunların tamamını topladık bir muhtarlık temel kanun teklifi hazırladık. Hazırladıktan sonra muhtarlıkların kurduğu bütün derneklere gönderdik; ‘Alın bakın, bir eksiğimiz, yanlışımız var mı? Düzeltelim.’ Onların isteği üzerine düzelttik. Muhtarlık temel kanunu TBMM Genel Kurulu’nda teklif ettik, sunduk ama bu kanun teklifimiz reddedildi. Sizlerin hakkını hukukunu yasal güvenceye alan ve az önce ifade ettiğim bütün hakları size sağlayacak olan kanun teklifimiz AK Parti’nin ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. Şimdi ben size söz veriyorum; Allah nasip eder iktidar olduğumuzda o kanunun derhal çıktığını göreceksiniz.

"Türkiye’yi hızla büyütmek ve kalkındırmak mümkün"

Muhtar arkadaşlar doğal olarak kırsalda da iş yapıyorlar. Çiftçiler, besiler için yapacağımız işler, çiftçilerin veya esnafın ister Tarım Kredi, ister Esnaf Kefalet, ister bankalardan aldıkları kredilerin faizini bir haftada sileceğiz. Ne faizi? Zaten doğru dürüst çalışamıyor, gelir elde edemiyor, faizlerini sileceği ve sadece ana parasını taksitle alacağız. Havza bazlı üretim yapacağız. Bir örnek vereyim; Erzurum, Iğdır, Kars, Elâzığ, Tunceli o bölge tümüyle tarım ve hayvancılıkta özel ekonomi bölgesi ilan edildiğinde ve bu bölge sadece tarım ve hayvancılık ürünleri üretip ve buna dayalı sanayiyi geliştirdiğimizde olağanüstü kalkınma süreci yaşayacaktır. Kafkasların ve Ortadoğu’nun yıllık et ürünü ihtiyacı 25 milyar dolar, biz 500 milyon dolar bile alamıyoruz. Demek ki akıllı politikalarla, ülkeni düşünerek ve gerekli planlamaları yaparak Türkiye’yi hızla büyütmek ve kalkındırmak mümkün, bunu yapacağız göreceksiniz.

"Bir siyasetçi iktidar olduğunda mal varlığında artış varsa bilin ki o malı götürüyor"

Bir şeyi unutmayın, bir siyasetçi iktidar olduğunda mal varlığında artış varsa bilin ki o malı götürüyor. Ne yapar bu siyasetçi, vatandaşın hakkını hukukunu değil kendi mal varlığını korumaya başlar. Bunu kim söylemiş? 2400 yıl önce bir bilim insanı söylemiş. Aradan 2400 yıl geçti bu hep böyle oldu. Bir siyasetçi görev yaparken mal varlığında niye büyük artışlar olur? Siz inançlı insanlarsınız, yüce yaradan ne diyor; ‘Kul hakkıyla karşıma gelme.’ Bir siyasetçi devleti yönetirken kimin parasını kullanır, 85 milyonunu parasını kullanır, 85 milyonun parasını doğru kullanmaz ve kendisine özel mal varlığı edinirse, kul hakkı yemektir bu, vatandaşın hakkını yemektir. Siz muhtarlar olarak toplumun kanaat önderlerisiniz. Muhtarlık kurumu, sıradan bir kurum değildir. Dolayısıyla bulunduğunuz makamda aynı zamanda adaleti de temsil ediyorsunuz. Herkese eşit davranmak zorundasınız. Ben, bizim belediye başkanlarına söyledim: Seçildiğiniz andan itibaren göğsünüzdeki CHP rozetini çıkarın, artık size oy versin vermesin bütün vatandaşlara eşit davranın, sadece fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapın. O mahallelerden başlayarak kreşler yapın. Bütün bunları yapmak mümkündür.

