CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye 13 Kasım’da gerçekleştireceği ziyarete ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Donald Trump’ın mektubunun ardından Erdoğan’ın ABD’ye gitmemesi gerektiğini savundu.
Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre, Kılıçdaroğlu, “Erdoğan Amerika’ya gitmemeli. Amerika’ya ne diye gidecek? ‘Giderken mektubu yanımda götüreceğim’ diyor. Bundan daha büyük bir saçmalık olamaz. Sen oturacaksın, o mektuba milletin şanını ve şerefini koruyacak şekilde yanıt vereceksin. Diplomatik kurallara uygun ama onun hak ettiği bir cevabı vereceksin. Yani Amerika’ya mektubu iade etmek için mi gidiyorsun? Büyük bir saçmalık. Kesinlikle gitmemesi lazım” dedi.
Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde bir grup gazetecinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu Trump’ın mektubuna ilişkin, “Resmî olarak, diplomatik yollardan, Türkiye Cumhuriyeti’nden özür dilenir. ‘Bu mektupla amaç aşılmıştır, Türk milletine saygımız sonsuzdur, mektup büyük bir talihsizlik eseridir’ denir. Erdoğan gidebilir ondan sonra. Mektubu yanında da götürmez. Götürüp ne yapacak yani? Bir de o toplumu aşağılayan mektubu cebine alıp gezecek mi? Yok öyle bir şey. Bu mektuba cevap veremiyorlar” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önce ‘Barış Pınarı Harekâtı ile biz mektubun cevabını verdik’ dediler. Sonra onun gerçek olmadığı çıktı ortaya. Arkasından AK Parti’nin kurmayları, “Biz o mektubu çöpe attık” dediler. Sonra çöpte olmadığı da çıktı ortaya. Oturup iki satır yazı yazmaktan aciz bir Saray yönetimi var. Türkiye’nin şanını ve şerefini korumaktan aciz bir Saray yönetimi var. Bu Saray yönetiminin Türkiye’ye hiçbir yararı yoktur. Bugüne kadar bütün eylemleri, bütün söylemleri Türkiye’ye zarar vermiştir”
Suriye'nin kuzeydoğusuna düzenlenen Barış Pınarı Harekâtı öncesi yapılan tezkere oylamasında 'evet' oyu vermeleriyle ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, "Tezkereye 'evet' dememiz doğru politikaydı. Biz, Saray hükümetinin bilmediği pek çok gerçeği biliyoruz. İdlib’de, Afrin’de sivil toplum örgütleri var ve bunların harcamalarının büyük bir kısmı AB tarafından fonlanıyor. Orada Suriye halkına olağanüstü güzel hizmetler götürüyorlar. Fotoğraflarını gördüm, bana bilgi verildi. Şimdi eğer askerlerimiz çekilseydi, bu hizmetlerin tamamı yok olacaktı. Biz oradaki Suriyelileri düşünmek zorundayız. Hatay Büyükşehir Belediyemiz o bölgeye düzenli içecek su götürüyor. Türk askeri çekildiği zaman ne olacak oraya? Oradaki insanlar da Türkiye’ye gelecekler. Çekilmenin Türkiye’ye maliyeti çok daha ağır olacaktır. Dolayısıyla askerlerin o bölgede kalmasının, hem bizim hem o bölgede yaşayan, özellikle kadın, çocuk, yaşlı insanlar için zorunlu olduğu gerçeğini gördük. O çerçevede kararımızı verdik" dedi.