CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referandumdan sonra Türkiye’deki Suriyelilere vatandaşlık verileceğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, “4 milyon Suriyeli kim getirdi? Parlamenter sistem mi getirdi. Hele 'Evet' çıksın, vatandaşlık vereceğiz diyorlar” dedi.
Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da referandum çalışmaları kapsamında bir düğün salonunda partililer ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'ın 1 milyon 700 bin nüfusu olduğunu, Türkiye'nin en fakir illerden biri olduğunu, hangi sokağa girilse onlarca işsiz gençle karşılaşılacağını ifade etti.
"Cezaevlerinin tıka basa dolu olduğunu, işsizliğin arttığını, nüfusun yarısının icralık olduğunu, insanların mutsuz olduğunu" belirten Kılıçdaroğlu, "Bütün bunların sebebi parlamenter sistem değil, kötü yönetimdir. Bu anayasa değişikliği ile parti devleti yaratılıyor" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "İşsizlik oranı açısından Türkiye’nin ikinci kenti. 18.7'lik bir işsiz oranı var. Türkiye'nin çok üstünde bir oran. 1 miyon 700 bin vatandaştan 1 milyon 91 bini yoksulluk içerisinde yaşıyor. Anket yapıyorlar Diyarbakır'dan devletin resmi rakamlarında bu rakam, yüzde 71.2 düşük gelir grubunda, 198 bin hane temel ihtiyaçları karşılayamıyor. Sosyal ekonomik gelişmede 81 il arasında 67'inci sırada. 1930'lu yılarda ülkenin 3'üncü sanayi kenti olan Diyarbakır. En fazla yeşil karta sahip olan il Şanlıurfa'dan sonra Diyarbakırdır" dedi.
Diyarbakır'ın, kadim, güçlü ve zengin bir tarihi olduğunu, sevimli ve hoşgörülü insanları olduğunu, burada yaşayan insanlar neden mutsuz, huzursuz, aç olduğunun sorgulanması gerektiğini söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Siyaseten bakmak lazım. sadece A, B, C partisi olarak değil, genel olarak bakmak lazım. Önyargılardan uzak düşünülmesi lazım. Birbirimizi suçlamanın dışında sorgulanması lazım. Sorun nedir ona da değineceğim?" dedi. Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir ülkede demokrasi yoksa büyüme şansı sıfırdır. Sorunları bildiğimiz halde siyaset kurumu çözüm üretiyor mu? Hayır. İşsizlik sadece Diyarbakır değil, Bursa, Trabzon, Hakkari'de de var. Yoksuluk sadece burada değil, İstanbul ve Ankara'da da var. Şu soruyu kendimize sorduk mu? Kişi başına geliri 3 kat artırdık. 15 yıl önce fakir ailelere kömür dağıtılıyordu, şimdi aynı ailelere yine kömür dağıtılıyor. Bu parayı kim aldı, bu geliri kim için tahsis ettiler? Akılcı politikalar üreterek hepimizin düşünmesi lazım. Bu ülkede milli kurtuluş savaşını birlikte verdik. Çanakkale'yi dedelerimiz iyi bilir. Diyarbakırlı, Tekirdağlı, Çanakkale kendi mezarlarında kardeş kardeş yaşıyorlar, ortak mücadale verdiler. Çanakkale içerisinde aynalı çarşı türküsünü dinleyip duygulanmayan var mı? Ağıt yakan bir şehit, bir asker bunu duyduğumuz zaman duygulanmayan var mı? Türkiye Cumhuriyetini birlikte kurduk. Erzurum, Sivas, Amasya'da beraberdik. 23 Nisan'da Ankara'da birlikte kurduk Cumhuriyetimizi. Bayrağımız altında özgürce, kardeşçe yaşamamız lazım. Kimse kimliğinden, inancından ötürü ötekileştirilmemeli, sorgulanmamalı. O zaman birlikte yaşayacağız. Farklı görüşler, kimlikler olabilir, ama biz ülkemizde bayrağımız altında huzur içinde yaşamak istiyoruz. Birlikte yaşama iradesini ortaya koymak istiyoruz. Hepimiz eşit yurttaşız, hepimiz vatanseveriz. Hepimiz Türkiye'yi seviyoruz. Diyarbakır'lılar sadece Diyarbakır'ı değil, Hakkari'yi, İstanbul'u bütün Türkiyeyi seviyoruz."
