CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Irak ve Suriye'de Müslümanların birbirlerini öldürdüğünü belirterek, "Irak ve Suriye’de Müslümanlar birbirini öldürüyor. Üzülerek söylüyorum silahlarını da Recep Tayyip Erdoğan gönderiyor" diye konuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir dizi ziyaretlerde bulunmak için geldiği Isparta'da Süleyman Demirel Havalimanı'nda CHP Milletvekili Ali Haydar Öner, Isparta Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın ile MHP ve CHP il başkanları tarafından karşılandı.
İsrail'in Gazze’ye yönelik saldırısına değinen Kılıçdaroğlu, Ortadoğu'da birden fazla alanda kanın aktığını, Suriye’de, Irak’ta akan kana şimdi de Gazze'nin eklendiğini belirtti.
"Irak ve Suriye’de Müslümanlar birbirini öldürüyor. Üzülerek söylüyorum silahlarını da Recep Tayyip Erdoğan gönderiyor" diyen Kılıçdaroğlu, "Hem diyeceksiniz ki Müslümanlar niye birbirini öldürüyor? Öbür taraftan da tırlarla silah göndereceksiniz. Bunun bütün belgelerini kamuoyunun önüne koydum. Ortadoğu'nun bir bölümünde akan kanın temel sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır ve elleri kanlıdır" dedi.
Türkiye’nin eskiden başvurulacak bir devlet olduğunu, eskiden "bizim aramızı bulun" diye Türkiye'ye başvurduklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şimdilerde Türkiye’nin kapısının kapalı olduğunu, üstünde kocaman bir kilitle hiç kimsenin gelip bu kapıyı çalmadığını savundu.
BM Genel Sekreteri Ban ki Moon'un İsrail ile Filistin arasındaki sorunu çözmek için Ortadoğu'ya geleceğini, ancak Türkiye’ye uğramayacağını aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Neden? Çünkü Türkiye’yi kimse istemiyor. Abbas geldi. Filistin ile İsrail arasındaki sorunu çözmek için bize 'Mısır’ın yaptığı katkıyı siz de verin ve barış süreci sağlansın' dedi. Ama daha acı bir olay var. Mısır Dışişleri Bakanlığı 'Filistin ile İsrail’i barıştıracağız. 2012’deki şartlar konusunda uzlaştık. Türkiye bizim uzlaşmamızı engel oluyor' dedi. Mahmud Abbas da bunu doğruladı. Gazze'de akan kanın sorumlularından biri de Recep Tayyip Erdoğan'dır. Sabah akşam konuşuyor. Öğle ikindi konuşuyor. 'Filistin‘de şu oldu bu oldu. Hükümetler ağlama makamı değildir' dedi. Buralarda çözüm üretilir. Tepki vereceksen Türkiye Cumhuriyeti’nin iradesini ortaya koyacaksın. Önce Kürecik’teki radar istasyonunu kapatacaksın. İsrail’e bilgi akışını sonlandıracaksın. 'Yapmıyorum' diyor. Ticari ilişkileri askıya alacaksın. Oğulların artık bıraksın İsrail’le ticareti. 'Bırakmam' diyor. Boynuna takıp gezdiğin bir madalya var. Onu iade et bari. 'Onu da iade etmem' diyor. Askeri ilişkilerimiz var onları da askıya al diyoruz, almıyor. O nedenle hükümet iki yüzlü bir politika yürütüyor. Tüm ayrıntılarını biliyoruz. Ortadoğu bataklığında bir Türkiye var. Sözü dinlenmeyen her ülke tarafından dışlanan bir Türkiye var. Tüm umut Mısır’a bağlanmış durumda. Mısır acaba Ortadoğu'da barışı sağlar mı? Biz de Mısır’dan rica ediyoruz, mümkünse bir an önce ateşkesi sağlayın. Sağlayın ki çocuklar öldürülmesin, gencecik insanlar öldürülmesin. İsrail’in Gazze gibi küçük bir yere tüm gücüyle yüklenmesi doğru bir davranış değildir. İsrail hükümetinin bu konuda çok daha duyarlı davranması gerekiyor. İsrail’e de kendi hükümetinden tepki var. Yanlış yaptığını İsrailliler de kabul ediyor."
