CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, IŞİD'in elinde bulunan Türk vatandaşlarından dolayı hükümeti eleştirerek, "Düne kadar söyledik bölgeye silah göndermeyin. Yüzlerce tır gitti. Hepsinin içi silah dolu. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir dosyayı arkadaşımız açacak. Göreceksiniz. Silahı nasıl sevk ediyorlar. Bütün ayrıntıları kamuoyu ile paylaşacağız" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. CHP grubunda Şili'den Soma dayanaışması için gelen iki Şilili madenci de yer alıyor.
Canlı takip için:
İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
Şilili madenci dostlarımızla görüşeceğiz. Ülkenin her zamankinden daha fazla huzura ihtiyacı var. Bana takdim edilen zeytin ağacı da bu çabamıza katkı vermiş olur.
Geçen grupta Ekmel beyden söz ederken Çankaya'nın noteri olmayacak dedik. Noter arkadaşlar alınmışlar. Bizim işimiz önemli. Biz doğru olduğuna inandıktan sorna onaylarız dediler. Biz onların yaptığı gibi yapmayız diyorlar. Amacım onları üzmek değildi. Amacım cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak kişinin anayasaya sadık kalmasıydı. Ettiği yeminin arkasında durmasıydı. Anayasaya aykırı düzenlemeler geldiğinde TBMM'ye gerekçesiyle geri göndermesiydi. Noter arkadaşlarım sakın ola ki üzülmesinler.
Türkiye'nin durumunu biliyoruz. Ortadoğu da malum. Kan gövdeyi götürüyor. Yazık günahtır dedik. Bölgeye silah sevketmeyin dedik. Türkiye cumhuriyeti ellerine silah tutuşturmasın dedik. O bölgede huzur olursa bizim ülkemizde de olur. Kardeşlikten hiçbir toplum zarar görmez. Ama kavga her zaman zarar verir. şimdi IŞİD çıktı. Şu Allah'ın hikmetine bakın Erdoğan bu bir terör örgütüdür diyemiyor. insanları yatırıyor göğsünü çıkarıyor kalbini çiğ çiğ yiyor ama o sırtlarını sıvazlıyor. bunu anlamıyorum. İnsan olarak anlamıyorum. Bırakın siyasetçiyi. İnsana zulmeden insanı öldüren bir kişiye siz nasıl sempati duyabilirsiniz?
Yüze yakın Türk Musulda tutsak. Rehin alındı. Güvence altında oldukları söyleniyor. Ama Türkiye'ye getirilemediler. Türkmenler de var. Telafer'den 300 bine yakın TÜrkmenin çıktığını biliyoruz. Türkiye'den yardım ve destek bekliyorlar. Erdoğan'ın bir şey yaptığını duydunuz mu? Vicdan sorgulaması yapıyor mu? Onun derdi başka. Onun derdi yeşil para da değil yeşil dolarlar. Aile boyu bu planın içindeler. Türkiye'nin ortadoğudaki gücü iflas etti. Buradan hükümete çağrı yapıyorum. Merkezi Irak yönetimiyle görüşün. Bölgesel kürt yönetimiyle görüşün. Oradaki Türklerin güvencesi için her türlü çabayı gösterin. BM'yi harekete geçirin. İnsani yardım için Zaho'da merkez kurun. O insanlara bir şekilde bizim elimiz ulaşmalı. Silah değil. İnsani yardım yapmalıyız. Uluslararası kuruluşları harekete geçirmeliyiz. Irak yönetiminin Şiiler için kutsal mekanları korumak için askeri yığınak yaptığını biliyoruz. Türkmenleri de korumak için Kürt yönetiminin de desteği alınarak güven sağlanmalı.
Bölgeyi korumamız lazım. Bölgede huzursuzluk hepimizin için tehlikelidir. Fatura ağır çıkarsa bunun tek sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan olacaktır.