Kemal Kılıçdaroğlu, şimdi önlerine bir tablo konulduğunu, "milli iradeyi bir kişiye teslim edelim, 1 kişi karar versin, 80 milyon uysun" denildiğini ifade ederek, "Bunların aklı düşüncesi yok mu? 'akıl akıldan üstündür' babalarımız dedelerimiz derdi. Beşer şaşar, oturup konuşursak ne yanlıştır, ne doğrudur, tartışarak ona karar veririz. Belki ben yanlış düşünüyorum, başkası benden daha iyi düşünebilir, bana hatamı bildirebilir. Şimdi bundan vazgeçelim diyorlar, yetkiyi bir kişiye verelim, Parlamenter sistemden vazgeçelim, tek adam rejimine geçelim diyorlar. Bugün işsiz var mı var, her 4 gençten biri işsiz. Üniversiteliler arasında bu daha fazla. Bu işsizliği, parlamenter sistem mi yarattı? Bu sorunun cevabını bekleyeceğiz" dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, devamla şöyle dedi:
"Çiftçiyi düşünün. Ektiği ürünün karşılığını, alınterinin karşılığını alamıyor.Trakya büyüklüğünde 2 kat alan ekiyor. Gübre, mazot pahalı. Bunun sebebi parlamenter sistem mi? Çiftçi kardeşim de kendisine sorması lazım. Taksici esnafın kullandığı mazota bakın. Emin olun şunu söylüyorlar: 'Neredeyse müşteri bulamaz hale geldik'. Kendi SSK primi yatıracak kadar para kazanamıyorum. Mazot aldı başını gidiyor, eskiden turist geliyordu artı o da gelmiyor. Bunun sebebi parlamenter sistem mi? FETÖ terör örgütü dediler, bizi kandırdı dediler, Allah ve millet bizi affetsin dediler. Peki seni kandırdı da buna sebep parlamenter sistem mi? Niye seni kandırdı? Hapishaneler tıka basa dolu, sırayla uyuyorlar. Yaşlı, genç, ihtiyar hiç demeden, Türkiye Cumhuriyeti hapishaneleri dolu. Peki dolu olmasının sebebi parlamenter sistem mi?
İcra daireleri, dosya koyacak yer kalmadı. Türkiye'nin nüfusunun yarısı icralık. Vatandaş borcunu ödeyemiyor, bunun sebebi parlamenter sistemi mi? 4 milyon Suriye'li var. 4 milyon Suriyeli kim getirdi? Parlamenter sistem mi getirdi. Hele 'Evet' çıksın, vatandaşlık vereceğiz diyorlar. Hepimizin düşünmesi lazım. Bütün bunların sebebi parlamenter sistem değil, kötü yönetimdir, kötü yönetim. Şu soruyu kendi vicdanınıza sorun: 15 yıldır iktidardalar, 15 yılda hangi kanunu çıkarmak istediniz de çıkaramadınız. 15 yılda bir karar almak isteyip de alamadığınız karar var mı? Hayır. Peki bu işsizlik, yoksulluk, fakirlik neden mazot niye füze gibi yükseliyor, dolar neden yükseliyor. Türkiye Cumhuriyeti itibari neden yerle bir edilmiş konumda. Niye bütün devletler bize düşman, hangi gerekçelerle kavga ediyoruz. Suriye, Mısır, Lübnan, Rusya ile kavga ediyoruz. Ne için, parlamenter sistem mi bunu zorluyor. Diline hakim olamayan, devleti iyi yönetemez. Ceplerini düşünüyorlar, vatandaşı değil, kendi geleceklerini düşünüyor. 