Ortadoğu’da barışı sağlamanın herkesin görevi olduğunu, ama temel görevin Ortadoğu'yu çok iyi bilen bir Cumhurbaşkanı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Kudüs Nişanı ödülünü alan tek Türk olduğunu hatırlattı.
İhsanoğlu'nun Mısır’da, Irak’ta, Filistin’de İsrail’de Suriye’de ağırlığı olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Türkiye eğer İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtursa emin olun Ortadoğuya barış, huzur gelecektir. Bu Türkiye'nin yeniden itibar, saygınlık kazanması demektir. Bu seçim Türk halkının önüne konulmuş çok güzel bir imkan. Bu imkanı hepimizin değerlendirmesi lazım" şeklinde konuştu.
Buradaki ziyaretin ardından partisinin il başkanlığını geçen Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin emniyetteki "paralel" operasyonlara ilişkin değerlendirmesinin sorması üzerine şunları söyledi:
"Ergenekon, Balyoz, Ayışığı...Bu tür operasyonlar başladığında gece yarısı evler basıldı. Biz o zaman bunu doğru bulmadığımızı söyledik. İnsanların evrensel hukuktan kaynaklanan hakları vardır. Bir insanın ifadesini almak isterseniz savcıya söylersiniz. Emniyet gider, habere verir kendisi gelir ifadesini verir. Tutuklanmasını gerektiren durum varsa gerekli dokümanlarla beraber mahkemeye gider. Polisler için yapılan operasyonlar için de tavrımız aynı. Biz sabaha karşı, eşini, çoluk çocuğunun önünde gözaltına alınması, ellerinin kiminin önden kiminin arkadan kelepçelenmesi, onların sorgulanmak üzere bir yerlere götürülmelerini insan hakları açısından doğru bulmuyoruz. Dikkat ederseniz CHP olarak, düşüncesi ne olursa olsun görüşü ne olursa olsun insan hakları çerçevesinde aynı şeyleri düşünüyoruz. Bazıları bize 'Onlar yaptılar bunlar da yapsın' derler. Biz buna da karşıyız. Orada da burada da hata var. Biz doğrulardan, insan haklarından yana olmak zorundayız. Biz sabahın köründe evlerimizin basılmasını, çoluk çocuğumuzun yataktan kaldırılmasını istemeyiz. Eğer bir demokrasi de bunlar yapılıyorsa o demokrasi yapay demokrasidir. Yapılan operasyonlar 17 ve 25 Aralık yolsuzluklarını kapatmaya yönelik veya onlardan intikam almaya yönelikse, bu tümüyle yanlıştır. Dünyanın hangi yerinde yolsuzluk yapanları yakalayanlardan hesap sorulmuştur? Tam tersine siyasilerin özellikle demokrasilerde hesap verme yükümlülüğü vardır. Hem yolsuzluk yapacaksın, yolsuzluğun açığa çıkacak, bunları açığa çıkaranlardan intikam alacak, devletin gücünü kullanacaksın. Bunu doğru bulmuyoruz. Bizim dünya görüşümüz belli. Cumhuriyetin temel ilkelerine, demokrasiye bağlı bir partiyiz. İnsan haklarının gelişmesini isteriz. Kimliği, inancı ne olursa olsun herkese saygılı bir partiyiz. Bu çerçevede olaylara bakılması gerektiği kanısındayım. Erdoğan'ın talimat verip talimatla operasyonları başlatmasını doğru bulmuyoruz. Kin üzerinden adalet bulunamaz, kin eksenli adalet güdülemez. İntikam güdüsüyle adalet bulunamaz. Sen bana bunu yaptım ben de sana bunu. Sana ne yaptılar. Sen yolsuzluk yaptın onlar da ortaya çıkardı. Onların bu yasal görevi. Yapmasalar suç işlerlerdi zaten."