"Devletin dini adalettir"

Muhtar kardeşlerim unutmamanız gereken bir şey var, devletin dini adalettir. Adaletin olmadığı bir yerde, devlet dediğiniz kurumda çürüme başlar. Sizler yönetirken de adil davranmak zorundasınız. Devleti yönetenler de adil davranmak zorundadır. Adaletin olmadığı bir yerde huzur, bereket olmaz. Bana söyler misiniz; bu ülkede adalet var mıdır? Adaletin olmadığını ben değil Yargıtay Başkanı söylüyor; ‘Adalete olan güven yüzde 30’a düştü’ diyor, yani vatandaşın yüzde 70’i adalet yoktur diyor. O zaman bu ülkede huzuru getireceksek, önce adalet için mücadele etmek zorundayız. Adaletin olmadığı yerde açlık, sefalet olur. Bu ülkede derin yoksulluk var mı? Var. Üniversiteyi bitiren işsiz evlatlarımız var mı? Var. Peki bu adalet midir? Hak mıdır? Bana görev düşüyor, ben bunları dillendiriyorum ama size de görev düşüyor. Eski alışkanlıklarınızı bırakmak zorundasınız. Türkiye bir çürümenin içine süratle gidiyor, kimin ne yaptığı belli değil. Uyuşturucu belası bu kadar derinden yaşanmamıştı bu topraklarda. Bu karamsar atmosferi değiştirmek zorundayız, beraber değiştirmek zorundayız.

"Bu memleketin namuslu insanlar tarafından yönetilmesi gerekmiyor mu artık?"

Tarım, hayvancılık zarar ediyor, et, süt üretici zar ediyor. Eder, doğru yapılmazsa. Formülü nedir? Maliyet artı makul kar, eşittir taban fiyat. Maliyeti belli mi, dönümü belli mi, ilaç, su, elektrik belli mi? Maliyeti bulacaksın, üstüne makul kar vereceksin. Çiftçinin zarar etmemesi lazım. Eşittir taban fiyat olacak. Taban fiyatının altına asla düşmeyecek, devlet gidecek onu satın alacak, çiftçime zarar ettirmem diyecek. Hollanda, Konya’da küçük arazi olarak, yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üzerinde. Devasa Türkiye’ye bakın, tütün ekip ihraç ederdik şimdi tütün ithal ediyoruz. Mercimeği, fasulyeyi, eti, pamuğu, canlı hayvanı ithal ediyoruz. Bu Türkiye’yi iyi yönetmek midir? Bu memleketin namuslu insanlar tarafından yönetilmesi gerekmiyor mu artık? Gerekmiyor mu?

"Bu milleti soyup soğana çeviren o beşli çetelerden o paraların tamamını alacağım fakir fukaraya vereceğim"

Tarım Kanunu 21’inci madde; ‘Çiftçiye milli gelirin en az yüzde 1’i oranda destek vereceksin.’ Kanun bu, verebilirsin diye değil vereceksin diyor. Emredici hüküm. Kanun 2006’da çıktı, bugüne kadar bu para yüzde 1 olarak hiç verilmedi. Çiftçinin bu iktidardan 273 milyar lira alacağı var. Kanunun o maddesi neden uygulanmadı diye sordunuz mu? Sormadığınız için bu ülke bu halde. Sorarsak Türkiye düzelecek. Nereye gidiyor bu paralar? Beşli çeteler diyorum, beşli çetelerden o paraları alacağım diyorum; kıyamet kopuyor. Sizin huzurunuzda, muhtarların huzurunda bu milleti soyup soğana çeviren o beşli çetelerden o paraların tamamını alacağım fakir fukaraya vereceğim.