18 yaş düzenlemesi getirmişler. Herhalde Diyarbakırlı'lar memnun olacak, hepsi işsiz hepsi 18 yaşında. Çocuklarınız hem milletvekili olacak, hem emekli olacak, bundan daha ballı olacak. Kendi çocuklarına hazırlıyor. Sizin çocuklar askerde -38 derecede terörle mücadele ediyorlar, El Bab'da mücadele ediyorlar şehit oluyor. Bir de diyorlar 'Kılıçdaroğlu gençlere karşı.' Gençler benim başım üstünde yeri var. Bütün gençler bütün başımın üstünde. Gençleri ülkenin geleceği, barışın, kardeşliğin geleceğin sembolüdürler, ben öyle bakıyorum. Ama gençler arasında ayırım yapılmasını istemem. Ankara'daki beylerin çocukları 18 yaşında vekil olacak, Ahmet, Mehmet'in çocukları haydi askere diyecekler, ben buna karşı çıkıyorum bunu kabul etmiyorum. Benim vatandaşımın çocuğu -38 derecede terörle mücadele ediyorsa, onun da gidecek. Bunu kabul etmiyor ve doğru bulmuyoruz."
CHP lideri Kılıçdaroğlu, 16 Nisan'da sandığa gidileceğini, "Evet" denilmesi halinde 1 kişiye OHAL uygulama yetkisi verileceğini de ifade ederek şunları söyledi: "Başkan seçilecek olan kişi istediği zaman OHAL ilan edecek. Niye bu yetkiyi veriyoruz, hangi gerekçeyele veriyoruz, TBMM yok mu, var. MGK'da tartışılır, Bakanlar Kurulu'nda konuşulur, TBMM'ye gelir, 550 milletvekili karar verir, ona göre karar alınır. Dünyada örneği var mı, yok. Niye veriyoruz ve hangi derdimizi çözecek. Bir Allahın kulu çıkıp şunu açıklasın, yetki veriyoruz şu derdimizi çözecek diye. Ben bunu anlamadım, hangi derdimizi çözecek? Tam tersine vatandaşı bölecek, ayrıştıracak. Anayasada, doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi aynıdır. Anayasaların kimliği olmaz. Bütün vatandaşların haklarını güvence altına alınır, benim haklarım anayasa güvence altına almak zorundadır. Bir kişiye yetki veriyoruz, isterse kıdem tazminatını kaldırabilir, asgari ücreti dondurabilir. 'Artırmıyorum' diyebilir. İşçilerden ses çıkıyor mu? kimse korkudan konuşamıyor, sendikalardan ses çıkıyor mu? ses çıkmıyor. Bir sendika başkanı 'evet' dedi. E git taşeron işçisi ol, git bak hangi sıkıntısı yaşıyorsa git taşeron işçisi ol. Hem işçi temsilcisi olacaksın, kral gibi yaşayacaksın, hem de iktidara yalakalık yapacaksın. Ol diyorsan ızdırabı yaşayacaksın. İşçi kardeşim bu anayasa değişikliğini kabul ediyorsa, taşeran işçisi olmayı kabul ediyor demektir. Bir kişiye bu kadar yetki vermek doğru mudur? Değil arkadaşlar. Sandığa giderken herkes düşünsün. Baskıyı kuracaklar, kimseyi konuşturtmayacaklar. Bir kişiye yetki verirseniz anlamı şudur: Demokratik parlamenter sistemler arasındaki fark şudur. Vatandaş özgür iradesini ortaya koyar, gazeteciler özgürdür, işçiler sendikacılar işçilerin haklarını savunur. Herkes elini vicdanına koyup sandığa gidecek. 'Evet' demenin vebali ağırdır, kimse çocuklarına hesap veremez. 'Hayır' dediğimiz zaman Türkiye'nin dünyada itibarı artar." Kılıçdaroğlu, milletvekili sayısının 600'e çıkarılmasının maliyetinin 187 trilyon olduğunu ve bununda doğru olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
