Kılıçdaroğlu: Ben de gidip tıpış tıpış oyumu kullanacağım

Kılıçdaroğlu: Ben de gidip tıpış tıpış oyumu kullanacağım

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Adam gibi gidip, tıpış tıpış oy kullanacaksınız" sözlerine "diktatör" göndermesi yapan Başbakan Tayyip Erdoğan'a "Ben söylüyorum, ben de gidip tıpış tıpış oyumu kullanacağım. Senin diktatör olduğunu ben söylemiyorum sadece, bütün dünya söylüyor. Aradakı fark bu. Senin ellerin kanlı, ellerin kirli, alnın kirli, geçmişin kirli" dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

Soma 301 kişi hayatını kaybedince sadece bizim değil bütün dünyanın dikkatlerini çekti. 301 kişi hayatını kaybetmişti. Vaatler verildi. İşçiler eylem yapıyordu ne istiyorsanız verilecek denildi. İşçiler bir tutanak imzaladı. 22 Mayıs 2014 tarihinde Ankara'ya geliyorlar, başbakanla görüşüyorlar sözler veriliyor ve tutanak tutuluyor. 

Yasalar süratle çıkacak Soma'nın yaraları sarılacak. 15 taahhüt var. İktidar vermiş. Bir kısmı kısmen yerine getirildi bir kısmı hiç yerine getirilmedi. İşte yerine gelmeyenler:

1.Devlet tarafından denetim yapılıncaya kadar kimse madenlere zorla indirilmeyecek. Hatta demiş ki AKP'li yetkililer önce biz gelip ineceğiz sonra siz ineceksiniz. Bu unutuldu. 

2. Kimseye çıkış verilmeyecek.

3. 6 maaş ikramiye verilecek. 

4. Günlük çalışma süresi 6 saat olacak. 

5. Haftalık çalışma saati 36 saati geçmeyecek. 

6. Ölen madenciler sivil şehit sayılacak. 

7. Taşeron sistemi kaldırılacak. 

8. İşisiz kalan işçilerin mağduriyeti giderilecek tazminatlar güvence altına alınacak. 

Bu sözlerin hiçbiri tutulmadı. Paralementoya yasa getirdiler 45 kanunda düzenleme yapılıyordu şimdi 149 kanunda düzenleme yapan bir torba kanun. Herşey var ama işçilerin bu hakları o torba yasada yok. Somalı kardeşlerime sesleniyorum. Size söz verdiler. 

 

'Soma'da verilen sözler tutulmadı'

 

Şimdi verilen sözler tutulmadı. Sana söz veren kişi cumhurbaşkanı adayı oluyor. Verdiği sözün arkasında bir adam durmuyorsa sen gereğini yapmak zorundasın. Sandığa gideceksin onu sandığa gömeceksin. Elin mahkum! 

Bir şey daha... Tasarı görüşülürken arkadaşlarımız önerge verdi. Maden işçileri için yaşam odası şartı istediler. AKP'nin vekillerinin oylarıyla bu reddedildi. Red gerekçesi maliyeti çok fazla. 200 milyar fazla paraymış. Somalı kardeşlerime sendikalara sesleniyorum 200 milyar lirayı bir kişinin hayatından daha değerli gören anlayışa hala destek verecek misiniz? O nedenle Manisalıların oturup düşünmesini istiyorum.

Biz Genel Merkez’e gelip çalışmak istiyoruz. 600 kişilik salonumuz doluydu ve çok güzel bir toplantı gerçekleştirdik.

Hem biz ne yaptığımızı anlattık, hem onlar b eklentilerini anlattılar.

Partimizin canlı hafızasını oluşturan bazı büyüklerimiz aramızda, onlara şükranlarımı sunuyorum.

Türkiye’nin tarihi bir süreçten geçtiğini hepimiz biliyoruz. Bu seçim sırada bir iktidar mücadelesi seçimi değildir. Partilerin kendi aralarında yarıştıkları bir seçim değildir. Bu seçim, Türkiye’nin, demokrasinin oylandığı bir seçimdir. Parlamenter rejimin oylandığı bir seçimdir.

Bu seçim aynı zamanda bir kişiyi seçeceğiz, koltuğa oturtacağız seçimi de değildir.Bu seçim Türkiye’nin geleceğinin oylanacağı seçimdir.

O nedenle bütün partilere ve o partilere oy veren bütün yurttaşlarımıza sesleniyoruz. 200 yıllık bir parlamenter yaşamı daha da taçlandırmak istiyorsak, kullanacağımız oyun yeri bellidir. Hayır, biz bir kişinin, bir otokratın, bir baskıcının gelip başımızda olmasını, kızdığı zaman tepemize sopayla vurmasını istiyorsanız, onun da yeri bellidir. Sandığa giderken hepimizin dikkatli olması lazım, bu seçim normal bir seçim değildir.