"Çiftçiye mazotu ÖTV’siz ve KDV’siz vereceğiz"

Denizde yatınız varsa rahatsınız mazot ÖTV’siz, KDV’siz. Ama tarlaya traktörle gittiğinizde hem KDV var, hem ÖTV var. Siz traktörle eğlenmeye, gezmeye mi gidiyorsunuz? Sabahın köründe tarlaya gidiyorsunuz, alın teri döküyorsunuz. Bu haksızlık çekilemez, bunu da bitireceğiz. Çiftçiye mazotu ÖTV’siz ve KDV’siz vereceğiz. Elektrik faturaları çok yüksek diyorlar. Şanlıurfa’ya gittim bütün çiftçiler şikayet ediyor; ‘Elektrik fiyatları çok pahalı.’ Biliyorum. Dedim ki; ‘Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bize verin bütün çiftçilere elektriği en geç 2 yıl içinde bedava vereceğiz.’ Erdoğan dedi ki; ‘Elinden tutan mı var, yap’ dedi. Yaptık. Denizli’nin Bozkurt Belediyesi, güneş enerjisi panellerini kurdu, şimdi orada çiftçilere elektrik bedava veriliyor. Bozkurt Belediyesi yaptı, önce söyledim Şanlıurfa ve etrafındaki altı il, 10 yıl içinde Türkiye dünyaya elektrik ihraç eden ülke olabilir. Doğal gaz, akaryakıt, kömür alıyorlar dolar ödüyorlar. Allah’ın güneşi bedava, akılları çalışmıyor diye düşünebilirsiniz, hayır. Akılları mal götürmeden yana çalıştığı için bunlar oluyor. Kırsalda bütün okulları açacağız; öğretmeniniz olacak, imamınız olacak, hayvancılık yapılıyorsa bir veterineriniz olacak, eğer ziraatla uğraşılıyorsa ziraat mühendisiniz, teknikeriniz olacak. Bütün bunları devlet yapacak. Bunu yaptığınız zaman üretim de artar. Kırsalda çalışan bütün kadınların ve gençlerin sosyal güvenlik primini biz ödeyeceğiz, bunun sözünü verdik. Köyler boşaldı, yazıktır, günahtır, ekilmiyor tarlalar.

"Fakirlik onun kaderi değildir, o fakirse sorumlusu devleti yönetenlerdir"

Aile Destekleri Sigortası diye bir sigorta dalı getireceğiz. Bu primsiz olacak. Bütün fakir ailelerin, kadının banka hesabına asgari ücret kadar parayı yatıracağız. Gidecek oradan parasını çekecek, işçi, memur, emekli gibi. Sağ elin verdiğini sol el görmesin demiyor muyuz? O zaman neden fakirliğini inşa ederek gel seni sıraya dizeyim, televizyonları da çağırayım şunlara bu parayı ödeyeyim diyor. Bu dönem bitecek. Fakirlik onun kaderi değildir, o fakirse sorumlusu devleti yönetenlerdir. Derin yoksulluğu bitireceğiz. Bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek.

"Cumhuriyetin yüzüncü yılında iktidar olduğumuzda 100 bin öğretmen ataması yapacağız"

Cumhuriyetin yüzüncü yılında iktidar olduğumuzda 100 bin öğretmen ataması yapacağız. Diyeceksiniz ki; ‘100 bin atamayı nereden buldunuz?’ Sayıştay raporları diyor ki; ‘138 bin öğretmen açığı var’ diyor. Biz 100 bini atayacağız, arkasından köy okullarını açtıktan sonra ikinci 100 bini atayacağız. Aile Destekleri Sigortası’nın özü şu; nerede bir aile hekimi varsa, orada bir sosyal hizmet uzmanı olacak ayrıca. Bütün ailelerin durumunu gözden geçirecekler, fakir, engelli, yaşlı var mı? İhtiyacı var mı yok mu? Sosyal hizmet uzmanları bunu raporlayacak, o rapora göre Ankara’dan onun banka hesabına, kadının banka hesabına; her ay düzenli bir para gelmiş olacak. Bir kişinin bile yoksulluğunu sadece devlet ve onun evine giren, çıkan sosyal hizmet uzmanı bilecek. Devlette adalet kadar olan önemli bir kavram var; liyakat. Yani işi ehline teslim etmek. İşi ehline teslim ettiğiniz zaman en çok yönetici memnun olur. Et, süt konusunda sorun var… Ben boşuna Et ve Süt Kurumu önüne gitmedim. Evine et alamayacak, süt alamayacak çocuklarımız var. Bizim belediye başkanlarımız olabildiğince bu ailelerimize yardım yapıyorlar.