Düne kadar söyledik bölgeye silah göndermeyin. Yüzlerce tır gitti. Hepsinin içi silah dolu. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir dosyayı arkadaşımız açacak. Göreceksiniz. Silahı nasıl sevk ediyorlar. Bütün ayrıntıları kamuoyu ile paylaşacağız. Türkiye'nin itibarını ayaklar altına almaya Erdoğan'ın hakkı yoktur. Cumhuriyetin birikimlerini özgürlük birikimlerini bir seferde ayaklar altına almaya hakkı ve yetkisi yoktur. Takipçisi biz olacağız.
Diyarbakır'a gittim. Büyük bir zevkle gittik. Bir grup milletvekili arkadaşımız da vardı. Onlara önce cumhurbaşkanlığı seçimlerini dikkatle izlemelerini ve oy kullanmalarını söyledik. Bizim yaptıklarımızı bölgede AKP şöyle anlatıyor. Biz bu sorunu çözeceğiz CHP engel oluyor diyorlar. Onlara bizim bu sorunun çözümüne yönelik yaptığımız bütün çalışmaları anlattım. Demokrasi bir bütündür dedik. Doğuda da batıda da demokrasi olacak. Bütün ayrıntıları anlattım. Beraber tartıştık. Sonuç şu. Biz samimi olarak bu sorunun çözülmesini isteyen partiyiz. Düşüncelerimizi samimi ifade ediyoruz. Adres olarka TBMM'yi gösterdik. En başından itibaren böyle yaptık. Orada da adresi gösterdim. Çünkü biz kimsenin burnu kanamasın istiyoruz. Ülkede barış ve huzur olsun. Böyle bir Türkiye arzuluyoruz.
Sonunda şu sonuca vardık. Sorunu çözmek istemeyen Adalet ve Kalkınma Partisidir. Onlar sorunu çözmek değil sorunu yönetmek istiyor.
AYM balyoz davasıyla ilgili önemli bir karar verdi. Karar oy birliğiyle alındı. Ankara'da hakimler var dedirtti. Avrupa İnsan Hakları mahkemesine başvurmadan oraya gitmeden bu ülkenin yargıçları kendi özgür iradeleriyle en temel bir soruna çözüm geldi. Bu üç nokta çok önemlidir. Ankara'da hakimler var dedirten Anayasa Mahkemesi'ne şükranlarımı sunuyorum.
Dava konusunda yıllarca haksızlık yapılıyor dedik. İnsanlar boşuna zindanlarda bekliyor dedik. Hastalarla ilgilenilmiyor dedik. Deliller sahtedir dedik. Biz bunları dedik onlar bize siz de Ergenekoncusunuz darbecisiniz dediler. Oysa darbelerden en çok mağdur olan biziz. Bizim genelbaşkanlarımız hapse girdi. Onlar hapse girmedi. Bizim gençler öldürüldü onların gençlerine bir şey olmadı. Ama biz darbeci onlar özgürlükçü oluyormuşuz. Anayasa mahkemesi bunu ters yüz etti.
325 sanık yargılanıyordu. Bir toplantıda sözde darbe kararı alıyor.
İnsanlar dışarı çıktılar bir sevinç dalgası kapladı topumu ama bunun arkasındaki hüznü görmemiz lazım. İnsanlar öldü, intihar etti hasta oldu. Biz bunu unutacak mıyız. Mahkeme bu kararı verdi diye geriye dönüp vicdanımızı sorgulamayacak mıyız. Adalet gelecekse adaletsizliğe yol açanların hesap vermesi gerekiyor. 15 Temmuz 2008’de Recep Tayyip Erdoğan Ergenekon ve Balyozla ilgili diyor ki, “Bir anlamda savcılık ise eve ben bu davaların savcısıyım” diyor.
Senin ne işin var savcılıkta. Sen yargıya müdahale ediyorsun. Yıl 2011, “İkide bir ana muhalefet lideri benim bazı davaların savcısı olduğumu söylüyor ben bunu hiçbir yerde kullanmadım.” Vallahi zaytungçular duymasın… Emin olun hayatımda bu kadar yalan söyleyen ikinci bir adamla karşılaşmadım ben. Sadece o konuşmadı..Bülent Arınç “Türkiye bağırsaklarını temizliyor. Allah o savcılardan razı olsun ki hiçbir tehdide boyun eğmeden incelemelerini yaptılar. Mahkeme de kararını verdi. Hükümet de siyasi olarak bunu arkasında durdu” diyor.