Eğer çocuklarımızı düşünüyorsak, Türkiye’yi , geleceği düşünüyorsak sandığa gideceğiz ve oyumuzu kullanacağımız.

Tercihimizi kimden yana kullanacağımızı çok açık ve net ortaya koyacağız.

 

'Senin çocuğun öldürüldüğünde, “polis destan yazıyor” diyen adama oy verecek misin?'

 

Nasıl bir Türkiye’de yaşıyoruz? Şunu düşünün, Ali İsmail Korkmaz, gencecik bir üniversite öğrencisi, pırıl pırıl. Annenin ve babanın umutla yetiştirip üniversiteye gönderdiği, kendisi elleriyle güzel bir gelecek yaratacaktı.

Türkiye’ye yararlı olacaktı. Kendi insanı için çalışacak, umutla gönderdiği bir öğrenciye Eskişehir’de sokak arasında tekmelerle ve sopalarla öldürüldü.

Ben bütün annelere ve bütün babalara sesleniyorum. Empati yapın. Ali İsmail’in babası ve annesi yerine kendinizi koyun. Umutla çocuğu yetiştirdiniz, üniversiteye gönderdiniz, ülkesine faydası olsun diye. Ve o karanlık bir sokakta sopalarla ve tekmelerle öldürülüyor.

Öldürüldüğü zaman Cumhurbaşkanı adaylarından birisi, “polis destan yazdı” diyor. Senin çocuğun öldürüldüğünde, “polis destan yazıyor” diyen adama oy verecek misin, vermeyecek misin?

Sonra ne oluyor? Onun valisi diyor ki, “Ali İsmail Korkmaz’ı arkadaşları öldürmüştür.” Dellileri karartmaya çalışıyorlar. Ama yürekli bir savcı, cumhuriyetin savcısı olan bir kişi delillerin tamamını ortaya çıkardı.

Sonra ne oldu? Efendim dava Eskişehir’de görülemez, nereye alacağız, Kayseri’ye alacağız. Oy kullanmak için sandığa gidecek yurttaşlarıma sesleniyorum. Çocuğu olan anne ve babalara  sesleniyorum. Aynı şey sizin başınıza her an gelebilir.

Gençleri anlamak yerine sopayla susturmak hangi demokraside var? Bu insan hangi yüzle gelip ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olacağım diyor.

Nasıl bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz? Bunların tamamını düşünmemiz lazım. Delillerin karartıldığı, adaletsizliğin geçerli olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. Sandığa giderken bu düşüncelerle sandığa gitmenizi, empati kurmanızı istiyorum. Çocuklarınızın içinde bulunduğu koşulları iyi bilmenizi istiyorum.

 

'Ben de gidip tıpış tıpış oyumu kullanacağım'

 

Eğer çağdaş, uygar, demokrasinin geliştiği bir ülkede yaşamak istiyorsak her şeyi düşünmek zorundayız. Bu seçim o açıdan çok önemli bir seçimdir. Herkesin düşünüp sandığa gitmesi gerekiyor.

“Ben sandığa gitmem ama konuşurum.” Dün söyledim, çocuklarını seviyorsan, Türkiye’yi seviyorsan, Türkiye’nin geleceğini düşünüyorsan, adam gibi tatil yapmak istiyorsan, kimse kusura bakmasın, adam gibi tıpış tıpış gideceksin, oyunu kullanacaksın dedim.

Dün söyledim, vay efendim işte, Kılıçdaroğlu bana diktatör diyordu, o da bunu söylüyordu. Ben söylüyorum, ben de gidip tıpış tıpış oyumu kullanacağım.

Senin diktatör olduğunu ben söylemiyorum sadece, bütün dünya söylüyor. Aradakı fark bu. Senin ellerin kanlı, ellerin kirli, alnın kirli, geçmişin kirli.

Bu seçim demokrasiye inananlarla inanmayanlar arasında bir seçimdir. Bu seçim Türkiye’nin geleceğini çağdaş uygarlığa taşımak isteyenlerle istemeyenler arasında bir seçimdir.

10 Ağustos’ta sandığa gidip oyumuzu kullanırken, Türkiye’nin geleceğini düşünmek zorundayız. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna kirli birisi oturamaz.

Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yalan söyleyen birisi de oturamaz. Kimse kusura bakmasın. Yalan söylemek ayıptır, öyle öğrettiler. Her anne baba çocuğuna mutlaka söyler yalan söyleme diye.

Başbakanlık koltuğunda oturan kişi yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmişse bunu kabul etmek mümkün değildir.

Yalan konusunda kimse onun eline su dökemez. Hakkını vermek lazım. Usta. Yalanın ustası.

Yalancıdan cumhurbaşkanı adayı olmaz demiştim. Bir kişi, kendi çocuklarının üzerinden yalan söylemez.

Şimdi küçük bir filmimiz olacak. Onu bir izleyelim.

İşte o video: