CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında Atatürk Havalimanı'nda yapımına başlanan hastaneye ilişkin, "Binanın morgu, oteli, metrosu var. Süratli bir şekilde sahra hastanesine çevrilebilir. Ama onu yapmadılar. Neden? Yandaşa ihale vermek için" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “CHP iktidar olursa yardımları keserler” sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Baktılar tam tersi. CHP hiç ayrım yapmadan herkese yardım ediyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın bütün hesapları tuzla buz oldu" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerin Koronavirüs salgınında vatandaşlara ekmek dağıtması ve bunun AKP tarafından 'paralel yapı' olarak yorumlanmasına ilişkin, "Ortada paralel devlet yok. Merkezi yönetim ve belediyeler var. Merkezi yönetim her türlü denetimi yapar ve buna da hakkı var” dedi.
Kılıçdaroğlu, ''CHP olarak bizden hiç kimse 'Neden AK Partili belediye başkanları veya MHP'li belediye başkanları yardım yapıyorlar? Bu yardımı yapmasınlar, sadece biz yapacağız' diye bir şey söylemedik. Tam tersine her belediye başkanı bu yardımı yapacaktır, yapmak zorundadır zaten, bir şekilde sorunu çözmek zorundadır'' ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun ifadeleri şöyle:
''Sahra hastanesi niye kuruldu? Eğer bir yoğunluk olursa yoğun bakım yetersiz olursa belediye bunu yapıyor. Kullanılır veya kullanılmaz buna karar verecek olan Sağlık Bakanlığı’dır. Bakanlığın oradaki temsilcisi burayı mühürlüyor. Ortada mühürlenecek bir şey yok. Zaten kullanılmıyor. Bu nedir biliyor musunuz? Basiretli bir insan sorunu önceden görür tahmin eder ve önlemini alır. Tehlikeyi görür o tehlikenin riskini asgariye indirmek için önlemini alır. Belediye başkanı da bunu yaptı.
Erdoğan sırf kendi yandaşına ihale vermek için Atatürk Havalimanı’nın bir yerine hastane yapıyor. Orası sahra hastanesi değil. Atatürk Havalimanı binasının morgu, oteli, havalandırma sistemi, mescidi, metrosu var. Süratli bir şekilde sahra hastanesine çevrilebilir. Ama onu yapmadılar. Neden? Yandaşa ihale vermek için. Bu hastane ihalesini kaça verdiler bilen var mı? Ben hastane yapılmasına karşı değilim. Ben sadece kaça yapıldığını öğrenmek istiyorum. Ama bunu sorunca suçlanıyorum. Ben bunu bilmek zorundayım. Karşı değilim ben. Erdoğan kendi cebinden, kendi servetinden ödeyecekse bu soruyu soramam ama benim paramla yapılıyorsa sormak zorundayım.''
''Erdoğan’ı aslında çok iyi anlıyorum. Bulunduğu ortam, konuştuğu kişler Erdoğan’ın hoşuna giden şeyleri sürekli dillendiren kişiler. Her söylediği yüzde yüz oluyor. Kime bu söylediğiniz olmaz diye söylemiyor veya söyleyemiyor. Bir dönem Erdoğan’ın yanında olan bir isim bana anlattı bazı yanlışları. Neden bunu kendisine söylemiyorsunuz dediğimde elini iki yana açarak kim söyleyecek Kemal Bey dedi.
Bu ortamda, bu atmosferde muhalefetin söylediğini duyduğunda kıyamet kopuyor. Vay efendim bunu nasıl söyler diyor. Yaşadığımız süreç birlikte olmayı zorunlu kılan bir süreç. Bir sayın başbakan beni ziyarete geldiğinde Erdoğan’ı bana anlattı bazı yanlışları. Neden bunların yanlış olduğunu söylemiyorsunuz dediğimde elini iki yana açarak kim söyleyecek dedi. Dolayısıyla bu atmosferde muhalefetin söylediklerini dinlediğinde kan beynine sıçrıyor ve vay efendim benim söylediklerimi nasıl kabul etmiyorlar diyor.
Ortak bir akıl oluşturmamız lazım. Ölen bizim insanımız. Önlem alınması lazım. Biz nelerin yapılması gerektiğini hiçbir eleştiri getirmeden söyledik. Hiç kimseyi suçlamadık. Ama Erdoğan bunlara tahammül edemiyor."
"Erdoğan, bizim belediyelerin yardım yapmasından rahatsızlık duyuyor. Belediyenin görevi bu. Belediye başkanı bir salgın hastalık karşısında ne yapabilir. İstanbul Valisi 39 belediye başkanını makamına davet ediyor, büyükşehir belediye başkanını davet etmiyor. İlk kovid-19 olayı gündeme geldiğinde vali davet ediyor. Biz şunu anladık. Tarih 30 Mart. Valiyle yapılan görüşmelerde Ekrem Bey’in davet edilmemesinde kendi iradesi dışında olduğu izlenimi edinildi.''
