CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 'evet'i anlatmakta zorlanınca kendisine saldırdıklarını savunarak "Siyasi liderlerin birbirlerine laf yetiştirecekleri bir süreç değil. Bana saldırarak ‘evet’i arttıramazlar" dedi. Suriye'deki gelişmelerde değinen Kılıçdaroğlu, Almanya ve Hollanda'yla yaşanan Diplomatik krizi hatırlattı. Kılıçdaroğlu, "Putin’e ses çıkaramıyor, ABD’ye ses çıkaramıyor. İkisi YPG’ye destek verdiler, Kuzey Irak’ta üs kurdular, Suriye’de üs kurdular. Türk askerini Suriye’de yalnızlaştırdılar. ‘Ey Almanya, Ey Hollanda’ diyenler korkudan ‘Ey ABD, Ey Rusya’ diyemiyor" görüşünü dile getirdi.
Hürriyet gazetesinden Deniz Zeyrek'in haberine göre, Diyarbakır'a giderken uçakta bir grup gazeteciye açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
"Siyasi parti liderlerinin birbirlerine laf yetiştirecekleri bir süreç değil. Referandum, anayasa değişikliğinin neler getirip götüreceğini anlatan bir süreç. ‘Evet’i anlatmakta zorlanan sayın liderler bana saldırarak ‘evet’e puan kazandırmak istiyorlar. Bu doğru bir yöntem değil. Benim liderlerle özel bir tartışma alanı yaratmak gibi bir niyetim yok. Ben anayasa değişikliğine neden ‘hayır’ denmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Onlara da aynı şeyi öneriyorum. Bana saldırarak ‘evet’i arttıramazlar.
"Zorlanmıyorum, çünkü ben ülkenin bekasını, demokrasisini, birlikte yaşamayı savunuyorum. ‘Benim gibi düşünmeyenlerin de söz hakkı vardır ilkesini’ savunuyorum. Demokrasinin kurallarını savunuyorum. Onlar tek adam rejimini savunuyorlar. Tek adam rejimi için Irak’a baksınlar, Suriye’ye, Libya’ya baksınlar. Getirdikleri model dünyanın hangi ülkesinde uygulanıyor, bir örnek göstersinler öğrenmiş olalım. Olabildiğince düzeyli saygılı bir dil kullanmaya özen gösteriyorum. ‘Evet’i önerenler, dillerini kontrol edemiyorlar, namusumuza, haysiyetimize bir sürü laflar ettiler. ‘La havle’ dedim Allah’a havale ettim. Referandum sürecinde kavga çıkararak, ‘bütün dünya bize karşı’ algısını yaratarak ‘evet’ oyunu arttırmak istiyorlar. Bu, doğru bir yol değil. Hem Türkiye’ye hem de yurt dışında çalışan Türklere, Türkiye’nin saygınlığına zarar veriyor. Türkiye’de demokrasinin olmadığı algısını giderek güçlendiriyor. Cumhurbaşkanları, devlet başkanları dikkatli dil kullanırlar, ülkelerini temsil ettiklerini bilirler. Cumhurbaşkanı hem devlete, hem o ülkede yaşayan insanlara zarar veriyor.
"Putin’e ses çıkaramıyor, ABD’ye ses çıkaramıyor. İkisi YPG’ye destek verdiler, Kuzey Irak’ta üs kurdular, Suriye’de üs kurdular. Türk askerini Suriye’de yalnızlaştırdılar. ‘Ey Almanya, Ey Hollanda’ diyenler korkudan ‘Ey ABD, Ey Rusya’ diyemiyor. İsrail’de ezanın yasaklanması ile ilgili bir süreç başladı, ‘Ey İsrail’ diyemiyor. Ama ne diyor, ‘Eyyy Kılıçdaroğlu’ diyebiliyor. Bu ne kadar güçsüzleştiğini, dünyada nasıl yalnızlaştığını gösteriyor. Sadece kendi çıkarları için çalışan birisi. Türkiye’de hiçbir işadamı önünü göremiyor, dolayısıyla yatırımlar durmuş vaziyette. Dolar ancak gelen kayıt dışı parayla kontrol edilebiliyor. Türkiye kara para aklayan ülke konumuna geldi. Çiftçi memnun değil, oteller sinek avlıyor. Türkiye’yi bu hale parlamenter sistem değil kötü yönetim getirdi.
"Beni asıl üzen, işçi sendikalarının sessizliği. Bunların öngördüğü düzen gelirse, asgari ücret tespiti bir kişinin iki dudağı arasında olacak. Kıdem tazminatı bir fon olarak oluşturulabilir bir kişinin iradesiyle. Bütün işçilerin taşeron olma ihtimali çok yüksek. Hak İş ve Türk İş’i gerçekten anlamıyorum. İşçinin haklarını mı, yoksa bu hakları bir kişiye teslim etmeyi mi savunuyorlar? Şimdi konuşmayacaklar da ne zaman konuşacaklar? Bu sürecin tek mağduru hayırcılardır. ‘Evet’ diyenler devletin forsunu, arabalarını, uçaklarını, paralarını kullanıyorlar. sonrası düşünülmeli. Tayyip Erdoğan’ı çok sevenler olabilir, bunu doğal karşılıyoruz. Ama anayasa değişikliği kişiye özgü getirilen bir değişiklik değil. Erdoğan sonrasında da yeni bir başkan gelirse Erdoğan’ın düşündüğünün tam aksini düşünebilir ona da bu yetki verilmiş olacak. Türkiye sonu belirsiz bir maceraya sürüklenmiş olacak. Bunu bir kişiyi düşünerek kurgularsak gelecekte çok büyük hatalara zemin hazırlamış oluruz. Sayın Erdoğan’ı çok seven bunun için ‘evet’ diyen birisi, başka biri geldiğinde ne diyecek? ‘Keşke ellerim kırılsaydı da ben evet oyu kullanmasaydım mı’ diyecek. Geleceği düşünerek oy vermesi lazım, bugünü değil.
"Milliyetçi ülkücü taban gerçek anlamda vatansever, demokrat, bayrak sever. İnanarak ‘hayır’ diyor. Milliyetçi ülkücü taban tuzağa düşmedi. Bozkurt işareti yapma ortamı olmadı. Yerel seçimlerde ortam olmuştu, ben de onlara sempati olsun diye öyle bir işareti yapmıştım. Vatanseverlik konusunda bir sorunumuz yok. Vatandaşlar Rabia işareti de yapıyorlar, bozkurt işareti de hepsini gönül selamıyla alıyorum.”
"(Oğlu Kerem Kılıçdaroğlu) çocuk okurken askerlik şubesinde tecil ettiriyor. Şimdi başvurdu, askere gidecek. Askerlikten kaçmıyoruz ki biz. ‘Garibanın çocuğu askere giderken Ey Kılıçdaroğlu seninki gitmiyor’ demesinler diye çocuğum bedelli hakkından yararlanmadı. Ben onların çocuklarının neler yaptıklarını biliyorum ama onların çocuklarını anlatma dönemi değil. Doğru olmaz. Beni eleştirmeyi bıraktılar şimdi çocuklarımla uğraşıyorlar. İnsanda biraz ar edep olur."