KILIÇDAROĞLU HSYK'YA SESLENDİ TBMM (A.A)

-KILIÇDAROĞLU HSYK'YA SESLENDİ TBMM (A.A) - 04.01.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK), yargıda adaleti, sağduyuyu, güveni sağlamak zorunda olduğunu belirterek, ''Yargının kokması, tuzun kokması demektir. Tuzu kokutan siz olursanız, altında kalırsınız'' dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 2002 yılı için ''Biz iktidarı devraldığımızda adeta tarım sektörü çökmüş, çiftçi iflasın eşiğindeydi, ürün tarlada çürüyor, çiftçi borcunu ödeyemiyordu'' açıklamasında bulunduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Gözünü sevdiğimin Recep Beyi; gidip narenciye üreticisine baksana. Narenciye üreticisinin ürünü dalda çürüyor. Çiftçinin durumu çok iyiyse, gittiğin yerlerde icra dairelerine bir uğrasana. Çiftçinin borcu var mı bir sorsana'' diye konuştu. Çiftçinin haciz ve borç kıskacında olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Çiftçi kardeşlerim de unutmasın; onlar halkı borçlandırdı, kendileri köşeyi döndüler. Yakınlarınıza, akrabalarınıza sorun herkes borçlu. Kim borçsuz; iktidardakiler, onların durumu iyi'' görüşünü savundu. AK Parti iktidarı süresince hiçbir ürünün fiyatının yüzde 100 artmadığını ancak taban gübrenin fiyatının yüzde 270, şeker gübrenin fiyatının yüzde 274 arttığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Çiftçi perişan vaziyette, Sayın Başbakan görmüyor mu, bu fiyatları bilmiyor mu, bu kadar mı gerçeklerden, toplumdan koptu? Mazottan ÖTV'yi almayacağımızı söyledik. Hemen çıktılar kaynağını nereden bulacağımızı sordular. Çiftçiye sıra gelince kaynak sormaya başladılar. Biz kaynağını bulacağız. Hiç kimse endişelenmesin, herkes şunu çok iyi bilsin ki CHP, 'ben bunun kaynağını bulurum' dediği zaman, bunun kaynağı bu toplumda vardır. Kaynak yok diye bir kavram yoktur, kaynağı akılcı, mantıklı, insanınız için kullanırsanız kaynağınız her zaman, her yerde vardır. Türkiye'nin başında, dünyalığını yapan bir iktidar var; Onlara 'Kenze' ekibi diyoruz, kendi dünyalığını yapan ekip. Bunu hiçbir işçi, memur, emekli unutmasın.'' -''DEMOKRASİ ANLAYIŞI BU''- ''Yargıçlar niye fişlenir?'' diye soran Kılıçdaroğlu, fişlemenin 12 Eylül ile başladığını, hiç bitmediğini, AK Parti iktidarıyla sürdüğünü savundu. İktidarın ''12 Eylül'ü değiştireceğiz, demokrasiyi getireceğiz'' dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, ne söylüyorsa aksini yapacağını, ''demokrasi'' diyorsa demokrasiyi rafa kaldıracağını öne sürdü. Bir milletvekilinin, ''Onlar bizi fişliyorlar şimdi biz onları fişliyoruz'' dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, ''Bunların demokrasi anlayışı bu. Bunlar toplumu bölen bir anlayışa sahip, toplumu kaynaştıran bir anlayış yok bunlarda. Bu anlayışı ters yüz etmek bizim görevimizdir'' dedi. -''YARGININ KATLİNDE''- Kılıçdaroğlu, yargıdan, sözlü sınavlarda kamera konulması kararı çıktığına işaret ederek, şimdi, ''Bir yasayla kamerayı kaldıracağız'', ''Yargıyı ikinci sınıf yapacağız, parlamento nasıl karar verirse yargı da ona uyar, Anayasa mı, hiç önemli değil, nasıl olsa parlamentoda bizim gücümüz var'' denildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, buna da ''ileri demokrasi'' denildiğini kaydetti. 10 yıl tutukluluktan sonra serbest kalınacağını, yargılanılmayacağını, hapishane köşelerinde unutulunacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, buna da ileri demokrasi denileceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''İleri demokrasiden bir başka örnek: Bir tutuklu, 'ben bu yargıçlara güvenmiyorum' diyerek itiraz edip, mahkemeye başvuruyor. Mahkeme, 'Bunların verdiği karar doğru değil' diyor. Ama aynı yargıçlar, o tutukluyu yargılamaya devam ediyor. Hangi etik, hangi ahlaki kuralla? HSYK'ya sesleniyorum; siz yargıda adaleti, sağduyuyu, güveni sağlamak zorundasınız, yargı kararlarını uygulamak zorundasınız. Eğer bir yargı, bir yargıcın tarafsız olmadığına karar vermişse, o yargıç o davaya bakamaz, bakmamalıdır. Bunu görmezlikten gelirseniz, yargının katlinde sizin payınız var demektir. Sorumluluğunuzu, görevinizi bilin ve gereğini yapın. Çünkü yargının kokması, tuzun kokması demektir. Tuzu kokutan siz olursanız, bunun altında kalırsınız, bunun vebali büyüktür. Toplumun güveni sarsılır, toplum kendi içinde sağlıklı iç dinamiklerini kaybetmiş olur.''