CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş merkezli, binlerce kişinin ölümüne ve 10 ilde yıkıma neden olan depremler sonrası, "seçim tarihinin ertelenmesi" tartışmalarıyla ilgili, "Açık ve net söylüyorum, seçimler zamanında olacak; TBMM’de de YSK’da da afet halinde seçimi erteleme diye bir yetki yoktur" açıklamasını yaptı.
Kılıçdaroğlu, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından başlıklar şöyle:
"Acım tarifsiz, deprem bölgesini karış karış gezdim. Deprem bölgesine arkadaşlarımla beraber yine gideceğim. Milletvekillerimiz depremin ilk saatlerinden beri deprem bölgesinde. Başta büyükşehirlerimiz olmak üzere bütün belediyelerimiz, kadın kollarımız, gençlik kollarımız, gönüllülerimiz orada çalışıyorlar.
Gördüklerimi unutamıyorum. Gecelerdir uyumak mümkün değil, dehşet içindeyim. Bir üzülüyorum, bir öfkeleniyorum. Duygularım karmakarışık. Ailesiz kalan çocuklar gördüm, evlat kaybetmiş annelere sarıldım. Ölmüş evladının cenazesini bekleyen babalarla ağladım. Enkaz altında kalan sevdiklerinin sesini duyan, çaresiz kalan kadınların feryadını dinledim.
'Bir vinç gelsin' diye yıkıntı başında soğuktan titreyenleri gördüm ve onlarla birlikte üşüdüm. 'Devlet nerede?' diye haykıranları duydum, her gittiğim bölgede, bunlar kulaklarımdan silinmiyor.
Bu millete, 'devlet nerede?' diye sordurttular. ‘Yerli ve milli’den devlet nerede noktasına geldik. Devlet nerede cümlesinin ayrıntılarını aktarayım sizlere. Tedbirsizlik, sorumsuzluk, denetimsizlik, yıkım, çöküş, liyakatsizlik, rüşvet, her türlü değerlerden kopma, yağma, hırsızlık.
Vatandaşlarımızın kanı bu iktidarın elindedir. Başkanlık sistemini getirdi, tek adam rejimi devleti felç etti. Tek adam rejimi, karar marar alamıyor. Hırsları ile paralize etti devleti. Devlet yönetilmiyor, devlet yok edildi.
Hiç kimse unutmasın, bu yaşadıklarımızın baş sorumlusu tek adamdır ve onun bu ülkeye dayattığı rejimdir.
Asla koordine olamadılar, en kritik saatlerde geç kaldılar. İnsanlarımız donarak öldüler. Utanarak söylüyorum, üzülerek söylüyorum ama gerçekleri konuşmak zorundayım.
İnsanlarımız ölürken onlar nasıl bu işi siyaset üstüne taşırız, sorumluluk almayız diye özel bir çaba harcadılar, bunu düşünmeye başladılar. Beceriksizlikleri on binlerce insanımızın canına mal oldu. İnsanlarımız enkaz altında inlerken kahraman ve eğitimli Mehmetçiğimiz kışlalarında bekletildi. Nasıl bir korkaklıktır kendi askerinden korkmak. Asker bu konuda deneyimli ve birikimli. İlk 12 saat içerisinde bütün sorunları çözebilecek kapasiteye sahip ama askeri kışlalarında özellikle beklettiler.
Durumun vahameti ortaya çıkınca zaten olmayan akli melekelerini tümüyle kaybettiler. Tüm yardım ve kurtarma faaliyetlerinin koordine olduğu alan sosyal medyaydı, sosyal medyaya yasak getirdiler, ağırlaştırdılar. Bizim ekipler VPN üzerinden harekete geçtiler ama gelen taleplerin yüzde 60’ı kesildi. Soru soran gençleri, gazetecileri, bilim insanlarını gözaltına aldılar.
Enkaza yardıma koşan kurumlara zorluklar çıkardılar. 'Ya hepimizi tutuklayın ya hepimizi serbest bırakın' deyince serbest bıraktılar. Haber kanallarına sorumluluğu hafifletme talimatı verdiler. Kalemi kırılmış kişiler, isyan eden vatandaşlarımızın önünden mikrofonlarını çektiler. Bir de çıkıp vatandaşlara, ‘kader planı’ dediler.
Sevgili halkım, onlara göre senin kader planında molozlar, donarak ölme var. Erdoğan ve şürekasının kader planında ise ışıltılı hayat ve saraylar var. Kimse de sormadı Japonya’da kader planı, Türkiye’den farklı şekilde neden çalışıyor?
Sonra ne mi yaptılar. Tüm bu rezaletler yetmedi, İletişim Başkanlığı’nı devreye koydular. İletişim Başkanlığı hemen en çok takipli hesapları satın almaya başladı, kampanya çalışmışlardı. Siyaset üstüler reklam kampanyasına başladılar.
“Asrın felaketi” kampanyasını öne sürdüler. Sosyal medya hesapları açıldı, yandaşlara emirler verildi. Bölgede hâlâ arama-kurtarma faaliyetlerini koordine edemeyen Erdoğan, kendi iletişiminin koordinasyonuna düşmüştü. Bir video devreye soktular, kendilerini aklamaya başladılar. İnsanlar molozlar altındayken belgesel tadında efektli video servis etmeye başladılar. Allah bunlara akıl fikir versin. Hata üstüne hata yaptılar, videoyu geri çektiler. Bu İletişim Başkanlığı’nı daha önce de izlemiştik. Bu vitaminsiz Gobbels bunları bir defa yapmıyordu.