"Türkiye’yi aile şirketine çevirdiler"

Türkiye’yi aile şirketine çevirdiler. Bakın muhtar kardeşlerim, burada bir vakıf kuruyorsunuz bir de Amerika’da vakıf kuruyorsunuz. İkisi de sizin çocuklarınız başında, buradan milyon dolarları alıyorsunuz Amerika’daki vakfa gönderiyorsunuz milyon dolarları. Ne yapıyorlar? Gökdelen. Ne için? Kimin parası? Onların tamamını Türkiye’ye getireceğim. Bütün haksızlıklara rağmen ben bu milletin ferasetine güveniyorum. Bize belli köylerde veya kırsalda düşük oy çıkmasının kabahati köyde veya muhtarda değil. O kabahat bize ait; sen gittin mi, oturdun mu, çayını kahvesini içtin mi, derdini dinledin mi? Hayır, bunları yapmadık Ankara’da nutuklar çektik, bize oy verin, niye versin. Şimdi biz bunu yapıyoruz. Sadece şikâyet etmiyoruz. Neyin nasıl çözüleceğini de ifade ediyoruz.

"Alkışa değil eleştiriye ihtiyacımız var"

Biz, toplumda siyasetçilerin unuttuğu her kesimle bağlantı kuruyoruz. Apartman görevlileri… Büyük apartmanlarda bizim kapıcı dediğimiz insanlar, o insanların hakkı nedir, hukuk nedir? Büyük kentlerin hemen tamamında çöplerden kâğıt toplayan, plastik toplayan genç pırıl pırıl evlatlarımız var, üniversite mezunu evlatlarımız var. Onların sorunlarıyla da ilgileniyoruz. Onların da Türkiye’de huzur içinde yaşamalarını ve gelir elde etmelerini istiyoruz. Siyasetçinin eleştiriye ihtiyacı var. Alkışa değil eleştiriye ihtiyacımız var. Bizim görmediğimizi siz görebilirsiniz, kulak asmadığımız bir olay olursa bizi uyarabilirsiniz. Vatandaşlarımızın yaptığı her eleştiriyi dinliyoruz. Her şeyi çok mükemmel yaptık diye bir iddiamız yok.

"Sorun şu; kazanılan rantı kimin için harcayacaksınız?"

Bir şehir rant yaratır arkadaşlar. Rant yaratmayan hiçbir şehir yoktur. Büyük bir cadde yaparsınız, iki tarafındaki binaların dairelerinin fiyatı artar. Sorun şu; kazanılan rantı kimin için harcayacaksınız? Rantı kentin sakinleri için harcarsanız eyvallah. Rantı alır cebinize koyarsanız işte orada dur demeniz lazım. Her plan rant yaratır ama rantın halk için kullanılması lazım. Gittim Sivas’a bir köyde okul yoktu, dedim ki Millî Eğitim Bakanlığı bize izin versin bu okulu yapalım. Elazığ’da deprem oldu, Elazığ’ının en modern, güzel lisesini yapıyoruz, götüreceğiz Millî Eğitim Bakanlığı’na teslim edeceğiz. Bize arsa tahsis edin biz okul yapalım size diyoruz ama yapılmıyor.

Türkiye’de bir il hariç bütün illerde göçmenler var, Suriyeliler, Afganlar var. Türkiye’nin itibarını zedelemeden, ırkçılık yapmadan, Ortadoğu’da yaşayanlar bizim akrabalarımız, bayramlarda geliyorlar, buradakiler onları ziyarete gidiyorlar. Bir sorun yaşadılar Türkiye’ye geldiler. Ama onların yolunu, okulunu, köprüsünü yaparak onları en geç 2 yıl için kendi ülkelerine göndereceğiz. Kimin parasıyla nasıl yapacaksınız diye haklı olarak o soru aklınıza gelebilir, Avrupa Birliği’nden elde ettiğimiz fonlarla bizim müteahhitler onların tamamını yapacaklar.” (ANKA)