17 Aralık’tan sonra birden uyandılar. “Balyoz davasını alelacele hallettiler. Burada bir katakulli olduğu çok açık” diyor. E sen bu davaların savcılığını üstlenmedin mi. Vallahi inanamıyorum. Birkaç kez okudum bunu gerçekten Erdoğan mı söylemiş diye. Evet o söylemiş. Günah çıkarmaya çalışıyor.En son 22 Haziran’da İstanbul’da bir toplantıda zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyor: “onlardan teşekkür de beklemiyoruz ama bu ülkede hukuk mücadelesini kimlerin verdiğini bilsinler yeter diyor. E pes ya. Sen onlardan özür dileyeceksin özür. Önce sen bir özür dile adam gibi. Özür diler mi dilemez. Çünkü insan olanlar özür diler. Özür dilemek bir erdemdir. Onun için biz ona diktatör bozuntusu diyoruz. Biz bunula da yetinmiyoruz. O insanların itibarları iade edilmeli. O yüzden kanun teklifimizi hazırladık.
Bu karar üzerinden demokratlık çıkarıyor. Biz mahkum ettik diyor. Mahkumiyetleri tamamen göstermelik hiçbir zaman hapse girmeyecekler. Ama sen gerçekten demokratsan darbe hukukunu değiştireceksin. 12 Eylül’ün siyasi yönüyle yüzleşeceksin. Değiştiriyorsan eyvallah değiştirmiyorsan kusura bakma sen de apoletsiz Kenan Evren’sin. Sen 12 Eylül darbe hukukunun yarattığı adamsın. Ne yapması lazım çok basit. Yüzde 10 seçim barajının kaldırır mı? Kaldırmaz. YÖK’ü kaldır. Üniversitelere özerklik gelsin. kaldırır mı kaldıramaz.
Siyasi partiler kanununu demokratikleştir. Yapar mı yapmaz. Basının üzerindeki baskıyı kaldırabiliyor musun yapmaz. Kenan Evren ve arkadaşlarının bile aklına havuz medyası kurmak gelmemiştir. Şeytanın aklına gelmeyen bunların aklına geliyor. Özgürlük isteyen gençleri öldüren kim? Kenan evren idam ediyordu bu sokakta öldürüyor. Kenan Evren’in anayasasında bile izin alınmadan toplantı ve gösteri yapılabilir deniyordu. Bu izin almadan gösteri yapamazsın diyor. Kenan Evren’in bile gerisinde. Senin demokratlığın su götürü kimse kusura bakmasın.
Aradan tam 51 gün geçti hala komisyon kurulmuş değil. Şimdi Cemil Çiçek’e sormak zorunda değil miyim. Sen o koltukta nasıl oturuyorsun. Sen parlamentonun itibarını koruman gerekirken ayaklar altına almaya hakkın var mı? Sayın Cemil Çiçek soyadını değiştirsin Cemil Biat koysun mesela. Biz de anlayalım. Çık açık açık söyle ben TBMM Başkanı değilim ben Ak Parti grubunu temsil ediyorum de. Eğer bunlar olmazsa yolsuzlukları örtmenin sorumlularından biri de Cemil çiçek olacaktır. Bu ağır sorumluluk onun çocuklarına miras kalacaktır. AKP’de arada bir doğru söyleyen biri var, Bülent Arınç... 2 Haziran’da diyor ki “Bu hafta Ak partili üye isimler, de bildirilecektir. Eğer olmazsa kasıtlı bir gecikmeden söz edilebilir.” Cemil Çiçek’ten daha dürüst. Diğeri korkuyor.
Sen namuslu bir adamsan haram yemediysen neden korkuyorsun. Şimdi de cumhurbaşkanlığına soyunuyor beyefendi malı daha büyük götürmek için.
Ayrıntılar geliyor…