"Bu anayasa değişikliği ile parti devleti yaratılıyor. Cumhurbaşkanı partili, bakanlar partili, milletvekili partili, vali partili, hakim partili, Anayasa Mahkemesi üyesi partili. Ya partiye üye olmayanlar, onlar ikinci sınıf vatandaş. Türkiye'de ilk defa üstünlerin hukuku yaratılıyor. İş dünyası, can ve mal güvenliğiniz yok diyor. Fiili başkanlık sistemi yaşıyoruz. Anayasaya uymuyorlar, hem de değişiklik getiriyorlar. Önce mevcut anayasaya uyun ki biz de diyelim ki hukukun üstünlüğünü savunuyorlar. Yarın başkası gelecek, biri ben de buna uymuyorum diyecek arkadaş. Hepimizin hukukun üstünlüğüne uymamız lazım. Yarın kapınız çalınabilir, mal varlığınıza el konulabilir. Kimin mal varlıklarına el konulduğunu biliyoruz. Hakkını nerede arayacaksın, o hakimi kim tayin etti. Başkan, partili başkanın tayin ettiği bir hakim adalet dağıtır mı, benim hakkımı savunur mu? Her şeyi yapacaksın hesap vermeyeceksin. Hesap verecek diyorlar, nasıl 400 vekil 'Evet' derse hesap verecek, nerden bulacağız 400 vekili. Yolsuzluk meşrulaştırılıyor. Kimsenin hesap soramayacağı bir başkanlık sistemi getiriyor. Müslümanlıkta kul hakkı büyük günah. Yaratıcımız ne diyor 'Her şeyle gel ama kul hakkıyla karşıma gelme' diyor. Anayasa değişikliği geçerse Türkiye 3'üncü lige düşer. Zaten bize Hibrit demokrasi diyorlar. Peki bir ülke kendi sorunlarını nasıl çözer? Mecliste, parlamentoda. Eşit yurttaşlığın güvencesi parlamentodur. Oturup tartışılıyor. Efendim çalışmıyor, ayağımızda pranga. Bu meclis arzu ettiğiniz bütün kanunları çıkardı. Geçtiğimiz ay 100'ün üstünde kanun geçti. Ama hep suçlu birilerini bulacaksın. Türkiye'de suçlu birilerini arıyorlar. Bir düşman arıyorlar saldırmak için. Koro halinde bana saldırıyorlar, ben de 'eyvallah' diyorum saldırın kardeşim saldırın. Saldırdılar da ne oldu acaba, açığını bulabiliyor miyiz diye. Haram yemedik, kul hakkı yemedik. Cevap verecek mi diye bekliyorlar valahi vermeyeceğim."
CHP lideri Kılıçdaroğlu konuşmasının sonunda, birlikte huzur içinde yaşamayı özlediklerini, gerilimden, terörden bu milletin bıktığını kaydederek, "Evimize huzur içerisinde gitmek istiyoruz. Bir aile huzur içerisinde akşam yemeği yemek istiyor. Bu memleketin hapishaneleri dolmamalı, gazeteciler rahatlıkla yazmalıdır. İtiraz eden herkesi hapisihanelere gönderirsek doğru değil. Hata insana mahsustur. Benim hatam olmadı demedim, hata yapabiliriz. Aslan, Ceylanı yakalayıp yediği zaman hata yaptın der miyiz, Akrep ısırdığı zaman hata yaptın der miyiz. Biz aklımızla hareket eder, aklımızla sorgularız. Hatayı azaltmak lazım. Bunun çözümü de konuşmak, tartışmaktır. Bu ülkede huzur içinde yaşama imkanımız var" diye konuştu. Kılıçdaroğlu ardından basına kapalı olarak sivil toplum kuruluş temsilcileri ve kanat önderleriyle bir toplantı yaptı.