Halkımız, 'devlet nerede?' diye haykırırken ortaya koyabilecekleri tek şey, koskoca bir yalan makinası. Yaptıkları PR acizliklerini ve rezaletlerini normalleştirme çabalarıdır.
Milletin canına tak etti. 'Asrın felaketi' demiş beyefendi. Size asrın felaketi nedir onu anlatayım. Bu ülke için asrın felaketi tek adam rejimidir, açıkça ifade etmek gerekirse Erdoğan’dır. Felaket üzerine felaket yaşadık. Hepsinde beceriksizliğiyle bir önceki felaketi aratır oldu. Halkımıza yaşatılan koordinasyonsuzluk ve devletsizlik asrın felaketi, asrın cinayetidir. Saygın kuruluşlar açıklanandan çok daha fazla insanın hayatını kaybettiği ve 84 milyar dolarlık hasar tespitinden söz ediyorlar.
Vefat edenlerin sayısı 30 bini geçti, bir kişi bile istifa etmedi! Nasıl bir koltuk merakıdır, rant anlayışıdır. Açıkça söylüyorum, rüşvet ve yandaş politikalarının affı maffı olmaz, vicdan azabı çekmiyorlar. Size o izinleri kim verdi, kim denetlemeyin talimatı verdi. O imzaları kim attı yıkılan binaların. Hepsi çıkacak ortaya. Asla ve asla yakalarını bırakmayacağım, tamamın hesabını soracağım.
Kurtarma çalışmalarındaki beceriksizlikleri yetmedi şimdi de üniversitelerimize ve öğrencilerimizin yurtlarına çökmeye çalışıyorlar. Sadece İstanbul’da 750 bini aşkın konut boş duruyor zaten, turizm sektörünün kapasitesi 1 milyon 600 bin. Gençlerimizin eğitim kalitesini düşürmeye, bu ülkenin geleceğini mahvetmeye sizin ne hakkınız var. Derhal üniversiteleri açın, öğrenciler yurtlarında kalsınlar. Bizim büyükşehir belediyelerimize gelenlerin tamamının yerleşim sorununu çözeceğiz. Akıl dışı işler yapıyorlar.
Seçimleri ertelemeye çalışıyorlar. Rolü belli isimleri öne sürüyorlar, ertelemeden bahsediyorlar. Açık ve net söylüyorum, seçimler zamanında olacak. Seçim savaş dışında ertelenemez. Savaş için bile TBMM kararı verir. Anayasa madde 78 çok açık. Tıpkı Anayasa 101. maddede olduğu gibi.
TBMM’de de YSK’da da afet halinde seçimi erteleme diye bir olay yoktur, böyle bir yetki de yoktur. Söylüyorum, aklınızdan bile geçirmeyin. Bunu YSK talep ederse demokrasiye darbe talebinde bulunmuş olur.
Erdoğan çıkmış, 'bana bir yıl daha verin' mesajıyla ortada geziniyor. Erdoğan, bu ülke sana tam 20 yıl verdi. Bu saatten sonra sana bir yıl değil, bir saat bile veremez. Deprem aslında bu köhnemiş zihniyetin ve beceriksiz sistemin de yıkılışı. Ama Türkiye’nin büyük bir değişime ihtiyacı var. Deprem aslında bu köhnemiş zihniyetin ve beceriksiz sistemin yıkılışı. Türkiye’nin büyük bir değişime ihtiyacı olduğunu ifade ettim.
Bu iktidarı biz değiştireceğiz halkın oylarıyla. Sadece iktidarı değiştirmek yetmez, zihniyetini değiştireceğiz. Bu zihniyet tek adam zihniyetidir. Milletimizden çalınan 418 milyar doları kuruşu kuruşuna tahsil edeceğiz ve milletin cebine koyacağız. Bu parayla Türkiye’yi ayağa kaldıracağız. Yatırım taahhütleri alıyoruz. Çok sayıda yatırımcı kapıda bekliyor. Sorun şu, para var ama dürüst insan yok. Harcadığımız her kuruşun hesabını millete vermek bizim onurlu bir görevimizdir. Dürüst ekipler, ahlaklı siyasetle, bu parayla Türkiye’yi hızla toparlar. Yeter ki ikinci yüzyılda cumhuriyetimizi akılla, bilgiyle, bilimle, adaletle, vicdanla baştan kurmaya çalışalım. Bunun için büyük bir değişimi başlatmak zorundayız. Bu değişimle net bir çizgi çizeceğiz artık. Halkıma bütün yüreğimle sesleniyorum.
Vadettiğim değişimle yeni bir çizgi çizmek zorundayız. Herkes düşünüp bu bağlamda tercihini yapmak zorundadır. Şehirlerimizi yeniden inşa edeceğiz, imar afları asla talep edilmeyecek. Halkımıza mezar olan çürük, rant düzeni bir yana; temiz ve ferah bir yana. Bir avuç çeteyi zenginleştiren sistem bir yana vatandaşı için çalışan devlet bir yana. Hırsızlık ve bencillik bir yana birlik ve insanlıktan yana olma bir yana. Herkes tarafını buna göre seçsin. Kaybedecek bir dakikamız bile yok".