''Burada toplumu birleştirecek toplumun enerjisini kanalize edecek olan kişi ülkeyi yönetecek kişidir. Ben şimdi bir ana muhalefet partisi lideri olarak gelin bu konuyu görüşelim dediğimde bu şık olmaz. Ben öneride bulunabilirim. Bana sordular Erdoğan sizi davet ederse gider misiniz dediler. Elbette dedim. Ülke için hayati bir sorun varsa elbette gideriz. Kavga etme lüksümüz yok."
''Erdoğan diyor ki Her şeyi ben bilirim. Benim dışımda hiç kimse bir şey bilmez. Benim dışımda kimse yardım toplayamaz. Benim dışımda birisi bağış toplarsa müfettiş gönderirim. Müfettiş ne soracak. Neden bağış topluyorsunuz mu diyecek. Belediye yasasında yer alıyor. Toplanan bağışlar belediye bütçesinde yer aldığı için İçişleri Bakanlığının, Sayıştay’ın denetimine tabii.''
''Ben o kampanyayı gereksiz olarak görüyorum. Belediye kampanya açar. Belediye para basamaz. Siz devlet olarak vermeniz gereken yerde vatandaşa el açarsanız görevinizi yerine getiremezsiniz. Amaç belediyeleri yardım yapamaz duruma getirmekti. Sayın Erdoğan CHP iktidar olursa yardımları keserler diye propagandaları vardı. Baktılar tam tersi. CHP hiç ayrım yapmadan herkese yardım ediyor. Herkese yaklaşan herkese sıcak ilgi gösterdiği bir ortamda yola çıkıyoruz. Dolayısıyla Erdoğan’ın bütün hesapları tuzla buz oldu.
Ortada paralel devlet yok. Merkezi yönetim ve belediyeler var. Merkezi yönetim her türlü denetimi yapar ve buna da hakkı var. Gelirine, giderine bakar, yolsuzluk var mı yok mu bunları denetler. Son söz merkezi yönetimindir zaten. Şimdi ramazan aylarında belediyeler iftar çadırı açıyordu. Bizim belediyeler de yapıyordu. Ama 11 büyükşehir bize geçince yapamazsınız demeye başladılar. Biz valiyi belediyelerin üstünde görmüyoruz. Ortada paralel, maralel diye bir şey yok. Sadece CHP’li belediyeleri nasıl düşmanlaştırabilirim diye bir söylem geliştirdi. Ama ne yaparlarsa yapsınlar belediye başkanları yasalardan kaynaklanan görevlerini yerine getirecektir.''
''100. yıl bütün ülkeler için önemlidir. Parlamentoyu açmışsınız 100 yıl geçmiş. 15 Temmuz bombalar yağmış parlamento kapanmamış. Evet korona var ama sosyal mesafeyi koruyarak bir anma töreni yapabiliriz.
Sayın Erdoğan’ın Covid-19 dolayısıyla Meclis’e gelmemesini doğru bulmuyorum. Çünkü kendisinin yeri yukarıda locada. Ama sonuçta takdir kendisine ait. Benim burada yadırgadığım Erdoğan’ın gelmemesini TBMM Başkanı’nın kendisine önermiş olması. Siz böyle bir öneride bulunuyorsunuz. Öyle bir hakkı yetkisi yok.''
''İnfaz yasa taslağı ya da teklifi parlamentoya verildiğinde arka kapı diplomasisi çok zorlandı. Bir türlü ikna edilemedi. Bütün arkadaşlarımız sabahlara kadar çalıştılar. İkna etmeye çalıştılar AK Parti ve MHP’yi. O arada bir de özel düzenleme yapıldı. Barışların dışarı çıkmaması için. Ona da arkadaşlarımız itiraz ettiler. Son gün Koronavirüs nedeniyle arkadaşların toplu olarak bulunması grup başkan vekillerince istenmedi. Özel bir kasıt yok. Parlamento tutanaklarında arkadaşlarımızın itirazları yazıyor. Şekil yönünden itiraz için Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz. İnsanlar farklı düşüncelerinden ötürü yargılanamazlar. Bizim siyaset tarihimizin geçmişten gelen bir önyargısı var. Farklı düşünen insanlara farklı tepki göstermek, şiddet uygulamak veya hapse atmak gibi. Ama artık 21. Yüzyıldayız. Artık insanlar düşüncelerini özgür olarak ifade etmeli.''